• Sonuç bulunamadı

nsan oğal larak şit ir arlık ıdır?

bulabilmiş değildir. Doğal hayatında olduğu gibi özgürce yaşamanın anahtarı henüz bulunamamıştır.

Başka bir bakış açısıyla insanın doğasından başka hiçbir yerde bulunamayan özgürlüğün belirli bir sisteme oturtulmasının gerekliliği gözden geçirilmelidir. İnsan her ne kadar doğal hayatındaki kadar özgür olmak arzusunu ve dürtüsünü taşısa da, bir toplum düzeni içerisinde bu mümkün değildir. Özgür olmak arzusu, insana zaman zaman kalıpların dışına çıkma isteği verir. İnsan bu isteği engelleyebilir veya dizginleyebilirken, özgür olma dürtüsü insanın kolay kolay yenebileceği bir dürtü değildir. Çünkü dürtüler doğaldır, fakat arzular insanın sonradan da kazanabileceği istemlerdir. Dürtüler ilkel ve hayvansaldır, insanın fiziksel birçok ihtiyacı dürtülerle kendini gösterir. Öyleyse bir toplum düzeni, insanı özgür kılabilmelidir ki insanlar bu ihtiyacını gerçekleştirebilsin. Rousseau bu düzenin çözümünü “genel istem”le bulduğunu savunur. Rousseau‟ya göre eğer bir devletteki insanların hepsi bir araya gelir ve genel bir istemle bir yasa düzeni oluştururlarsa, koydukları yasalar onların kendi yasaları olacaktır ve özgürlük tanımına uyacaktır. Genel istem, insanların hepsinin değil çoğunun kabul ettiği yasalardır64. İnsanların tümü genel isteme uymalıdır ki, “orada her insan hem herkesle birleştiği halde yine kendi boyunduruğunda kalsın, hem de eskisi kadar özgür olsun”65.

birbirlerine eşit oldukları kabul edilir ve “insanların birbirlerinden ayrımlarının ilk kaynağını, insanın yapısındaki bu birbirini izleyen değişimlerde aramak gerektiği kolayca anlaşılır”68. Bugünkü medeniyet, medeniyetin doğmasında rol oynayan tüm etmenler, devletler, toplumlar, savaşlar, insanları Spartalılar kadar güçlü bir toplum olmaya iten doğa69, sanat, ve adı geçmeyen birçok neden insanları değiştirmiş ve eşit olmayan bir hale büründürmüştür.

Rousseau, insanların eşit yaratılmadığını, birinin diğerine bedensel veya zihinsel olarak üstün olabileceğini açıkça belirtir70. Fakat bu eşitsizlik asla adaletsiz değildir. Çünkü doğa, insanı eşit kılmasa da bu eşitsizliğin ona zarar vermesini engeller. Doğal eşitsizlik modern eşitsizlikten daha adildir, çünkü eşit dağıtılmayan güzellik, zeka, vb. modern dünyadaki anlamını taşımaz. Güzellik, zeka veya doğuştan gelen diğer üstünlüklerin doğal hayatta bir önemi yoktur. Doğal hayatta insanlar birbirlerinin güzel olup olmadığı ile ilgilenmez. Orada tek amaç yaşamını sürdürmektir. Hal böyle olunca bir kimsenin matematik dehası olması ya da dünya güzeli olması bir değişiklik oluşturmaz. Oysa modern toplumlarda bu insanlar parmakla gösterilir, el üzerinde tutulurlar. Rousseau bu adaletsizliğin insan doğasındaki eşitsizlikten değil, bu eşitsizliği adaletsizliğe dönüştüren modern toplum değerlerinden ileri geldiğini savunur. Ve insanların arasındaki eşitsizlik, insanın geçirdiği değişimlerden sonra meydana geldiğinden bu eşitsizliğin kaynağı da bahsi geçen değişim olarak görülür 71. İnsanları eşitsiz kılan bu değişim, her bireye aynı şekilde tesir etmemiştir. Toplum değişiminden geçen her birey, her ne kadar sanayileşmenin amacı bu olsa da, aynı özelliklere sahip kimseler haline dönüşmemişlerdir. Öyleyse her birey zaten birbirinin aynı değildir. Birbirine eş değer olan su tanecikleri nasıl aynı sıcaklıkta donuyor veya buharlaşıyorsa, aynı koşullardan geçen insanların da aynı hale dönüşmeleri beklenir. Oysa gerçeklik, insanların aynı eğitimlerden, aynı süreçlerden geçmelerine rağmen farklı kimliklere ve özelliklere sahip olduklarını göstermektedir. Öyleyse insanların doğal eşitsizliği, dönüşümlerinden de kendini göstermektedir.

68 Age, 90.

69 Age, 95.

70 Age, 128-129.

71 Rousseau, nsanlar rasındaki şitsizliğin aynağı, 80.

3.3.2. oplumlar çinde şitlik

Rousseau, devletlerin eşitliği sağlamadığını savunur. Fakat onun getirdiği temel sözleşme, yani insanların genel isteme göre ortak oluşturdukları kural ve kanunlar bütünü, insanlar arasında eşitliği sağlayacak niteliktedir72. Çünkü insanı eşit yaratmayan fakat adil olan doğanın aksine, toplumlar eşitsizliği çıkar için kullanmaya uygun olurlar. Temel sözleşme ile “insanlar güç ve zekâ bakımından eşit olmasa da sözleşme ve hak yoluyla eşit olurlar”73. “Yurttaşlar toplum sözleşmesi gereği birbirlerine eşit olduklarından, hepsinin yapması gerekeni hepsi isteyebilir;

oysa bir kimsenin kendi yapmadığı bir şeyi başkasından istemeye hakkı yoktur”74. Öyleyse insanlar devlet tarafından eşit tutulmakta, fakat bu eşitliğin tatbik edilmesi için yurttaşlık görevlerinin tamamlanması beklenmektedir. Bir insan görevini tamamlayamazsa, o kimsenin diğer insanlarla eşdeğer bir söz hakkı olmayacaktır.

Diğer bir deyişle insanın eşitlik hakkı, yurttaşlık görevlerini tamamlamasına bağlı olacaktır.

Eşitliği yurttaşlığa bağımlı kılan Rousseau, pratikte eşitlikçi bir devlet oluşturmak için baskı yoluna gider. Devlet içerisinde eşitlik sağlarken doğal sistemden ayrılan Rousseau, “akıllı, ölçülü bir tirabunluk iyi bir devlet yapısının en sağlam dayanağıdır”75 diyerek bir devlette baskının ve zorbalığın olmasını kabul etmekle kalmaz, bunları devletin temeline koyar. Cumhuriyet kadar insan fikirlerini ön planda tutan bir yönetim şeklinde dahi, devletin temellerini oluşturmak için diktatörlüğe başvurulmasını haklı bulur76. Bu şekilde özgürlükten de yoksun bir devlet resmi çizen Rousseau, daha da kötüsü, köleler için de eşitlikten yana değildir

77. Kölelerin diğer insanlarla eşit tutulması bir tarafa, yaşam yerlerinin dahi kısıtlanmasını, diğer insanlardan izole tutulmasını önerir. Halbuki kölelerin diğer insanlardan doğal anlamda bir farkının olmadığı düşünüldüğünde, Rousseau‟nun bu düşüncesi hayli sınıfçı bir söylemdir. Ayrıca doğal hayatta kölelik, sınıf ayrımcılığı yoktur. İnsanların doğduğu koşullar değişebileceğinden ve bunu seçme imkanları olmadığından, Rousseau‟nun bu katılığı şaşırtır niteliktedir. Hatta eşitsizliğin son

72 Rousseau, oplum özleşmesi, 22.

73 Age, 22.

74 Age, 93.

75 Age, 118

76 Age, 120.

77 Age, 109.

aşaması ise körü körüne boyun eğme78 olduğunu belirten Rousseau, devlet düzenine bu son aşamayı dahil etmiş ve meşrulaştırmıştır.

Toplumda insanların eşit durumda olması ile ilgili çeşitli filozoflar başka söylemlerde bulunmuşlardır. Bu konuda Eflatun, insanların eşit olmadıklarını ve bu yüzden sınıflandırılarak toplumda görevlendirilmeleri gerektiğini savunur79. Ancak bu yolla her insan yetisi olan işi yapabilecek ve toplumda bir düzen sağlanacaktır.

Devlet yönetimi hakkında görüşlerinin epeyce tartışıldığı Machievelli ise insanların ancak kendilerinden daha güçlü ve daha kabiliyetli kimselerin izinden gittiklerini, çünkü ancak bu yolla başarıya ulaşacaklarını (hiç olmazsa kendilerini suçlamayacaklarını) belirtir 80. Rousseau da insanların yaratılış itibariyle eşit olmadıklarını belirtmiş ve toplum hayatı içerisinde bu eşitsizliği adaletsizlikle birleştiğini savunmuştur. Bu eşitsizlik, dil araçlarında dahi karşımıza çıkmaktadır.

Rousseau‟ya göre bilge kişilerin dili farklıdır ve eğer halka halkın diliyle seslenmeye kalkarlarsa söyleyemeyecekleri birçok şey ortaya çıkar81. Toplumsal dilbilimin araştırma alanı olan toplumların dil yönelimleri, Jean Jacques‟ın da dikkatini çekmiş ve toplum sınıflarının dillerinin dahi farklı olduğunu öne sürmüştür. Nitekim bu durum dilbilimci Hudson tarafından da kanıtlanmıştır82. Öyleyse insan, tek başına bireyler olarak birbirlerine eşit olmadıkları gibi, toplumda sınıflar olarak da birbirlerinden ayrılmaktadır. Rousseau, bu eşitsizliği bir ileri seviyede inceler ve toplumların da birbirlerine eşit olmadıklarını belirtir. Her toplumun birbirinden ayrı olduğunu ve olgunluk zamanlarının farklı olduğunu belirtir83. Örneğin Rusya gibi devletlerin barbar olduğunu öne sürer. Bu devlet ve toplum ayrımında iklim84 ve toprak da rol oynar; fakat yine de bu etkenler Rousseau‟nun sınıf ve toplum ayrımına gittiği gerçeğini değiştirmez. Buradan hareketle Rousseau‟nun insan doğasının birey, sınıf ve toplum açılarından eşit yaratılmadığını belirtmek yanlış olmayacaktır.

78 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 172.

79 Eflatun, Devlet (Ankara: Elips Kitap, 2007): 76.

80 Niccolo Machievelli, Hükümdar, çev. Yusuf Adil Egeli (Ankara: Yıldız Matbaası, 1555): 22.

81 Rousseau, oplum özleşmesi, 39.

82 Richard A. Hudson, Sociolinguistics, (Cambridge: Cambridge University Press, 2001): 204.

83 Age, 42-43.

84 Age, 74.