• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİĞİ, TÜRKİYE ve DİN 

4. Dönem: SSCB’nin dağılması neticesinde, 1990’larda girilen yeni süreçte 

2.1. Ankara Anlaşması ve Katma Protokol 

Türkiye‐AB  ilişkilerinin  ilk,  en  önemli  ve  en  belirleyici  anlaşması  Ankara  Anlaşması  ve  onu  takip  eden  Katma  Protokol’dür.  Türkiye’nin  tam  üyelik  başvurusuna  verilen  cevapta,  Türkiye'nin  kalkınma  düzeyinin  tam  üyeliğin  gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı ve tam üyelik koşulları gerçekleşinceye  kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması gerektiği ifade edilmiştir. Söz  konusu anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır.80 

Türkiye‐Avrupa  Birliği  ülkeleri  arasında  Gümrük  Birliği’nin  temellerini  atan  Ankara  Anlaşması’nın  önsözünde;  Türk  halkının  yaşam  standardının  yükseltilmesi  amacıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) sağlayacağı desteğin ileri bir tarihte  Türkiye'nin Topluluğa katılmasına yardımcı olacağı belirtilmektedir. 28. maddede ise, 

"Anlaşmanın  işleyişi,  topluluğu  kuran  antlaşmadan  doğan  yükümlülüklerin  tümünün  Türkiye tarafından üstlenebileceğini gösterdiğinde, akit taraflar, Türkiye'nin topluluğa  katılması  olanağını  incelerler"  denilmektedir.81  Birçok  kişi  bu  maddeyi  Türkiye’nin  Avrupa Birliği’ne gireceğinin delili olarak kabul etmektedir.82 Buna rağmen bu madde  yoruma açık olduğu için, Türkiye’nin tüm koşulları yerine getirse dahi yine üyeliğinin  garantilenmediği, şeklinde de yorumlanabilir. 

Ankara  Anlaşması,  AB  ile  Türkiye  arasında  bir  Gümrük  Birliği  kurulmasını  öngörmektedir.  Türkiye‐AB  ilişkileri  hazırlık  dönemi,  geçiş  dönemi  ve  nihai  dönem  olarak  üç  dönem  olarak  tasarlanmıştır.  Hazırlık  dönemi  Ankara  Anlaşması’nın  yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Bu süre 5 yıl olarak ön görülmüş ama gerektiğinde  10  yıla  kadar  uzatılabileceği  anlaşmaya  eklenmiştir.    Hazırlık  dönemi  boyunca  AB,  Türkiye’de çeşitli tarımsal ürünleri sübvanse etmiş, bazı ürünlerde kotaları kaldırmış  ve gümrüklerde birçok esneklik tanımıştır.83          80 S. Rıdvan Karluk, a.g.e., s. 674–676; Mehmet Ali Birand, a.g.e.,  s. 98–99.  81 Suat İlhan, a.g.e.,, s. 187; Ali Bulaç, a.g.e., s. 247.  82 http://www.abgs.gov.tr/indextr.html, 04.03.2007.  83 Veysel Bozkurt, Avrupa Birliği ve Türkiye, Vipaş Yay., Bursa 2001, s. 262.  

1964 yılında devreye giren Anlaşma’ya göre; hazırlık dönemi bitmeden ülkeler  karşılıklı  denetimlerde  bulunacak  ve  geçiş  dönemi  için  hazır  olup  olmadıklarını  kontrol edecektir. Bir anlamda Türkiye’nin geçiş dönemine rahat bir şekilde entegre  olması için ihdas edilen hazırlık dönemi, Türkiye tarafından önemsenmemiş, hatta 5  yıllık  kalkınma  planı  içine  bile  dâhil  edilmemiştir.  Bu  konu  ile  ilgili  kurumların  bünyesinde  oluşturulan  birimler  ise  işlerlik  kazanamamıştır.  Bu  dönem  Türkiye’nin  siyasal  ve  sosyal  dönüşümü  açısından  da  önemli  bir  dönemdir.  CHP‐AP  koalisyonu  bozulmuş,  meclise  Türkiye  İşçi  Partisi  gibi  bazı  partiler  girmiştir.  CHP’nin  ortanın  solu iddiaları ve Bülent Ecevit’in genel sekreter olarak tayini, Demokrat Parti’nin AP  etrafında  kenetlenmesi,  Demirel’in  sanayi  hamlesi  olarak  nitelediği,  fakat  taklit  ürünlerle  fazla  gelişmenin  sağlanamadığı  arızi  gelişmeler,  Türkiye  vatandaşlarının  Avrupa  göçü84  bu  dönemin  önemli  gelişmelerindendir.  Türkiye’nin  aksine  bu  dönemde  Avrupa  büyük  bir  atılım  gerçekleştirmiş,  çeşitli  Akdeniz  ülkeleriyle  anlaşmalar yapmış ve hammadde sorunu önemli oranda boy göstermiştir. Tam da bu  şartlar  altında,  Türkiye  ekonomik  anlamda  durağan  bir  dönem  yaşarken,  AB’nin  sanayi  hamlesi  ve  yaptığı  anlaşmalar,  hazırlık  döneminin  de  AB’nin  ekonomik  sübvansiyonu neticesinde Türkiye için iyi geçmiş olması, Türkiye’yi Katma Protokol’ü  imzalamaya sevk etmiştir.85  

Geçiş  dönemi,  hazırlık  dönemine  göre  karşılıklı  ve  dengeli  yükümlülükler  öngörmüştür.  Gümrük  Birliği’ne  hazırlık  amacıyla,  Türkiye  ekonomisinin  Avrupa  ekonomisine  yakınlaştırılması  öngörülmüştür.  Geçiş  döneminin  sonunda  Gümrük  Birliği’nin tamamlanması planlanmıştır. Gümrük Birliği’ne geçiş ise bazı mallarda 12,  bazılarında  ise  22  yılda  gerçekleştirilecektir.  Anlaşmada  öngörülen  hazırlık  döneminin  sona  ermesiyle  birlikte,  13  Kasım  1970  tarihinde  imzalanan  ve  1973  yılında  yürürlüğe  giren  Katma  Protokol’de  geçiş  döneminin  hükümleri  ve  tarafların  üstleneceği  yükümlülükler  belirlenmiştir.  Ancak  Türkiye’nin  1970’li  yıllarda  içine  düştüğü  ekonomik  kriz  ve  siyasi  sorunlar,  Türkiye’nin  yükümlülüklerini  yerine  getirmesini engellemiştir. AB ise çeşitli ürünlerdeki gümrük oranlarını düşürmüştür.  Fakat bu dönemde başka ülkelerle yapılan anlaşmalar ve bu anlaşmalar neticesinde  Türkiye’ye  tanınmış  olan  imtiyazların  bir  kısmının  bu  ülkelere  de  tanınması,        

84 Enis Coşkun, Türkiye­Avrupa Birliği Bütünleşmesinin Yüzyıllık Seyir Defteri, Cem Yay., İstanbul 2002,  s. 88–89.  

anlaşmayı  belli  oranlarda  önemsiz  kılmıştır.  Hatta  bazı  yönleriyle  ilgili  anlaşma  Türkiye’nin aleyhine sonuçlar da doğurmuştur. Nitekim Türkiye için öngörülmüş olan  serbest  dolaşım  hakkının  Katma  Protokol’ün  36.  maddesine  göre,  1986  yılında  başlaması  gerekirken,  AB  bundan  kaçınmıştır.  86Son  dönem  geçiş  döneminin  bitmesiyle  başlayacak  ve  Gümrük  Birliği’nin  yürürlüğe  girdiği  dönem  olarak,  tam  üyelik  yolunda  en  son  dönem  olacaktır.  Fakat  1980  İhtilalı,  Türkiye’nin  tam  üyelik  hazırlıklarını  askıya  almasına  neden  olmuştur.  Türkiye’nin  AB  ile  ilişkileri  oldukça  kötüleşmiş, AB’den oldukça sert eleştiriler gelmiştir. 1983 yılında tekrar demokrasiye  geçilmesi ile nispeten durağan bir döneme geri dönülmüştür.87 

Ankara  Anlaşması,  Roma  Anlaşması’nın  238.  maddesine  binaen  yapılmış  bir  çerçeve anlaşmadır. Ayrıntılar ise daha sonra Katma Protokol’le belirlenmiştir. Katma  Protokol’de alınan kararlar, bu anlaşmanın ayrılmaz parçaları olarak kabul edilmiştir.  Katma  Protokol  64  maddeden  oluşmakta  ve  Ankara  Anlaşması’nda  eksik  bırakılan  yönler bu protokolde tamamlanmaktadır.88  

Anlaşmanın ekonomik yönü, belirttiğimiz gibi Türk ekonomisinin kalkınmasını  sağlamak  üzere  bazı  yardımları  öngörmektedir.  Barış  ve  özgürlüğü  koruma  ve  sürdürme kararlılığı ise, anlaşmanın siyasi yönünü oluşturmaktadır.89   

Ankara  Anlaşması  esasında  bir  ortaklık  anlaşması  olup,  nihai  olarak  (ilgili  madde  yoruma  açık  olsa  dahi)  Türkiye’nin  AB’ye  üyeliğini  öngörmektedir.  Türkiye  uzmanlarından olan Dr. Heinz Kramer, Anlaşma’nın, nihai aşamada Türkiye’nin AB’ye  üyeliğini öngördüğünü, bunun da Anlaşma’nın 28. maddesinde açıkça ifade edildiğini  söylemektedir.90  Yine  Thomas  Oppermann,  Avrupa  Hukuku  kitabında,  anlaşmanın  üyeliğe  giden  bir  süreç  içerdiğini  ve  hedefinin  tam  üyeliği  öngördüğünü  belirtmektedir.91 

Anlaşma,  gereği  gibi  yerine  getirilmeyen  vaatler  arasında  esas  önemini  yitirip  gitmiştir.  Bunun  sorumluluğu  taraf  ülkeler  arasında  paylaştırılmaktadır.  Türkiye,  1970'li  yıllarda  içinde  bulunduğu  ekonomik  krizler  ve  bazı  siyasi  tercihlerle  Katma  Protokol'den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmış, bir kısmını         86 Veysel Bozkurt, a.g.e.,  s. 264.  87 Veysel Bozkurt, a.y.  88 Nurettin Bilici, Avrupa Birliği Mali Yardımları ve Türkiye, Akçağ Yay., Ankara 1997, s. 127.   89 S. Rıdvan Karluk, a.g.e., s. 675–676.  90 Heinz Kramer, Avrupa ve Amerika Karşısında Değişen Türkiye, Timaş Yay., İstanbul 2001, s. 239.   91  Thomas  Oppermann,  Europarecht,  Verlang  C..H.Beck,  2.  Auflage,  1999,  s.  819;  Naklen:  S.  Rıdvan  Karluk, a.g.e., s. 676. 

ise  içinde  bulunulan  siyasi  ve  ekonomik  durum  nedeniyle  yerine  getirememiştir.  Türkiye  kendi  yükümlülüklerini  yerine  getir(e)memeye  ve  AB’yle  ilişkilere  soğuk  bakmaya başlayınca, AB de kendi yükümlülüklerini aksatmaya ve ortaklık ilişkisinin  geliştirilmesi  istikametinde  çaba  harcamaktan  kaçınmaya  başlamıştır.  Başlangıçta  sadece ekonomik olan sorunlar, 12 Eylül döneminde ve Yunanistan'ın 1980'de AB’ye  tam  üye  olmasıyla,  siyasi  boyutlar  da  kazanmaya  başlamıştır.  AB‐Türkiye  ilişkileri  dondurulmuş ve mali işbirliğine son verilmiştir. Katma Protokol’ün ise sadece ticari  hükümleri işlemeye devam etmiş, diğer bütün hükümleri atıl kalmıştır.92