• Sonuç bulunamadı

Çocuk akımı ve ğitimi

Belgede J J CQU U U‟ U F F YANSIMALARI (sayfa 99-102)

4.2. ir rganizma larak nsan oğası ve ğitimi

4.2.2. Çocuk akımı ve ğitimi

bu konuda tek yönlü düşünmüş ve insan vücuduna olan faydayı ön plana çıkartırken, insan ruhunu unutmuştur.

Rousseau‟nun insan vücuduna dair analizlerinden bahsederken, ergenlik döneminde çocuğun geçirdiği bedensel değişiklikleri de atlamamak gerekir.

Rousseau‟ya göre ergenlik döneminde ise, insan vücudu değişir, ses yok olur ve yenisini alır49. Ayrıca çocuğun huyu değişir, sık sık öfkelenir ve disiplin altına alması oldukça zordur. Rousseau, ergenlik döneminden bahsederken çocukların bireysel olmalarını ve birbirlerinden farklı olmalarını da atlamaz. Örneğin ergenlik döneminin ne zaman başlayacağı ise bireyin mizacına, içinde bulunduğu topluma ve yaşadığı iklimin özelliklerine göre değiştiğini savunur50. Ayrıca bu değişim döneminin şiddeti ve nitelikleri de bireylere göre farklılık gösterecektir. Bu açıdan Rousseau, öğretmenin öğrencisini çok iyi gözlemleyip onu tanıması gerektiğini savunur. Burada öğretmenin görevi çocuğun gelişimini takip etmek, onu yönlendirmektir.

kundaklanmaz, dünyaya geldiğinde nasıl kundaksız geldiyse aynı şekilde kalması gerekir, doğasının dışına çıkartılmaz ve istedikleri/ihtiyaçlarının olduğu nesneyi o rahat etsin diye sürekli eline vermek doğru olmaz; kendisinin çabalaması gerekir.

Eğer bir bebek bir şeyi istiyorsa ve ona ulaşmaya çabalıyorsa, istediği şeylere ulaşabilmeyi öğrenecek kıvama gelmiş demektir. Bu doğal gelişiminin sonucunda verdiği çabayı yok saymamak, onun doğal sürecine müdahale etmemek gerekir.

Rousseau, bugünün çocuk gelişimcilerinin tavsiye ettiği “özgürlük”ü bebeklere 18.

yüzyılda vermiştir.

Çocuk bakımında Rousseau, annenin sorumluluğuna güvenir ve sütannenin bir bebeğe bakmasını doğru bulmaz53. Çünkü ona göre art arda değişen eğitimciler çocuğa zarar verecektir. Bu noktada anne ve baba da tek bir mekanizma gibi hareket etmeli, çocuğun nezdinde tek bir insan gibi davranmalıdırlar. Ayrıca Rousseau için annenin ve babanın sorumluluğu ne kadar önemliyse – gerçi Rousseau babaya çocuk bakımı konusunda yüksek bir iltimas geçip yok denecek kadar az sorumluluk yüklemektedir – çocuğa bakacak ve onu eğitecek herkes – buna yeri geldiğinde çevre de eklenir – oldukça önemlidir. Bu yüzden eğer bir sütanne seçilecekse bu seçim iyi yapılmalı, insanın ruhu ve karakteri vücudunun sağlığını da etkileyeceğinden, sütannenin karakterine de dikkat edilmelidir. Nitekim sütannenin hem karakteri hem de sağlığı çocuğu yakından etkileyecektir. Çocuğa süt de vereceğinden, anne veya sütanneler beslenmelerine dikkat etmeli ve besinlerin doğal hallerini bozmadan tüketmelidirler. Rousseau bu noktada da doğallıktan yana bir tutum sergilemiş ve annenin de sütannenin de doğal beslenmelerini, sağlıklı olmalarını öğütlemiştir.

Fakat Rousseau‟ya göre bu doğallığı yakalamak adına da olsa ani değişimlere gidilmemelidir. Çünkü ani değişimler ona göre doğal değildir ve doğal olmayan her şey insana zarar verecektir. Fakat annenin veya sütannenin doğal olmayan besinlerden tükettiği her an çocuğa zarar verir. Rousseau bu noktada kendi felsefesi içinde tutarlı bir tutum sergilese de, bu tutumunu çocuğun ve annenin/sütannenin sağlığı pahasına sürdürmektedir. Doğal olmayan şeyden hızla uzaklaşmak, hele ki sağlığa zarar veriyorsa, en güzel çözüm yolu olacaktır.

Çocukların anne sütünden sonra almaların gereken besinlerden de bahseden Rousseau, etin insanlar için doğal bir besin olmadığını, çünkü çocukların doğal olarak ete yönelmediklerinden bahseder54. Bu savıyla Rousseau, hem çocukları insan

53 Age, 36-39.

54 Age, 190.

doğasını yansıtan varlıklar olarak gördüğünü, hem de doğal besinlerin yalnızca sebze ve meyveler olduğunu öne sürmüş olur. Ona göre et yemek çocukları daha vahşi kılacağından, insanlık da etten önce sebze yemiştir. Çünkü eti elde etmek için bir canlıyı öldürmek gerekir ve bu eylem, duyarlı bir insanın yapabileceği türden bir eylem değildir. Hâlbuki ilk çağlara bakıldığında avcılığın yaygın bir yöntem olduğu, hatta tarımın daha sonradan gelişen bir beslenme yöntemi olduğu gözlemlenir. Eğer insan doğası Rousseau‟nun savunduğu gibi ilkel hayatta vuku buluyorsa, ilk besin bulma yöntemlerinden olan avcılığı insan doğasından ayrıştırmamak gerekir. Öte yandan Rousseau et yemenin insanı vahşileştirdiği konusunda yanılmamıştır.

Araştırmalar da gösteriyor ki besin olarak et enerji bakımından daha zengindir ve insanın haleti ruhiyesini de etkiler ve onu vahşileştirir.

Beslenmeden sonra çocuklar hakkında bahsedilmesi gereken nokta, uykudur.

Rousseau‟ya göre çocukların uykusu yeterli, fakat onları sonradan zora sokmayacak düzende olmalıdır. Her insan zaman zaman uykusuz kalmak zorunda olacağından, çocukların da bu sıkıntıya göğüs gerecek şekilde alıştırılmaları gerekir. Bu açıdan Rousseau‟nun düşünceleri Buddha‟nın insana dair düşünceleriyle çok benzeşmektedir. Buddha, insan hayatının acılarla dolu olduğunu, bu acıları inkar etmenin ve acısız bir hayatın hayallerinin insanı daha çok üzeceğini belirtmiş ve bu durumun kabullenilerek önlemler alınması gerektiğini belirtmiştir55. Buddha‟nın önerdiği bu önlemler arasında kişisel bağlar kurmamaya kadar gidenleri vardır. Bu açıdan bakıldığında Rousseau‟nun çocuk yetiştirirken aldığı önlemler anlaşılabilecek; fakat aşırıya kaçan önlemleri yine de eleştiri oklarının hedefi olacaktır. Çocuk genelde güneşin doğmasıyla uyanıp batmasıyla yatarken, zaman zaman gece uyandırılmalı ve uykusuz dahi kalmalıdır. Hatta çocuğun yatağı ve yastığı çok rahat olmamalı, böylece çocuğu hem çok rahata alıştırmamalı hem de tembelliğe itmemelidir. Çocuklar kendiliğinden uyanmalı ve bu otonom çocuklara kazandırılmalıdır. Eğer erken kalkmaları gerekiyorsa, ebeveyn onu uyandırmamalı ve ne etkinliği yapılacaksa onsuz devam etmeli. Böylece çocuk uyanmanın onun sorumluluğu olduğunu anlayabilir56.

Peki çocuklar nerede yaşamalıdır? Rousseau, çocukların bir kişinin değil, doğanın öğrencisi olduğunu belirtir57 ve “...çocuğun kentin kötü havasını soluyacak

55 David Brazier, The Feeling of Buddha: A Buddhist Psychology of Character, Adversity and Passion (New York: St Martin‟s Press, 2001), 66.

56 Rousseau, mile a a ğitim zerine, 152-153.

57 Age, 42.

yerde gidip kırlarda temiz hava almasını yeğlerim”58 der. Çocukların yetişmesi gerektiği yer doğa, kırlardır. Çünkü Rousseau‟ya göre çocuklar doğada yetiştiklerinde sağlıklı olacaklardır ki bu çok da yanlış bir görüş değildir. Bugün de toplumlarda doğaya özlem ve doğaya dönüş gözlemlenmekte, insanların hem bedensel hem de ruhsal ilaç olarak doğal yerlere gittikleri görülmektedir. Hatta bugün doğa, eczanelerden alınan ilaçların yerine geçmekte, hastalıklara çare olarak tekrar başvurulmaktadır. Rousseau ise doğaya daha geniş bir açıdan bakmış ve doğayı insanlığın bir gereksinimi olarak sunmuştur. Ona göre doğal olan her şey iyi olduğu gibi, hastalıklar da öyledir ve hastalıklarından çok korkmamak gerekir.

Çünkü ona göre çocuklar, zaman zaman hasta da olmalıdır ki hastalığı yenmeye alışsın. Rousseau‟yu bu noktada çok yanlış bulmasam da, hastalıkla başa çıkma konusunda biraz aşırıya kaçtığını söylemek zorundayım. Çünkü Rousseau, çocukların aşı olmasını da doğru bulmaz ve bu işi de doğaya bırakmanın en güzeli olduğunu ifade eder 59 . Rousseau her ne kadar hekimden kurtulmanın azımsanamayacak bir iyilik olduğunu belirtse de, aşının bulunmadığı dönemlerde birçok çocuk bu “doğal yöntemin” bedelini hayatlarıyla ödemiştir. Bu konuda Rousseau, doğanın iyiliğine yönelmekten ziyade “doğa paranoyası”na düşmüştür.

Rousseau‟ya göre çocuk bakımı ve eğitimi –onun inşa doğası felsefesiyle de uyumlu olarak – tamamen doğa endeksli ilerler. Belli noktalarda aşırıya kaçsa da Rousseau, bir çocuğun nasıl yetiştirileceğini doğanın bizlere gösterdiğini savunmuş olur. Bahsi geçen beslenme, uyku gibi hususların dışında da Rousseau Emile‟de kıyafet60, diş çıkartma ve sütten kesme gibi konularda da bilgiler verir61. Bu bilgiler de yine doğa ile uyumlu olmak etrafında şekillenen bilgilerdir ve Rousseau‟nun insan doğası felsefesi ile uyumludur.

Belgede J J CQU U U‟ U F F YANSIMALARI (sayfa 99-102)