• Sonuç bulunamadı

Libya‟daki Arap Baharına Tunus ve Mısır‟daki Ġsyanların Etkisi

Libya‟da patlak veren olaylara baktığımızda vuku bulan halk ayaklanması yıllarca süren otoriter liderlik, siyasi baskılar, sosyo-ekonomik yoksulluk gibi sorunlardan kurtulma amacı taĢımaktadır. Pratikte toplumsal dönüĢümün ortaya çıkıĢı, uygulanma hali ve buna karĢı gösterilen uluslararası tepki açısından Tunus ve Mısır‟daki tablodan bambaĢka bir yola evrilmiĢtir. Ġsyanlardaki temel amaç, tek baĢına 42 sene iktidarlığı kaybetmeyen Kadafi‟nin otoritesinin sarsılması ve hatta ortadan kalkması; yerine de diğer Ortadoğu ülkelerinin de gıpta ettiği özgürlük, refah ve demokrasi rejiminin hâkim olması istendiği görülmektedir.

Libya‟daki isyanların temel sorunu da Arap Coğrafyasının temel haklar ve özgürlük taleplerinden çok farklı gerekçeler ortaya koyduğu söylenemez. Yıllarca otoriter bir lider sultası altında yaĢanan siyasi baskılar, insan hakları ihlalleri, sosyo- kültürel ve ekonomik çöküĢ yoksulluk ve yaĢanacak bir gelecek hayalinin yerini karamsar bir tabloya bırakması insanların bu vahim durumdan kurtulma çabasını kamçılamıĢ, deyim yerindeyse kurtuluĢun iĢaret fiĢeği olmuĢtur. Tunus ve Mısır‟da ana ekseni ideolojik bir merkezden baĢlayan toplumsal ayaklanma Libya‟da farklı Ģekilde tezahür etmiĢ, gençlerin öncülüğünde baĢlayan yavaĢ yavaĢ halkın büyük kısmının desteklediği ve eylemlere katıldığı bir oluĢum olarak kendini göstermiĢtir. Bunun yanı sıra, Libya‟da uzun bir süredir sabırla inĢa edilen ve Arap baharı ile kendine zemin bulup ivme kazanan öfkenin bu ülkeye has özellikleri aĢağıdaki gibi sayılabilir (Erdurmaz ve Yavuz, 2012: 87-88).

Kaddafi‟nin 1969 yılında iktidara geldiği günden itibaren Libya; tüm konularda tek bir kiĢinin aldığı kararlar ve siyasi vizyonunun getirdiği kısır döngünün yarattığı buhran ve baskı ile yönetilmek zorunda kalmıĢtır. Kaddafi, birçok diktatörün iktidara gelirken kullandığı argümanları kullanıp ülkenin baĢına gelmesiyle birlikte karĢıt düĢünce oluĢturabilecek tüm kiĢi ve kurumları sırasıyla bertaraf edip yok etmiĢtir. Bu durumdan hiç kuĢkusuz ülkenin geleneksel dini yapıları da nasibini almıĢtır. Bu suretle, büyük amacı dinsel kıskaçtan kurtulma ve karar mekanizmasını yalnız kendisinin yorumuyla özdeĢleĢtirme cabası oluĢturmaktadır. Kendine has bir sınıf yaratan ve liderliği karĢısında saf tutabilecek dini meĢruiyetini sağlayarak yönetimde egemen faktör olmasına sebep olacak tüm yapıyı çökertmekten geri durmamıĢtır.

Ülkede kendi iktidarını perçinlemek için aykırı ses çıkartabilecek muhalefet partisi, sendika ya da sivil toplum hareketi ile alternatif bir yönetim tarzı sunabilecek; bir güç odağı merkezine gelebilecek kurumların da yapılanmasına katiyen müsaade etmemiĢtir. Yapılan sıkı denetimler ve kurmuĢ olduğu baskı ile Mısır‟daki Milli Demokratik Parti veya Tunus‟taki Anayasal Demokratik Parti gibi Libya hükümetini oluĢturanların bir parti Ģeklinde yapılanmasına izin vermemiĢtir.

Ülkede mevcut olan kabile yapısı gibi sistemleri ortadan kaldırmak için; böl, parçala, yönet taktiği ile kontrolü sağlamaya çalıĢmıĢtır. Ülkede yaĢayan halkı huzursuz ederek sorunların içinden çıkılmaz hale getirmiĢtir. Sürekli bir kaos ortamı yaratarak halkı bu Ģekilde oyalama yoluna gitmiĢtir. Yakınlarına veya aile fertlerine üst düzey vazifeler vererek etrafında yer almalarını sağlamıĢtır. Siyasal güçten nemalanan bu elit kesim, gitgide geniĢlerken belirli bir yaĢa eriĢtikten sonra sonra Kaddafi‟nin oğullarını da kapsamıĢtır. KonuĢmalarında devamlı geliĢmiĢ Ġslam sosyalizminden bahsetmesine rağmen, uygulamada ve hükümet yapısında bu doğrultuda bir yönetim sergilememiĢ, yönetim gücünü küçük ve güçlü bir grup üzerinde merkezileĢtirmiĢtir.

Libya‟nın Tunus ve Mısır‟dan farklılaĢan en büyük noktası ciddi bir petrol potansiyeline ve gelirine sahip olması iken; küçük nüfuslu bir ülke olması avantaj gibi görülse de refah ve zenginliğin halkla kolaylıkla paylaĢılmaması ve bu zenginliğin paylaĢımını kendi biricik elit sınıfıyla sınırlı tutması en büyük göstergelerden olmuĢtur. Özellikle ülkenin doğusu geliĢmemiĢ ve halk insanı

gereksinimlerini karĢılayamayan yoksul bir yaĢam sürmek zorunda kalmıĢtır ( Erdurmaz, 2012: 21-22).

Halk ayaklanmasının ortaya çıkıĢ ve geliĢmesine baktığımız zaman, Tunus ve Mısır‟da yaĢanan olaylar ile aralarında benzerlik bulunmamaktadır. Tunus ve Mısır‟da halk belirli meydanlarda toplanarak bu yerleri isyanın bir simgesi haline getirmiĢlerdir. Halk, gece gündüz meydanlardan ayrılmamıĢ, gösteriler buralara odaklanmıĢtır. Mübarek taraftarlarının 2 ġubat günü, muhtelif kesici aletlerle teçhiz edilmiĢ, develere ve atlara bindirilmiĢ halde Tahrir meydanını ele geçirme saldırısına muhalifler Ģiddetle direnmiĢlerdir. Burada gözardı edilemeyen husus, Mısır silahlı kuvvetleri mensuplarının taraf tutmadan olayları kontrol altında tutma çabası olmuĢtur.

Bir diğer önemli nokta ise, Tunus ve Mısır gibi ülkelerde silahlı kuvvetler halka karĢı anlayıĢlı davranarak, silahlarını kendi içinden çıktıkları topluma doğrultmamıĢlardır. Bu bağlamda, halk içinde Libya benzeri bir katliam yaĢanmamıĢtır. Halk iradesinin gücü karĢısında silahlı kuvvetler durumu değerlendirerek halkı destekleme yolunu seçmiĢtir. Bunun sonucunda, halkın iradesi kansız çözümlenmiĢ ve yeni rejim yapılanması için organize olmaya baĢladıkları gözlemlenmiĢtir. Kaddafi ordunun kendisinin devirebileceği korkusuyla güçlü bir yapılanma içinde bulunmasını bilinçli olarak engellemiĢtir. Oğullarının komuta ettiği özel birlikler kurarak, ayrıcalıklı bir askeri sistem oluĢturmuĢtur. Bu durum silahlı kuvvetlerin pozisyonunu tam belirleyemediğini göstermektedir. Aslında silahlı güç Mısır örneğinde olduğu gibi, tarafsız bir tutum takınabilseydi eğer, iki tarafında anlaĢma sağlaması daha ılımlı bir süreçten geçebilme imkânını oluĢturabilirdi.

Libya‟daki sosyal yapıya baktığımızda aĢiret ve kabile düzeninin egemen olduğu daha önce de söz edilmiĢti. Bu nedenle rahatsız halk kitlesinin kendi iradesi ile aĢiret düzeninden bağımsız bir tepki ortaya koyması oldukça zor bir tavırdır. Bu anlamda Libya olayları karakter özellikleri açısından Tunus ve Mısır‟daki halk ayaklanmalarına benzememektedir. Diğer ayaklanmalarda olduğu gibi öncelikle belirli bir meydanın simge haline getirilememesinin nedenini genç ve eğitimli nüfusun medyayı da kullanarak organize olamamalarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Ama tabiki bu durum, Libya da isyan çıkarılamayacağı anlamına da gelmemektedir. Halk kendiliğinden yanı baĢında olan olaylardan etkilenerek, bu

Ģekildeki bir davranıĢı denemeye koymuĢtur. Eğer Mısır‟daki gibi eğitimli bir kadro daha öncesinde organize olmuĢ olsaydı, yapılacak gösterilerin mekân ve dıĢ görünüĢ açısından ortaya çıkıĢı en azından Mısır‟dakine benzer biçimde olabileceği anlaĢılmıĢtır.