• Sonuç bulunamadı

1.2. Çeviri Alanında Çeviri Alanıyla Sınırlı Sosyolojik Yaklaşımlar

1.3.2. Niklas Luhmann Odaklı Çeviri Sosyolojisi

Luhmann’ın sistem kuramını ilk kez çeviriye uyarlayan Andreas Poltermann’dır. Poltermann edebi çevirileri, edebiyatın alt sistemi olarak kuramsallaştırmıştır ve sosyal sistem yardımıyla betimleyici çeviri çalışmaları paradigmasına dayanmıştır. Luhmann’ın sosyol sistem kuramı yardımıyla edebiyat çeviri dinamiklerini, erek kültür ve toplumu bağlamında ele almıştır. Poltermann, çevirinin gelişiminin yalnızca edebiyat estetiğiyle açıklanamayacağını, sistem çevre kavramıyla, edebiyat sistemi ve sosyal sistemler arasında çok daha ciddi bir çevre ilişkisi arka planı gerekeceğini ifade etmiştir. Poltermann’ın Luhmann’ın kuramını uyarlaması, Even-Zohar’ın yaklaşımına benzemektedir. Luhmann’ın sistem kuramının çeviri için uyarlanması çoğul dizge

kuramı ve betimleyici çeviribilimsel ön yargılara dayanmaktadır. Luhmann’ın sistem kuramında bir genel toplumsal sistemin alt sistemleri olabilir. Alt sistem kavramı edebiyat için de, çeviri için de genel sistemin alt sistemi olmaları açısından geçerlidir. Oysa edebiyat da, çeviri de bizzat kendileri sistemlerdir. Bir toplumsal sistemin alt sistemi, o sistemle aynı sistem olarak değil, o sistemden farklılaşarak oluşur. Alt sistemler, çoğul dizge kuramının savunduğu gibi, bir sisteme bağlı ve onun içinde olan sistemler değildir. Sistem kuramı açısından Luhmann’ın kuramında yer alan sistem-alt sistem ayrıştırmasındaki farka rağmen, Poltermann, Even-Zohar gibi çevirileri edebiyatın alt sistemi olarak görmektedir. Oysa günümüz çeviri sosyolojisinde sistem kuramsal yaklaşımlar, ister Luhmann’ın sosyal sistemler kavramı üzerinden, isterse Bourdieu’nün alan kavramı üzerinden ele alınsın, çeviri her durumda her toplumsal sistem gibi bir sistem ve çeviri alanı ekonomi, siyaset gibi bir alandır.

Theo Hermans (1999: 138) Luhmann’ın kuramı ışığında çevirinin özerk ve bağımsız kategori olarak kavramsallaştırılabilir olduğunu ifade etmiştir. Hermans, çevirinin entellektüel alanını, sosyal değişimini ve iç organizasyonunu geliştiren kuramlara dikkat çekmiştir. Luhmann sosyal organizasyonu, işlevsel ayrımlaşmaya göre çalışan kendi kendine üretebilen, kendi kendini düzenleyen sistemler olarak düşünmektedir. Böyle bir bakış açısıyla edebiyat, meydana geldiği öğelerin devamlı olarak yeniden üretimiyle çoklu bağlam sistemi tarafından oluşturulmaktadır. Bu öğeler iletişimsel eylemler olarak anlaşılır ve “algılama” ve seçim ölçütleri iletişim kodu tarafından oluşturulur (Luhmann, 1987: 197). Hermans (1997: 12),bunu çeviriye uyguladığımızda: belirli bir çeviri durumu için seçilmiş “çeviri yönteminin” yanı sıra bu anlayışın, onun koşulları ve seçim prensiplerine de dayalı olarak oluştuğunu ifade etmiştir. Luhmann’ın sosyal sistem kuramının diğer bir önemli yanı, sosyal açıdan çeviriyi anlamak için beklentilerin “karmaşıklığı” teriminin çeviriye uygunluğudur. “Luhmann sosyal yapıları “beklenti yapıları” (Luhmann, 1987: 362-364) olarak tanımlanmaktadır ve Hermans’a göre bu gibi beklentiler çevri sistemi yapısının temelini oluşturmaktadır. Luhmann’a göre beklentilerin farklı oluşumları ve “beklentilerin de beklentileri” daima yeniden ele alınmalıdır. Çeviri bir dizi beklentiler içerisinde yer almaktadır ve bu beklentiler de devam eden çeviri araştırmalarıyla kendilerini yeniden tanımlamaya çalışır. (Günlük yaşam içerisindeki görüşmeler, bilimsel toplum, çeviri veren eğitim kurumları ya da

beklentileri kategorisi dikkate alındığında, yeni geliştirilen çeviri sosyolojisine Luhmann’ın yaklaşımı çeviri fenomeninin başlangıç aşamasında ve alımlama bağlamında deneyimlenen değişim dinamiklerini ortaya çıkartır (Wolf, 2007a: 24-25). Luhmann sosyal yapıları, beklenti yapıları olarak adlandırırken, çevirinin de bu beklenti yapısının çeviri sisteminin temel yapısı olabileceğini öngörür. Burada beklentinin beklentisi, yorumun yorumu, ya da eleştirinin eleştirisi, bir bakıma çeviri sürecine tekil çevirmen değil çevirmenlerin yaptıklarının ikinci elden gözlemlenmesi, yapılan şeyin yorumlanması açısından ele alınmaktadır; yani çevirinin alıcılardaki etkisinin yorumlanması açısından bakma anlamına gelebilir. Luhmann’ın “beklenti” kavramından yola çıkarak çeviri tanımı olarak - çeviri hayatı, çeviribilim, çeviri eleştirisi ve çeviri metinleri olarak- tüm bu alanların beklentileri anlamında “beklenti” olarak tanımlanmaktadır.

Heilbron/Sapiro’ya göre, çeviriler özel sosyal bağlamların içinde yer olan fenomenler olarak anlaşıldıklarında şu üç boyut dikkate alınmalıdır:

1. Ulus aşırı (Cross-national) aktarım olarak çeviri, ilk olarak uluslararası ilişki alış-veriş alanının varlığını ifade etmektedir.

2. Uluslararası alış-verişin çok daha özel bir düzeyi olarak politika, ekonomi ve kültürel dinamikler anlaşılmalıdır.

3. Son olarak çeviri dinamikleri, alımlama alanındaki yapılara ve hangi aracıların (çevirmenler, eleştirmenler, aracılar, yayınevleri) sosyal talepleri biçimlendirdiğine bağlıdırlar (Heilbron/Sapiro, 2007: 93).

Heilbron/Sapiro’ya göre, Pierre Bourdieu’nün kuramı uluslararası akışın ekonomik analizini iyi ortaya koymaktadır (Heilbron/Sapiro, 2007: 93).

Orijinal ve çevirisi arasındaki ilişkiye odaklanmış metinlerarasılık sorunsalını aşmak, çevirilerin işlevlerine ve çıkarlarına, bunların aracılarına ve etkenlerine, konumlandıkları ve politik ve ekonomik olarak sınırlandırıldıkları alanlara yönelik bir dizi özel sosyolojik sorulara yol açmaktadır. Bu yüzden, Heilbron/Sapiro’ya göre, çeviriyi sosyolojik bir yaklaşımla ele alırken kültürel malların uluslararası etkileşim şartlarının çeşitli yönlerini hesaba katmalıyız:

1. uluslararası kültürel etkileşim alanının yapısı,

2. kültürel etkileşime etki eden kısıtlamaların politik, ekonomik türü,

3. kültürel etkileşime aracılık eden aktörlerin erek ülkeye ithal etmedeki alımlama süreçleri (Heilbron ve Sapiro, 2002a, 2002b). (Heilbron/Sapiro, 2007: 95).

Heilbron/Sapiro’ya göre, çeviriyi sosyal eylem olarak anlamak için tamamen metinsel olan yaklaşımları atlamak ve çeviri eylemine katılan tüm aracıları bütünsel bir yapıda ele alan yaklaşımları araştırmalara dahil etmek gerekir:

“Öncelikle ve en önemlisi çeviriyi yeniden uluslararası metin döngüsüne dahil etmeliyiz. Çevirilerin gerçekleşmesi, kültürlerin ekonomik, politik ve kültürel dinamiklerine bağlı güç ilişkileriyle ilgilidir. Bourdieu’nün sosyolojik kuramı bunlardan her birinin mantıksal özelliğini ve etkileşimde oldukları belirli tarihsel şartları farklı yollardan dikkate almamızı sağlamaktadır. Bu dinamikler bu eylemlerinin ürünlerinde sosyal ve sembolik değerlerini ve sembolik sermaye birikimlerinden ithaf etmeye kadar, birbirine zıt genel kimlik yapısının işlevlerinin farklılığını göstermektedir. Bu mantıkların her biri az ya da çok derecede aracılıkta uzmanlaşmış aktörler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu aracı aktörler, çeviri eylemiyle işbirliği içerisinde yer almakta ve bu alandaki hiyerarşiyi ya korumaya ya da kaldırmaya uğraşmaktadırlar. Çeviri pratiğinde uzmanlaşma ve profesyonelleşme bu alandaki gelişmelerde süratli bir şekilde gelişme kaydeden kültürel endüstride ve artan uluslararası değişmelerle birlikte görülmektedir” (Heilbron/Sapiro, 2007: 104).

1.3.3. Günümüz Çeviri Sosyolojisi: Luhmann ve Bourdieu Odaklı Çeviri