• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ÇEVİRİ SOSYOLOJİSİNE ETKİ EDEN SOSYOLOJİ KURAMLARI

2.2. Niklas Luhmann’ın Sistem Kuramı

2.2.9. Niklas Luhmann’da Sosyal Evrim

Evrim kuramı hareketli/hareketsiz ayrımı için çok farklı bir ayrım kullanmaktadır. Evrim çağları değil, değişim, seçim ve yeniden stabilizasyonu ayırt etmektedir. Bunları ayırd ederek varlık şekillerinin oluşumunu ve tesadüfi varlıkları açıklamaktadır (Luhmann, 1998: 425-426).

Krause (2005:19), Luhmann’a göre bir sistemin kendini çevresinde irite eden olayları bilgisel olarak algılaması (değişim), uygun bilgileri kendi bilgi işleme olanaklarıyla düzenlemesi (seçim) ve diğer işlemlerini bu değişen esaslara göre ayarlaması gerektiğini ifade etmiştir (yeniden stabilizasyon). Luhmann (1997: 432), sistem kuramı açısından değişimi ve seçimi, “karmaşık sistemlerin alt dinamikleri” olarak inceleneceğini vurgulamıştır (Yoldaş, 2007: 76).

Luhmann (1991: 181) toplumun evrimin bir sonucu olduğunu ve evrim kavramınında kendi algılanışı bağlamında, kendi kurallarını belirleyip onlara bağlı olması bakımından bir evrimin sonucu olduğunu ifade etmiştir. Evrim kuramı kendi sürekliliği ve ayrımının

sürekliliği içinde bir form olarak, sistem-çevre ilişkisini tanımlayarak, yapı belirleyici sistemin yapılarını ve kendi işlemlerini nasıl değiştirdiğini açıklar (Yoldaş, 2007: 76). Luhmann (1998: 577) hiçbir sistemin kendi evrimi kontrol edemeyeceğini, ancak sistemin güncel operasyonlarında “hafıza” olarak nitelendirilebilecek ilave donanım kullandığını ifade etmiştir.

Değişim, seçim ve yeniden stabilizasyon arasındaki ayrım geçici olarak oluşan ve yeniden devre dışı kalan yapılandırmaların nasıl kullanıldığını açıklamaktadır. Başka bir ayrım yardımıyla mümkün olmayanı mümkün kılan çelişkinin gelişmesini sağlamaktadır. Değişim ve seçim kavramları problemi bambaşka bir düzleme taşıyarak mümkün olan ve mümkün olmayan ayrımın bütünlüğü sorusunu geçiştirmektedirler. Böylelikle çıkış çelişkisini daha kullanışlı bir düzeye mantıksal olarak anlaşılamayan, yaratıcı ve aniden taşımaktadırlar (Luhmann, 1998: 426).

Değişim ve seçim arasındaki ayrım, seçim ve yeniden stabilizasyon arasındaki ayrım arasındaki sınır tesadüf olarak tanımlanmaktadır. Bu da evrimsel işlevlerin sistematik bağlantılarını olumsuzlamaktadır. Değişimlerin olumlu ya da olumsuz seçimler olduğu hiçbir zaman bilinemez, gözlemlenemez. Aynı şekilde sistemin yeniden stabilizasyonunun olumlu ya da olumsuz seçiminin gerçekleştiği de bilinememektedir. Bu bilinemezlik, hesaplanamazlık, planlanamamazlılık evrim kuramının bir göstergesidir (Luhmann, 1998: 426).

Sistem kuramı sistem ve çevre ayrımını kullanmaktadır. Sistem kuramsal olarak evrim, yapı değişimden başka bir şey değildir, sadece sistem içi (autopoieitk) olarak gerçekleşebilmektedir ve sistemin kendi isteği doğrultusunda değildir. Daha çok çevresine karşı kabul ettirmek zorundadır ve planlı olarak kendi içine dahil edememektedir. Evrimsel çeşitlendirme ve sistemlerin çoğalması aynı zamanda çevrenin çeşitlenmesi ve çoğalması anlamına gelmektedir. Sadece sistem ve çevre ayrımı, evrimi mümkün kılmaktadır. Hiçbir sistem kendi kendine evrimleşemez. Eğer çevre her zaman sistemden farklı olarak değişiklik göstermezse evrim anında son bulurdu. Ancak bu evrimin sonucu olarak, sistemin çevreye uyum sağlaması gerektiği anlamına gelmemektedir, ama en düşük düzeyde sistemin çevresine uyum göstermesini şart koşmaktadır, çünkü var olmayan bir sistem evrimleşemez. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus sistem ve çevre ayrımının her değişiminin bir çoğalma etkisi

yarattığıdır. Bir sistemi ve aynı zamanda çevresini ve diğer sistemlerin çevrelerini değiştirmektedir. Her bir değişim bir dizi değişikliklere sebep olmaktadır. Olayların aynı anda gelişmesine bağlı olarak ve böylelikle koordinasyonun mümkün olmaması dünyayı kendinden dinamik hale getirmektedir. Gözlemlenen sistem ve çevresindeki sistemler evrimleşirken “sürdürülemeyecek bir birlikte evrim”e yol açarlar ve bunun üzerine gözlemciler ancak tesadüfleri gözlemleyerek tepkide bulunabilirler. Ancak bu arka plan bilindiğinde evrim kuramında “tesadüf” kavramının ne anlama geldiği anlaşılabilmektedir (Luhmann, 1998: 433-434).

Luhmann (1998: 434-440) sosyal sistem evrimi şu şekilde ifade etmiştir:

“Toplumun sosyal sisteminin evrimi, yaşayan sistemlerden farklı olarak, iletişim kuran sistemin oluşmasıyla meydana gelir. Bu anlamda onun her işlemi, anlamı yeniden üretir ve ürettiği anlam bilgi şartı taşır, bunları kendi hafızasından yaratır ve kültürel şekillerle kullanır. Yaşayan canlı varlıkların evrimi, demografik ve ökolojik koşullara bağlı olduğundan sosyal sistemlerin evriminden farklı olarak algılanır. Buna karşı sosyal sistemler iletişim temelinde kuruldukları için ve anlam işleyen sistemler olduğu için toplumsal kültür yapılarının oluşmasıyla ilişkilendirilir. Canlı varlıkların evrimine bitkiler, sosyal sistemlerin evrimine toplum sisteminin evrimi örnek olarak verilebilir. Sistem kuramı açısından, öz üretime dayanan operatif kapalı sistemler söz konusu olduğu zaman, sistem bir öz referanslı yapı ve işlem sirkülasyonu ilişkisini pratiğe aktarır. Onlar kendi işlemleriyle yapılarını meydana getirirler. Buna karşı, evrim kuramı yapı ve işlem ilişkisinde asimetriktir, çünkü burada sadece yapıların değişimi söz konusudur. Tüm öz üretimli sistemler kendi işlemlerini sürekli olarak şimdiki zamanda gerçekleştirirler. İşlemin bir başlangıcı yoktur. Çünkü sistem kendi ürünlerini yeniden üretebilmek için, sürekli bir biçimde yeniden başlamak zorundadır. Başlangıcı olmadığı gibi, her ileri işlem açısından, ileri işlemlerini üretmenin ve devam ettirmenin sonu da yoktur. Sosyo-kültürel evrim, spesifik mekanizmalara yönelik yapı değişimleri olarak tanımlanır. Burada bir mekanizma olarak “tesadüf”, tümdengelimle yapı değişimlerini kullanır. Bu bağlamda, tesadüf nedensiz, spontane ve ayarlanmamış akış değildir. Luhmann, kavramın sadece nispi olarak sistem anlamı taşıdığını vurgular ve sistemlerde durumlar arasındaki önceden kestirilemeyen koordine hatası manasına geldiğini belirtir” (Yoldaş, 2007: 77-78).

Luhmann evrimin farklı bileşenlerini toplumsal sistemin autopoietikliğinin farklı bileşenleri ile ilişkilendirerek şu sonuca varmıştır;

(1) Değişim sayesinde sistemin öğeleri değişikliğe uğrar, toplumsal sistem anlamında iletişimler. Değişim öğelerin sistemin öğeleriyle yeniden üretilmesinden beklenmedik, sürpriz iletişimlerle oluşmaktadır.

(2) Seçim sistemin yapılarıyla ilgilidir, toplumsal sistem anlamında iletişimi yönlendiren beklentilerdir. Seçim, yapıyı değiştirebilecek, tekrardan kullanılabilecek beklenti oluşturabilecek ve beklentiyi yoğunlaştırabilecek anlam bağıntılarını farklı iletişimlerden seçer.

(3) Yeniden stabilizasyon olumlu ya da olumsuz yapılan seçimden sonra evrimleşen sistemin durumuyla ilgilidir. Burada öncelikli olarak toplumsal sistemin çevresine olan ilişkisi söz konusudur. Toplumsal evrimin devamında yeniden stabilizasyon işlevi yavaş yavaş toplumun içsel çevresinde muhafaza edilen alt sistemlerine taşınmaktadır. Nihayetinde de toplumsal sistem ayrımlaşmasının dayanıklılığı söz konusudur (Luhmann, 1998: 454-455).

Autopoietik sistem kavramından da anlaşılacağı gibi sistem oluşumu bileşenleri ve evrimin döngüsel bir ilişki içerisinde olduğu görülmektedir. Değişim, seçim ve yeniden yapılandırma arasındaki ayrım zamansal bir sıralılığa sahiptir. Aynı şekilde değişim stabilizasyonu, diğer bir anlamda normal yeniden üretimi şart koşmaktadır. Bundan dolayı evrim var olan durumların değiştirilmesidir (Luhmann, 1998: 455).

Değişim ve seçim ayrımı evrim kavramının formudur. Form diğer bir yüzün gerekliliğini göstermektedir ve bu anlamda değişim söz konusu olduğunda seçimin gerekli olduğunu göstermektedir. Değişim ve seçim “tesadüfi” olarak bağlandıkları için, evrimsel seçim kuramı ayrı ele alınmaktadır. Her halükarda yapısal yenilenme söz konusudur, ancak seçim işlevinin sadece değişim olgusuna bağlı olduğu unutulmamalıdır (Luhmann, 1998: 473).

Her bir değişimin sonucu zorunlu olarak seçimdir. Olumlu seçim olmasa dahi bir seçim yapılmak zorundadır, bunun sonucunda işleme bağlı değişim yapıları değiştirmeden yok olur ve herşey daha önce olduğu gibi kalır ve yenilik değil, bu zamana kadar olan durum ayırd edilir. Seçim iki-taraflı-formdur, olumlu olmadığında olumsuzdur. Evrim formu (değişim/seçim) iki aşamalı bir formdur, formdan oluşan formdur. Bundan dolayı

evrimin en temel şartı değişim yapımlarının seçim yapımlarıyla denk düşmemesi ve ayrı olmaması gerektiğidir (Luhmann, 1998: 474-475).

Luhmann operatif kapalı, yapısal olarak belirlenmiş sistemlerin yapılarının arıza, iritasyon, hayal kırıklığı, eksiklikler gibi formlar sayesinde çevre olaylarına tepkisiyle sadece kendi operasyonlarıyla değişebileceğini belirtmiştir. Ayrıca Luhmann toplumu seçim mekanizmaları bağlamında incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir (Luhmann, 1998: 477-478).

Bu bağlamda evrim kuramı, sistem kuramıyla yakın bir inceleme gerektirmektedir. Sistem kuramında sistem karmaşıklığı ne kadar büyük olursa (evrim kuramı sayesinde ulaşılabilen), yenilikler o kadar mümkün olur (Luhmann, 1998: 503).

BÖLÜM 3: LUHMANN VE BOURDİEU’NÜN KURAMLARININ