• Sonuç bulunamadı

2.7. Fergana İddiasındaki Buhara Hanlığı

3.1.4. Hokand Hanlığı’nın Gerilemesi ve Yıkılması

3.1.4.3. Malla Han Dönemi 1858-1862

Çok kısa süreli yönetimlerin hâkim olduğu Hokand Hanlığı’nda, her başa geçen han kendi politikasını yürürlüğe koymuştur. Bu dönemde, devlet politikası olacak şekilde bir icraat söz konusu olmamaktaydı. Hâlbuki bir tarafta Çin tehlikesi, bir tarafta Rusya’nın tehditvari saldırıları, bir tarafta da Buhara’nın bitmek bilmeyen düşmanlığı gözlemlenmekteydi. Günü kurtarma derdinde olan devlet adamları, devletin başına geçen hanları bir kukla gibi kullanmaktaydı. Başa geçen han kimin tarafını tutuyorsa, o etnik grup kısa süre içinde parlıyor, devlet yönetimini ele geçirmek için gayret sarf ediyordu. Bu gelenek hiç değişmeden hanlığın sonuna kadar devam etmiştir.

Kıpçakların desteğini alarak başa geçen Malla Han’dan itibaren hanlığın siyasi hayatında Kıpçakların rolü sürekli olarak artmıştır. Hudayar Han tarafından onlardan alınan (müsadere edilen) tüm araziler eski sahiplerine iade edilmiştir. Kıpçakların çoğunlukta olduğu bölgelerde Malla Han'ın nüfuzu oldukça artmıştır. (Starr, 2011, s. 36). Aslına bakılırsa Malla Han’ın bütün tebaasına ılımlı yaklaştığı ve herkesin gönlünü almaya çalıştığı yönünde bilgiler de vardır. Onun Kıpçaklara verdiği

tavizler, küstürülmüş olanların (Hudayar zamanında) gönlünü almak şeklinde yorumlanabilirdi. Ayrıca etrafına toplanan devlet adamlarının karakterlerine dikkat eden Malla Han, halk arasına sevilen ve sayılan Alimbek Datka’yı devletin önemli şehirlerinden bazılarının başına getirmiştir. Hudayar Han’a göre oldukça disiplinli bir yapıya sahip olan Malla Han, dış siyasete de ehemmiyet vermiştir. Türkistan coğrafyasını gözüne kestiren ve fırsat kollayan Rusya’nın ne kadar güçlü bir orduya sahip olduğunu gayet iyi biliyordu. Bu sebepten Rusya ile ilişkilerin bozulmasını hiç istemiyordu. (Bulduk, 2006, s. 27). Fakat Rusya, 1853’te Akmescid (Kızılorda) kalesini alarak önemli adım atmış durumdaydı.

Bu dönemde Çin ile de birtakım münasebetler gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Çin’e elçi gönderilmiş fakat bu elçi geçersiz sebepler yüzünden öldürülmüştür. Bunu telafi etmek isteyen Çin, Hokand’a bir elçi yollamıştır. Malla Han bu elçiyi huzuruna kabul etmemiş ve münasebetler başlamadan kesilmiştir. İktidarını güçlendiren Malla Han, 1859’da Çizak’ı topraklarına katmıştır (Nalivkin, 1886, s. 190). Ülkenin gün geçtikçe yıprandığı bir dönemde böyle bir kazancın olması elbette ki önemlidir. Fakat bu başarı uzun sürmeyecektir.

Malla Han, her ne kadar Rusya konusunda tedbirli davransa da hükümdarlığı sırasında, Rus İmparatorluğu Tokmak, Pişpek (Frunze/Bişkek) ve çevrelerindeki diğer kaleleri ele geçirerek Hokand Hanlığı’na karşı askeri operasyonlarını yoğunlaştırdı. Malla Han, kaybedilen yerleşim yerlerini geri almak için Ruslara karşı birkaç girişimde bulundu, ancak başarısız oldu. Onun başarısız olmasındaki en büyük etkenlerden birisi de beyleri arasındaki rekabetti. Özellikle Alimbek ve Kanat Şah, birbiri ile yarışmanın verdiği hırs ile Ruslara karşı savaşı unutmuşlardı.

Tahta geçtiği günden itibaren, iç ve dış siyasette etkin olabilmek için çaba sarf eden Malla Han, din adamlarına çok fazla itibar göstermekteydi. Onlara tanıdığı imtiyazlar, beylerden bazılarını kıskandırmıştır. Ayrıca Kıpçaklara ılımlı davranılması Kırgızları kızdırıyordu. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Kıpçak ve Kırgız boyları sırasıyla ülke yönetiminde söz sahibi oluyor ve hükümdar değiştiriyorlardı. Bu düzen yine bozulmadı ve 1862 yılına gelindiğinde Kırgızların başını çektiği bir isyan patlak verdi. İsyanı destekleyen en önemli kişi ise Malla Han’ın emirlerinden olan ve oldukça güven duyulan Âlim Bek idi (Bulduk, 2006, s. 28).

Bu süreçte, ona karşı olan hoşnutsuzluk artmış durumdaydı. Savaş giderlerinden kaynaklanan dayanılmaz vergi yükü halkı canından bezdirmişti. Vergileri ödemeyenler için alınan sert tedbirler de halkı son derece ezmekteydi. Nitekim Kırgızların başlattığı isyana halkın desteği büyük oldu ve Mart 1862'de Malla Han öldürüldü (Çelik, 2016, s. 548). Yeğeni, on yedi yaşındaki (bazı kaynaklar 15 yaşında olduğunu belirtir) Şah Murad, han ilan edildi (Starr, 2011, s. 36; Rustambek Shamsutdinov, Shodi Karimov, Soıbjon Xoshimov, O'ktamjon Ubaydullayev, 2016, s. 103).

Şah Murad çok kısa süre devleti idare ettiği için ayrı bir başlık altında onun döneminin anlatılmasını uygun bulmadık. Taht kavgalarının eksik olmadığı hanlıkta, iktisadi açıdan devlet kendi kendine yetemez duruma gelmişti. Savaşlardan ve iktidar yarışlarından bıkan halk, vergi memurlarından kaçmayı adet edinmişlerdi. Yönetimin istikrar bulamamasından dolayı ülke toprakları her geçen gün daralmaktaydı.

Saray ve çevresinde güven ortamı kalmadığı için herkese kuşku ile bakılıyordu. Böyle bir ortamda tahta oturan yeni han da hemen amcasına yakın olan herkesi idam etti. Malla Han’ın ölümünden bizzat sorumlu olan Alimbek, Şah Murad’ın veziri olmuştu. Bir bakıma devletin idaresini eline almış durumdaydı. Taşkent hükümdarı Kanat Şah hayatından endişe etmekteydi. Çünkü vezir konumunda bulunan Alimbek, önceki hükümdarın zamanından beri ona düşmanlık beslemekteydi. Kanad Şah, Taşkent savunmalarını güçlendirerek Hudayar’ı Taşkent’e davet etti. Birlikte hareket edecekler ve Hudayar sonunda tahta oturacaktı. Bu davetten oldukça memnun olan Hudayar, Mart ayında Taşkent'e geldi. Bunu duyan Şah Murad, Taşkent'i 14.000 kişilik bir ordu ile kuşattı. Fakat bu kuşatma başarısız oldu ve Şah Murad kaçmak zorunda kaldı. Tam da bu sırada Buhara Emiri Muzaffer, Hokand'a yürüdü. Muzaffer’in Hokand’a gelmesiyle birlikte Şah Murad'ın birlikleri Alatau Dağları'na geri çekildi. Sonuç olarak Hudayar Han, Hokand’ın ezeli düşmanı Buhara’nın sayesinde tahtını geri almayı başardı (Starr, 2011, s. 36-37; Koç, 2015, s. 58).