• Sonuç bulunamadı

NATO‟nun Kosova Müdahalesi

Soğuk SavaĢ bitmeden liderini kaybeden Yugoslavya‟da duyulan parçalanmanın ayak sesleri, Sovyet bloğunun yıkılmasından sonra gittikçe daha büyük bir tehlike haline gelmiĢtir. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasına paralel olarak dağılan diğer devletler arasında Yugoslavya da yer almaktaydı. Günal‟ın 2014‟teki çalıĢmasına göre, Arnavut kökenli halkın toplam nüfusun % 90‟ını oluĢturduğu Yugoslavya‟nın otonom bölgesi olan Kosova‟da öteden beri etnik çatıĢmalar meydana gelmiĢtir. Öte yandan, Hırvatistan ve Slovenya‟nın 1991‟deki bağımsızlık ilanının arkasından Bosna-Hersek ve Kosova‟da artan gerginliğin zaman içinde savaĢ halini alması, uluslararası toplumun da dikkatini çekmiĢtir (Günal, 2014:130).

NATO‟nun Kosova‟ya müdahalesi öncesi, ülkenin geliĢiminin tarihsel arka planına göz atmak yerinde olacaktır. Yugoslavya döneminde Kosova, Sırbistan Federal Cumhuriyeti içerisindeki bir bölgeydi. 1989 yılında dönemin Sırp asıllı milliyetçi Devlet BaĢkanı Slobodan Miloseviç, özerkliği geri almıĢtır. 1991‟de Yugoslavya‟nın dağılmasının ardından; önce Hırvatistan, sonrasında Bosna‟da baĢlayan savaĢ (1992-1995), daha sonra Kosova‟ya da sıçramıĢtır.

Kosova‟ya Tito zamanında verilen özerkliğin kaldırılması sonrası 1989 yılında asimilasyon politikaları da uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Bir sonraki yılda da Arnavutçanın resmi dil statüsü geri alınmıĢtır. 1997 yılına kadar haklarını barıĢçıl bir Ģekilde ve pasif direniĢ yoluyla arayan Kosova‟da yaĢayan Arnavutlar bu tarihten itibaren Kosova KurtuluĢ Ordusu (UÇK) eliyle silahlı mücadeleye baĢlamıĢlardır. Kosova KurtuluĢ Ordusuna karĢı mücadele giriĢiminde bulunan Yugoslav birlikler, insan haklarını ihlal edici davranıĢlarda bulunmakla kalmamıĢ, Haziran 1998‟de tanklarla Kosova‟ya girmiĢlerdir ve bu geliĢme ile savaĢ baĢlamıĢtır.

1998 yılının sonuna doğru çatıĢmaların alevlendiği bilinmektedir (Demirel, 2013: 165). Yugoslavya Federal Cumhuriyeti ile ABD özel temsilcisi Richard Holbrooke arasındaki 13.10.1998 tarihli anlaĢmada kararlaĢtırılan hususların yerine getirilmemesi ve Rambouillet/Paris‟teki Balkan kontak grubu ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti arasındaki görüĢmelerin netice vermemesinden dolayı 24 Mart 1999 tarihinde NATO güçleri Sırpları bombalamaya baĢlamıĢtır (Demirel, 2013)

Öte yandan, Çin Büyükelçisinin 06.05.1999 tarihli kararında ve Balkan Kontak Grubu DıĢiĢleri Bakanları tarafından hazırlanan 5-Prensip Planından sonra Güvenlik

Konseyi 14.05.1999 tarihinde S/RES/1239 (1999) sayılı kararı almıĢtır. Bu kararda Güvenlik Konseyi herhangi bir barıĢ tehdidi tespiti yapmadan ya da BM SözleĢmesi‟nin VII. bölümü çerçevesinde hareket ettiğine iliĢkin bir ifade kullanmadan, ama önceki kararlarına atıfta bulunarak, bu 5-Prensip planını uygulama kararı almıĢtır. Bunun yanında Konsey bu kararında daha önceki Kosova kararına, BM SözleĢmesinin giriĢ bölümüne, Evrensel Ġnsan Hakları Bildirgesine, Ġnsan Hakları SözleĢmelerine ve Cenevre AnlaĢmalarına da atıfta bulunmuĢtur.

BM ve Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı‟nın (AGĠT) ve devletlerin çağrılarına rağmen durdurulamamıĢ olan savaĢa, NATO‟nun müdahil oluĢunun meĢruiyeti ise tartıĢma konusu olmuĢtur. Bölgede yaĢanması muhtemel daha fazla insan hakları ihlalini önlemek için Güvenlik Konseyi 31 Mart 1998 tarihinde S/RES/1160 (1998)4 sayılı kararı aldığı bilinmektedir. Bu kararın içeriğinde Yugoslavya‟ya karĢı silahlanmanın önlenmesi geçmiĢtir. Bu karar BM SözleĢmesinin 39.maddesi düĢünülmeden alınmıĢtır.5

Bu sebeple de barıĢ tehdidi tespiti yapılmadan karar alındığı için BM AntlaĢmasında geçen madde ile uyum göstermediği ifade edilmiĢtir. Güvenlik Konseyi, barıĢ tesisini bozacak herhangi bir unsurla karĢılaĢmamıĢtır. Fakat Kosovalı Arnavutlara yapılan insan haklarını ihlal edici baskılar ve oluĢan etnik çatıĢmalar bölgedeki barıĢı sarstığı için tehdit içerdiği düĢünülmüĢtür. Kosova‟daki Arnavutlara dıĢarıdan da yardım edilmesi bu fikri desteklemiĢtir. 24 Mart 1999 tarihinde, 78 gün süren NATO müdahalesiyle Kosova, UNMĠK (BM Kosova Geçici Yönetimi)‟in idaresine geçmiĢ ve NATO dahilinde 88 yıl sonra Türk askeri bu bölgeye tekrar ayak basmıĢtır.

BM AntlaĢması‟nın 2(4). Maddesine uymayan devletler meĢru müdafaa hakkını düzenleyen 51. maddeye dayanarak eylemlerini meĢru göstermeye çalıĢmıĢlardır. NATO‟nun Kosova müdahalesi, BM AntlaĢması‟nın kuvvet kullanma yetkisini Güvenlik Konseyine veren ve bu durumun tek istisnasını da meĢru müdafaa olarak öngören müĢterek güvenlik sisteminden esaslı biçimde

4

BM Güvenlik Konseyi Raporları bakınız:

(http://www.un.org/en/sc/documents/sgreports/1998.shtml)24 December 1998,( EriĢim Tarihi:15 Ocak 2015.)

5

Güvenlik Konseyi barıĢ tehdidi tespiti yapma hususunda görüĢ birliğine varamamıĢtır. Bu sebeple alınan tedbir BMS‟nin 39.maddesinin ihlali olarak değerlendirilmelidir.

ayrılmaktadır (Cassese, 1999: 24). Kosova müdahalesinde ise NATO üyesi olan devletlerin tamamı BM AntlaĢması‟nı temel alan bir gerekçeye dayanmamıĢtır.

Kosova‟ya 1999 yılında müdahale edilmesi birçok nedenden ötürü önem arz etmektedir. Ġlk kez BM kararı olmaksızın bir uluslararası askeri güç, barıĢı sağlamak amacıyla harekete geçmiĢtir. Etnik ayrımcılığa yönelik politikaları nedeniyle egemen bir devlete müdahale edilmiĢtir. NATO‟nun Kosova müdahalesi, BM‟nin harekete geçmediği bir insani kriz durumunda, bölgesel bir örgütün insani müdahale kapsamında kuvvet kullanmasına örnektir. Fakat bu örnek diğerlerinden farklı bir özellik barındırmaktadır. Güvenlik Konseyi‟nde iki daimi üye olan Rusya ve Çin, bu müdahaleye tepki göstermiĢlerdir. NATO üyesi devletlerin Kosova müdahalesini ne Ģekilde değerlendirdikleri de eylemin uluslararası kurallara uyup uymadığı ve özellikle yeni bir örf ve adet hukuku kuralının oluĢması yönünde basamak teĢkil edip etmeyeceği önem taĢımaktadır. Bu bağlamda NATO üyeleri, müdahalenin açık meĢru ilkelere dayandığını savunmaktadırlar.

Öte yandan, NATO‟nun müdahalesinin hukuki tartıĢmaları hala sürmektedir. Müdahalenin hukuki açıdan eleĢtirilmesinin baĢlangıç noktası BM AntlaĢması‟nın 7. Bölüm 42. maddesi gereği, uluslararası güvenliğin tehdit edildiği bir durumda harekete geçmek için BMGK kararının gerekliliği tezidir (BM AntlaĢması, VII, m. 42) müdahalenin BMGK‟dan güç kullanımına dair onay alınmadan baĢlaması nedeniyle hukuki olmadığı söylenmektedir. Buna karĢılık, müdahalenin 1948 BM Ġnsan Hakları Deklarasyonu ve 1949 Cenevre Konvansiyonu‟na göre suç kabul edilecek olan göçe zorlama ve insan hakları ihlallerini durdurmak amacıyla gerçekleĢtiği düĢüncesini savunanlar ise, müdahaleyi meĢru kabul etmektedir (Reismann, 1999: 860). NATO‟nun müdahalesini savunanlar uluslararası hukukun acil durumlar hakkındaki kurallarına dayanmaktadırlar. Acil durumlarda insani felaketleri önlemek için bütün diğer yollar tüketildikten sonra gerektiğinde silahlı güç kullanmak bu görüĢe göre hukuka uygundur.

NATO‟nun ve müdahalenin savunucuları ile müdahale karĢıtları arasındaki tartıĢmalardan çıkan en önemli sonuç ise “insani müdahale” kavramının kuralsızlığının giderilmesi için 2001 yılında oluĢturulan “Koruma Sorumluluğu” kavramı olmuĢtur (Acar, 2015: 127). NATO‟nun Kosova müdahalesine dair tartıĢmalarda Müdahale ve Devlet Egemenliği Uluslararası Komisyonu‟nun 2001‟de

yayımladığı Koruma Sorumluluğu Raporu bu bağlamda önemlidir ve bu rapor ile oluĢturulan Koruma Sorumluluğu kavramına da kısaca değinmek yerinde olacaktır. Koruma Sorumluluğu egemenlik, uluslararası barıĢ ve güvenliğin sürdürülmesi, insan hakları ve BMGK üzerine kurulmuĢtur. Ayrıca önce devletlere, devletlerin yetersiz kalması durumunda da uluslararası topluma önleme, tepki ve yeniden inĢadan oluĢan üçlü sorumluluk yüklemiĢtir (Acar, 2015: 122). Kosova‟da yaĢanan zulme engel olabilmek adına BMGK kararı olmadan gelen NATO müdahalesi, üyesi olmayan bir devlete karĢı yaptığı güç kullanımını çatıĢmanın komĢusu olan devletlerin NATO üyesi olması yoluyla meĢrulaĢtırmaya çalıĢması da bu müdahaleyi inceleme noktasında vurgulanmalıdır.

1999‟da vuku bulan NATO‟nun Kosova müdahalesi BMGK kararı olmadan baĢlaması nedeniyle hukuki açıdan meĢru kabul edilmemiĢtir, ayrıca sivil kayıpların çok olması nedeniyle de insani açıdan haklı baĢarılı kabul görülmemiĢtir. 1999 yılına gelindiğinde yüz binlerce sivil yerinden edildiği bilinmektedir (Franck, 2003: 163- 165).

Kosova‟ya yönelik askeri operasyonlar sonrasında Yugoslavya hükümeti ABD‟nin sunduğu plan kabul etmiĢtir. Kabulün ardından, NATO tarafından desteklenen Kosova Gücü (KFOR) oluĢturulmuĢtur. Bu geliĢmeler sonrasında Yugoslav güçleri bölgeden çekilmiĢtir. SavaĢın sonunda Yugoslavya, NATO‟nun en güçlü üyesi olan ABD‟nin dayattığı planı kabul etmek durumunda kalmıĢtır. Bu plana göre, bölgeye Kosova Force-KFOR adında NATO‟nun da katıldığı bir barıĢ gücü konuĢlandırılmıĢtır. Yugoslav güvenlik güçleri bölgeden çekilmiĢ ve Arnavutlar‟ın geri dönmesi kabul edilmiĢtir. Sonrasında yönetim, BM Kosova Görev Gücü (UNMIK) idaresindeki geçici sivil yönetimine bırakılmıĢtır. 1999‟daki NATO müdahalesi ile Sırbistan idaresinden kurtulan Kosova, Sırbistan ve Karadağ‟ın 2006 yılında bağımsızlıklarını ilan etmesinden sonra; 17 ġubat 2008‟de bağımsızlığını ilan etmiĢtir (Adıyaman, 2019).