• Sonuç bulunamadı

Muhammed Ali Han (Madali Han) Dönemi 1822-1842

2.7. Fergana İddiasındaki Buhara Hanlığı

3.1.3. Hokand Hanlığı’nın Parlak Dönemi 1800-1842

3.1.3.3. Muhammed Ali Han (Madali Han) Dönemi 1822-1842

Ömer Han’ın 1822 yılında hastalık dolayısıyla vefatından sonra yerine 12 yaşındaki oğlu Muhammed Ali Han (Madali)41 geçmiştir (Bababekov, 2003, s. 76; Konukçu, 1998, s. 2015). Muhammed Ali Han’ın tahta geçtiği zamanki yaşını 12 diyenler olduğu gibi 16 diyenler de vardır. Babası Ömer Han, tahta geçtiği zaman ilk olarak taht varislerini öldürdüğü için küçük yaşta da olsa bu hanın başa geçmesi zarureti ortaya çıkmıştır. Küçük yaşta başa geçmesine rağmen Muhammed Ali Han devletin sınırlarını genişletmeye devam etmiş, Çin ile diplomatik ilişki kurmuş, Doğu Türkistan’a bizzat yardıma gitmiştir.

Doğu Türkistanlı Apak Hoca’nın soyundan gelen ve Sarımsak Hoca’nın oğlu olan Cihangir Hoca, Muhammed Ali Han’ın Doğu Türkistan ve Çin siyasetinde aktif bir rol oynamasından dolayı oldukça önemlidir. Bu zat, Hokand’ın ilmiye sınıfına mensup olanlara ve beylere tesir etmeyi başarmış Hokand ordusunun Doğu Türkistan’a (Kaşgar’a) gönderilmesi emrini çıkartmıştır. Cihangir Hoca, Andican’ın

41 V.P. Nalivkin, Muhammed Ali Han'ı "yalakaların, şarapların, kadınların ve onun mahkemesinde

dolaşan kötü örneklerin öfkeleri sayesinde şımarık, kaprisli, kötü ve ahlaki ve fiziksel olarak dahrip edilmiş inatçı bir çocuk” olarak tanımlıyor” (Nalivkin, 1886, s. 122). Nalivkin’in bu şekilde bir tabiri

kullanması, yukarda da bahsettiğimiz gibi abartılı bir yaklaşım olabilir. Çünkü Muhammed Ali Han’ın gerçekleştirdiği icraatlara baktığımız zaman, böyle bir tanıma uyan çocukluğunun olduğunu düşünemeyiz.

komutanı olan İsa Dathâ’nın komutanlığı altında bir ordu ile birlikte 1825’te Kaşgar’a gitmiş, burada Çinlilere karşı derhal bir isyan çıkartmıştır. Âlimlerin de rica etmesi üzerine, 1826’da Muhammed Ali Han da ordusu ile birlikte Kaşgar’a girmiştir. Bu ordunun Kaşgar’a girmesi, Cihangir Hoca’yı çok da fazla memnun etmemiştir. Çünkü ona göre, Hokand burada bizzat hâkimiyetini ilan edebilirdi. Kafası karışmış olan Cihangir Hoca, Hokand ordusu Çinlilere karşı savaşırken seyirci kaldı. O, kendi muharipleri ile Çinlileri alt edebileceğini düşünmekteydi. Hokand ordusu kaleyi fethettikten sonra aynı yıl Kaşgar’dan çekildi ve Cihangir Hoca Çinliler ile baş başa kaldı. 1827 baharında Çinliler 20.000 asker ile Kaşgar’a saldırdılar ve kaleyi alarak Cihangir’in 9 ay süren saltanatını sona erdirdiler.

Çin’in tekrardan Kaşgar’ı ele geçirmiş olmasını kabullenemeyen Muhammed Ali Han, 1830’da Hak Kuli (Kulu) ve Cihangir Hoca’nın kardeşi Mat Yusuf Hoca komutanlığındaki 40.000 kişilik bir ordunun Kaşgar’a yürümesini emretti. Hokand ordusu 1830 yılının sonuna doğru Kaşgar, Yarkent, Hoten ve Aksu’yu ele geçirdi. Bu başarılara rağmen Buhara’nın Hokand’a saldırmasından dolayı anlaşma teklifi gelen Çinliler ile kazançlı bir anlaşma yaparak ordu geri çekildi. 1831’de, Muhammed Ali Han’ın elçisi Alimşah ile Çinliler arasında yapılan anlaşma aşağıdaki şartları taşımaktaydı:

1. Doğu Türkistan’ın altı şehrinde (Aksu, Üç-Tufan, Kaşgar, Yangi-Hisar, Yarkend ve Hotan) gümrük vergileri Hokand’ın tahsildarları tarafından toplanacak.

2. Hokand her şehir için ayrı bir gümrük memuru (Aksakal) tayin edecek. Bu kişiler aynı zamanda ülkesinin bir temsilcisi olacaktı. Yani günümüzdeki büyükelçiler gibi hizmet vereceklerdi.

3. Altı şehrin tamamındaki yabancılar, Hokand memurlarının gözetimi altında bulunacak.

Çinlilerin kabul ettiği bu şartlara karşılık olarak Hokand Hanlığı da ülkesinde bulunan Hocaların Kaşgar’a sızmasına müsaade etmeyecekti. Hokand hiç vakit kaybetmeden 1832’de, vergi toplamak için gümrük başmüfettişi olarak Âlim Paşa’yı Kaşgar’a göndermiştir. Hokand’ın elde ettiği bu başarı, Hocaların 1847’de Kaşgar’da tekrar isyan etmesi yüzünden bozulacaktır (Hayit, 1975, s. 36; Koç, 2015, s. 43).

16 yıl boyunca yürürlükte kalan ve bir noktada Çin’i vergiye bağlamak anlamına gelen böyle bir anlaşmanın yapılmış olması, Hokand’ın o zamanki gücünü göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Elli yıl kadar önce Çin’e karşı Afganistan’dan yardım isteyen Hokand Hanlığı, ardı sıra gelen güçlü hükümdarların da etkisiyle bölgedeki en güçlü devletlerden biri olmayı başarmıştır. Devlet merkezine oldukça uzak bir konumda bulunan Kaşgar’a sefer düzenleyen ve din kardeşlerini Çin işkencesinden kurtarmış olan Muhammed Ali Han, “Gazi” unvanı ile onurlandırılmıştır (Starr, 2011, s. 34; Çelik, 2016, s. 541).

Doğu Türkistan’da XIX. yüzyıl boyunca Çin’e karşı sürekli isyan olmuştur. Bu isyanlar da Batı Türkistan hanlıkları tarafından, özellikle de Hokand Hanlığı tarafından desteklenmiştir. Bu isyanlar öylesine etkili ve sürekli olmuştur ki, yüzyıla adını vermeyi başarmıştır. Fakat bu isyanların faturası da yerli halka kesilmiştir (Ödemiş, 2012, s. 33). İsyancılar her fırsatta Hokand Hanlığı’na kaçmışlar, yerli halk Çin askerlerinin zulmünden kurtulamamıştır. İsyancı Hocalar müsait bir ortam buldukları anda tekrardan Kaşgar’a gidip yeni bir isyan başlatmaktan geri kalmamıştır.

Muhammed Ali Han zamanında, Buhara ile Hokand Hanlığı arasındaki ilişkiler son derece bozuk olmuştur (Bababekov, 2003, s. 77). İki devlet arasındaki bu anlaşmazlık çok uzun süre devam etmiştir. Ruslar Taşkent’i almak için saldırdıkları zaman bile bu düşmanlık devam etmekteydi (Doğan & Erdoğan, 2017, s. 274). Hatta Rusların Hokand topraklarını işgal etmek için sessiz kalmasını istediği Buhara hanlığı, bu isteği geri çevirmeyecek kadar soğukkanlı davranabilmiştir. Muhammed Ali Han’ın başarıları ve Doğu Türkistan’a destek vermesi, bir bakıma Buhara’yı kıskandırmıştır. İki hanlık arasındaki münasebet sadece silahların konuşması şeklinde olmuştur. Muhammed Ali Han, Hokand Hanlığı’nda yönetici iken, Buhara’nın başında Emir Nasrullah bulunmaktaydı. Nasrullah o kadar hırslı bir hükümdardı ki, Hokand’ın hâkimiyeti altında olan Öretepe (çoğunlukla Kırgızların yaşadığı bir şehir) şehrine 15 sefer yapmıştır. 1839 yılına gelindiğinde, iki devlet için de oldukça önemli olan Çizak, Hocend ve Öretepe şehirleri Buhara Hanlığı’nın hâkimiyeti altına girmiş durumdaydı (Hayit, 2004, s. 37).

Büyük başarılar elde eden ve Gazi unvanı da alan Muhammed Ali Han, devlet meseleleri konusunda oldukça katı bir tutum sergilemiştir. Babasının yakınında bulunan bütün devlet adamlarını da öldürtmüştür. Aynı zamanda zevke ve eğlenceye düşkünlüğü dolayısıyla çok eleştiriler almaya başlayan Muhammed Ali Han, eğlence mekânlarında gününü gün etmekte, içkili ziyafetler vermekte, babasının kaşıkla topladığı bütçeyi kepçe ile dağıtmaktaydı. Fakat devlet yöneticisi için aşırı olan bu tutum, halk nezdinde onun itibarının düşmesine sebep olmuştur. Yönetimden şikâyetçi olan halk, 1841 yılında sarayın kapısına dayanmıştır. Daha sonra da zaten Hokand’ı işgal etmek için fırsat kollamakta olan Nasrullah’ı Hokand’a davet etmişlerdir (Starr, 2011, s. 34; Koç, Yaz 2012, s. 47).

Neredeyse bütün kaynaklar, Hokand halkının Buhara Emiri’ni davet ettiğini söylemektedir. Fakat Buhara Emir’i, sadece bu davet yüzünden Hokand’a gelemezdi ve bir bahane gerekiyordu. Bahane de iki ülke arasında sürekli el değiştirmekte olan ve bu yüzden düşmanlığı tetikleyen “Aşgar Kalesi” olarak seçildi. Bu bahaneyi ortaya atan ve ne pahasına olursa olsun Muhammed Ali Han’dan kurtulmak isteyen Nasrullah, sahte bir söylenti yaymıştır. Bu söylenti; Nasrullah’ın, Muhammed Ali Han’ın “babasının nikâhlısını” aldığı şeklindedir. Bu söylentilerin de etkisiyle karşı karşıya gelinen savaşta Muhammed Ali Han başarısız olmuştur. Hokand halkının ona destek vermediği de söylenmektedir. Savaş sonunda Oş taraflarına kaçmak zorunda kalan Muhammed Ali Han, bizzat kendi adamları tarafından bağlanarak Nasrullah’a teslim edilmiştir. Nasrullah, Hokand tahtından indirdiği Muhammed Ali Han’ın yerine, tahtın varisi olan kardeşi Mahmud Han’ı geçirmiştir. Fakat 6 ay süre başta kalan bu Han, Buhara aleyhine birtakım icraatlar gerekleştirmiştir. Buhara hanının, Muhammed Ali Han’a karşı olan kini42 hala devam etmekteydi. 1842 yılında tekrardan Hokand seferine çıkan Nasrullah, ele geçirdiği Muhammed Ali Han’ı, Sultan Mahmud Han’ı ve annesi Maylar Ayım’ı (Nadire Hanım) idam ettirmiştir.

42 Emir Nasrullah’ın Muhammed Ali Han’a olan düşmanlığı Buhara tahtına çıktığı zamanlara

dayanmaktaydı. Rivayete göre, Emir Haydar’ın ölümü sonrasında Buhara tahtına oğlu Ömer Han çıkmıştır. Fakat Nasrullah, Ömer Han’ı tahttan indirmiş ve yerine kendisi geçmiştir. Ömer Han da Hokand’a, Muhammed Ali Han’a sığınmıştır. Muhammed Ali Han, bu devrik hükümdarı çok iyi karşılamış ve 5 ay boyunca bakmıştır. Kardeşinin varlığını tehlike olarak gören Nasrullah, bir adamını göndererek onu öldürtmüştür. Emir Nasrullah’ın düşmanlığının kaynağı bu olaylar olsa da daha

Onlara yakın olan isimler de öldürülmüştür (Starr, 2011, s. 34; Hayit, 2004, s. 37; Ziyayev, 2007, s. 26; Rustambek Shamsutdinov, Shodi Karimov, Soıbjon Xoshimov, O'ktamjon Ubaydullayev, 2016, s. 99; Çelik, 2016, s. 542).

Emir Nasrullah’ın Hokand’ı basarak Muhammed Ali Han’ı ve yakınları öldürmeden önce birtakım gelişmelerin yaşandığı söylenmektedir. Anlatılanlara göre tehlikeli bir pozisyonda olduğunu anlayan Muhammed Ali Han, 1842'de Rusya ile ittifak kurmaya çalıştı. Bu amacı gerçekleştirmek için Rusya’ya bir elçilik heyeti gönderdi. St. Petersburg’a gönderilen bu mektup aşağıdaki gibidir:

“Rusya yüksek şurası ile Hokand krallığı arasındaki gerçek dostluğun, elçilik heyetlerinin gidip gelmelerinde yaşanan sorunlarından dolayı bittiği söylenmektedir. Ama gerçek sebep hala belirsizdir. Bu rahatsız edici duruma, sizin hükümetiniz mi yoksa bizim hükümetimiz mi sebep oldu bilmiyoruz. Ancak eski dostluğu yeniden canlandırmak için size, iyi niyetimle soylu bir kişi olan Nakib-Gale-Ashraf (Nakip Gale Eşref)’i elçi olarak gönderiyorum”.

Çar I. Nikola’nın, Hokand’ın toprak sahibi Seyid Muhammed Ali Han Bahadır’a mektubu şu şekildedir;

“İfade etmek isterim ki güçlü Rus devleti ile dostane ilişkiler sürdürmek isteğiniz bizi memnun etti. Sizin iyi dileklerinize samimiyetle karşılık vermek istediğimizi bilmelisiniz. Rusya'ya gelen vatandaşlarınız (elçileriniz) tarafımızdan korunuyor ve himaye ediliyor. Aynı şekilde Rus vatandaşların da sizin ülkenizde güvenlik ve adalet bulmasını istiyoruz. Ancak bu şartlar gerçekleşirse aramızdaki karşılıklı ilişkilerin temelleri sağlam olabilir."

Hokand hükümeti ayrıca vatandaşlarının Rusya üzerinden Mekke'ye gitmesini, Hokand ve Taşkent tüccarlarının Sibirya'ya gitmesi için yardım edilmesini ve Hokand âlimleri ve Mollaları için bazı eşyaların gönderilmesini talep etmiştir. Rus tarafı, bu talepleri incelemek ve mümkünse onları karşılamak için söz vermiştir (Starr, 2011, s. 34).

Fakat gidip gelen elçilik heyetleri bir sonuç vermeden ülkede karışıklıklar çıkmıştır. Hokand ile Buhara arasındaki ilişkiler savaşa dönüşmüş Buhara Hanlığı Hokand’ı işgal etmiştir. Nasrullah, Hokand'ı fethedip hükümdar ailesini katlederek katliam yapmıştır (Sobolev, 1786, s. 29). 1850’li yıllarda Türkistan coğrafyasına yolculuk

yapan ve Rus diplomatı (aynı zamanda hukukçu) olan M.N. Galkin, olaylara şahit olan bir Rus’un (Vassili Pshenichnikov) şunları söylediğini yazmıştır: "Hokand'ın ele geçirilmesinden sonra, şehir ve çevresindeki köyler Buhara süvari birliği tarafından yağmalanmaya bırakıldı. Hanın sarayı Sarbazlara (Emir’in düzenli askeri birliği) verildi. Sarbazlar, hemen on altı sandık kıyafeti ve hanın eşlerinden otuz tanesini ele geçirdi. Buhara Emiri de hazineyi aldı. Bu arada Hokand Hanı Margilan'a kaçtı ancak yakalandı ve sepet içerisinde başkente getirildi. Burada han, halkı ile birlikte kılıçtan geçirilerek idam edildi"(Galkin, 1868, s. 238-239).

Emir Nasrullah’ın yapmış olduğu bu katliamın sonucu birkaç yıl sonra kendini gösterecektir. Kuzeyden büyük bir tehdit olarak hızla yaklaşan Rusya, karşısında güçlü bir Hokand Devleti’ni bulamayacaktır. Birkaç yıl öncesine kadar, Çin’i bile vergiye bağlayacak kadar büyük bir orduya sahip olan, Kıpçak bölgesi de dâhil büyük bir coğrafyaya hâkim olan Hokand Hanlığı, Buhara’nın kaprisli Hanı tarafından zayıflatılmıştır. Zayıflayan bir Hokand Hanlığı, kısa vadede Buhara’nın toprak kazanması ve güçlenmesi anlamına geliyordu. Uzun vadede ise, Doğu Türkistan’da Çin hâkimiyetinin temin edilmesi, Rusların kolayca güneye inmesi demekti.

Böyle bir sonucun ortaya çıkacağını elbette ki Emir Nasrullah da bilemezdi. Muhammed Ali Han’ın yanlış tutumlarının da böyle bir sonucun ortaya çıkmasında etkili olduğunu söylememiz gerekmektedir. İktidar sarhoşluğuna kapılmış olan ve gücüne güvenen bir yönetici, halk desteği arkasında olmadan hiçbir yol kat edemez. Bunun en acı örneğini Hokand Hanlığı’nda görmekteyiz.

Bu noktaya kadar, sürekli olarak büyüyüp genişleyen, etrafındaki bütün halklara tesir eden bir Hokand Hanlığı’ndan bahsettik. Fakat bu aşamadan sonra görülecektir ki, taht kavgaları birbirini kovalayacak, entrikalar baş döndürecek, halkını düşünmeyen iktidar namzetlerinin tutkuları Fergana halkını canından bezdirecektir. Artan savaş giderleri vergi yükü olarak halkın üzerine kalacak, isyanlar birbirini kovalayacak ve bu sürecin sonunda hanlık tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alacaktır.

Fergana Vadisi merkezli kurulmuş olan Hokand Hanlığı’nın yükselme dönemini anlattığımız yaklaşık 50 yıllık bu dönem, Fergana’da, Timur’dan sonra yaşanan en

genişletilmesi amacıyla yeni kanalların açılması, Fergana Vadisi’nin yaşam standartlarını yükseltmiştir.