• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ÇEVİRİ SOSYOLOJİSİNE ETKİ EDEN SOSYOLOJİ KURAMLARI

2.2. Niklas Luhmann’ın Sistem Kuramı

2.2.7. Niklas Luhmann ve Toplum

Krause (2005: 61) toplum nedir sorusuna, toplum ne değildir sorusu olarak daha kolay cevap verileceğini ifade ederek, Luhmann anlamında toplum insanlardan ya da bunlar arasındaki ilişkilerden oluşmadığını ve toplumun belirli bir bölge ya da bölgesel olarak sınırlanmış bir bütünlük olmadığını, rızaya bağlı ya da değer açısından-ahlaki olarak birarada bulunmadığını ve özellikle dışarıdan gözlenemeyeceğini belirtmiştir.

Toplum Luhmann’ın sosyal sistem kuramında sistem olarak ele alınmaktadır ve diğer tüm sosyal sistemleri içinde barındırmaktadır (Luhmann, 1998: 78-79).

Luhmann toplumun üç farklı tabanda analiz edilebileceğini vurgulamıştır, bunlar aşağıdaki gibidir:

(1) genel sistem kuramı ve içindeki tüm autopoietik sistemlerin genel kuramı; (2) sosyal sistem kuramı;

(3) sosyal sistemin özel bir şekli olarak toplumsal sistem kuramı.

Autopoietik, öz referanslı, operatif kapalı sistemler olarak toplum kuramı diğer tüm sistem türleri içinde geçerli olan kavramsal kararları ve ampirik araştırmaların sonuçlarını biraraya getirmektedir. Burada çok kapsamlı interdisipliner tecrübelerin alışverişi ve güdülemesi mümkündür (Luhmann, 1998: 79).

Luhmann insanın neden çevreye konumlandırdığını şu şekilde açıklamaktadır:

“Sistem/çevre ayrımından yola çıkarsak, canlı ve bilinçli yaşayan varlık olarak insan ya sisteme ya da çevresine yerleştirilmelidir. İnsanı toplumsal sistemin bir parçası olarak gördüğümüzde, ayırd etme kuramını insanları dağıtma kuramına göre tabakalara,

uluslara, etnik yapılarına ve gruplara göre sınıflandırmak gerekmektedir. Bu yapıldığı takdirde insan haklarına aykırı ve özellikle eşitlik konseptine aykırı davranılmış olurdu. Böyle bir “hümanizm” kendi düşünceleriyle yıkılmaya mahkum olurdu. Diğer bir olanaksa insanı bedenen ve ruhen sosyal sistemin çevresinin bir parçası olarak görmektedir” (Luhmann, 1998: 29-30).

Sosyal sistem kuramında sosyal olarak anlaşılan autopoietik sistemlerin özellikleri ele alınmaktadır. Bu düzlemde sosyal sistemlerin uygun çevrelerdeki oluşumu için autopoietik süreçlerin spesifik operasyonları belirlenmelidir. Bu operasyonlar iletişimlerdir. Sosyal sistem kuramı tüm sosyal sistemler için hatta kısa süreli ve önemi az olan etkileşim sistemleri için de geçerli olan tüm ifadeleri biraraya getirmektedir. Bu düzlemde toplum, sosyal sistem olarak görünmektedir ve sosyal sistemin diğer türü olan etkileşim sistemleri ve örgüt sistemleriyle karşılaştırılabilmektedir (Luhmann, 1998: 80).

Autopoietik sistemlerin genel kuramı sistemin autopoietiğini sağlayan ve böylelikle sınırlarını çizen operasyonlarının kesin bir tanımı gerektirmektedir. Sosyal sistemler durumunda bu operasyonlar iletişimlerdir (Luhmann, 1998: 81).

Toplumun autopoietikliği ve yapısal oluşumu için iletişimin kendiliğinden kendi kabulünü elde etmesinden çok, başka bağımlı iletişimler tarafından sağlanmasını gerektiren önemli bir şarttır (Luhmann, 1998: 82-83).

En geniş sosyal sistem olarak toplum kendi sınırları dışında başka sosyal sistem tanımamaktadır. Toplum dışarıdan gözlemlenememektedir. Psişik sistemler toplumu dışarıdan gözlemleyebilmektedir, ancak gözlem sosyal sistem içerisinde gerçekleşmediğinden ve iletişim olmadığından bunun toplumsal sonuçları yoktur. Toplum çoklu-bağlamlı kendi kendi gözlemlemedir, bir sistemin kendi kendini gözlemlemeye mecbur bırakıldığı ve nesne olarak etki etmediği, sadece tek bir doğru görüşün olabileceği ve her türlü aykırılığın yanılgı olarak ele alındığı en uç durumudur. Toplum rutin olarak çevresinden kendini ayırd etse de, kendi çevresinden neyi ayırd ettiği önceden belli değildir (Luhmann, 1998: 88). Toplumun bir varlığı yoktur. Bütünlüğü temellerin indirgenmesiyle oluşturulamaz. Toplumsal sistemin bütünlüğü kendini dışarıya karşı sınırlamasında yatmaktadır, yani sistem olarak sürekli operatif yeniden üretilen ayrımlaşmayla (Luhmann, 1998: 89-90).

Toplum iletişimsel kapalı bir sistemdir ve iletişimden iletişim üretmektedir. Dinamiğini iletişimin iletişime etki etmesiyle kazanmaktadır (Luhmann, 1998: 95). İletişimsel sistem olarak toplum sadece kendi içinde iletişim kurabilmektedir, hiçbir zaman ne kendisiyle ne de çevresiyle iletişim kuramamaktadır. Bütünlüğünü iletişimi işlevsel olarak önceki ve sonraki diğer iletişimlere bağlatarak gerçekleştirmektedir. Sistem ve çevre gözlem şeması temelinde kendi içinde, kendi hakkında ya da çevresi hakkında iletişim gerçekleştirebilir, ama asla kendisiyle ve çevresiyle iletişim kuramaz. Bunun sebebide ne kendisi ne de çevresi toplum içerisinde partner olamayacaklarından kaynaklanmaktadır. Birbirlerinin iletişim partneri olamazlar ve tekrardan meydana gelemezler. Böyle bir deneme olumsuzlukla sonuçlanır ve autopoietiği devreye sokamaz. Toplum sadece autopoietik sistem olarak varolabilmektedir (Luhmann, 1998: 96).

İletişim sistemi olarak toplumun autopoietiği, gerekli ayırd etmenin yeniden üretimiyle gerçekleşmektedir, bu da referanslar sayesinde olmaktadır, öz referans ve dış referans. Ancak bu ayrımıda tekrardan referans sayesinde ayırd edebilmektedir, bunu da kendi ayrımını öz referansın altına toplayarak gerçekleştirmektedir. Bu da gerçekleştirdiği sistem ve çevre ayrımını tekrardan ayırd etmesiyle oluşmaktadır. Tüm içsel dönüşümler, tüm bilgi işlemeleri, tüm ayırd etmelerin ayırd etmelere dönüştürülmesi her zaman iletişimsel referans ile yapılmaktadır. Direkt olarak çevreye müdahale söz konusu değildir. Nesneler sistem için her zaman referanslardır, hiçbir zaman dış dünyada var olan şeyler değildirler, sistemin autopoietiğinin yapısal bütünlükleridirler ve iletişimin devamının şartlarıdırlar. Gözlemci olarak sistem her zaman kör olarak işlem yapmaktadır, çünkü ayırd etmenin bütünlüğünü tek bir gözlemci gerçekleştirmektedir ve ayırd etmeyi ayırd etmenin hiçbir tarafına yerleştirememektedir. Sistemin operasyonları sistem içerisinde gerçekleştiğinden, ne çevrenin bütünlüğü ne de sistemin autopoietikliğinin bütünlüğü sistem tarafından kavranmaktadır (Luhmann, 1998: 98-99). Toplumsal sistemler etkileşim sistemleri olmadığı ve etkileşim sistemlerinin toplamlarından oluşmadığı savın bir yanını oluşturmaktadır, diğer yanı ise etkileşim sistemlerinin toplumu şart koşmalarıdır, toplum olmadan ne başlayabilirler ne de bitirilebilirler ve toplum sistemleri de değillerdir (Luhmann, 1991: 552).

Etkileşim ve toplum ayrımı sistem ve çevre ayrımıyla aynı görülmemektedir, bu hem toplumsal sistemler hem de etkileşim sistemleri için geçerlidir. Toplum etkileşim sistemlerinin çevresini oluşturmamaktadır, bunun nedenide etkileşimlerinin de toplumsal olaylardan oluşmasıdır. Etkileşimler her ne kadar toplumsal sistemden daha fazla tüm çevrede işleseler ve etkinleştirseler de, özellikle insanın tüm fiziksel ve bedensel yetkinlikleri, toplumsal sistemin çevresine de ait değillerdir. Sistem/çevre ayrımıyla toplum/etkileşim ayrımının bir görülmemesi Luhmann’ın sosyal sistem kuramında büyük bir sıkıntıdır (Luhmann, 1991: 552-553).

Luhmann sosyal ilişkilerin, süreçlerin, eylemlerin ya da iletişimlerin toplamını tanımlayan kavram olarak “toplum”u kullanmaktadır. Toplum her şeyi kapsayan sosyal sistem olarak kendi dışında varolan sosyal bir çevreyi kabul etmemektedir. Yeni bir iletişim partneri ya da iletişim konusu ortaya çıktığında ve dahil olduğunda toplum gelişim göstermektedir. Toplumun içerisine dahil olmaktadır ve toplumla bütünleşmektedir. İletişim olan herşey toplum olduğundan, bunlar çevrenin konusu olarak ele alınamamaktadır ve dışlanamamaktadır. Bu özel durumun ortaya çıktığı yegane sosyal sistem, toplumdur (Luhmann, 1991: 555).

Toplumsal sistemin bütünlüğü bu tarz bir durumda öz referanslı kapalılıktan başka bir şey olamamaktadır. Toplum tipik bir autopoietik sosyal sistemdir. Toplum iletişimle var olmaktadır ve iletişimde toplumla var olmaktadır. Toplum oluştuğu temel bütünlülükleri (iletişimleri) yapılandırmaktadır ve her ne olursa olsun bu gibi yapılandırmalar sonucunda toplum yapılandırılmaktadır. Bu sonuçlardan hiçbir sistem kaçamamaktadır, hatta olumsuzlama dahil autopoietik yeniden üretimin sağlanmasına katkı sağlamaktadır. Bundan dolayı toplum kendi kendini temsil eden bir düzen olarakta tanımlanabilmektedir, çünkü kendi içinde her ne değiştirilmek ya da yenilenmek istenirse, yine kendi içinde yenilenir ve değiştirilir (Luhmann, 1991: 555-556).

Bunun en önemli sonucu sistem ve çevre ilişkisini ilgilendirmektedir. Bu tarz bir sistemde, yani kendi kendine varolabilen sistemlerde hiçbir çevre teması bulunmamaktadır. Bir organizma nasıl ki derisinin dışında var olamayacaksa, bir göz nasıl ki gördüğüyle sinir teması kuramazsa bir o kadar da toplum çevresiyle iletişim kuramamaktadır. Toplum tamamen kapalı bir sistemdir. Böylelikle toplum tamamen etkileşim sistemlerinden ayrılmaktadır, etkileşim sistemleri çevreleriyle iletişim

kurabilmekte, yeni gelenleri selamlaya bilmekte, kararlarını iletebilmektedir. Toplum sadece çevre hakkında bir iletişim gerçekleştirebilmektedir. Toplum kapalılığı sayesinde çevre içerisinde bir sistem olabilmektedir ve sınırları olan bir sistemdir. Sınırlar toplum tarafından yapılandırılmaktadır. Sınırlar iletişimi tüm diğer iletişimsel olmayan durumlar ve olaylardan ayırmaktadır. Evrimin sonucu olarak sadece bir toplum bulunmaktadır, o da tüm iletişimleri içinde barındıran dünya toplumudur (Luhmann, 1991: 556-557).

Yinelenen iletişim ilişkilerinin kapalılığı buna göre çevreden ayrılmanın bir işlevi değildir. Çevresinin aktardığı duyusallığa bağlıdır. Duyusallık psişik ve bedensel sistemler olarak insanların karşılıklı iç içe geçmesiyle (interpenetration) sağlanmaktadır. Autopoietik, kapalı-öz referanslı sistemler karşılıklı iç içe geçmeye bağlıdırlar. Luhmann işlevsel analizinde, insan ve sosyal sistemler arasındaki ilişkiyi açıklayabilmek amacıyla karşılıklı iç içe geçme kavramını kullanmaktadır (Yoldaş, 2006: 119). Ancak karşılıklı iç içe geçme sayesinde kapalı- öz referanslı autopoietiklik mümkündür. İç içe geçme sayesinde bilginin operatif süreçlerinin işlevsel tabanlarını ayrı tutmayı ve yinede birleştirmeyi, yani çevreye karşı açık ve kapalılık anlamında sistemleri gerçekleştirmeyi mümkün kılmaktadır (Luhmann, 1991: 557-558). Anlam olmadan hiçbir toplum ve sosyal sistem var olamaz, ölür (Luhmann, 1991: 587-588). Autopoietik bütünlük kendini yenilemekten başka bir şey değildir. Bunu gerçekleştirmek için bir dizi bağlantı olanakları bulunmaktadır. Sosyal sistemlerde her zaman ve sadece iletişimlerin (kendi kendini gözlemde eylemlerin birleştirilmesi) birleştirilmesi söz konusudur. Birleştirme öğelerin öz referansıyla ve beklenti yapılarıyla mümkündür (Luhmann, 1991: 590).

Soyut olarak iletişim sistem içerisinde ayrım yapmayan ayrımdır. İletişim sistemi olarak toplum çevresinden ayrılmaktadır, ancak bu bir dışsal ayrımdır içsel bir sınır değildir. Toplumun tüm diğer alt sistemleri için iletişimin sınırları toplumun dış sınırlarıdır. Bu dış sınırlar her bir alt sistem için farklı kod ve program hazırlayarak tüm içsel ayrımlaşmaya bağlanabilmektedir ama mecbur değildir. İletişimde bulunduklarında tüm alt sistemler topluma dahil olurlar. Farklı iletişimler kurduklarında kendi aralarında ayrımlaşırlar (Luhmann, 1998: 149-150).

Dünyada gözlem yapılabilmektedir, ancak gözlemci kendini gözlemleyememektedir ve bu işlemde dışlanan üçüncüdür. Dünyanın bütünlüğü bir çelişkidir, bu çelişki dünyada bulunan ve kendini gözlemleyemeyen dünya gözlemcisinin çelişkisidir (Luhmann, 1998: 154).

Tüm bunlar toplumu dünya toplumu olarak tanımladığımızda da geçerlidir. Bir yandan dünya üzerinde, hatta tüm iletişimsel olarak ulaşılabilen dünyada sadece bir toplum bulunmaktadır. Bu kavramın yapısal ve operatif yanıdır. Aynı zamanda dünya toplumu kavramı her bir toplumun bir dünya oluşturduğu ve bu sayede dünya gözlemcisi çelişkisinin ortadan kalktığını da ifade etmektedir (Luhmann, 1998: 155-156).

Luhmann evrensel heterojen kaynaklara göre bütüncül bir toplum tanımının eksikliğinden bahsetmektedir, bu eksikliği gidermek için, kendisi sistem kuramsal konseptle toplumu tüm sosyal sistemleri ve iletişimleri kapsayan, operatif olarak kapalı, autopoietik sosyal sistemler olarak tanımlamıştır (Luhmann, 1998: 171).

Krause, Luhmann’a göre toplumun autopoietik bir sistem olarak çevresinin olduğunu ve iletişim öğelerden oluştuğunu ifade etmektedir. İletişim dışında kalan herşey toplumun dışında yer almaktadır (Luhmann, 1998: 804). Psişik ve yaşayan sistemler autopoietik sistemler olarak toplumun çevresini oluşturmaktadır. Psişik sistemler her ne kadar iletişim sistemleri gibi anlamı gerektirselerde toplumun dışında yer almaktadırlar. Toplumun içsel çevresine tüm iletişim gerçeklikleri ve sosyal sistemler aittir. Luhmann anlamında topluma iletişimsel öğeler dahil olmaktadır (Krause, 2005: 61-62).

Operasyonel olarak toplum anlık aktüel iletişimsel olayların bütünlüğüdür. Toplum autopoietik sosyal ya da iletişimsel sistem olarak gözlemlenmektedir. Operatif olarak kapalı sistem olarak bilişsel olarak işlem yapmaktadır ve kapalılığı temelinde açıklığı sağlamaktadır (Krause, 2005: 62-63).

Luhmann (1997: 15) toplum içerisinde farklı iletişim sistemlerinin bulunduğunu belirtmiştir, bunlardan en önemlileri politika, ekonomi, hukuk, bilim, din ve sanattır. Tüm bu sistemler toplumsal sistem tarafından önceden yapılandırılmış olması gerekmektedir. Bu yapılandırma merkezi operasyonlara dayanmaktadır ve Luhmann da bunu dil, yazı, elektronik medya ve moralle gerçekleştirilen iletişim olarak adlandırmaktadır. Toplum sadece iletişimden oluşmaktadır. Sadece iletişim olayları

sayesinde var olabilmektedir ve sadece bunlar sayesinde devamını sağlayabilmektedir, Luhmann anlamında bunu ifade edecek olursak toplumun yapılandırılması ve yeniden üretilmesi iletişim sayesinde gerçekleşmektedir. İletişimin bittiği yerde toplum da bitmektedir. Diğer yandan iletişimde toplum olmadan varolamaz. Luhmann da iletişim ve toplum sirkülerdir. Birbirlerini karşılıklı olarak gerektirmektedirler. Toplum kendi kendini tanımlayabilen sistem olarak, kendi tanımlamalarını içermektedir (Reese-Schafer, 2001: 12-13).

İletişimden başka birşey olmayan toplum çevresiyle ilişkisini yapısal bağlantı sayesinde gerçekleştirmektedir. Yapısal bağlantı sayesinde kapalı sistem dış dünyaya direkt olarak bağlı olmadan reaksiyon verebilmektedir (Reese-Schafer, 2001: 14-15).