• Sonuç bulunamadı

2. ÇİN ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİ’NDE DÜNYA DÜZENİ VE HEGEMONYA

2.3. Çin Uluslararası İlişkiler Düşüncesi Tarafından Geliştirilen Dış Politika Söylemleri

2.3.2. Çin Modeli ve Pekin Mutabakatı

Çin’in ekonomik yükselişi ile birlikte oluşmaya başlayan “tehdit söylemi”, aynı zamanda Çin’in istikrarlı ekonomik yükselişini mümkün kılan otoriter yönetim sistemine de vurgu yapmaktadır. Dinamik bir ekonomi ile sıkı kontrol altındaki bir yönetim sistemi arasında ölümcül bir

296Michael A. Peters, “The Chinese Dream: Xi Jinping thought on Socialism with Chinese characteristics for a new era”, Educational Philosophy and Theory, 49 (14), 2017, s.1299

297Lutgard Lams, “Examining Strategic Narratives in Chinese Official Discourse under Xi Jinping”, Journal of Chinese Political Science, 23, 2018, s.395

298 Silvia Menegazzi, “China’s Foreign Policy and Ideational Narratives: Key Trends and Major Challenges”, Understanding China Today, An Exploration of Politics, Economics, Society and International Relations, (Ed.) Silvio Beretta, Axel Berkofsky, Lihong Zhang, Springer, Switzerland, 2017, s.175

299Alessandra C. Lavagnino, “From ‘Chinese Characteristics’ (Zhongguo Tese中国特色) to ‘Chinese Dream’ (Zhongguo Meng中国梦)-The Chinese Political Discourse Today”, Understanding China Today, An Exploration of Politics, Economics, Society and International Relations, (Ed.) Silvio Beretta, Axel Berkofsky, Lihong Zhang, Springer, Switzerland, 2017, s.280-284

81

çatışma gören Batılı bilim insanlarının aksine Çinli liderler, bu ikisini tamamlayıcı olarak değerlendirmektedirler.300 Ekonomik büyüme ve refahın yalnızca demokratik bir siyasi sistem ve serbest piyasa ekonomisinde mümkün olduğunu savunan ve “Washington Konsensusu” olarak adlandırılan sistem karşısında Çin’in uygulamış olduğu modernleşme yöntemi, Batılı modernleşme yöntemlerinin yerine geçip geçemeyeceği hakkında soruların yükselmesine sebep olmuştur.301 Buna göre Batı dünyasında Çin tehdidi söylemlerinin yeni bir dayanağı olarak “Liberal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisinin birbirinden ayrılmaz unsurlar olduğunu öne süren Batı tipi modernleşme yönteminin hâkimiyetine karşı “Çin Modeli”nin gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir rakip olduğu”

söylemi kabul edilmeye başlanmıştır.302

“Çin Modeli” tartışması, üç dalgada oluşmuştur. Birinci dalga Joshua Cooper Ramo tarafından 2004 yılında “The Beijing Consensus, Notes on the New Physics of Chinese Power” başlıklı makalenin yayınlanması ile başlamıştır. Literatürde ilk kez Ramo tarafından kullanılan Pekin Mutabakatı kavramı, 2008 mali krizinden hemen önce J. Stiglitz tarafından Batı tipi modernleşme yöntemini ifade eden “Washington Konsensusu”nun gelişmekte olan ülkeler için işe yaramadığını bu sebeple “Post-Washington Konsensus” a ihtiyaç olduğunu söylemesi ile giderek önemli hale gelmeye başlamıştır. 2008 Finans Krizi boyunca Çin büyümesinin devam etmesi, Çin’in 1998 Asya Krizi’nde olduğu gibi 2008 krizinden de asgari ölçüde etkilenmesi, Çin politikalarının Batı’ya alternatif bir model olarak sunulmasına yol açmıştır.303 Çin Modeli tartışmalarının giderek daha fazla tartışılır hale gelmeye başlamasına yol açan ikinci dalga, Çin’in 2008 Pekin Olimpiyatları’na ev sahipliği yapması için tüm halkını harekete geçirmesi ile gelmiştir. Çinli bilim insanları bu süreçte Çin yönetiminin 2008 Finans Krizi’nde pek çok Batılı ülkeden daha iyi bir performans göstermesini,

“Çin Modeli” tartışmalarına katılarak onaylamaya başlamışlardır. Çinli bilim insanlarının bu tartışmaya katılmaları ile “Çin hâkimiyeti” ‘China in ascendance’ (盛世中国), “Çin yolu” ‘the China path’ (中国道路), “Çin deneyimi” ‘the China experience’ (中国经验), “Çin mucizesi” ‘the China miracle’ (中国奇迹), “Çin yükselişi” ‘the rise of China’ (中国崛起) gibi Çin politikalarını yücelten bir “mükemmellik söylemi” ‘discourse of greatness’ (盛世话语) oluşmaya başlamıştır. Tartışmanın gelişmesini hızlandıran üçüncü dalga ise Çin ekonomik reformlarının başlatılmasının 30. ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 60. yılına denk gelen 2009 yılında uygulamaya konmuştur. Pekin Üniversitesi Parti Sekreteri Wu Zipan, “özgün Çin modernleşme yolunu deklare etmekten dolayı

300Arthur R. Kroeber, Çin Ekonomisi, Herkesin Bilmesi Gerekenler, Buzdağı Yayınevi, İstanbul, 2017, s.25

301Suisheng Zhao, The China Model: can it replace the Western model of modernization? Journal of Contemporary China, 19 (65), 2010, s.419

302Zhao, “The China Model: can it replace the Western model of modernization?”, s.420

303Joshua Cooper Ramo, “The Beijing Consensus, Notes on the New Physics of Chinese Power”, Foreign Policy Centre, London, 2004

82

gururluyuz” diye yazmış ve Çin’e özgü bir modernleşme yolu olduğu resmî olarak kabul edilmiştir.304

Ramo tarafından ele alınan makalede ortaya konduğu şekliyle “Pekin Mutabakatı”, Batı tipi modernleşme yöntemi olarak kabul edilen “Washington Konsensusu”na alternatif bir siyasi ve ekonomik çerçeve olarak sunulmuştur. Ramo’ya göre “Pekin Mutabakatı”nın üç temel özelliği (a) yenilik ve tecrübeye odaklanma, (b) sürdürülebilir ve adil büyüme, (c) ulusal self-determinasyon ilkesine bağlılık olarak ortaya çıkmaktadır.305 Ramo’nun belirtmiş olduğu bu özelliklerin yanında

“Pekin Mutabakatı”nın iki temel özellik ile tanımlanabileceğini söyleyen çalışmalar da mevcuttur.

Bunlara göre “Çin Modeli”nin en önemli özelliklerinden birisi “aşamalı gelişme” (gradualist development) iken diğeri “otoriyeryen karar verme mekanizması”dır (authoritarian decision-making).306

“Pekin Mutabakatı” tartışmasında ortaya konulan Çin modeli gelişme yolu özellikle 2008 Finans Krizinden sonra Batılı politikacılar tarafından liberal ekonomi ve demokratik yönetim sistemlerine bir tehdit olarak algılanmaya başlanmış, 2008 krizi “Washington Konsensusu”nun çöküşü “Pekin Mutabakatı”nın intikam alışı gibi görülmüştür.307 Bununla birlikte tartışmaların genel eğilimi “Pekin Mutabakatı”nın “Washington Konsensusu”na alternatif bir yol olarak kabul edilmesi yönünde olsa da Pekin Mutabakatı’na ilişkin bir uzlaşı ve yaygın kabul olduğunu söylemek zordur.308

“Pekin Mutabakatı” söylemine ilişkin en önemli eleştirilerden birisi Li vd.’nin 2010 yılında yazdıkları “Redefining Beijing Consensus: Ten Economic Principles” başlıklı makale ile geliştirilmiştir. Li vd. yazdıkları makalede, Ramo’nun “Pekin Mutabakatı” kavramsallaştırmasının bazı sorunları olduğunu kabul etmekle birlikte bu kavramın tamamen reddedilmemesi, aksine birtakım düzeltmelerle literatüre kazandırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu çalışmada yazarlar, Pekin Konsensusu’nun 10 genel ilkesini belirlemişlerdir.309 Buna göre Pekin Konsensusu’nun 10 temel ilkesi: istikrarlı siyasi çevre, ekonomide merkezî planlama ile piyasanın harmonize edilmesi,

304Suisheng Zhao, “Whither the China Model: revisiting the debate”, Journal of Contemporary China, 26 (103), 2017, s.3

305Anke Berndzen, “The “Asia-Pacific Dream”: Is China Using Economic Integration Initiatives as Ideological Weapons?

– On The Link Between Free Trade Agreements, Soft Power and “Universal Values”, Journal of China and International Relations JCIR, 5 (1), 2017, s.6

306Yang Jiang, “Rethinking the Beijing Consensus: how China responds to crises”, The Pacific Review, 24 (3), 2011, s.340 ve ayrıca Yasheng Huang, “Debating China's Economic Growth: The Beijing Consensus or The Washington Consensus”, Academy of Management Perspectives, 24 (2), 2010, s.33

307 Edward N. Luttwak, Çin’in Yükselişi, Stratejinin Mantığına Karşı, (Çev. Pars Turhan Özer), Doruk Yayınevi, İstanbul, 2016, s.21

308Matt Ferchen, “Whose China Model is it anyway? The contentious search for consensus”, Review of International Political Economy, 20 (2), 2013, s.391

309 Xin Li vd., “Redefining Beijing Consensus: ten economic principles”, China Economic Journal, 2 (3), 2010, s.297

83

yerli inovasyonun teşvik edilmesi, tedbirli finansal liberalleşme, daimî endüstriyel büyümenin sağlanması, kendine güven, sosyal uyum için ekonomik gelişimin garanti altına alınması, Batı’dan alınan uygulamaların yerelleştirilmesi, siyasi hakların geliştirilmesi ve ortak refah anlayışının esnek hale getirilmesi olarak sıralanabilir.310

Ramo’nun “Pekin Mutabakatı” kavramına en önemli eleştirilerden bir diğeri 2010 yılında Kennedy’den gelmiştir. “The Myth of the Beijing Consensus” başlıklı makalesinde Kennedy, “Pekin Mutabakatı” kavramını Çin’in reform deneyiminin hatalı ve yanlış yönlendirici bir özeti olarak kabul etmektedir. Kennedy’e göre bu kavram yalnızca Çin ile ilgili ampirik verileri yanlış yorumlamakla kalmamakta aynı zamanda Çin’in diğer ülkeler ile paylaştığı benzerlik ve farklılıkları da göz ardı ederek Çin’in uluslararası politikada sahip olduğu konumu çarpıtmaktadır.311 Nitekim 2010 yılında yayınlanan bir diğer makalede Çin’in uygulamakta olduğu yöntemin (modelin) pek çok açıdan 1970 ve 1980’lerde Singapur, Hong Kong ve Güney Kore gibi ülkeler tarafından kullanılan ve hızlı modernleşmeye yol açan, ihracat temelli gelişmeyi öngören siyasi otoriteryenizm ve neo-liberal politikaların uygulandığı tarihsel modele benzediği öne sürülmüştür. Bu açıdan Çin Modeli, Doğu Asya ekonomik büyüme modelinin 21. Yüzyılda uygulanan bir çeşididir.312 Buna göre Çin, sürekli ekonomik büyümesini sürdürebilmek için “otoriter devlet” ile “piyasa ekonomisi”, “siyasi istikrar”

ile “ekonomik büyüme” arasında bir denge kurmaya çalışmaktadır.313 Benzer şekilde daha 2006 yılında International Herald Tribune’e yazdığı makalede aşamalı reformun (gradual reform) big-bang olmadığını söyleyen Wei-wei Zhang’a göre Çin, “Washington Mutabakatı”nın sunduğu şok terapileri reddetmiştir. Pekin yönetimi bunun yerine eksiklikleri olan mevcut kurumların aşamalı şekilde reforme edilmesini ve bu kurumların modernleşmeye hizmet edecek şekilde yeniden uyumlaştırılmasını kabul eden bir yöntem belirlemiştir.314

“Pekin Mutabakatı” tartışmasında Çin modelinin özgün yapısı olarak sunulan politikaların yüzeysel ve abartılı bir yorum olduğuna yönelik eleştirilerin varlığına rağmen Çin’in yönetim yapısının, ülke ekonomisinin geçtiğimiz on yıllardaki başarısında önemli rol oynayan etkenlerden birisi olduğuna yönelik oldukça geniş bir fikir birliği bulunmaktadır. Bu yönetim yapısının Sovyetler Birliği kökenli Leninist yönetim anlayışı ve Çin’in binlerce yıllık bürokrasi geleneğinin etkileşimiyle biçimlenerek 1990’lardan sonra piyasa ekonomisi koşullarına uyarlanması sonucunda ortaya çıktığı söylenebilir.315 Temel amacı halkı temsil etmek değil, halkını daha iyi bir geleceğe ulaştırmak üzere

310 Li vd., “Redefining Beijing Consensus: ten economic principles”, s.301-307

311Scott Kennedy, “The Myth of the Beijing Consensus”, Journal of Contemporary China, 19 (65), 2010, s.462

312Zhao, “The China Model: can it replace the Western model of modernization?”, s.423

313Zhao, “The China Model: can it replace the Western model of modernization?”, s.419

314Wei-Wei Zhang, “The allure of the Chinese model”, International Herald Tribune, November 1, 2006

315Oktay, a.g.e., s.123

84

ona öncülük etmek olarak tanımlanan Çin Komünist Partisi’nin tartışmasız liderliği,316 Parti yönetiminin daha açık bir politik sistem ile mümkün olamayacak hırslı ekonomik politikaları uygulamasını mümkün kılmıştır. Bu sayede sağlanan ekonomik başarı, Parti’nin politik gücünün de tamamlayıcısı olarak rol oynamaktadır.317

Dolayısıyla Çin Komünist Partisi’nin siyasi meşruiyeti için gerekli olan ekonomik büyüme ve açılım politikaları, “Pekin Mutabakatı”nın inşa edici araçları olarak kabul edilmektedir. Örneğin Yağcı’ya göre bu araçlarla Pekin Mutabakatı, gelişmekte olan ülkeler için yeni bir gelişme yolu olarak belirecektir.318 Barma ve Ratner’in “bağnaz kapitalizm” (illiberal capitalism) olarak adlandırdıkları Pekin’in otoriteryenizm ile piyasa ekonomisini harmanlayan yeni alternatif yönetim kapsamı, küresel çapta liberal-demokratik modelin en olası rakibi olarak ortaya konmaktadır.319 Ancak Pekin, “Çin Modeli” veya “Pekin Mutabakatı” olarak adlandırılan ve kendi özgün gelişme yolunu ifade eden model ile ilgili herhangi bir evrensel iddia veya bu modeli diğer ülkelere ihraç etme gibi bir arayışa sahip değildir.320 Nitekim bugün Çin dış politikasının ayırt edici unsuru, Pekin yönetimi tarafından her ülkenin kendine özgü bir gelişim yoluna sahip olması gerektiği yönündeki söylemlerdir. Bu unsurun anlaşılması, imparatorluk dönemi Çin yönetimi ile bölge devletleri arasındaki karşılıklı ilişkilerin dayandığı temel bir uygulama olan Haraç Sistemi’nin anlaşılması ile yakından ilişkilidir.