• Sonuç bulunamadı

2.2. BELÂGATIN ALT DİSİPLİNLERİ

2.2.1. ME‘ÂNÎ – يناعملا

2.2.1.2. İnşâ Cümlesi – Dilek Kipi – ءاشنلإا

2.2.1.2.2. Nehiy – يهنلا

Nehiy, konumu ne olursa olsun, bir kimseden, bir işi yapmaktan uzak durmasını üst perdeden yaptırım amaçlı ilzam ve talep etmek, yasaklamak, menetmek anlamlarına gelmekte olup, anlamca emrin zıttıdır.376 Nehiy sîgası, yasaklama

374 Fadl Hasan Abbâs, el-Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- el-Me‘ânî, s. 150; es-Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, 1. cilt, s. 161.

375 Zühaylî, el-Usûl, I, 220; Şeyh Emîn, a.g.e, s. 103, 104. (Mustafa Kayapınar, a.g.e, s. 76’dan naklen)

376 es-Sekkâkî, Miftâhu’l-‘Ulûm, s. 320; Hatîb Kazvînî, Telhîsu’l-Miftâh, 112; Fadl Hasan Abbâs, Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- Me‘ânî, s. 154; Ahmed Matlûb, a.g.e, 3. cilt, s. 344; Ali

el-anlamından başka “dua, iltimâs, temennî, irşad, azarlamak, ümitsizliğe düşürme, tehdit, tahkir” gibi amaçlarla (mecâzî anlamda) da kullanılır.377 Nehiy'in tek bir siğası vardır. O da muzârî fiilin başına, cezm ve nehiy harfi olanلا’nın getirilmesiyle olur.378

2.2.1.2.2.1. Nehiy Sîgasının Hakiki Anlamda Kullanımı

Nehyin hakiki anlamında kullanılması, - tanımında da ifâde edildiği şekliyle - muhataptan herhangi bir işin yapılmamasını yaptırım amacı güderek ilzam ve talep edilmesidir.379

Hucurât49/12

ُ﴾ ...ُاًضْعَ بُْم ك ضْعَ بُْبَتْغَ يَُلَوُاو سَّسََتََُلَو... ﴿

Âyetteki Belâgî Yapı:

Âyetteki

اوخسَّسََتَ َلا

ve

ْبَتْغَ ي َلا

fiilleri nehy-i hâzır (ikinci tekil, ikil ve çoğul şahıslara - muhataba yönelik yasaklama) ve nehy-i gâib (üçüncü tekil, ikil ve çoğul şahıslara yönelik yasaklama) sîgalarında gelmiştir ve hakiki anlamlarında yasaklama ifâde etmektedir.380

Meâl İncelemesi:

DİB: “ … Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. …”

Elmalılı: “ … , tecessüs de etmeyin, ba'zınız ba'zınızı gıybet de etmesin, …”

H.B. Çantay: “ … Birbirinizin kusurunu araşdırmayın. Kiminiz de kiminizi arkasından çekişdirmesin. …”

Cârim – Mustafa Emîn, a.g.e, s. 187; C. Eren – V. Uzunoğlu, Belâgat, s. 66; Mustafa Kayapınar, a.g.e, s. 91.

377 Hatîb el-Kazvînî, Telhîsu’l-Miftâh, 110-111; Fadl Hasan Abbâs, el-Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- el-Me‘ânî, s. 154-155; Ahmed Matlûb, a.g.e, 3. cilt, s. 344-346; Ali el-Cârim – Mustafa Emîn, a.g.e, s. 187.

378 Hatîb el-Kazvînî, Telhîsu’l-Miftâh, 112; Fadl Hasan Abbâs, el-Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- el-Me‘ânî, s. 154; Ahmed Matlûb, a.g.e, 3. cilt, s. 344.

379 Fadl Hasan Abbâs, el-Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- el-Me‘ânî, s. 154.

380 Ahmed Matlûb, Mu'cemü'l-Mustalahâti'l-Belâğiyye, 3. cilt, s. 344.

S. Yıldırım: “ … Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. …”

S. Ateş: “ … Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. …”

TDV: “ … Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. …”

Görüldüğü üzere ele aldığımız meâller bu âyetteki nehiyleri başarılı bir şekilde yansıtmışlardır.

2.2.1.2.2.2. Nehiy Sîgasının Durumunun Değişmesi (Mecâzî Anlamda Kullanım Örnekleri)

Nehiy, bazen hakîkî anlamından uzaklaşarak kelâmın siyakından ve hal karinelerinden elde edilen başka anlamlara gelebilir.381

2.2.1.2.2.2.1. Duâ Anlamındaki Nehiy - ءاعدلليهنلا

Yüce Allah’a “yalvarma ve yakarma” bildiren nehiy ifâdeleri, duâ anlamındadır ve Kur’ân-ı Kerîm’de örneği çoktur.382

Al-i ‘İmrân 3/8

﴾ خباَّهَوْلا َتْنَأ َكَّنِإ ًةَْحَْر َكْنخدَل ْنِم اَنَل ْبَهَو اَنَ تْ يَدَه ْذِإ َدْعَ ب اَنَ بوخلخ ق ْغِزخت َلا اَنَّ بَر ﴿

Âyetteki Belâgî Yapı:

Yukarıdaki âyetteki nehiy kipindeki bu fiil

ْغِزخت َلا

﴿ hakiki anlamlarında yasaklama mânâsında değil Allah’a dua anlamında kullanılmıştır. Ayrıca âyette

381 Hatîb el-Kazvînî, Telhîsu’l-Miftâh, 110; Fadl Hasan Abbâs, el-Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- el-Me‘ânî, s. 154; Mustafa Kayapınar, a.g.e, s. 92.

382 Fadl Hasan Abbâs, el-Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- el-Me‘ânî, s. 154; Ahmed Matlûb, a.g.e, 3. cilt, s. 344.

bulunan emir kipindeki ُ

﴾ ْبَه﴿

fiili aynı şekilde hakiki anlamlarında talep ve istek mânâsında değil "Allah’a dua etme ve yakarma" anlamında kullanılmıştır.

Meâl İncelemesi:

DİB: “(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidâyete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. …”

Elmalılı: “Ya rabbena bizleri hidâyetine irdirdikten sonra kalblerimizi yamıltma da …”

H.B. Çantay: “ Ey Rabbimiz, bizi doğru yola iletdikden sonra kalblerimizi (Hakdan) sapdırma. …”

S. Yıldırım: “ (ve şöyle yalvarırlar:) "Ey bizim kerîm Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi saptırma ve …”

S. Ateş: “(Onlar derler ki): "Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi eğriltme, …”

TDV: “ (Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. …”

Verdiğimiz meâller âyette bulunan nehiy kipindeki “

غزت لا

” fiilinin hakiki anlamlarında yasaklama mânâsının dışında “dua” anlamında olduğunu yansıtmada başarılıdırlar.

2.2.1.2.2.2.2. Ümitsizliğe Düşürme Anlamındaki Nehiy – سييأتلل يهنلا

Tey’îs – ümitsizliğe düşürme; muhatabı ye’se, karamsarlığa, üzüntüye sokmak amacıyla kullanılan ifâdeler olup, muhatabın ilgilendiği fakat gücü yetmediği ve ehil olmadığı halde bir işe takıntısı olan kimselere herhangi bir fiilin aslında ona fayda sağlamadığını beyân makamında söylenen bir emir sîgasıdır. 383

383 Fadl Hasan Abbâs, el-Belâgatü Funûnuhâ ve Efnânuhâ -1- el-Me‘ânî, s. 154; C. Eren – V. Uzunoğlu, a.g.e, s. 67; Mustafa Kayapınar, a.g.e, s. 92.

Tevbe9/66

﴾ ... ُْم كِناَيِْإَُدْعَ بُْ تُْرَفَكُْدَق ُ

او ُرِذَتْعَت

َُل ﴿

Âyetteki Belâgî Yapı:

Bu âyette kastedileni anlamak için nüzul sebebini bilmemiz gerekmektedir. Bu âyet ve önceki (65.) âyetin nüzul sebebini verecek olursak İbn-i Cerîr et-Taberî şu rivâyetleri nakletmektedir:

“Abdullah b. Ömer diyor ki: "Tebük savaşında bir adam bulunduğu bir mecliste şöyle demiştir: "Bizim şu kurrâlar (Kur’ân okuyanlar) kadar boğazına daha düşkün, dili daha fazla yalan söyleyen, düşmanın karşısına çıkmaktan daha fazla korkan kimse görmedik." Bunun üzerine o mecliste bulunan bir kişi "Yalan söylüyorsun. Sen münafıksın. Ben bunu mutlaka Resulullah'a haber vereceğim." demiştir. Bu haber Resulullah'a ulaşmış ve hakkında âyet nazil olmuştur. Abdullah diyor ki: "Ben bu adamın, Resulullah'ın devesinin terkisine sarıldığını, ayaklarının taşlara çarptığını gördüm. O şöyle diyordu: "Ey Allah'ın Resulü, biz lafa dalmıştık, eğleniyorduk."

Resûlullâh da diyordu ki "Siz Allah ile ve Peygamberiyle mi alay ediyordunuz? Artık özür beyan etmeyin. Çünkü iman ettikten sonra kâfir oldunuz." ”384

Burada hakiki anlamında kullanılmayan nehiy sîgasının doğru bir şekilde aksettirilmesi adına, meâllerden beklenen, münafıklara hitaben söylenen bu sözde

“münafıkların boşuna af dilememelerini, hakiki anlamda mümin olup tevbe etmedikten sonra affedilmeyeceklerini” okuyucuya ulaştırmaktır.

Meâl İncelemesi:

A. Bulaç: “ Özür belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkâra saptınız. …”

DİB: “Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. …”

Elmalılı: “Biyhude i‘tizar etmeyin, iyman ettiğinizi söyledikten sonra küfürünüzü açığa vurdunuz, …”

384 İbn-i Cerîr et-Taberî, Câmi‘u’l-Beyân 'an Te'vîli Âyi'l-Kur'ân, 14. cilt, s. 333.

H.B. Çantay: “(Bîhude) özür dilemiye kalkmayın. Siz îman etdiğinizi ikramdan sonra küfretdiniz. …”

Ö.N. Bilmen: “İtizarda bulunmayınız, muhakkak ki, siz imânınızdan sonra kâfir oldunuz. …”

S. Yıldırım: “Ey münafıklar! Hiç boşuna özür dilemeyin. Gerçek şu ki: inkârı açığa vurdunuz. …”

S. Ateş: “Hiç özür dilemeyin, siz inandıktan sonra inkâr ettiniz. …”

TDV: “(Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz. …”

Y.N. Öztürk: “ Özür beyan etmeyin; imanınızdan sona küfre saptınız. …”

Bu ifâdeyi, “kalkışmayın”, “hiç boşuna”, “hiç”, “boşuna anlamsız”, “bîhude”,

“biyhude” gibi muhatabın ümidini kıracak ifâdelerle bu anlamı aktaran meâller başarılıdırlar. Ancak ele aldığımız meâllerden A. Bulaç, Ö.N. Bilmen ve Y.N. Öztürk meâllerinin bu anlamı yansıtabilecek ifâdeleri kullanmadıklarından ötürü âyetteki anlamı aktarmada yetersiz kaldıkları düşünmekteyiz.

2.2.1.2.2.2.3. Âkıbeti Bildirme Anlamındaki Nehiy-ةبقاعلانايبليهنلا

Âkıbetini, sonunu bildirmek, açıklamak anlamındadır. Nehiy kipi bu tür kullanımlarda da gerçek mânâda yasaklama anlamında kullanılmamaktadır. 385

İbrâhîm14/42

﴾ُ ُراَصْب َُلأاُِهيِفُ صَخْشَتُ مْوَ يِلُْم ه ريِخَؤ يُاََّنَِّإ َُنو مِلاَّظلاُ لَمْعَ يُاَّمَعًُلاِفاَغَُاللََُّبََسَْتََُلَو ُ﴿

Âyetteki Belâgî Yapı:

Âyetin siyakından da anlaşıldığı gibi buradaki nehiy hakiki anlamda yasaklama ifâde etmemektedir. Yani “zulmün sonucunda azab vardır” ihbarı yapılmaktadır.386

385 Ahmed Matlûb, a.g.e, 3. cilt, s. 346; Mustafa Kayapınar, a.g.e, s. 96.

386 Ahmed Matlûb, a.g.e, 3. cilt, s. 346; C. Eren – V. Uzunoğlu; Belâgat, s. 67.

Meâl İncelemesi:

DİB: “ Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.

Elmalılı: “ Bunları an ve sakın Allahı zalimlerin yaptıklarından gafil sanma, onları o, ancak öyle bir güne te'hır eder ki o gün gözler belerir ”

H.B. Çantay: “ O zaalimlerin yapacaklarından Allâhı gaafil zannetme sakın. O bunları ancak öyle bir gün için gecikdiriyor ki o (gün) gözler (şaşkınlıkla) belerib kalacakdır.”

S. Yıldırım: “ Sen, o zalimlerin işlediklerinden, sakın Rabbinin habersiz olduğunu zannetme! O, sadece onları, dehşetinden gözlerinin donup kalacağı bir güne ertelemektedir. ”

S. Ateş: “ Zâlimlerin yaptığından Allâh'ı gâfil sanma, O, sadece onları, gözlerin dehşetten donup kalacağı bir güne ertelemektedir. ”

TDV: “ (Resûlüm!) Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.”

Buradaki nehiy hakiki anlamda yasaklama ifâde etmemektedir. Âyetteki emrin irâd ediliş amacı, Hz. Peygamberin, zalimlerin işledikleri zulümlerden Allah'ın habersiz olduğunu sanmasının yasaklanması olmayıp zalimlerin işledikleri zulümlerin karşılığı olarak cezalandırılacağını bildirmektir. Verdiğimiz meâllerden bu anlam anlaşılmamaktadır. Ancak âyetin siyakında genel olarak bu anlam mevcut olduğundan dolayı meâllerde herhangi bir anlamsal bir eksiklik bulunmamaktadır.