• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: BULGULAR

4.2. ÖĞRETMENLERİN DENEYİMLERİNE İLİŞKİN BULGULAR

4.2.1. Okul Disiplini Algısı

Okul sisteminin asli unsurlarından biri olan öğretmen, öğrencilerin akademik beceriler kazanmanın yanı sıra psikososyal beceriler kazanması, sağlıklı ilişkiler kurması ve hayata hazırlanması gibi okulun misyonunu gerçekleştirmede önemli rollere sahiptir. Okulun misyonunu gerçekleştirmede, sağlıklı ve güvenli bir eğitim ortamı sağlamak için ise disiplin uygulamaları yardımcı araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak öğretmenlerin okul disiplinine yönelik algısı mevcut disiplin uygulamalarının işlevini ortaya koymada önemli ipuçları içermektedir.

Kendini gerçekleştiren kehanet olarak da bilinen davranışsal doğrulama kuramı, öğretmenlerin öğrencilerine yönelik negatif etkileşim ve beklentilerinin öğrencilerin davranış ve kimlikleri üzerinde nasıl etkisi olduğunu açıklamada kullanılmaktadır (Eden 2003). Buna göre riskli davranış gösteren ve okul disiplinine maruz kalan öğrenci öğretmeninin gözünde kaybetmiştir. Kendilerinin kötü olduğu imajını benimseyen öğrenciler disipline maruz kalmalarının miras bıraktığı negatif mesajları içselleştirir (Hyman, 1990). Böyle öğrenciler olumsuz kimlik oluşturabilirler.

Disiplin kavramını kendi tecrübeleri ışığında tanımlamaları istendiğinde araştırmaya katılan öğretmenler genel olarak disiplini öğrencileri kazanmada bir araç olarak gördüklerini ifade etmişlerdir. Araştırmalar, cezanın yalnızca yanlış davranışı durdurmada etkili olduğunu, olumlu davranış geliştirmede etkili olmadığını ortaya koymaktadır (Gözütok, 2000:144). Ancak Aydın bey, tecrübeleri noktasında çocuğu kazanabilmek için olumsuz davranışın derecesine göre cezanın uygulanması gerekliliği üzerinde durmaktadır.

“İlk başta tabi ki okulun kuralları vardır. Yani Her kurumun kendi bir kültürü vardır. Bu kültüre göre kuralları. Yani şu anki ortamda genel eğitim ortamında disiplini sağlamak çok zor. Niye diyeceksin çünkü Tamamen her şeyi merkezinde öğrenci var, öğretmen her şeyin merkezine öğrenciyi koyacak yani öğrenciyi Affedersiniz el üstünde tutacaksın, sırtında taşıyacaksın böyle yapınca doğal olarak disiplin her zaman sıkıntı oluyor.”

(Umut)

“… disiplin cezası hoş bir durum değil ama hak eden çocuğa disiplin cezasını vereceksin. Dediğim gibi mesela o çocuğa akran zorbalığını uyguluyorlar sürekli sistematik olarak bilinçli bir şekilde çocuğa küfür ediyor, dayak atıyor bu çocuğa disiplin cezası vermeyecek misiniz şimdi.

Bu çocuk başka nasıl kazanılabilir ki. Son çare o.” (Aydın)

“Daha önceden çocuk bir suç işleyince disiplin suçu gerektiren bir suç işleyince biraz taviz veriliyordu. Rehber öğretmene gönderilip ne bileyim ceza indiriliyordu ama artık öyle taviz verilmiyor çocuğa cezası neyse onu anında çekiyor. Bu da çocuğun daha iyi duruma gelmesini sağlıyor disiplin açısından.” (Mesut)

“Bu tabii sadece disiplin olarak da düşünmemiz lazım hocam yani bunun bir ödül boyutu da var. Ödül ve disiplin yönetmeliği diyoruz zaten.

Öğrencileri zaman zaman disiplin noktasında, ceza verdiğiniz zaman ödül de verdiğiniz zaman ikisinde hedefini biliyorsunuz aynı, yani öğrenciyi kazanmaktır.” (Erhan)

Disiplini ceza ile ilişkilendirme anlayışının da öne çıktığı bu görüşte Aydın bey, yaptığı içsel sorgulamada kötü sözler söyleyen ve fiziksel şiddete başvuran öğrencilerin bu davranışlarının cezasız kalmaması gerektiğini düşünmektedir.

Öğretmenin deneyimleri sonucu riskli davranış gösteren öğrencilerin ancak ceza ile disiplinize edileceği algısının oluşması kendini gerçekleştiren kehanet16 kavramına örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yaklaşımın öğrencilerin derslerine odaklanma ve saygılı ilişkiler kurmasını sağlamada tek yol olduğunu vurgulamaktadır.

Okullarda cezalandırma yaklaşımı dünyada araştırmacılar ve politikacılar için artan öneme sahip bir konudur (Gershoff, 2017). BM Çocuk Hakları Komitesinin de çocuğa yönelik her çeşit şiddet olarak tanımladığı fiziksel ceza okullarda küresel bir sorundur (Gershoff, 2013). Jamaika’da kayış kullanımı (Baker-Henningham, Meeks-Gardner, Chang, & Walker, 2009), Mısır’da çubuk kullanımı (Youssef vd., 1998), ABD’de ahşap levha kullanımı (Pickens County

16 Kendini gerçekleştiren kehanet: bir durumun yanlış̧ tanımının, yeni bir davranışa yol açmasıyla birlikte, başlangıçta yapılan yanlış̧ tanımın gerçekleşmesi olarak tanımlanmaktadır (Merton, 1948; akt. Balcı: 2018)

[Alabama] Board of Education, 2015), Türkiye’de yasak olmasına rağmen tokat atma, kulak çekme ve sopa ile vurma (Mahiroğlu ve Buluç, 2003) en çok rapor edilen ceza türleridir. Öğrencilerin ödev yapmamaları, okuldan kaçmaları, derse geç gelmeleri, sınıfta gürültü yapmaları, okula cep telefonu getirmeleri gibi sebeplerle cezaya maruz kaldığı görülmektedir. Öğrencilerin bu olumsuz davranışları sonucu öğretmenlerin ve okul yönetiminin ceza verme yaklaşımı her ne kadar dünya genelinde17 yasal açıdan yasak olsa da gayri resmi olarak sürdürüldüğü açıktır. Ceza yaklaşımının günümüzde okullarda da yaygın olduğu ve okul kültürü haline geldiğini söylemek gereklidir. Bu konuda disiplin algısına yönelik sorulan soruya bazı katılımcı öğretmenler cezalandırma kültürünün halen yaygın olduğunu ifade etmektedirler.

“20 yıllık, 21. yılımı çalışıyorum zannedersem. Bu süre zarfında belki 1 yılda ya da 2 yıl bu kurulun içinde bulunmadım. Bunun dışındaki hemen hemen her yıl bu kurulun içinde bulundum. Sadece benim okuluma özgü bir durum değil. Çünkü ben birçok meslek okulunda çalıştım. Meslek liselerinde okulun yapısı itibariyle usta-çırak ilişkisi de önemli yer tuttuğu için disipline etmek ve cezalandırma yöntemlerini kullanmak, bir de öğrencilerin karakteristik özelliklerinden, okulun o kültüründen de kaynaklan bir durum, cezalandırma yöntemlerini uygulamak sanki tek yöntemmiş algısı var.” (Cevdet)

“Bence disiplin çocuğu yani amacı doğrultusunda kanalize etmek için yanlış davranışlarından törpülemektir. Mesela, ödül ve disiplin yönetmeliği der. Yani eğitimde ödülün de yeri var disiplinin de yeri var. Yani cezada bir eğitim yöntemidir. Eğer çocuğu cezadan ayrı koyuyorsanız her bir davranışın karşılığının olduğunu bilemiyor, çocuk kavga edebiliyor, karşıdakine küfredebiliyor, hakaret edebiliyor sorumluluklarını yerine getiremiyor, getirmeden de bir hayatın yürütebileceğini düşünebiliyor.

Mesela yönetmelik gereği 8-9 öğrenci bir üst sınıfa geçebiliyor; çocuk defter getirmemiş, kitap getirmemiş. Öğretmen ona niye defter kitap getirmediği için hiçbir uygulama yok üzerinde çocuğu bir üst sınıfa geçiyor. Başarmadan başarılı olabileceğini öğreniyor, yönetmelikler uygulanmadığı için bence. Bir de sistemimizin de getirdiği bir rehavet var çocukların üzerinde disiplinden de uzaklaştırırsak yani törpülemek gerektiği davranışları törpüleyemezsek, yani öyle öğrenci mezun ediyoruz ki gelip bir dilekçe yazamıyor.” (Rahime)

Cevdet bey, disiplin-ceza ilişkilendirmesi konusunda Rahime hanıma göre daha radikal düşünmektedir. Cevdet bey, uzun yıllardır çalışmakta olup önemli bir

17 Çocuklara Karşı Tüm Fiziksel Cezaların Sonlandırılması Küresel Girişiminin raporuna göre dünyada 128 ülkede fiziksel ceza yasaklanmış, 69 ülkede ise halen serbesttir (2016). Genel olarak Avrupa, Güney Amerika ve Doğu Asya’da yasaktır. Amerika, Avustralya ve Güney Kore gibi sanayileşmiş ülkelerde serbesttir.

eğitim-öğretim ve disiplin kurulu tecrübesine sahiptir. Bu denli tecrübeli bir öğretmenin disipline etmede en etkin ve uygun yöntemin ceza olduğunu ifade etmesi okullarda yerleşik olan ceza kültürünün varlığının bir tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Cevdet bey, meslek liselerindeki usta-çırak ilişkisinin de cezalandırma yaklaşımının en uygun yöntem olduğunun bir kanıtı olduğunu öne sürmektedir. Cevdet bey, “öğrencilerin karakteristik özelliklerinden…” ifadesiyle meslek liselerinde genelde akademik başarıları düşük ve riskli davranış gösteren öğrencilerin öğrenim gördüğünü kastetmektedir. Bu öğrencilerin davranışlarıyla oluşturdukları okulun kültürünün bir sonucu olarak cezalandırma yaklaşımının benimsenmesine yol açtığına da inanmaktadır.

2019 yılı içerisinde yapılan “Öğretmenlerin Gözünden Disiplin Reformu” (Griffith ve Tyner, 2019) adlı bir araştırmaya katılan 1200 öğretmenden üçte ikisi disiplinin yetersiz ve tutarsız olduğunu söylemektedir. Okuldan uzaklaştırma cezalarının azalmasının sebebi olarak olumsuz davranışların tolere edilmesi ya da rapor edilmemesi olduğu ifade edilmektedir. Aynı araştırmada önemli oranda öğretmenler cezaların güvensiz ve düzensiz okul ortamına yol açtığını açıklamışlardır. Öğrencilerin olumsuz davranışlarına pragmatik sonuçlar arayan öğretmenlerin cezayı en etkin yöntem olarak gördükleri ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca Cevdet ve Rahime öğretmenin disiplin-ceza ikilisine yönelik farklı tutumları öğrencilerin disiplin çizgisinin tam olarak nerede olduğunu bilmemelerine neden olma riski vardır. Nitekim bu çalışmada ortaya çıkan öğretmen tutum farklılıkları 2019 yılında yapılan disiplin reformu araştırmasının tutarsız disiplin algısı bulgusuyla örtüşmektedir.

Disiplin konusunda olumlu algıya sahip görüşler de bulunmaktadır. Bu görüşlere sahip katılımcıların okul idarecileri (müdür, müdür yardımcısı) olduğu görülmüştür. Kendi deneyimleri doğrultusunda disiplinin tanımını yapmaları istendiğinde sözkonusu idareciler de diğer katılımcılar gibi olumlu davranış değişikliğine işaret etmektedirler ancak bu davranış değişikliğinin ceza olamayacağını ve bu algının da yanlış olduğunu ifade etmektedirler.

Disiplin, bir olumlu davranış değişikliği oluşturabilmek için uygulanan yöntemlerin bütünüdür bana göre yani disiplin dendiğinde genellikle toplumda olumsuz bir şey algılanıyor, disiplinli ol dediğiniz zaman işte okul

disiplin kuralları dediğiniz zaman sanki olumsuz. Böyle, kabul edilmek istenmeyen suç, ceza gibi bir şey algılanıyor ama öyle olduğunu düşünmüyoruz, bizim bakış açımız o değil yani. Disiplin aslında olgunlaşmak demek bana göre. Yani disiplin aslında tekâmül demek, başarı demek, hem iş yerinde başarı demek, öğrenciyse öğrenciliği de başarı demek, disiplinli olmayınca bana göre zaten, bir kişinin başarılı olması çok zor. (Erhan)

Mevcut disiplin uygulamaları kapsamında en etkili yöntemin ne olduğuna ilişkin soruya disiplin konusunda olumlu algıya sahip öğretmenler “sevgiyle yaklaşmanın, öğrencilerin gönlünü almanın” onları disiplinsiz davranışlardan uzak tuttuğunu deneyimlediklerini ifade etmektedirler. Ancak öğrencilere bu şekilde empati duyma ve kibar yaklaşma davranışının tecrübeli öğretmen olmakla mümkün olduğu; mesleğin ilk yıllarında sabır eşiğinin daha düşük olduğu anlaşılmaktadır. Disiplin ve öğretim birbirini tamamlamaktadır (Habacı vd., 2013). Disiplini sürdürmede sabır, önemli bir erdemdir ve okul disiplinini sürdürmede öğretmenin önemli rollerinden biridir. Literatürde bilişsel olmayan kişilik özelliği (Alan ve Ertaç, 2017) olarak ifade edilen sabır kavramı bireye özkontrol kazandırmaktadır. Öğretim örüntülerine olumlu olarak yansıyacak bu yaklaşımın öğrenciler üzerinde de pozitif etkisi bulunmaktadır. Sabırlı yaklaşımın öğrenciler üzerinde yüksek performans, sosyal yetkinlik, olumlu gelişim gibi sonuçları bulunmaktadır (Golsteyn vd., 2014; akt. Alan ve Ertaç, sf.

1865). Sabırsız yaklaşımın ise öğrenciler üzerinde alkol kullanımı, yüksek vücut kütle endeksi, düşük başarı ve riskli davranış gibi etkileri bulunmaktadır (Castillo vd., 2011; Sutter vd., 2013; akt. Alan ve Sertaç, sf. 1865). Bu bulgulardan yola çıkarak öğretmenlerin sabır eşiğinin disiplin uygulamalarında çok önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Okullarda uygulanan mevcut geleneksel disiplin algısını şekillendiren bir başka boyut da disiplin uygulamalarının evrak sürecine dayalı olmasıdır. Bu süreç, disiplin yönetmeliğinde sayılan ceza gerektirecek davranışlardan biri meydana geldiğinde tutanak altına alınmasıyla ya da öğretmenin okul yönetimine dilekçe vermesiyle başlar ve davranışı gerçekleştiren öğrenciye ceza takdir edilmişse kendisine verilen cezanın yazı ile bildirilmesiyle sonuçlanır. Bu noktada olumsuz davranış sergileyen bir öğrenci karşısında sorumluluk almak istemeyen öğretmen bir dilekçe yazarak konuyu disiplin kurulunun gündemine

getirebilmektedir. Sözkonusu öğretmenin bunu “öğrencinin burnunu sürtmesi”

için yaptığını düşünen Cevdet bey, çözümü olmayan öğretmenlerin bu yaklaşımı sergilediğini öne sürmektedir:

“…en basit kısmı nedir dilekçe yaz gönder. Mehmet hoca biraz kızsın, Fatih Hoca biraz kızsın, disiplin kurulunda biraz burnunu sürtsünler. Ben zaten çözemiyorum bunu diyenler de var ama bazen öğretmen diyor ki ben çözemiyorum ama siz ceza verince çocuğa ödül olacak sonuca ulaşmayacak bu iş. Öğrenci hatta bana gelecek diyecek ki hocam Ne oldu Dilekçeyi verdim ben 5 gün tatil yaptım ya da 3 gün tatil yaptım bak, Hocam ben yine buradayım bana bir zararı dokunmadı ki diyecek öğretmen de bunu öngördüğü için ender de olsa kendi çözümünü öğreten öğretmenler de oluyor. Aslında bu iyi bir şey değil şöyle iyi bir şey değil bu sefer ipin ucunu kaçıran öğretmenler oluyor. Kendi yöntemimi sınıfın üzerinde uygulayayım derken bazen ipin ucunu kaçırıyor.” (Cevdet)

Disiplin olaylarının çözümü için dilekçe ile birlikte öğrencinin burnunun sürtülmesiyle öğrencilere “ders verilebileceğini” düşünen öğretmenlerin varlığından bahseden Cevdet bey, bu düşünceye sahip öğretmenlerin yanıldığını, böyle bir yöntemin etkili olmadığını savunmaktadır. Benzer şekilde disiplini korkutma yoluyla “dizginleri elinde tutma” olarak tanımlayan katılımcı öğretmenler de mevcuttur. Öğrencileri biyolojik ve psikolojik olarak etkileyebilecek ve sosyal öğrenmeler yoluyla sürdürülebilir hale büründürecek bu korku psikolojisi yaratma yaklaşımını disiplini sağlamanın anahtarı olarak görülmektedir. Disiplin kurulunda da görev yapan bir öğretmene önüne gelen evrak sürecini nasıl işlediği sorusu sorulmuştur.

“Şöyle bir şey yapıyorum çocuklara, süreci şöyle işletiyorum: Eğer çocuk haylazlığından dolayı ikinci veya üçüncü defa karşıma gelmişse ona o cezayı yazıyorum, uyguluyorum, genelde bu uzaklaştırma oluyor. Mesela;

öğretmene, kişiye hakareti hiç indirim uygulatmadan direkt okuldan uzaklaştırma yani örgün öğretimin dışına çıkarma cezasını yazıyorum ona. Çünkü bir insan, Allah'ın yarattığı en şerefli mahlukattır, hakareti hiçbir zaman hak etmez. Dolayısıyla ben size hakaret ediyor muyum, etmiyorum. Siz öğretmene hakaret ettiniz, “-işte hocam bir anlık gaza geldim”, diyor, sen gaza geldiysen kusura bakma kuralı uyguluyorum.

Böyle küçük, ufak tefek kaçamak, bizim okulumuzda sigara olayı çok oluyor, özenti. Özenti, örneğin sigara olayında da kınama vererek zaten bu kınamalar disiplin kurulunda görüşülüyor ve affediliyor çoğu zaman.

Kınama vererek onun gözünü korkutuyoruz. Hepten de sana ceza vermiyorum derseniz, onun önünü açmış olursunuz. “-Ee hocam bunlar af oluyor, diye bilenler de var. Diyorum ki ben, onları disiplin kuruluna ben sunuyorum orada. Korkutma yolunu, ipleri dizginleri hep elimde tutuyorum. Korkutma yolunu hiçbir zaman elimden bırakmıyorum.” (Veli)

“Dizginleri elinden bırakmayan” Veli bey, bu yaklaşımın çok etkili olduğunu ileri sürmekte, böylece riskli davranışları azalttığını ifade etmektedir. Okul içerisinde problemli davranışların sıfıra yakın hale gelmesine yol açtığını deneyimlemektedir.

Geleneksel okul disiplin uygulamalarını yorumlamada yol gösterici bir başka yol ise disiplin süreçlerinde ve kurullarında yer alan öğretmenlerin geçmiş deneyimleriyle günümüzdeki yaklaşımları nasıl anlamlandırdıklarının incelenmesidir. Katılımcı öğretmenler, genel olarak eskiden disiplin yaklaşımlarının daha fazla baskı ve kontrol içerdiğini ifade etmektedirler.

“Bakanlıktan gelirlerdi hemen disiplin dosyasını alırlardı inanın onlar bayağı da kabarık olurdu disiplin o dönemde disiplin dosyalarımız. Onlar her öğrenciyi didik didik okurlardı. Verdiğiniz bütün kararları o kadar güzel irdeler ki bizle de konu tecrübelerini paylaşırlardı. o dönemden geçerek bugünlere geldik son zamanlarda böyle bir uygulama yok, ne uyguladığınız ne disiplin yönetmeliği uyguladınız böyle bir şey yok. o dönemde öğrencilerimiz daha büyük yaşlara sahiptiler, daha da böyle şeydiler, şimdiki çocuklar daha bir çocuksu, onların yapabilecekleri suçlar daha yaptırımlı olabilirdi. Örneğin, öğretmeni dövmeye gidebilme hatta öyle öğrenci karşılaştı ki bıçak aldı koridor koridor öğretmenin sınıfını aradı.

Tesadüfen denk geldi hemen polisi aradım. Öğretmende üst katta köşede bir sınıftaydı. Çok yakında ekip grubu var, anlattığım böyle böyle öğrencimiz geliyor. Yani bayayım ama şey demedik, böyle bir duyum aldık, çocuğu bulamıyoruz. Öğretmen arıyor diyor. Allah'tan şey geldi, polisler geldi, şimdi böyle bir potansiyel öğrencimiz yok ama şimdi ne var kırma, dökme, küfretme, çalışmama, hakaret etme, okula zarar verme, sorumsuzluk tarzında öğrencilerimiz var. (Rahime)

Görüşme yapılan öğretmenlere disiplin konusunda okulun vizyonu ile ilgili yöneltilen soruya verdikleri cevaplar mevcut disiplin yönetmeliğinde yer alan

“öğrencilerin kendilerinden beklenen davranışlar” başlığına uygun bir şekilde içselleştirildiğini ortaya koymaktadır. Mesut bey, okulun disiplin vizyonu konusunda okulun “kılık kıyafet, okulda oturuş, duruş gibi sorunların çözüldüğü öğrencilerin eğitimle ilgilendiği sosyal faaliyetlerle ilgilendiği bir yer olması”

gerektiğini düşünmektedir. Bunun için çok fazla çaba gösterildiği ve çok sayıda proje ve etkinlik yapıldığını ifade etmektedir. Burada disiplin kavramından kılık kıyafet, duruş, oturuş gibi fiziki boyutun daha ön planda olduğu; okulun misyonunun modern çocukluk paradigmasına uygun olarak tek tip bireyler yetiştirme bağlamında akademik başarıya odaklanıldığı görülmektedir. Mesut

bey, öğrencilerin sosyal faaliyetlerle ilgilenerek okula aidiyet duygusunu arttırabileceğini eklemektedir. Disiplin sorunlarının mutlu bir öğrenciyle çözülebileceğine inanmaktadır. Burada ortaya çıkan nokta, mevcut yöntemlerle öğrencilerin okula aidiyetlerinin arttırılmasının mümkün olamayacağıdır.