DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI EĞİTİM MERKEZLERİ’NDE ÖĞRENİM GÖREN KURSİYERLERİN AVRUPA BİRLİĞİ’NE YAKLAŞIMLARI
5. Türkiye, ekonomik yük olacağı için ve AB kriterlerine uymayacağı için
2.6. Muhtemel Üyelik Durumunda Türkiye’de Gerçekleşmesi Beklenen Gelişmeler
Üyelik durumunda beklenen gelişmeler n % Türkiye'nin uluslararası alanda güçlenmesi ve bölgesinde ağırlığının ve itibarının artması 132 29,7 Ulusal bağımsızlığa zarar verecek, doğal kaynakları sömürge haline getirecek, ekonomik bağımlılığı ve işsizliği arttıracak 28 6,3 Türkiye’nin insan haklarına daha saygılı bir hukuk devleti olmasını ve Türkiye’de düşünce, ifade ve inanç özgürlüğünün daha rahat kullanılmasını sağlayacak 162 36,5 Ekonomik refahı arttıracak, işsizliği azaltacak 17 3,8 Dinler, kültürler ve medeniyetler arası ilişkileri arttıracak 31 7,0 Millî, dini ve kültürel değerlerde çözülmeler meydana getirecek 49 11,0 Diğer 2 0,5 Cevapsız 23 5,2 Toplam 444 100,0 Tablo 30. Muhtemel üyelik durumunda Türkiye’de gerçekleşmesi beklenen gelişmeler
Tablo incelendiğinde kursiyerlerin olası AB üyeliği durumunda olumlu gelişmelerin yaşanacağına dair beklentilerinin yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna göre kuriyerlerin üçte birinden fazlası, olası AB üyeliği durumunda Türkiye’nin insan haklarına daha saygılı bir hukuk devleti olacağını ve Türkiye’de düşünce, ifade ve inanç
özgürlüğünün daha rahat kullanılabileceğini düşünmektedir. Yine üçte bire yakın bir kesim, Türkiye’nin uluslararası alanda güçleneceğini, bölgesinde ağırlık ve itibarının artacağını düşünmektedir.
Elekdağ ve Tanla’nın yaptığı araştırmada Türk halkı, Türkiye’nin AB üyeliğiyle birlikte uluslararası alanda güçleneceğini % 14,2 oranında düşünmektedir.691 Türkiye ortalamasının aksine, kursiyerlerin inanç ve ifade özgürlüğüne, uluslararası ağırlıktan daha fazla vurgu yapmış olması, aldıkları eğitime ve din görevlisi olmaları hasebiyle Türkiye ortalamasının üstünde dini duyarlılıklarının olmasına bağlanabilir. Çalışmamızda % 29,7 oranında çıkan Türkiye’nin uluslararası alanda güçleneceği beklentisinin, Sapar’ın araştırmasında % 33,4 çıkması692 bu düşüncemizi doğrular niteliktedir. Zira kursiyerlerin birinci dereceden yaptığı en önemli vurgu, inanç ve ifade özgürlüğüdür.
Üyelik durumunda millî ve dini kimliğin kaybolacağı endişesi, 2006 yılında yapılan kamuoyu araştırmasında % 50 gibi yüksek bir oranda çıkmıştır.693 Çalışmamızda ulaştığımız sonuçlara göreyse; kursiyerlerin % 11’lik bir kesimi, AB üyeliği durumunda milli ve dini değerlerde çözülmeler olacağını düşünmektedir. O halde kursiyerlerin milli/dini kimliğin yok olacağı endişesini çok fazla taşımadığı iddia edilebilir. Bunun ana nedeni, eğitim süreçlerinin kursiyerlere kazandırdığı güçlü dini kimlik ve bu kimliğin yok olmayacağına dair güven olmalıdır.
Elekdağ ve Tanla’nın araştırmasında ekonomik gelişme, toplamda % 69,7’yle en çok beklenen gelişme olarak tespit edilmiştir.694 Milliyet ve İNPUT Araştırma’nın sonuçlarına göre de AB üyeliği, Türk gençliği arasında eğitim olanağı, iş, yaşam standardının yükselmesi gibi beklentiler yaratmaktadır.695 Kursiyerlerin sadece % 3,8’inin olası AB üyeliği durumunda, birinci öncelikli olarak ekonomik refahın artacağını ve işsizliğin azalacağını düşünmesi, kamuoyunun aksine AB’nin, kursiyerler tarafından öncelikli olarak ekonomik boyutlu bir birlik şeklinde algılanmadığını göstermektedir.
SESAR’ın (Siyasi, Ekonomik, Sosyal Araştırma ve Strateji Merkezi) Türkiye genelinde 1908 denek üzerinde yaptığı araştırmaya göre; “AB bizi almak değil, üyelik
sürecinde bölüp, parçalayıp, küçültmek ve zayıflatmak istiyor. Bu sebeple çok dikkatli
691 http://www.milliyet.com.tr/2000/09/21/haber/hab04.html, 12.12.2007. 692 Vahit Sapar, a.g.e., s. 73, 80, 98. 693 http://www.deltur.cec.eu.int/_webpub/documents/EurobarometreBahar‐tr.doc, 12.12.2007. 694 http://www.milliyet.com.tr/2000/09/21/haber/hab04.html, 12.12.2007. 695 http://www.inputresearch.com/pdf/2002/GencTurkiyeArastirmasi‐MilliyetINPUT2000.pdf, 12.12.2007.
olmalıyız” diyen vatandaşların oranı % 39.87’yle en yüksek orandadır.696 Bu oranla karşılaştırıldığında böyle bir ihtimali birinci dereceden önemli bulan kursiyerlerin oranı % 6,3’le epey düşük çıkmıştır.
TESEV araştırmasında ortaya çıkan sonuçlara göre de din görevlileri, olası AB üyeliği durumunda ekonomik gelişmelerin yanı sıra hak ve özgürlükler konusunda pek çok gelişmenin olacağını düşünmekte, azımsanmayacak bir kesim, AB’yi dini özgürlüklerin bir garantisi olarak görmektedir. Bununla beraber olası AB üyeliğinin ahlaki değerlerde yozlaşma yaratacağı endişesi de, din görevlileri arasında vardır.697
TESEV araştırmasında din görevlileri arasında az bir kesimin AB karşıtı olduğunu ifade etmesi698 çalışmamızda ulaştığımız bulgularla örtüşmektedir.
Elekdağ ve Tanla’nın yaptığı araştırmaya göre de Türk halkının olası AB üyeliğini Kopenhag Kriterleri’ni yerine getirme konusunda bir imkân olarak algıladığı; bu minvalde demokrasi, insan hakları ve çeşitli özgürlüklerin sağlanmasına büyük oranda destek verdiği ortaya çıkmaktadır.699 Sapar’ın araştırmasında ulaştığı bulgularda da olası AB üyeliğinin insan hakları konusunda gelişmeler yaratacağı inancı % 33 oranında vardır. Çalışmamızda % 11 oranında çıkan milli ve dini değerlerde yozlaşma olacağı beklentisi, Sapar’ın araştırmasında % 5 seviyesindedir. Kocabaş’ın ulaştığı bulgulara göre; üniversite öğrencilerinin % 65’i, olası üyelik durumunda Türkiye’nin insan hakları konusunda gelişeceğini düşünmektedir. Öğrencilerin % 63’ü ekonominin olumsuz yönde etkilenmeyeceğini, ekonomik seviyenin AB standartlarına ulaşacağını söylemiştir.700
Ulaştığımız sonuçlar, ekonomik yönle ilgili bulgular bir tarafa bırakılırsa, yapılan kamuoyu araştırmalarını hemen hemen teyit etmektedir. Bu bağlamda AB’nin insan hakları, inanç ve ifade özgürlüğü gibi konularda açılım sağlayacağı düşüncesi, önemli oranda yüksek çıkmış ve son yıllarda muhafazakâr kesimin AB taraftarlığının, ifade ve inanç özgürlüğü eksenli olduğu tezini güçlendirmiştir. Kocabaş’ın 2003’te üniversite öğrencilerinin AB’ye bakışlarını incelediği çalışmada; AB’ye en az destek, siyasi görüşlerini İslamî sağ olarak ifade eden üniversite öğrencilerinden gelmiştir. Geçen birkaç yıl zarfında özellikle muhafazakâr partilere yönelik bazı demokrasi dışı baskılar, inanç ve ifade özgürlüğü önündeki engeller, kendini muhafazakâr olarak tanımlayan kişilerin AB’yi daha fazla desteklemelerine neden olmuştur, denilebilir. Tam aksine 696 http://www.forsnet.com.tr/sesar.html, 12.12.2007. 697 Ruşen Çakır‐İrfan Bozan, a.g.e., s. 39, 137, 149. 698 Ruşen Çakır‐İrfan Bozan, a.g.e., s. 334‐335. 699 http://www.milliyet.com.tr/2000/09/21/haber/hab04.html, 12.12.2007. 700 Şadiye Kocabaş, a.g.e., s. 69.
yaptıkları demokrasi dışı davranışları, AB yetkili kurumlarınca onanmayan çevrelerde ise AB karşıtlığı had safhaya çıkmıştır. Bu düşünceden hareketle eğitim merkezi kursiyerlerinin AB’ye destek oranları da geçen birkaç yıl içinde artmış olabilir. Ne yazık ki bu düşünceyi doğrulayacak araştırmalar henüz yapılmamıştır. Fakat ana gerekçelerinin inanç ve ifade özgürlüğü olduğu, AB’nin ekonomik boyutlarıyla çok fazla ilgilenmedikleri düşünülürse, kursiyerleri AB taraftarı yapan durumun yukarıdaki ifadelerimiz olduğu kuvvetle muhtemeldir. Bununla beraber bu desteğin artmasında üniversiteyi bitirdikten sonra farklı ve daha gerçek bir dünyayla karşılaşmaları, dolayısıyla uç söylemlerden kaçınıp daha gerçekçi veya faydacı bir tavır belirlemeleri de etkili olabilir.
Ayrıca olası AB üyeliği durumunda yaşanacak gelişmelerle ilgili olarak yapılan yorumlar, şu şekilde sınıflandırılabilir.
1. Türk ekonomisi, küresel rekabete dayanamayan bir yapıya bürünecek.