• Sonuç bulunamadı

4. KONUNUN TARİHSEL ARKA PLANI

1.2. Kudretin Kavramsal Çerçevesi

1.2.4. Kudretin Fiilde Sorumluluğu: Kesb

“Kesb” kelimesi, “ke-se-be” ( بسك ), ya da iftial babından “ik-te-se-be” ( بستكا) fiilinden türetilmiştir. Lügatte; rızık talep etmek, toplamak,216 çabalamak, davranmak, elde etmek,217 mal, para, bilgi, dost vb. şeyler kazanmak,218 bir faydayı talep etmek veya bir zararı def etmek için kullanılan bir kavramdır.219 Aynı zamanda hem hayır hem de şer

208 Cürcânî, Şerhu’l-’l-Mevâkıf, 3:528.

209 Cürcânî, Şerhu’l-’l-Mevâkıf, 3:526.

210 İsfahânî, Mufredâtu-fî-Garîbi’l-Kur’an, 1:1157.

211 İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, 6:3835.

212 Abdulbâkî, el-Mu’cemu’l-Mufehres li Elfazi’l-Kur’âni’l-Kerim, 571.

213 İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, 6:3834.

214 ( َهَعْسُو َّلاِإ اًسْفَن ُ هاللّ فِّلَكُي َلا )

215 Macit, Dünya Kurmak Eylem ve Değişim, 141; Şems, 91/7-10

216 İbn Manzûr, Lisânu’l Arab, 7:3870-3871.

217 Fîruzâbâdî, Kâmûsu’l-Muhît, 130.

218 Kâdî Abdulcebbâr, el-Muğnî, 8:163; İsfahânî, Müfredatu Elfazi’l-Kur’an, 709.

219 Ebu’l-Bekâ, el-Külliyyât, 770; Cürcânî, Kitâbu’t-Ta’rifât, 193.

39 işler içinde kullanılmaktadır.220 Bu yönüyle de insana hak ettiği payı/karşılığı vermek şeklinde teknik bir anlam kazanmıştır.221

Kesb kavramı, Kur’an-ı Kerim’de üç ayrı anlamda yer almıştır. Bunlardan birinci anlam, “Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerini-zin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir. (hemen cezalandırmaz, mühlet verir)” (Bakara, 2/225) âyetinde ifade edildiği üzere, kalbin istemesi ve azmetmesi şeklindedir. İkinci anlam; “Ey iman edenler! Kazan-dıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın.

Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır” (Bakara, 2/267) âyetinde ifade edildiği üzere malın, ticaret ile elde edilmesi, Üçüncüsü de, “Öncekiler sonrakilere, sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın derler” (Araf 7/39) âyetinde yer aldığı şekliyle çabalamak ve yapmaktır. Bu açıklamalar-dan da anlaşılacağı üzere kesb kavramının, Kur’an-ı Kerim’de ki anlamı ile lügat anlamı arasında bir paralellik söz konusudur.222 Ayrıca âlimler, bu kavramın hem yararlı hem de kötü işleri elde etme anlamına geldiği için Allah’a atfen kullanılmasını uygun görmemiş-lerdir.223

İslam düşünce tarihinde farklı kesb anlayışlarının olduğunu görüyoruz.224 Eş’arî’nin aktarımına göre kavramın kelâmi bir terim olarak kullanımı ilk defa Dırâr b.

Amr tarafından olmuştur.225 O, bu kavramı mutlak cebr anlayışına karşılık insan fiilleri konusunda insanda kudretin olduğuna vurgu yapmak için kullanmıştır.226 Yine ilk dö-nemde kesb kavramını kullanan diğer bir âlim de Muhammed en-Neccâr’dır. O, ‘Allah’ın kullarının hayır, şer, iyi ve kötü olan bütün fiillerinin yaratıcısı olduğunu, kulun ise bu fiilleri sadece yapmak suretiyle edindiğini belirterek kesbî, insanın fiile etkisi şeklinde

220 Yusuf, Mustalahâtu’l-Kelâmiyye fî Efâlillâhi Teale, 280.

221 Wat W. Montogomery, “İslam’da Kesb Doktrininin Kökeni”, çev. İbrahim Hakkı Önal, e-Makâlât Mez-hep Araştırmaları, Dergisi, 9/1(2016), 104.

222 Muhammed b. Ahmed el-Gazzâlî, el-İktisat fi’l-İ’tikâd, (Beyrut:Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye 1983), 60.

223 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 241 Yar, Müslüman Kelâmında Teklif ve Sorumluluk, 95.

224 Wolfson, Kelâm Felsefeleri, 507 vd.

225 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 281; Bağdâdî, el-Fark Beyne’l-Fırak, 213-214; Dırar b. Amr ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. OsmanAydınlı, “Dırar b. Amr ve Mu’tezile’nin Teşekkül Sürecindeki Yeri”, An-kara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi; Watt, İslam’ın İlk Dönenlerinde Hür İrade ve Kader, 220.

226 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 281; Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, 1:100; Wolfson, Kelâm Felsefeleri, 523.

40 ele almıştır.227 Bu düşüncesiyle o, insan kudretinin fiile etkisinin olduğunu ve bunun kesb olduğunu söylemiştir.228 İnsanın kendi fiillerindeki rolünü ifade etmek üzere insandaki kudreti, ontolojik bir hakikat olarak ele alan ilk âlimlerden bir diğeri de Ebu Hanife’dir.229 O’na göre kullara ait bütün fiiller, Allah tarafından yaratılmakla birlikte bu fiiller gerçek anlamda kulların kesbîyle meydana gelmektedir.230 Buna yakın bir düşünceyi de İbn-i Küllâb’ın benimsediğini görüyoruz.231 Ancak her ne kadar ilk dönemde kavramla ilgili görüşler ortaya konulmuş olsa da kesb düşüncesi Allah’ın mutlaklığı anlayışı çerçeve-sinde Eş’arîlik ekolü ile sistematik bir hal almıştır.232

İbn-i Küllâb’ın bir takipçisi olan Eş’arî,233 kesb konusunda İbn-i Küllâb ve Nec-car’ın görüşlerine daha yakındır. O kesbî, muhdes bir kudretle bir şeyin hak edilmesi şek-linde izah eder.234 Onun önemli takipçilerinden biri olan İbn Fûrek kesbî, kudret sahibinin yaratılmış bir kudret ile makdura hal ve hüküm yönünden taalluku şeklinde tanımlar.235 Bâkıllânî de kesbî, muhdes kudretin ortaya çıkardığı veya muhdes kudretin yöneldiği şey diye ele alır.236 Eş’arîlik ekolünün diğer önemli ismi olan Bağdâdî, kesbî izah ederken bazı âlimlerin vermiş oldukları örnekle açıklamaya çalışır. O, iki insandan birisinin tek başına yapamadığı bir işi buna gücü yeten biriyle yapması gibi insanın kesbînin fiilde bu şekilde ortaya çıktığını beyan eder.237 Son olarak geleneğin önemli bir siması olan Cür-cani’nin kesbî; bir insana yarar sağlayan veya ondan zararı gideren fiil diye tarif ettiğini görüyoruz.238

227 Bağdâdî, el-Fark Beyne’l-Fırak, 208.

228 Bağdâdî, el-Fark Beyne’l-Fırak, 208; Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, 1:100; Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 283.

229 Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, 240; Şerafettin Gölcük, Kelâm Açısından İnsan ve Fiilleri, (İstanbul 1979), 189, Yavuz, ‘Ebu Hanife’, 10:138.

230 Ebu Hanife, el-Fıkhu’l-Ekber, 55; Muhhamedel-Humeyyis, Ebu Hanife’nin İtikadi Görüşleri, çev. Ah-met İyibildiren, Mustafa Öztürk (İstanbul: Ğuraba Yayınları, 2013), 480; Arif Aytekin, Tahâvî Akîdesi ve Selef Akidesindeki Yeri (İstanbul 201:Bereket Yayınları), 177.

231 Wolfson, Kelâm Felsefeleri, 515.

232 Mehmet Keskin, İmam Eş’arî ve Eş’arîlik (İstanbul: Düşün Yayınları 2013),134; Wolfson, Kelâm Fel-sefeleri, 526.

233 Eş’arî’nin İbn-i Küllab’a intisap ettiğine veya bazı görüşlerini kabul ettiğine yönelik açık bir söylemi yoktur. Ona intisabının görüşlerini kabul etmesi yönünden yapılan yorumlardan kaynaklanmaktadır. Ay-rıntılı bilgi için bkz; İbn-i Teymiyye, Minhacu’s-Sünnetü’n-Nebeviyye, thk. Muhammed, Yaşar Salim, Yersiz 1986, II, 327; Tevfik Yücedoğru, İbn Küllâb ve Küllâbiye Mezhebi (Bursa:Emin Yayınları, 2015), 180-181.

234 Eş’arî, Kitâbul’-Lüma’, 67; Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 542.

235 İbn Fûrek, Kitâbu’l-Hudûd fi’l-Usûl, 88.

236 Bâkıllânî, Kitâbu’t-Temhîd, 347.

237 Bağdâdî, Usûlu’d-Dîn, 132-133.

238 Seyyid Şerif Cürcânî, Mu’cemu’t-Ta’rifât, thk. Muhammed Sadık (Kahire:Dâru’l-Fikr, 2004), 154.

41 Mâturîdî kesbî, insanın bazı fiilleri, seçme kudreti veya kastı olarak anlamaktadır.

Mâturîdî düşüncenin önemli isimlerinden biri olan Nesefî ise kesbî, insana fiilin taalluku yönüyle ele almaktadır. O, fiilin kudretin mahallînde meydana gelmesine kesb adını ve-rir.239 Kesb kavramında Eş’arîler ile Mâturîdîler arasındaki en önemli ortak nokta, fiilin Allah’ın yaratmasıyla meydana geldiğini kabul etmeleridir. Aralarındaki ayrılık noktası ise, Mâturîdî anlayışında kesbîn, fiilin insana yönelik kısmını teşkil ediyor olması ve in-sanın kudretine bağlı olmasıdır. Ancak Eş’arî, her ne kadar kesbîn hâdis kudretle oldu-ğunu söylese de bu kudretin de Allah tarafından yaratıldığını belirtmektedir. Böylece hâdis kudretin oluşturduğu kesb anlayışı fiilin meydana gelmesinde insan açısından hiçbir tesir icra etmemektedir.240 Ancak Mâturîdîler, kesbîn doğrudan kul tarafından meydana geldiğini ve bunun fiile etkisinin olduğunu belirtmişlerdir.241

Mu’tezile’nin önemli isimlerinden Kâdî Abdulcebbâr kesbî, kendisi ile bir fayda elde edilen veya zarar giderilen fiil olarak tanımlamaktadır.242 Bu anlamıyla insana yöne-lik herhangi bir karşılığı olan fiile kesp adını verir.243 Ebu Ali el-Cübbâî (270/883) de kesbî, kendisiyle zarar veya yarar, hayır veya şer, ıslah veya ifsat elde edilen fiil olarak ele alır.244 Onun kesb kavramını fiili olarak ele alması Eş’arî ve Mâturîdîler’in benimse-miş olduğu kesb düşüncesini kabul etmemesiyle alakalıdır.

Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere kesb kavramı, kelâm âlimlerinin in-sanın fiile etkisini sorumluluğu açısından oluşturmuş oldukları bir teori olarak göze çarp-maktadır.245 Âlimlerin bu noktada kesbin üzerinde durmalarının sebebi insanın kudretini, fiili yaratma vasfından çıkarmaktır.246 Böylelikle onlara göre insan fiilini yaratamayacak ancak ondan sorumlu olmuş olacaktır.