• Sonuç bulunamadı

11 NASİHAT EDEN MÜSTAKİL MANZUMELER:

Belgede Türk edebiyatında nasihat (sayfa 118-136)

DİVANLARDAN NASİHAT

11 NASİHAT EDEN MÜSTAKİL MANZUMELER:

İncelediğimiz divanlarda yer alan bazı manzumeler var ki bunlar, bir bütün olarak nasihat etmektedir. Bu çeşit şiirler, bir nevi nasihat etmek için yazılan ve nasihatname adını taşıyan müstakil nasihatnamelere benzemektedirler. Aşağıda Fuzûlî, Bâkî ve Leylâ Hanım’a ait olan gazel, kaside, Mukatta nazım şekillerindeki manzumelerde bu durum görülür. Bunlar adeta, hacimleri az olan nasihatnamelerdir.

Aşağıdaki manzumeler genellikle tasavvufi konularda ve kısmen mecazi aşk ile ilgili nasihat eden şiirlerdir. Burada şairler ya kendilerine ya zahitlere ya da başka âşık ve dervişlere nasihat ederek onlara kendilerince öğüt vermektedirler:

Gazel

Bahr-ı aşka düştün ey dil lezzet-i cânı unut Bâliğ oldun gel rahimden içtiğin kanı unut

[Ey gönül, aşk denizine düştün, can lezzetini unut; (artık) büluğa erdin, ana rahminden içtiğin kanı unut.]

Virdi rıhletten haber mûy-ı sefîd u rûy-ı zerd Çihre-i handânı vü zülf-i perîşânı unut

[Ak saç ile sarı yüz sefer vaktini haber veriyor; gülen yüz ile perişan saçı unut.]

Çek nedâmetten göğe dûd-ı dili dök kanlı yaş Serv-i nâzı terk kıl gül-berg-i handânı unut

[Pişmanlıktan için yansın, gönül dumanı göğe çıksın; kanlı gözyaşı dök, (artık) işve servisini (sevgiliyi) terk et, açılmış gülü unut.]

Gör ganimet fakr mülkünde gedâlık şîvesin İ’tibâr-ı mansıb u der-gâh-ı sultânı unut

[Yoksulluk mülkünde (varlıktan geçip Allah’a muhtaç olma hâlinde) dilenci bir fakir gibi yaşamayı ganimet (kazanç) bil; makam mevki itibarını ve sultanın sarayını unut.]

Çekme âlem kaydını ey ser-bülend-i fakr olan Saltanat tahtına erdin bend ü zindânı unut

[Ey fakirlik (mutluluğu) ile başını yüksekte tutan insan, dünyaya ait lezzet ve maddiyatın insanı kendisine çeken bağından kurtul. Asıl saltanat tahtına (fakirlik âlemine girmekle) erdin; artık zindanı ve orada seni bağlı tutan zinciri unut.]

Ma’siyet dersin yeter tekrâr kıl dönder varak Özge harfin meşkin et evvelki unvânı unut

[İsyan (günah) hâlindesin, artık yeter, yeni bir sayfa çevir ve dersini tekrar et; bu (kitabın) başka bir harfini öğren, önceki payeyi (yazı başlığını) unut.]

Levh-i hâtır sûret-i cânâna kıl âyîne-dâr Anı yâd et her ne kim yâdında var anı unut

[Kalbini içinde hiçbir akis bulunmayan bir ayna gibi sevgilinin resminin karşısına tut, kalbine onu aksettir ve yalnız onu yâdet, kalbinde ondan gayri ne varsa hepsini unut.]

Lâhza lâhza çektiğin bî-hûde efgânı unut

Ey Fuzûlî, melamet (ayıplama) yolundan ayağını çek, (sana melamet getirecek olan heva ve hevesinden vazgeç); bu melamet yolunda boş yere her an ettiğin feryat ve figanı unut.]

Fuzûlî, 45. Gazel, s. 152

Gazel

Ey gönül yârı iste cândan geç Ser-i kûyun gözet cihândan geç

[Ey gönül, candan geç (de) yâri iste; onun (sevgilinin) diyarını gözle (iste), (bu) cihandan geç.]

Yâ tama’ kes hayât zevkinden Yâ leb-i la’l-i dil-sitândan geç

[Ya hayat zevkinden açgözlülüğü kes ya da gönül alan sevgilinin la’l (gibi kırmızı) dudağından vazgeç.]

Mülk-i tecrîddir ferâgat evi Terk-i mâl eyle hânumandan geç

[Her şeyden vazgeçme evi, tecrit (dünyadan elini eteğini çekmek) mülküdür; dünya malını terk et, ev barktan vazgeç.]

Lâ-mekân seyrinin azîmetin et Bu harâb olacak mekândan geç

[Mekânsızlık diyarına (mekân mefhumunun olmadığı bir yere) sefer için yola çık; bu yıkılacak mekândan geç.]

İ’tibâr etme mülk-i dünyâya İ’tibâr-ı ulüvv-i şandan geç

[Dünya mülküne (varlığına) kıymet verme; yüksek şan ve şerefe de kıymet vermekten vazgeç.]

Ehl-i dünyânın olmaz âhireti Ger bunu ister isen ondan geç

[Dünyayı isteyen insanlar, ahiret mutluluğuna erişemez; ahiret mutluluğunu istiyorsan dünyadan vazgeç.]

Meskenin bezm-gâh-ı vahdettir Ey Fuzûlî bu hâk-dandan geç

[Ey Fuzûlî, senin (asıl) meskenin vahdet meclisidir (elest meclisidir). Bundan dolayı bu toprak âleminden vazgeç.]

Fuzûlî, 50. Gazel s. 155

Gazel

Bekâ mülkün dilersen varını yok eyle dünyâ tek Etek çek gördüğünden âf-tâb-ı âlem-ârâ tek

[Ebedilik mülkünü istiyorsan dünya gibi varını yok eyle; dünyayı süsleyen güneş gibi her gördüğünden eteğini çek.]

Ta’allûk zulmetin tecrîd hûr-şîdine kıl matla’ Eğer âlemde bir gün görmek istersen Mesîhâ tek

[Eğer âlemde Hz. İsa gibi bir gün görmek istersen dünyaya bağlanmak karanlığını, âlemden tecerrüt etmek (soyutlanmak) güneşine doğuş yeri yap.]

Gönül her sûret-i Şîrîne verme iç mey-i ma’nî Hazer kıl taşa çalma tîşeni Ferhâd-ı Şeydâ tek

[Her tatlı surete (güzellere) gönül verme, mana şarabını iç; çılgın Ferhat gibi kazmayı taşa çalmaktan sakın.]

Refîkin olsa dilsiz cân-ver hem sakla râz andan Sakın sırrın düşürme dillere Mecnûn-ı rüsvâ tek

[Arkadaşın dilsiz bir hayvan dahi olsa sırrını ondan sakla; sakın (aşk uğrunda) rüsva olan Mecnun gibi sırrını dillere düşürme.]

Yeter tâvûs tek 'ucb ile kıl ârâyiş-i sûret

Vücûdundan geçip âlemde bir ad eyle ankâ tek

[Tavus kuşu gibi kibirliliği ve süslenmeyi bırak; vücudunu süslemekten vazgeç, âlemde anka kuşu gibi bir ad bırak.]

Güher tek kılma tağyîr-i tabi’at delseler bağrın Karar et her hevâdan olma şûr-engiz deryâ tek

[Bağrını dahi delseler inci gibi tabiatını değiştirme; bir yerde dur, deniz gibi her rüzgârdan dalgalanma.]

Fuzûlî kâ’inât esbâbının kıldım temâşasın Nedâmetsiz tena’um yok tasarrufsuz temâşâ tek

[Ey Fuzûlî, dünyadaki gerekli şeyleri (dünya nimetleri, zevkler) gördüm, seyrettim; (bunların içinde) sahip olmayıp sadece uzaktan seyrettiğim dünya nimetlerinin dışında, sonunda pişmanlık duymayacağın nimet yok.]

Fuzûlî, 156. Gazel s. 205-206

Mukatta

Perde çek aybına zulmet kimi halkın dâ’im Ger dilersen ki nasîb ola sana Âb-ı Hayât

[Halkın kusurlarına karanlık gibi devamlı bir perde çek; eğer istersen ölümsüzlük suyu sana da nasip olur.]

Kılma hûrşîd kimi ayb-nümâlık ki felek Yere salmaya seni ba’de ulüvv-i derecât

[Güneş gibi ayıpları gösterme ki kader seni yüksek derecelerden sonra aşağılara düşürmesin.]

Cehd kıl zâtın ola mazhar-ı âsâr-ı kabûl Kılma ol câha tefâhur ki ola hâric-i zât

[Asıl varlığının dışında kalan makam ve rütbe ile övünmekten vazgeç ve gayret et ki uygun bulunan nişanlar (alametler) sana nail olsun.]

Fazl olur sanma sana menzilet-i asl ü neseb Câh olur sanma sana kesret-i esbâb u cihât

[Soy ve neslinin derecesinin sana üstünlük sağlayacağını sanma; cihat ve diğer vasıtaların çok olmasının da sana makam mevki olacağını sanma.]

Âriyetten sözüne kılma kamer tek zînet Gayrdan âriyetin nûr ise hem yazıya at

[Eğreti sözüne ay gibi süs takma; başkasından gelen eğreti (ödünç) nur ise hemen yazıya geçir.]

Fuzûlî, 4. Mukatta, s. 301-302

Mukatta

Her kimin var ise zâtında şerâret küfrü Istılâhât-ı ulûm ile müselmân olmaz

[Her kimin özünde kötülük küfrü varsa ilmî ıstılahlarla (ilim öğrenmeyle veya âlim olmakla) Müslüman olmaz.]

Ger kara taşı kızıl kan ile rengin etsen Tab’a tağyîr verip la’l-i Bedahşân olmaz

[Eğer kara taşı kızıl kan ile boyasan onu, tabiatını değiştirip de, Bedahşan la’li yapamazsın.]

Eylesen tûtîye ta’lîm-i edâ-yı kelîmât Nutku insan olur ammâ özü insân olmaz

[Papağana konuşmayı (kelimeleri söylemeyi) öğretsen sözü insan olur ama özü insan olmaz.]

Her uzun boylu şecâ’at edebilmez da’vî Her ağaç kim boy atar serv-i hırâmân olmaz

[Ey dost, her uzun boylu yiğitlik yapamaz; her ağaç da boy atar ama salınan servi olamaz.]

Gazel

Hazer kıl âh odundan cevrini uşşâka az eyle Has ü hâşâki yakma şu’lesinden ihtirâz eyle

[Ah ateşinden çekin, âşıklarına az eziyet et; çer çöpü yakma, alevinden de sakın.]

Sanemler secdesidir bizde tâ’at Tanrı’çün zâhid Kimi görsen sen öz dînin teklîf-i namâz eyle

[Ey zahit, bizim Tanrı için ibadetimiz put (gibi güzel sevgililere)lara secde etmektir; sen de kendi dini içinde yaşayan kimi görsen ona namaz kılmasını teklif et.]

Hakîkat hattını yazmak dilersen levh-i zâtında Hatın gül-ruhların manzûr tut meşk-i mecâz eyle

[Eğer benliğinin sayfasına hakikat yazısını yazmak dilersen gül yanaklı (sevgili)ların yüzündeki ayva tüylerini örnek al (göz önüne al); mecazi güzelleri örnek olarak al.]

Sanemler seng-dillerdir işitmezler söz ey râhib Yeter bî-hûde ben tek onlara arz-ı niyâz eyle

[Ey rahip, putlar taş yüreklidirler; söz dinlemezler. Benim gibi boş yere onlara yalvarıp yakarma, yeter.]

Senin nâzın görende akl kalmaz hasbeten lillâh Emân ver âşık-ı dîdâra bir dem terk-i nâz eyle

[Senin nazını gördüğü zaman âşıkta akıl kalmaz; sevgilinin güzel yüzüne âşık olana Allah rızası için bir dem güven ver, naz etme.]

Yolunda intizâr-ı makdeminle hâk olan çoktur Hırâm et bir kadem bin hâk-sârı ser-firâz eyle

[Yolunda senin gelişini beklemekten toprak olanlar çoktur; bir adım salınarak gel de bin tane toprak seviyesinde önemsiz âşığı seçkin insan yap.]

Fuzûlî câna tapşırdın hayâlin şimdi rüsvâsın Sana kim der ki her nâ-mahreme ifşâ-yı râz eyle

[Ey Fuzûlî, cana onun (sevgilinin) Hayâlîni ulaştırdın, şimdi rezil oldun; sana, yabancıya sırrı açıkla diyen oldu mu?]

Fuzûlî, 250. Gazel s. 253

Kasîde

Leb-i la’lin hayâl it gûşe-i ‘uzletde pinhân ol

Dilâ hem kân-ı gevher kıl özün hem gevher-i kân ol

[Ey gönül, sevgilinin lal gibi kırmızı dudağını hayal ederek inziva köşesinde gizlen; kendini hem cevher madeni yap hem de o madenin cevheri ol.]

Eğer tahsîl-i derd itdünse düş kûy-ı harâbâta Seni genc itdiler çünkim mukîm-i künc-i vîrân ol

[Eğer dert kazandıysan meyhane köşesine düş; çünkü seni define yaptılar (bu yüzden) yıkıntı köşelerinde bulun.]

Takınsa tîr-i mihnet ger mubâhât ile gögsün ger Soyındun ‘arsa-i rindâne girdün merd-i meydân ol

[Eğer keder okunu takınırsa (atarsa) göğsünü germende bir sakınca yoktur; (çünkü) sen rintlik meydanına girerek tecride girdin (masivadan soyundun) bu meydanın adamı ol.]

Ko emvâc-ı belâ gelsün nasîbin rûzgâr alsun Derûnun derdini keşf itme sen deryâ-yı ‘ummân ol

[Bela dalgaları bırak gelsin, hisseni de bu zaman (dünya) alsın; sen gönlünün derdini açığa çıkarma, büyük bir deniz (kâmil insan) ol.]

Düşer bir ‘ukdeye gâhî küdûret kesb ider tâli’ Gerekse mâh-ı tâbân ol gerek mihr-i dırahşân ol

[Bazen talihli olunur (insanın içine) bir dert düşer; (bu durumda) ya nurlu bir ay ol ya da parlak bir güneş ol.]

Zamâne eylemez hürmet amân virmez dem-i fursat Gerek dervîş-i dil-rîş ol gerek şâh-ı cihân-bân ol

[Bu zaman (kader) hürmet etmez ve fırsatın demi korumazsa, ya gönlü yaralı bir derviş ol ya da cihanı koruyan bir hükümdar ol.]

Yüzün ey gonca-leb dürme bize cevr eyleyüp turma Açıl gül gibi handân ol salın serv-i hırâmân ol

[Ey gonca dudaklı, yüzünü buruşturma, bize de eziyet edip durma; gül gibi açıl ve neşelen, salınan servi gibi salınarak yürü.]

N’ola hûrşîd-veş başun göge irdiyse hüsn içre Ser-efrâz-ı cihân ol çâre-sâz-ı derd-mendân ol

[Başın, güzellik içinde güneş gibi göğe ulaştıysa ne olmuş; sen dertlilerin çaresi, cihanın da önde geleni ol.]

Şeref virmez dür ü gevher kemâl olmaz zer ü zîver Hüner kesb it hüner bahr-ı fazîlet kân-ı irfân ol

[İnci ve cevher (insana) yücelik vermez, altın ve süsle de yetkinlik olmaz; irfan madeni ve fazilet denizi ol, hüner kazan hüner.]

Kabâ-yı câh ile âdem geçinsün her kaba câhil Güher göster güher meydâna gir sen tîg-i uryân ol

[Her kaba cahil, makam mevki kaftanıyla (bırak) insan geçinsin; sen çıplak bir ok olarak meydana gel, cevher (istidat) göster.

Yine rûz-ı visâlinden dem urdı bâd-ı subh ey dil Kul oldun nice yıllardur bu gün ‘îd irdi kurbân ol

[Ey gönül, sabah rüzgârı yine kavuşma gününden bahsetti; nice yıllardır kul oldun, bugün bayram geldi (artık) kurban ol (sevgiliye yaklaş).]

Dilâ âhunla yakdun milket-i Rûmı nedür derdün Gedâ-yı kûy-ı yâr olmak dilersen Mısra sultân ol

[Ey gönül, feryadınla Rum mülkünü yaktın, derdin nedir? Eğer sevgilinin köyünün dilencisi olmak istersen Mısır’a sultan ol.]

İrişdükçe seher-gâha münâcât eyle der-gâha Devâm-ı devlet-i şâha du’â-gûy u senâ-h’ân ol

[Sabah vaktine ulaştığında dergâha (devlet kapısına veya sevgilinin bulunduğu yere) yalvar, niyaz et; Padişahın devletinin devamı için dua et ve (o devleti) öv.]

Degülsin medhine kâdir ne denlü tutsalar mâhir Gerekse Rûmda Bâkî ‘Acem mülkinde Selmân ol

[Ne kadar da maharetli olsan onun (Padişahın) methine güç yetiremezsin; (bunun için) ya Rum diyarındaki Bâkî olmalısın ya da İran ülkesindeki Selmân.]

Bâkî, 11. Kaside, s. 29-30

Gazel

Gül-zâra gel nesîm-i sabâ gibi hoş-dem ol Açıl derûn-ı gonca gibi şâd u hurrem ol

[Gül bahçesine gel de sabah esintisi gibi hoş bir soluk ol; goncanın gönlü gibi açıl da sevinçli ol.]

Sahn-ı harîm-i vaslına düşmek murâd ise Evvel safâ-yı tab’ ile mânend-i şeb-nem ol

[Sevgilinin kavuşma meydanına (haremine) düşmek istiyorsan, ilk önce tabii bir rahatlık ile çiy tanesinin benzeri ol.]

Kesb-i letâfet eyle nesîm-i seher gibi Andan derûn-ı perde-i esrâra mahrem ol

[Sabah esintisi gibi incelik kazan, oradan sırlar perdesinin gönlüne (içine) sırdaş ol (gizlen).]

Akar su gibi irmege bir bahr-ı kâmile Seyr it basît-i hâkde seyyâh-ı ‘âlem ol

[Bir fazilet denizine akarsu gibi kavuşmak için toprağın sadeliğinde yürü, âlemin gezgini ol.]

Başun gerekse göklere irsün güneş gibi Dervîşlik dilersen eger zerreden kem ol

[Başın güneş gibi göklere değse bile, eğer dervişlik diliyorsan zerreden daha az (küçük) ol.]

Hâk-i harîm-i hürmet-i kûyın makâm idin Erkân-ı Ka’be gibi mu’azzez mükerrem ol

[Sevgilinin köyünün mukaddes yerinin toprağını Kâbe’nin temelleri gibi kendine makam yap, böylece hürmetli ve itibarlı ol.]

Bâkî hısâl-i merdüm-i nâkıs-vücûdı ko İnsân-ı kâmil olmaga sa’y eyle âdem ol

[Ey Bâkî, eksik vücutlu insanın huylarını bırak; sen olgun insan olmaya gayret et, adam ol.]

Bâkî, 289. Gazel, s. 279

Gazel

Gel bu bâğın hârına gül-zârına itme heves Bir cemâl-i yâre bakmakdır cihânda mültemes

[Gel bu dünyanın dikenine ve gül bahçesine heves etme; (çünkü) cihanda himaye edilen şey bir yârin güzel yüzüne bakmaktır.]

Merd isen ey dil Cenâb-ı Hakk’a eyle ilticâ ‘Âkil ol kendin gibi mahlûkdan ümmîdi kes

[Ey gönül, yiğit isen Allah’a sığın; akıllı ol (da) kendin gibi bir yaratılmıştan ümidini kes (medet bekleme).]

Türrehât-ı bed-zebân sâlûsı itme istimâ’ Virdin olsun cümle fânidir hemân Allah bes

[Kötü dilli saçma sapan sözleri olan ikiyüzlüyü dinleme; virdin olsun ki herkes fanidir, fakat Allah her zaman Bâkîdir (vardır).]

Var mıdır ‘âlemde hîç âzâdelik gibi safâ Tûtîye sıklet değil midir cihânda zer-kafes

[Âlemde hiç özgürlük gibi rahatlık var mıdır? Cihanda papağana altın kafes sıkıntı vermez mi?]

Her ne derdin varsa Leylâ dergeh-i Monlâ’ya gel Haste-i ‘aşka bulunmaz ney gibi ehl-i nefes

Ey Leylâ, her ne derdin varsa Mevlâna’nın dergâhına (kapısına) gel; aşk hastasına ney gibi nefes ehli bulunmaz.]

SONUÇ:

Yukarıdaki örneklerde de belirtildiği gibi Türk edebiyatında başlangıçtan bu yana, nasıl nasihat etmek amacı ile dini ve tasavvufi konulu eserler yazılmışsa divan edebiyatının unutulmaz şairleri de divanlarında nasihat etmeye önem vermişler ve söyledikleri, yazdıkları beyitlerle bu konuda unutulmaz örnekler sunmuşlardır.

Önceki bölümlerde de söylediğimiz gibi adı nasihatname olmayan fakat insanlara güzeli, iyiyi, doğruyı telkin ve tavsiye eden, Türk milletinin bütünlüğünü ve yükselmesi için yapılması gerekenleri açıkça ifade eden ve devlet idarecilerine nasihat eden şairlerimiz ve devlet adamalarımız Türk edebiyatının daha ilk devirlerinden itibaren var olagelmiştir. Özelikle İslamiyet’in etkisiyle gelişen Türk edebiyatında nasihat etmeye büyük bir önem verilmiş ve nasihatname adı ile yazılan eserler büyük rağbet görmüştür. Bu çeşit eserlerde atasözlerinden, ayet ve hadislerden, din büyüklerinin sözlerinden istifade edilerek insanlara doğruluk ve iyiliğin yanında özellikle tasavvufi davranışlar öğütlenmiştir.

Daha çok aşk, din ve tasavvuf konularında olmak üzere, yukarıda sınıflandırmış olduğumuz mevzularda nasihat eden ve bunu büyük bir edebi ustalıkla yapan divan şairleri, bu nasihat etme geleneğinde mümtaz bir temsilci sayılabilirler.

Divanlarda yer alan nasihat beyitlerinde atasözleri önemli bir yer tutar. Bu durum, atasözlerinin aynı zamanda nasihat verici bir anlatıma sahip oluşundan kaynaklanır. Bunun yanında hadis ve ayetlerden de istifade edilmiştir.

Sonuç olarak denebilir ki, müstakilen nasihatname adı ile eser veren şairlerimizin yanında divan şairleri de divanlarındaki beyitlerde yer yer nasihat etmişler ve bazı gazel ve kasidelerini de büyük oranda nasihat etmeye ayırmışlardır. Biz bu divan şairlerinden belli başlılarının divanlarını inceleyerek onların nasihat ettikleri beyitleri tespit etmeye çalıştık. Böylece divan şairlerinin sadece şarap ve aşk şiirleri yazmadıklarını ve yeri geldikçe insanlara öğüt verici, sosyal konulu şiirler de söylediklerini kanıtlamaya çalıştık. Yukarıdaki sınıflandırmamızda da görüldüğü üzere bu nasihat eden beyitler aşağı yukarı hayatın her alanıyla ilgili olup temel olarak insanı hedef almış ve doğruluk, iyilik gibi kavramları dini ve tasavvufi bir bakış açısıyla sunmuşlardır. Bugün bile bu beyitlerden çıkaracağımız dersler vardır.

KAYNAKÇA

a) Kitaplar:

AKÜN, Ömer Faruk; “Divan Edebiyatı”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1994, C 9.

ALBAYRAK, Nurettin; “Âşık”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1991, C 3. ARAT, Reşit Rahmeti; Kutadgu Bilig I Metin, TDK Yay., Ankara 1991.

ARAT, Reşit Rahmeti; Edib Ahmed Bin Mahmud Yüknekî, Atabetü’l-Hakâyık, TDK Yay., Ankara 1992.

BÂKÎ DÎVÂNI-Tenkitli Basım (hzl.: Sabahattin Küçük), TDK Yay., Ankara 1994. BANARLI, Nihat Sami; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, MEB Yay., İstanbul 1997, C 1-2.

BEYZADEOĞLU, Süreyya; “Nazım ve Nesir Örnekli Osmanlı Dönemi Atasözleri ve Deyimleri”, Tükler, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, C 11.

CANAN, İbrahim; Kütüb-i Sitte, Akçağ Yay., Ankara 1990, C 1-10.

ÇAĞRICI, Mustafa; “İhsan”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, C 21. ÇAĞRICI, Mustafa; “Nasihat”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2006, C 32. DAVUTOĞLU, Ahmet; “Devlet”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1994, C 9. DEVELLİOĞLU, Ferit; Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi Yay., Ankara 1995.

DİLÇİN, Cem; Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK Yay., Ankara 1997. DİLÇİN, Dehri; Edebiyatımızda Atasözleri, TDK Yay., Ankara 2000. DOĞAN, D. Mehmet; Büyük Türkçe Sözlük, Vadi Yay., Ankara 2001. ELÇİN, Şükrü; Âşık Ömer, KTB Yay., Ankara 1987.

ELÇİN, Şükrü; Gevherî, KTB Yay., Ankara 1987.

ELÇİN, Şükrü; Halk Edebiyatına Giriş, Akçağ Yay., Ankara 1993.

ELMALI, Hüseyin; “Hassân b. Sâbit”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1997, C 16.

EL-MEKKÎ, Ebû Talib; Kûtu’l-Kulûb (çev.: Yakup Çiçek, Dilaver Selvi), Semerkand Yayınları, İstanbul 2003, C 1.

ERYARSOY, M. Beşir; “Din” Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, C 2.

FUZÛLÎ DİVANI (hzl.: Kenan Akyüz, Süheyl Beken vd.), Akçağ Yay., Ankara 2000.

GENÇ, Reşat; Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1997.

GOLDZİHER, Ignace; Klasik Arap Literatürü (çev.: Azmi Yüksel, Rahmi Er), İmaj Yay., Ankara 1993.

HAYÂLÎ BEY DİVANI (hzl.: Ali Nihat Tarlan), İÜ Yay., İstanbul 1945.

İMAM GAZÂLÎ, İhyâü Ulûmiddîn (çev.: Ali Arslan), Arslan Yay., İstanbul 1973, C 1-8.

İMAM GAZÂLÎ, Kalplerin Keşfi (çev.: Abdulhalık Duran), Yeni Şafak Yay., İstanbul 2005.

İMAM GAZÂLÎ, Kimyâ-yı Saâdet (çev.: Ali Arslan), Yeni Şafak Yay., İstanbul 2004, C 1-2.

İPEKTEN, Halûk; Bâki (Hayatı, Sanatı, Eserleri), Akçağ Yay., Ankara 2004. İPEKTEN, Halûk; Nef’î (Hayatı, Sanatı, Eserleri), Akçağ Yay., Ankara 2000.

KAPLAN, Mahmut; “Türk Edebiyatında Manzum Nasihatnameler”, Türkler, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, C 11.

KARAHAN, Abdülkadir; Fuzûlî ( Muhiti, Hayatı ve Şahsiyeti), MEB Yay., İstanbul 1996.

KAYA, Bayram Ali; “Necâtî Bey”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2006, C 32. KÖPRÜLÜ, M. Fuad; Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Akçağ Yay., Ankara 2007.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad; Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yay., İstanbul 1980.

KUR’ÂN-I KERÎM VE AÇIKLAMALI MEÂLİ, (hzl.: Hayrettin Karaman, Ali Özek vd.), TDV Yay., Ankara 2001.

KURNAZ, Cemal; Hayâlî Bey Divanının Tahlîli, MEB Yay., İstanbul 1996. KURNAZ, Cemal; “Hayâlî Bey”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1998, C 17. KUTLU, Şemseddin; Dertli, KTB Yay., Ankara 1988.

KUZÂÎ, Müsned-i Şihâb (çev.: Ali Akar), Armağan Kitaplar, Konya 2005. LEVEND, Agâh Sırrı; Divan Edebiyatı, Enderun Kitabevi Yay., İstanbul 1984. LEYLÂ HANIM DİVANI (hzl.:Mehmet Arslan), Kitabevi Yay., İstanbul 2003. MACİT, Muhsin; Nedîm (Hayatı, Eserleri ve Sanatı), Akçağ Yay., Ankara 2007. MENGİ, Mine; Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yay., Ankara 1995.

MUALLİM NACİ, Istılahat-ı Edebiyye (hzl.: Dr. Alemdar Yalçın, Abdülkadir Hayber), Akabe Yay., Ankara (Tarih belirtilmemiş.).

MUHYİDDİN-İ NEVEVÎ, Riyazü’s-Salihin (çev.: Kıvamüddin Burslan, Hasan Hüsnü Erdem), DİB Yay., Ankara 1976, C 1-2.

NECATÎ BEG DİVANI (hzl.: Ali Nihat Tarlan), Akçağ Yay., Ankara 1992. NEDÎM DİVANI (hzl.: Muhsin Macit), Akçağ Yay., Ankara 1997.

NEF’Î DİVANI (hzl.: Metin Akkuş), Akçağ Yay., Ankara 1993.

ORKUN, Hüseyin Namık; Eski Türk Yazıtları, TDK Yay., Ankara 1994.

OSMANLICA-TÜRKÇE ANSİKLOPEDİK BÜYÜK LÛGAT (hzl.: Abdullah Yeğin, Abdülkadir Badıllı vd.), TÜRDAV Yay., İstanbul 1978, C 1-2.

OY, Aydın; “Atasözü”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1991, C 4. ÖZALP, Ahmet; “Şiir, Şair”, Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, C 7. PALA, İskender; Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Yay., Ankara 1989. PALA, İskender; “Nasihatname”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2006, C 32. PARLADIR, Selâhattin; “Dua”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1994, C 9.

SAHÎH-İ BUHÂRÎ MUHTASARI TECRÎD-İ SARÎH, (çev.: Abdullah Feyzi Kocaer), Hüner Yay., Konya 2003.

SAKAOĞLU, Saim; Ercişli Emrah, KTB Yay., Ankara 1987. SAKAOĞLU, Saim; Bayburtlu Zihnî, KTB Yay., Ankara 1988.

SAKAOĞLU, Saim-Ali Duymaz; İslamiyet Öncesi Türk Destanları, Ötüken Yay., İstanbul 2003.

SELVİ, Dilaver; Kaynaklarıyla Tasavvuf, Semerkand Yayınları, İstanbul 2001, C 1. SOLMAZ, Süleyman; Necâtî (Hayatı-Sanatı-Eserleri), Akçağ Yay., Ankara 2005. ŞAMİL İA, “Sabır”, Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, C 7.

ŞEMSEDDİN SAMİ, Kâmûs-ı Türkî, Çağrı Yay., İstanbul 1992.

ŞENER, H. İbrahim-Alim Yıldız; Türk İslam Edebiyatı, Rağbet Yay., İstanbul 2003. TAHİRÜ’L- MEVLEVİ, Edebiyat Lügati (hzl.: Kemal Edip Kürkçüoğlu), Enderun Yayınları, İstanbul 1973.

TARLAN, Ali Nihat; Fuzûlî Divanı Şerhi, Akçağ Yay., Ankara 1998.

TİMURTAŞ, Faruk K.; Tarih İçinde Türk Edebiyatı, Boğaziçi Yay., İstanbul 1993. TÜMER, Günay; “Din”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1994, C 9.

ULUDAĞ, Süleyman; “Aşk”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1991, C 4. ULUDAĞ, Süleyman; “Dua”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1994, C 9. ULUDAĞ, Süleyman; “Dünya”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1994, C 10. ÜNAL, Halit; “Dünya Hayatı”, Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2000, C 2.

ÜNVER, İsmail; “Leylâ Hanım”, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara 2003, C 27. YARDIM, Mehmet Nuri; Yunus Emre Divanı, Kahraman Yay., İstanbul 1997. YAZIM KILAVUZU, TDK Yay., Ankara 2005.

YÜKSEL, Hasan Avni; Âşık Seyrânî, KTB Yay., Ankara 1987.

b) Süreli Yayınlar:

KAPLAN, Mahmut; “Manzum Nasihatnamelerde Yer Alan Konular”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya 2001, sayı: 9.

SUCU, Nurgül; “Zâhid-Sûfî Tipinin Kimliği, Divan Edebiyatındaki Yeri ve Sosyal Hayattaki Örnekleri”, İstem, Konya 2007, sayı: 10.

SUCU, Nurgül; “Eski Türk Edebiyatında Tercüme Geleneği”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya 2006, sayı: 19.

YAKIT, İsmail; “Mevlâna’da Aşk Estetiği”, Mevlâna Araştırmaları Dergisi, Konya

Belgede Türk edebiyatında nasihat (sayfa 118-136)