• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİĞİ, TÜRKİYE ve DİN 

5.  Dönem/Fundamentalizm/İslamofobi/Avrupa İslam’ının Olgunlaşma Dönemi: Genel olarak milenyum sonrası dönemde Avrupa’daki Müslümanların durumu 

4.6. Avrupa İslam’ı/Euro İslam 

Avrupa’da Müslüman varlığı çoğu zaman yekpare bir yapı olarak algılanmaktadır.  AB ülkelerinde İslam’ın ve Müslümanların konumlarında, problemlerinde, karşılaştıkları  sorunlarda ve kendilerini tanımlamalarında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin  özgürlük  kavramı  Fransa’da  eşitlik,  İngiltere’de  dokunulmazlık,  Almanya’da  ise        

541 Celalettin Vatandaş, a.g.m., s. 223. 

542 Sedat Laçiner, a.g.e., s. 27‐31; Özcan Taşçı, a.g.m., s. 581‐582.  543 Sedat Laçiner, a.y. 

sorumluluk  doğrultusunda  anlaşılmaktadır.544  Bu  bağlamda  her  Avrupa  ülkesi  Türkiye’nin  AB  üyeliğine  ve  İslam’a  kendi  göçmen  Müslümanlarına  dair  izlenimleri  ve  kendi kavram dünyaları çerçevesinde bakmaktadır. Oysa Müslüman göçmenler arasında  etnik,  ulusal  ve  kültürel  farklılıklar  mevcuttur.  Bu  ülkelerin  her  birinde  değişik  ülkelerden Müslümanlar yerleşmiştir. İngiltere, Hint‐Pakistan kökenli bir İslam’ı, Fransa  mağrip  ülkelerinden  gelen  Arap  İslam’ını,  Almanya  ise  Türk  göçmenlerin  İslam  anlayışını  görebilmekte,545  çoğu  zaman  kendi  göçmen  Müslümanları  üzerinden  İslam  hakkında yargılara varabilmekte ve politikalar belirleyebilmektedir.  

İslam’da  her  kültürün,  yaşadığı  dini,  belli  oranlarda  yerelleştirme  teamülü  geliştirmesi tarihte de karşımıza çıkan bir vakıa olarak normal karşılanmakta, hatta fıkıh  usulünde  “örf”  kavramı  altında  formülleştirilmektedir.  Zira  din,  toplumun  bir  ürünü  olmasa  dahi,  din‐toplum  ilişkisi  göz  önünde  bulundurulduğunda  her  zaman  bağımsız  değişken  de  olmamaktadır.  Din,  toplum  tarafından  yaşanan  bir  olgu  olduğuna  göre  toplumdan  da  etkilenebilmektedir.546  Bu  bağlamda  nasıl  bir  Afro‐İslam’dan,  Hint‐ İslam’ından  bahsedebiliyorsak;  sosyolojik  olarak  Avrupa  İslam’ından  da  bahsetmek  mümkündür. 547  

Avrupa  tarihi,  dini  algılayış  bağlamında  değerlendirildiğinde  çeşitli  köklü  değişimlere sahne olmuştur. Birkaç yüzyıl süren gelişmeler, dinin toplumsal etkisini ve  yaptırım  gücünü  ortadan  kaldırmış,  dindarlık  anlam  yitimine  uğramış,  bir  anlamda  Avrupalı, tanrısını öldürmüş, dini bireysel bir mesele, inanç ve kimlik boyutuyla yaşanır  kılmıştır.  Avrupa  İslam’ının  da  böyle  bir  formülasyon  içinde  değişimi  ön  görülmekte,  belki de bu süreç planlanmaktadır.548 

II.  Dünya  Savaşı’ndan  sonra  çoğunluğu  erkek  50  milyon  Avrupalı  ölmeseydi  ve  yaşanan işçi açığını kapatmak için büyük çoğunluğu Müslüman yabancı işçiler Avrupa’ya  göç  etmeseydi,  bugün  Avrupa  İslam’ı  diye  bir  olgudan  bahsetmemiz  de  mümkün  olmayacaktı.  Avrupa’da  İslam  imajını  negatiften  pozitife  çevirmek  için  ortaya  atılan  Avrupa  İslam’ı  projesi,  Avrupa’da  yaşayan  Müslümanların  büyük  bir  kısmının  Türk  olması nedeniyle Türkiye’nin AB’ye giriş süreciyle de birebir ilintilidir. Avrupa İslam’ı ile  Avrupalının zihninde oluşmuş negatif İslam imajının silinmesi umut edilmektedir.549 Bu         544 Ertuğrul Şahin, a.g.m., s. 53‐54.  545 Ahmet Ünalan, a.g.m., s. 38‐39.  546 Ejder Okumuş, a.g.e., 14, 52.  547 Özcan Taşçı, a.g.m., s. 577.  548 Celalettin Vatandaş, a.g.m., s. 232‐233.  549 Özcan Taşçı, a.y. 

bağlamda  çok  çeşitli  kültürel  yapılar  içinde  gelişen,  değişik  biçimlere  evrilen  halk  İslam’ının,  Avrupa  toplumlarında  yaşayan  İslam’la  nasıl  bir  etkileşime  gireceği  sorulmalıdır?  Nitekim  11  Eylül  sonrası  yaşanan  gelişmeler,  Avrupa’nın  İslam’ı  Avrupa  dışı  görmesine  neden  olduğu  gibi,  “Avrupa  İslam’ı”  tezini  de  güçlendirmiştir.  Bu  temellendirmenin doğal bir sonucu olarak Avrupa İslam’ı tezi, sosyolojik bir gerçekliğin  yanı sıra Müslümanlıktan daha fazla şey ifade edebilmekte,550 çoğu zaman sosyolojik bir  tespitten  çok  siyasal  bir  proje  olarak  da  ön  plana  çıkmaktadır.  Hangi  saikten  kaynaklanırsa  kaynaklansın,  İslam’ı  Avrupa’nın  ayrılmaz  bir  parçası  olarak  gören  kesimin demokratik ve seküler bir yapıyı temel aldığı unutulmamalıdır.551 

İslamofobi’nin  günümüzdeki  en  tehlikeli  muhtemel  sonuçlarından  birisi,  Müslümanları  bizzat  ilkelerinden  sapmaya  ve  kendi  prensiplerini  terk  etmeye  zorlamasıdır.552 Bessam Tibi’nin formüle ettiği Avrupa İslam’ının olumlu ve daha iyi bir  gelecek  vadeden;  olumsuz  ve  potansiyel  çatışmalardan  uzak  bir  süreci  ifade  ettiği  yorumları  yapılsa  da,  özünde  zorunlu  bir  değişim  isteğini  de  barındırmaktadır.  Bir  anlamda İslam gerçeklerini sanayi toplumunun normlarına uyduran, içinde bulunduğu  toplumla  çatışmayan,  çoğulcu  bir  demokrasiyi  benimseyen  bir  formülasyondur,  bu.553  Ne yazık ki bu sürecin en önemli silahı ise medya ve onun aracılığıyla dünya halklarının  üstüne  boca  edilen,  İslam’ı  ve  Müslümanları  doğrudan  hedef  almasa  dahi  İslam’ı  ve  çeşitli  İslami  sembolleri  terörizmle  bağdaştıran  ve  sorunun  kaynağını  İslam’ın  vazettiğini ifade eden suçlayıcı dildir.554  

İslam genel olarak Avrupa’da, Avrupa yaşam tarzına bir tehdit ve düşman olarak  algılanmaktadır.555 Aslında Avrupa’nın korktuğu şey İslam’ın kendisi değil, onun Avrupa  kültürüne  uzak  bir  yapı  içerisinde  gelişen  tezahürleridir.  Dolayısıyla  kaygı,  teolojik  olmaktan çok sosyolojiktir. Bundan dolayı Avrupa, Müslümanlardan bir Avrupa İslam’ı  modeli  geliştirmelerini  beklemektedir.  Çünkü  Avrupalılar,  bu  türden  bir  dönüşümün  kendileri için daha güvenli olacağını düşünmektedirler.   Avrupa İslam’ı kavramı, toplumsal ihtiyaçlar ve onun belirlediği doğal bir sürecin  uzantısı olduğu sürece tehlikeli bir duruma işaret etmekten çok, toplumsal bir çözüme         550 Kadir Canatan, “Avrupa’da Müslüman Varlığını Temellendirme Girişimi Olarak Avrupalı İki Müslüman  Aydının İslam Projesi: Kıyaslamalı Bir Analiz”, Avrupa Günlüğü Dergisi, S. 8, İstanbul 2006, s. 243.  551 Ertuğrul Şahin, a.g.m., s. 52.  552 Fatih Okumuş, a.g.m., s. 142; İslamofobi konusunda daha geniş bilgi ve çeşitli örnekler için lütfen bkz.  Batı Dünyasında İslamofobi ve Anti‐İslamizm, EskiYeni Yay., Ankara 2007.  553 Özcan Taşçı, a.g.m., s. 578.  554 Celalettin Vatandaş, a.g.m., s. 234‐235; Mustafa Akyol, Radikal Gazetesi, 16.07.2005.  555 Ayhan Kaya‐Ferhat Kentel, a.g.e., s. 131. 

imkan tanır. Fakat ne yazık ki yaşanan gelişmeler bu konuda çok fazla iyimser olmayı da  mümkün kılmamaktadır. Avrupa ülkelerinde entegrasyon/uyum adı altında sürdürülen  faaliyetlerin  asimilasyon  mahiyeti  taşıdığı  sıkça  dile  getirilmektedir.  Avrupa’daki  Türkler  söz  konusu  olduğunda:  “içinde  bulunulan  kültürün  değerlerine  uyum  sağlamak 

suretiyle  ben  kalabilmek”  olarak  özetlenebilecek  arzu,  Avrupa  ülkelerinde  üç  karşılık 

bulmakta ve sürdürülen çalışmalarda üç nitelik ön plana çıkmaktadır: 

 1.  Asimilasyoncu  Yaklaşım:  Bu  başlık  altında  baskıcı  asimilasyon  ve  gönüllü  asimilasyondan  bahsedilebilir.  İkisinde  de  sonuçlar  aynı  olsa  dahi  araçlar  ve  yöntem  farklıdır.