• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: BULGULAR

4.2. ÖĞRETMENLERİN DENEYİMLERİNE İLİŞKİN BULGULAR

4.2.3. Okul-Ev İlişkisi

okul-ev ilişkisi ebokul-eveynlerin hem okul içi hem de okul dışı öğrenmeye gizil katılımını ve bu katılımını kolaylaştırmayı da mümkün kılabilmektedir. İyi bir ilişki aynı zamanda çocukların ihtiyaç, deneyim ve rollerine odaklanmaya da yardımcı olur.

“Bizim öğrencilik zamanımızda işler biraz daha farklıydı tabi, yani disiplin yöntemleri ile ben fazla karşılaşmadım ama biz zaten bizim zamanımızda öğretmenimiz bize baktığı zaman bir disiplindi. Öğretmenimizin bize bakması, bizi disipline etmeye yetebiliyordu. Babamızın bize bir şekilde bakış göstermesi, bizim disiplin olmamıza yetebiliyordu yani. Ama şimdiki yapıya baktığınız zaman aşırı derecede, yani gençler, yeni nesle baktığımız zaman, aşırı bir özgüven patlaması yaşadıklarını düşünüyorum. Bu özgüven de çocukların bazı davranışlarının farkına varamadan -kötü niyetli olduklarını asla söylemiyorum, kötü niyetli değil ama yetişmeden dolayı görsel, sosyal medyanın yönlendirmesiyle bir yapı geliştirmişler ve oldukça rahat hareket ediyorlar. Bunu kasıtlı olarak yapmıyorlar ama bizim yetişme tarzımız farklı olduğu için onları farklı olduğunu ve yanlış olduğunu düşünüyoruz ama baya bir fark olduğunu söyleyebilirim, yani bizim zamanımızda şimdiki disiplin yapısıyla çok daha az gibi görünüyordu bizde bu tarz olaylar, zaten öğrenci sayısı azdı, disiplini zaten aile veriyordu. Disiplin noktasında zaten aile, çocuğun bizde kendimiz ve okulun genel yapısı ve işleyişi zaten bizi birçok noktada engelliyordu, bize sınır koyuyordu. Aşırı özgüven ve serbestlik disiplin kurallarının aslında bu uygulanmasında herhangi bir değişiklik yok, aynı sistem aynı ciddiyetle aslında devam ediyor. Ama herhalde yöntemler farklı...” (Erhan)

Eski disiplin yaklaşımlarında ailenin rolünün daha çok cezalandırıcı ağırlıkta olduğunu ve beden diliyle bile davranış kontrolünün sağlandığını ifade eden Erhan bey, aynı durumun bugün okullarda devam ettiğini deneyimlediğini söylemektedir. Öğretmen, teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan sosyal değişmelerin öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimlerini olumsuz yönde etkilediğini düşünmektedir. Disiplin eğitiminin ailede başladığı söyleyen katılımcı öğretmen, eski ve yeni jenerasyon ayrımı yapmaktadır. Eski yaklaşımların psikososyal açıdan uygun olmadığını açıkça ifade eden katılımcı diğer taraftan da ailedeki mevcut disiplin eğitiminin öğrencilerde aşırı özgüven ve bağımsızlık duygusu aşıladığını ileri sürmektedir.

Disiplin uygulamalarında ailenin disiplin algısının çocuk üzerindeki etkisi okul-ev ilişkisinin yönünü tayin etmektedir. Disiplin kurulunda yer alan bir öğretmene daha önce disiplin cezası verip vermediğine ilişkin sorulan soruya şu şekilde yanıt vermiştir:

“Mesela çok eskiden bir olay vardı, öğrencinin biri derse geç gelmiş öğretmen de yok yazmış. Çok eski olay tabii. Yok yazılınca herhalde devamsızlık sorunu varmış. Beni kimse yok yazamaz demiş, bayan öğretmene. Kendince trip yapmış dersten çıkmış gitmiş. Öğretmen de haliyle disipline vermiş. Biz de bunu disiplin kurulunda değerlendirirken, disiplin kurulu başkanı Müdür başyardımcısı dedi ki; bak dedi O senin annen yaşında bayan bir hocamız, yani sana sesini yükseltmişse hemen ona tepki mi vermen lazım şunu mu yapmam lazım dedi. Aynen bizim yanımızda dedi ki benim babama bile eyvallahım yok dedi. Herhalde Kurtlar Vadisi'ni çok fazla izlemiş içinde bir efe var. O günkü Disiplin Kurulu başkanımız öyle dedi. Sen herhalde Kurtlar Vadisini çok izlemişsin dedi. Küçük bir ceza vermiştik, kınama cezasıydı. Velisini çağırdık ama ablası geldi. Dedik ki böyle böyle. Ablası da dedi ki hocam iyi ki de telefona ben çıktım dedi. Babam çıksaydı doğrardı bunu, bu yaptıklarından dolayı duysaydı. İyi ki de ben çıkmışım dedi.” (Şerafettin)

Şerafettin beyin paylaştığı bu deneyim mevcut durumda okul-ev ilişkisini açıkça ortaya koyması açısından çarpıcı bir örnektir. Öğretmenine yaptığı saygısızlıktan dolayı disiplin kuruluna sevk edilen öğrencinin bu vakasında öğrencinin ailesine ceza takdiri yapıldıktan sonra bilgi verildiği görülmektedir.

Diğer taraftan öğrencinin velisi olarak ablasına ulaşılması ve kınama cezasının bu şekilde tebliğ edilmesi üzerinde durulması gereken bir durumdur. Bu vakada Şerafettin bey, sınıf rehber öğretmeninden görüşün alındığını ve bunun sonucunda öğrencinin disiplin kurula sevkinin uygun olduğunu ifade etmiştir.

Ancak ceza takdirinden önce ailenin sürece dahil edilmediği görülmektedir.

Dahası cezanın ablaya bildirildiğinde ablanın “doğrardı bunu” tepkisi de ailenin disiplin konusundaki tutumunu göstermektedir. Ergenlik döneminin özellikleri gösteren öğrenci ailesinin tepkisinden çekinmediğini ifade etmiş olsa da ailede özellikle babanın bu konudaki tavrının sert olduğu anlaşılmaktadır. Ailelerin çocuklarının okullarına dahil olmalarının onların pozitif gelişim göstermelerinde önemli rol oynadığı bilinmektedir (Kelly vd., 2014). Aktif katılım, bilgi paylaşımı ve problem çözme yaklaşımı öğrencilerin gereksinimlerini karşılamada okul-ev ilişkisinin asli unsurlarını oluşturmaktadır. Ancak sözkonusu vakada bu boyutların eksik olduğu göze çarpmaktadır.

“Bir kere ailesi gelince olayı duyunca birçokları ailesine haber vermiyor bizim burada veli toplantıları çok fazla rağbet olmuyor işin açıkçası. Ben genelde bu konuda mesaj atarım. Bütün öğretmenlerimiz e-mailden haber gönderiyor. Geçen gün bir arkadaşımız bana diyor ki sizin rekoru kırdım diyor, 25 kişiden 20 kişi geldi diyor, iyi dedim. Geçen sene 19 kişi geliyordu dedim. Yine bir arkadaşımız veli toplantısı yaptı. 30 kişilik sınıfta sadece 1 kişi gelmiş. Oldu mu şimdi olmadı.” (Şerafettin)

Okul ev ilişkisinin zayıf olduğunu gösteren bir başka örnek ise Şerafettin beyin da ifade ettiği veli toplantılarına veli katılımının düşük olmasıdır. Şerafettin bey, bu durumu eleştirmekte ve okul-ev ilişkisinin çok zayıf olduğunu açıkça dile getirmektedir. Bu konuda öğrencilerde de bilinç eksikliği olduğunu ve öğrencilerin ebeveynlerinin okulla ilişki kurmasını istemediklerini ileri sürmektedir.

“Aileler kontrolü kaybetmiş durumda. Yani çocuklarını yönetemiyorlar. Bu 10 yaşındaki çocuktan 20 yaşındaki çocuğa kadar aynı aslında. Daha doğrusu 20 yaşında genç oluyor ama halen kontrolsüz bir şekilde gidiyor.

Veli geliyor. Veliye diyorsun ki oğlun sigara içerken yakalandı. Bunu çözelim. Ne yapıyım, içiyor. Cevap olarak bunu alıyoruz maalesef. Sıkıntı orda aslında. Yani veli her şeyi bizden bekliyor. Oğlum ders çalışmıyor, çalıştırın onu. Nasıl çalıştırayım. Sen evde oturup bu çocukla ilgilenmiyorsan ben ne yapabilirim. Şu an veliler bütün yükü öğretmenlere yüklemiş durumdalar. Maalesef bunu da bakanlığın yanlış politikaları buraya getirdi. Ödev yok. Çocuğa kızılmaz. Yüklenmeyin hesabı maalesef süreç içerisinde bu durum ortaya çıktı. Maalesef veliler de kendi gençliklerinde, kendi okul zamanlarında sıkıntı yaşamışlar genellikle. O yüzden çocukları serbest bırakmışlar. Ben ezildim çocuğum ezilmesin ayağına aşırı şımartılma etkisiyle şu anda tamamen çocukların gücünü kaybetmiş durumda veli.” (Hikmet)

“İnanın çok karşılaşıyoruz. İlkokul öğretmeninden çok korkar çocuk. Aynı şeyi lisede de bekliyor hala veli. Kalma zaten ilkokul ortaokulda yok. Çocuk hiç kalmadan geldiği için çocuğun akademik olarak da beklentisi yok.

Çocuk kendi zekasının farkındaysa çalışıyor çocuk. Eğer çalışmıyorsa liseye geldikten sonra çok fazla yapacak bir şey kalmıyor maalesef. İş işten geçmiş oluyor.” (Erdem)

Benzer algıya sahip diğer katılımcılar da aileleri ve mevcut yönetmeliği eleştirmektedir. Okul-ev ilişkisinin zayıflığının öğrencilerin okullarda düşük başarı göstermesine ya da riskli davranışlar sergilemesine neden olduğunu deneyimlemektedir. Diğer taraftan okulların okul-ev ilişkisini geliştirmeye yönelik var olan programların da (veli toplantıları, okul-aile birliği, vb.) işlevsiz olduğu ortaya çıkmaktadır.