• Sonuç bulunamadı

nsan oğası eğişken midir?

geçişinde gözlenir. Rousseau ne kadar doğal hayat yanlısı olsa da, insanın bu gelişmesini yadsımaz. “İnsan aklı daha çok aydınlandıkça, hünerler ve sanayi daha yetkinleşti” 172 diyen Rousseau, “yetkinleşmek”, “hüner”, “aydınlanmak” gibi kelimeleri kullanarak insanın daha iyi bir hale geldiğini kabul eder.

3.10. Cinsi ir arlık larak nsan oğası 3.10.1. adın

Rousseau bir insanın cinsiyetinin onun için çok önemli olduğunu ve insanı, cinsiyetine dair özelliklerinin tekrar doğurduğunu belirtir179. Jean Jacques Rousseau, insanları kadın ve erkek olmak üzere ikiye ayırmıştır. Erkekler doğada ve toplumda güçlü kişilerken, kadınlar daha çok zayıflık simgesi ve eleştirilerle sunulmuştur.

Örneği kadın, insanın doğal hayattan medeni hayata geçerken geçirdiği cesaretsizleşme ve güçsüzleşme sürecine benzetilir: “insanın yumuşak ve kadınsı yaşama tarzı hem gücünü hem de cesaretini azaltma, onu gevretme sonucuna varır”180. Vücut olarak da kadın, daha güçsüz ve yumuşaktır 181. Kadınlar daha duygu yüklüdür, bu yüzden de “ateşli, coşkun, bir cinsi ötekine muhtaç kılan”182 aşk duygusunun manevi boyutunu da onlar oluşturmuştur.

Rousseau, insan doğasını ele alırken erkeği ele aldığı gibi, kadını tanımlarken de erkekle kıyaslayarak tanımlamalarda bulunur: “Cinsiyetle ilgili olmayan her yerde kadın, erkektir ... aynı gereksinimlere, aynı yetilere sahiptir”183. Fark edileceği gibi Rousseau burada kadın ve erkeğin eşitliğinden değil, kadının erkeğe olan benzerliğinden bahseder. Burada kıstas ve rol model erkek, ona benzemeye çalışansa kadındır. Rousseau, kadınların erkeklere göre eksik olmadıklarını, yalnızca fiziken eksikliklerinin olduğunu söyler184. Kadının bu güçsüzlüğü bir engel olarak çıkmaz karşımıza; çünkü Rousseau‟ya göre kadının gücü güzelliğindedir ve bunu kullanarak erkeği kendi istediğini erkeğe yaptırmaya çalışır185. Kadın, bu zayıflığını bir koz olarak kullanıp istediğini elde etmeyi bilir. Kadının erkek üzerindeki üstünlüğü, kadın olmasındadır186.

Rousseau‟ya göre kadın ve erkek ayrımı, toplum tarafından insanlara verilmiş cinsiyet görevlerinden de önce kendini göstermektedir. Örneğin kız çocuklarının tercih ettiği oyuncaklar erkek çocuklarınınkinden farklıdır187. Kız çocukları genelde mücevherler, kumaş parçaları ve en önemlisi bebeklerle oynar, süslü ve hoş

179 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 281.

180 Rousseau, nsanlar rasındaki şitsizliğin aynağı, 100.

181 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 200.

182 Rousseau, nsanlar rasındaki şitsizliğin aynağı, 124.

183 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 511.

184 Age, 281.

185 Age, 513.

186 Age, 521.

187 Age, 527.

görünümlü oyuncakları tercih ederler. Kız çocukları bebeklerle oynamayı o kadar çok severler ki, bu oyunları sırasında yemek yemeyi dahi unuturlar. Rousseau‟nun deyimiyle kız çocukları “yemekten çok, süse acıkmıştır”188. Bebekleriyle oynarken kendilerini bebekle eşdeğer tutup sanki bebeğin içindeymiş gibi hissederler. Onlar için okumaktan ziyade, bebeklerine kıyafetler dikmek önemlidir. “Kız çocukları neredeyse doğuştan süslenmeyi severler”189.

Kadının kendini beğendirme eğilimi, aslında başka bir amaca hizmet etmektedir. Rousseau kadının yaratılıştan gelen özelliklerinden bahsederken, onun erkeğin hoşuna gitmek için yaratıldığını belirtir190. Kendini beğendirmeye eğilimli kadın, yaratılış amacını gerçekleştirmiş olacaktır. Bunu yaparken de kadın, erkek gibi davranarak değil, kadınlığını kullanarak kendini sevdirmelidir191. Rousseau kendi hayatında da karşılaştığı birçok kadının ona cilve yaptığını, onda gözü olduğunu düşünür192. Rousseau‟nun kadınlarla ilgili bu kendini beğendirme düşüncesi, kendi hayatından ileri geliyor olabilir. Aynı şekilde Owusu-Gyamfi de Rousseau‟nun kadınlarla ilgili düşüncelerinde kişisel hayatından oldukça etkilendiğini savunur193.

Rousseau kadınların güzel görünmek için giydikleri korsenin yanlış bir uygulama olduğu söyler194. Doğallıktan yana olan rousseau‟nun korselere karşı çıkması anlaşılabilir bir durumdur. Yalnız ilginç olan, korseye karşı çıkmasının yanında 20 yaşındaki bir genç kızın sarkık bir görüntüsünün de hoş olmayacağını belirtir. Ama yaşlılığında giymek zorunda değildir, çünkü yaşlı bir kadının sarkık veya estetik olmayan bir görüntüsü erkeklerin beklediği bir durumdur. Buradaki söylemin bir erkek tarafından olduğuna dikkat etmek gerekir. Güzel görünmenin kadınlar için önemli olduğunu iddia eden Rousseau, genç bir kadının hoş ve biçimli görünmesini beklediğinden, onun korse giymesine tamamen karşı durmaz. Halbuki kadının doğasında güzel görünme isteği Rousseau‟nun bahsettiği gibi diğer duygularına ve davranışlarına baskın olsaydı, yaşlı kadınların da güzel görünmek uğruna korse giymesi beklenir ve hoş karşılanırdı. Çünkü Rousseau, doğanın getirdiği ve gerektirdiği her şeyin doğru olduğuna inanır. Halbuki burada söz konusu

188 Age, 528.

189 Age, 524.

190 Age, 513.

191 Age, 524.

192 Rousseau, tiraflar , 222.

193 Owusu-Gyamfi, Clifford. "Who Won the Debate in Women Education? Rousseau or Wollstonecraft?."

Journal of Education and Practice, c.7, s.6, (2016): 191-193.

194 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 527.

olan kadının doğasındaki güzel görünme arzusu değil, Rousseau‟nun güzel kadın görme arzusudur.

Kadının niteliklerini, ancak çevre tarafından olumlu algılandığında iyi olarak kabul edilebilir195. Kadının iyi olması yeterli değildir, diğer insanların onu iyi anmaları gerekir. Kadının namuslu olması yeterli değildir, eşinin ve çevresinin onu namuslu bir insan olarak bilmesi gereklidir. Emile için başkalarının ne düşündüğünü umursamamak gerektiğini belirten Rousseau, kadınlar için bu durumu dikkate almak bir yana bir görev haline getirmiştir.

Doğal hayatta ise kadının yeri, tekrar bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Doğal hayatta kadına karşı duygular sevgi ve aşktan farklıdır. İnsan vahşi hayatta orantılı gibi kavramlardan bihaber olduğundan vahşi hayatta aşk yalnızca fizikseldir196. O dönemde kadınların her birinin “işe yaradığını” belirten Rousseau, duygulara bu kadar önem verirken kadınlara gelince birden faydacı kesilmiştir. Aşk duygusunu daha sonra hayvanlarla kıyaslayan Rousseau, insanlarda manevi boyutu kadınlar tarafından eklenen aşkın bu boyutu yüzünden ölümcül sonuçlara ulaştığını belirtir197. Manevi boyutuyla beraber sadakatin eklendiği ve toplumsal hayatla beraber geçicilikten sürekliliğe dönüşen198 aşk, “zina, şeref” gibi kavramları doğurur, insana zarar evren coşkun bir öfkeye dönüşür, kıskançlığı doğurur ve bu yüzden ahlaksızlıklar meydana gelir. Ahlaksızlığı yapan kimseler yerine aşka ahlak ekleyen kadınları suçlayan Rousseau, bu yükü kadınların omzuna yüklemekten kaçınmamıştır.

İlk toplumlarda ise kadınlar, evin içerisindeki erkek tarafından yönetilir ve söz sahibi değildir199. Doğal hayat ve düzenden yana olan Rousseau, kadının toplumdaki ilk yerini doğal bir şekilde “yönetilen” konumuna sokar. Hatta “kadınlar konutların inşasıyla daha çok evde oturmaya başladılar. Erkekler ise ortak ihtiyaçların peşinde koşar oldular”200 diyerek kadınları pasifize eder ve onları evlere hapseder. Kadınlar hemen evde oturmaya ve sorumluluğu erkeğe vermeye başlarlar. Fakat kadınların evde oturmaya başlaması, yerleşik hayata geçildiği dönemde hemen oluşan bir

195 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 523.

196 Rousseau, nsanlar rasındaki şitsizliğin aynağı, 125.

197 Age, 127.

198 Age, 141.

199 Rousseau, oplum özleşmesi, 65.

200 Age, 139.

durum değildir. Çünkü yerleşik hayata geçmekle birlikte tarım da başlar ve kadınlar tarımla uğraşmaya başlarlar.

Kadının aile içerisindeki yeri, hem aileyi bir arada tutucu, hem de muhtaç konumundadır. Rousseau‟ya göre kadının görevleri: gebelikte güçlü olmak, loğusalıkta dinlenmek, emzirebilmek için evinde dingin bir hayat sürmek, çocuk yetiştirirken sabırlı, yumuşak, gayretli ve sonsuz bir sevgi besliyor olmak, çocuklara babayı sevdirmek, babayı çocukların onun olduğuna inandırmak, tüm aileyi bir arada tutmak201. Kadın tabii ki erkeğin hizmetçisi değildir; ama yaşaması için erkeğe muhtaçtır ve kadınların gereksinim duyduğu bu muhtaçlık, ancak buna layık olduklarında giderilir202.

Kadının erkeğe muhtaçlığının giderilmesi için buna layık olması, insanlar tarafından iffetli, iyi huylu, hoş ve güzel bilinmesine bağlıdır. Kadın sadık bir eş olduğuna, eğer bir anneyse çocukların babasının eşi olduğuna hem eşini hem de çevreyi ikna etmelidir. Çünkü kadının yalnızca iffetli olması değil, iffetli bilinmesi gerekir. Bunun karşılığında erkeğin görevi ona karşı sadakatli olmaktır ve eğer bunu yapmazsa erkek çok kaba ve kötü birisi olarak anılır. Karşılığında kadının erkeğe ihaneti ise aileyi yıkacak bir olaydır ve Rousseau bu durumu “cinayet” olarak tanımlar. Ayrıca kadının sadakati, erkek için yeterli bile değildir.

Rousseau‟ya göre doğaya ve akla uygun olan, kadınların evlendikten sonra evlerine kapanmalarıdır203. Rousseau‟nun belirlediği bu şemanın dışına çıkan kadınlar, erkekliğe öykünmüşler ve kitap okuyarak kendilerini bozmuşlardır204. Halbuki kadınların çocuklarına dahi gösterdikleri şefkat, Rousseau‟ya göre kendi gereksinimleri içindir. Örneğin “ana, çocuklarını, kendi öz gereksinmesi bakımından emzirirdi”205 diyen Rousseau, kadının çocukları konusunda merhametten ziyade ihtiyaç sahibi olduğunu belirtmiş olur. Çocuğu olan bir kadın, sütü geleceğinden kendi ihtiyacını karşılamak adına çocuklarını emzirmiş olur.

Bu yüzden, Rousseau medeni toplumdaki kadını oldukça eleştirir ve bu durumu şöyle özetler: “Kadınlar anne olmayı bıraktılar; artık anne olmayacaklar;

artık anne olmak istemiyorlar; istediklerinde zar zor olabiliyorlardı; bugün tersi adet

201 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 517.

202 Age, 522.

203 Age, 526.

204 Age, 488.

205 Rousseau, nsanların rasındaki şitsizliğin aynağı, 110.

yerleştiğine göre, her biri, kimilerinin vermiş olduğu, kimileri de izlemek istediği eski âdetin örneğine karşı birleşip, bu adete yaklaşan tüm kadınların karşı koymasıyla savaşmak zorunda kalacaktır”206. Rousseau‟ya göre kadınlar dürtüsel olarak anne olmak istiyorlar; ama bu dürtüye karşı koyuyorlar. Rousseau‟ya göre zaten pek de beceremiyorlardı anne olmayı.

Rousseau her ne kadar kadın ve erkeğin birbirinden üstün olmayıp doğaya uygun olduklarını belirtse de207, kadının asıl görevinin çocuk doğurmak olduğunu208; ama anne olma konusunda pek de başarılı olmadıklarını 209, hatta annelerin çocuklarını kendi ihtiyaçları için emzirdiklerini210, şefkatten ziyade bencil bir yol güttüklerini belirtir.

Anne olmak iyidir ve çekicidir. Kadınlar bu çekiciliğin cazibesine kapılıp anne olmak isterlerse ne ala211 (Rousseau, 2014b, s19).

3.10.2. Erkek

Rousseau, 18. yüzyılın ataerkil düşünce yapısından oldukça etkilenmiş, toplumun temeline erkekleri almıştır. En önemli eserlerinden biri olan Emile adlı eserinde de bir erkek çocuğunun doğuşundan itibaren eğitimini üstlenmiştir. Her ne kadar kitabın içerisine “Sophie” karakterini eklese de, bu karakter Emile‟nin hayatını tamamlayacak bir araç niteliğindedir. Onun için erkek, güçlü olduğu için kadından üstündür212. Yalnız bu üstünlük, erkeğin fiziksel gücüyle ilişkilidir.

Rousseau erkek çocuklarının oyuncaklarının kız çocuklarınınkinden farklı olduğunu belirtir213. Erkek çocukları genelde davul, tahta topaç, küçük arabalar gibi hareketli ve ses çıkartan oyuncaklarla oynamayı tercih ederler. Onların doğaları daha gürültülü, daha hareketlidir.

Kadınlara belirli görevler addeden Rousseau, erkeklere de kadınlarla olma misyonunu yüklemiştir214. Ona göre eğer kadınlar erkeklere ilgi göstermezse, erkekler işe yaramaz olacaktır. Fakat bu durum, erkeğin salt görevi

206 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 19.

207 Age, 512.

208 Age, 518.

209 Age, 19.

210 Rousseau, nsanların rasındaki şitsizliğin aynağı,110.

211 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 19.

212Age, 512.

213 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 527.

214 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 513.

tamamlamamaktan dolayı işe yaramaz olması değil, kendi ihtiyacını karşılamayan birinin işe yaramaz olmasındandır.

Emile ergenlik çağına gelip de istek duymaya başladıktan sonra Rousseau ona yasaklar koyup engellemeye çalışmaz215. Emile‟yi bu döneminde kötü eğilimlerden ve davranışlardan korumanın yolu, ona davranışlarının sonuçlarını göstererek onu engellemeye çalışmaktır. Rousseau insan doğasının akledebilmesine inanır ve 15 yaşından sonra ruhunun da farkında olduğunu ileri sürer216. Öyleyse bu yaşından sonra onu engellemek, insanlığına bir hakaret olacaktır. Bu doğrultuda da Rousseau, Emile'yi korumak için onun bilgisine başvurur, bu sayede onu kötü davranışlarından ve eğilimlerinden korur.

Erkek, kadın ile ilişkilerinde ona aldanan ve onu anlamaya çalışan bir varlık olarak karşımıza çıkar217. Çünkü kadın erkeğe üstünlük sağlamak için önce onu reddeder ve erkek kadını elde etmek için çabalamaya başlar. Bu çabanın sonucunda eğer erkek başarıya ulaşmışsa, bir ikilemdedir: Başarısı gücünden mi yoksa kadının rıza göstermesinden mi ileri gelmektedir? Burada erkek sorusunun cevabını kadına sormaz bile, çünkü Rousseau‟ya göre kadın daha çocukken aldatmaya ve yalan söylemeye meyillidir.