• Sonuç bulunamadı

2. ÇİN ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİ’NDE DÜNYA DÜZENİ VE HEGEMONYA

2.3. Çin Uluslararası İlişkiler Düşüncesi Tarafından Geliştirilen Dış Politika Söylemleri

2.3.3. Haraç Sistemi (朝贡体系)

Haraç Sistemi’nin temel dayanağını 14. Yüzyıl ile 19. Yüzyıl arasında Doğu Asya’da hâkim olan ve Çin’in bölgesel hegemon olarak çevresindeki devletleri hiyerarşik bir yapı içerisinde konumlandırdığı siyasi tarih oluşturmaktadır. Bu hiyerarşik yapının oluşmasını sağlayan temel unsur, devletler arasındaki maddi güç kapasitesinin eşitsiz şekilde dağılımıdır. Nitekim güçler arasındaki simetri, siyasi aktörler arasında diplomatik eşitliğe yol açarken güç asimetrisi Doğu Asya’da görüldüğü gibi hiyerarşik Haraç Sistemi’ne yol açmaktadır.321

316Oktay, a.g.e., s.125

317Kroeber, a.g.e., s.45

318 Mustafa Yağcı, “A Beijing Consensus in the Making: The Rise of Chinese Initiatives in the International Political Economy and Implications for Developing Countries”, Perceptions, 21 (2), 2016, s.31

319Thomas Ambrosio, “The rise of the ‘China Model’ and ‘Beijing Consensus’: evidence of authoritarian diffusion?”, Contemporary Politics, 18 (4), 2012, s.382

320Ambrosio, a.g.e., s.395

321Yuan-kang Wang, “Explaining the Tribute System: Power, Confucianism, and War in Medieval East Asia”, Journal of East Asian Studies, 13, 2013, s.208

85

İlk kez 1941 tarihinde John K. Fairbank ve S.Y. Teng’in “On the Ch’ing Tributary System”

başlıklı makalelerinde ortaya atmış oldukları “Haraç Sistemi” (tributary system) kavramı322, Fairbank’ın 1968’de edite etmiş olduğu The Chinese World Order: Traditional China’s Foreign Relations başlıklı kitapta genişletilerek uluslararası akademik çalışmalardaki yerini almıştır.

ABD’deki modern Çin tarihi çalışmalarının kurucusu olan Fairbank, Haraç Sistemi kavramı ile Çin dış ilişkileri tarihinin “normatif yapısı”nı tanımlamaya çalışmıştır.323 “Pekin Mutabakatı” gibi Batı-üretimi bir kavram olan Haraç Sistemi, Çin kaynaklarında herhangi bir şekilde kavramsallaştırılmamıştır.324 Kavramın uluslararası literatürde yaygın şekilde kullanılmaya başlamasıyla Çince’ye cháo gòng tǐ xì (朝贡体系) olarak çevrilen Haraç Sistemi, Çin’in kendisini tanımlaması açısından kritik öneme sahip olan bir sisteme atıf yapmaktadır.325

Haraç Sistemi kavramı, Doğu Asya devletler sistemindeki uluslararası düzeni açıklayan temel mekanizma olarak sembolleri, anlamları ve ritüelleri içeren güçlü kültürel özellikler taşıyan bir yaklaşımdır. Bu bakış açısına göre “Haraç Sistemi”, bir kişinin daha geniş sosyal yapının hiyerarşik düzeni içerisinde kendi konumuna vurgu yapan Konfüçyen kültürün bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.326 Haraç Sistemi, dünyanın merkezinde Çin’in olduğu, bölge ülkelerinin Çin imparatoruna bağlılıklarını bildirdiği hiyerarşik bir yapıyı temel almakta ve her ülkenin konumunun sistem içerisinde açıkça belirlendiği bir yapıya dayanmaktadır. Bu anlayışa göre diplomasi, çok sayıda egemen çıkar arasında bir pazarlık süreci değil, yabancı toplumlara küresel hiyerarşide kendilerine ayrılmış yerleri kabul etme fırsatının sunulduğu, dikkatle tasarlanmış törenler dizisi olarak sürdürülmektedir.327 Westphalian sistemin temeli olan egemen eşitlik ve özerlik ilkelerinin aksine Haraç Sistemi, eşitsizlik ve itaate dayanmaktadır. Çin bölgedeki üstün gücü ve büyüklüğünün bir sonucu olarak “Haraç Sistemi” aracılığı ile barışın korunması ve düzenin sürdürülmesini sağlamaktadır. Bu sayede eşitlikçi fakat savaşa eğilimli olan Batı siyasal düzeninin aksine Doğu Asya uluslararası sisteminin hiyerarşik ve barışçıl olduğuna ilişkin yaygın bir inanış vardır.328

322Armin Selbitschka, “Early Chinese Diplomacy: Realpolitik versus the So-called Tributary System”, Asia Major, 2015, s.61

323Ji-Young Lee, “Historicizing China’s Rise and International Relations of East Asia”, EAI Fellows Program Working Paper Series, No. 47, 2014, s.5

324Zhang Feng, “Rethinking the ‘Tribute System’: Broadening the Conceptual Horizon of Historical East Asian Politics”, Chinese Journal of International Politics, 2, 2009, s.574

325 Ceren Ergenç, “Çin’in Yükselişi”, Uluslararası İlişkilere Giriş: Tarih, Teori, Kavram ve Konular (Ed.) Şaban Kardaş ve Ali Balcı, 2014, Küre Yayınları

326Lee, a.g.e., s.6

327HenryKissinger, Dünya Düzeni, (Çev. Sinem Sultan Gül), 3. Baskı, Boyner Yayınları, İstanbul, 2016, s.236

328Wang, “Explaining the Tribute System: Power, Confucianism, and War in Medieval East Asia”, s.207

86

Batılı analistler için devletler arasındaki eşitsizlik ve hiyerarşinin temel alındığı kurallar sistemine dayanan “Haraç Sistemi” problemli bir tartışma alanı yaratmaktadır.329 Ancak, sistemin doğasının anlaşılması sosyolojik bir bakış açısını gerektirmektedir. Buna göre Çin, erken dönem Doğu Asya siyasal sisteminde o dönemin meşru ve uygun kabul edilen sosyal ilişkileri aracılığıyla hâkimiyet kurmuştur. Bu sistem içerisinde Çin, her ne kadar komşuları üzerinde belirli bir etkiye sahipse de bu etki, onlar üzerinde “egemenlik” sahibi olduğu anlamına gelmemektedir.330 Nitekim haraca dayalı sistemdeki Çin usulü liderlik, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sonrası durumlarda sergilediği liderlik tarzından önemli ölçüde farklılık göstermektedir.331 Haraç Sistemi’nin uygulama ilkelerine göre Çin’in etki sahibi olduğu devletler bulundukları coğrafi konum, tarihsel ve ekonomik ilişkilerin derecesine göre giderek azalan üç alana ayrılmaktadır: bağımlı iç bölge, bağımlı dış bölge, geçici olarak bağımlı olmayan bölge. Çin’in aşağıdaki şekilde gösterilen döngüde olduğu gibi birinci ve en içteki kısımda yer alan devletler ile bağlılık ve koruma ilişkisi geliştirmesine rağmen ikinci kısımda yer alan devletler ile daha özerk ve bağımsız ilişkilerin gelişmesine izin verdiği bilinmektedir. Son bölgedeki devletler üzerinde ise Çin, otoritesini yaymak gibi bir beklentiye girmemiş ve bu bölge devletlerine eşit statüdeymiş gibi davranmışlardır. Örneğin, Sui ve Tang Hanedanlıkları bu üçüncü bölgede yer alan Türki, Uygur ve Tibet devletleri ile

“kardeşçe” ilişkiler geliştirmiş, ancak bu devletler güçlendikten sonra onlara bağımlı devletler gibi değil “düşman” bir devlet olarak muamele etmiştir.332

Şekil 14: Tang Dönemi Çin, Haraç Sistemi

Kaynak: https://slideplayer.com/slide/4324624/

329Bongjin Kim, “Rethinking the Traditional East Asian Regional Order the Tribute System as a set of Principles, Norms, and Practices”, Taiwan Journal of East Asian Studies, 14 (1), Issue 27, 2017, s.122

330Lee, a.g.e., s.

331Qin, “Neden Çin Kökenli Bir Uluslararası İlişkiler Teorisi Yok?”, s.70

332Feng, a.g.e., s.554-555

87

14 ve 19. Yüzyıllar arasında Doğu Asya’da hâkim olan bu sistem Martin Jacques, David Kang, Liu Mingfu gibi yazarların öncülüğünü yaptıkları ve “Haraç Sistemi”nin yakın gelecekte Çin’in bölgesel-küresel ilişkileri için bir model oluşturabileceği inancını içeren bir söyleme yol açmıştır.

Buna göre Çin merkezli Haraç Sistemi’nin ve Çin’in emperyal geçmişinin Çin’in gelecekteki niyetleri ile bağdaştırılabileceği düşünülmektedir.333 Bu sistemi bir model olarak ön plana çıkartan düşüncenin temelinde Çin’in askerî gücü ile değil de kültürel üstünlüğü ile komşuları üzerinde hâkimiyet kurmuş olmasının Doğu Asya’da 1800’lere kadar barışçıl bir uluslararası sistemi yaratmış olduğuna yönelik inanış yatmaktadır.334

Bununla birlikte Haraç Sistemi’nin bölgesel ve küresel ilişkileri şekillendirme potansiyeli olan ve bütünsel bir sistem olarak kavramsallaştırılmasına yönelik ortaya çıkan eleştiriler de mevcuttur.

Eszterhai 2018’de yayınladığı “Searching for an Alternative Global Order: The Qing Tributary System and the Mechanism of Guanxi” başlıklı makalesinde “Haraç Sistemi”nin mevcut çerçevesinin bir sistemin işleyişi için gerekli özelliklere sahip olup olmadığını sorgulamaktadır.335 Bu sistem üzerine yapılan çalışmaların birçoğu Çin’in tarihsel dış ilişkilerinin sistematik bir bağımlılık içerisinde işlemek yerine ticaret, askerî güç, diplomasi ve ritüeller olmak üzere çoklu ilişkiler ağı içerisinde sürdüğünü göstermektedir.336 Bu açıdan bakıldığında “Haraç Sistemi” kavramının Çin-merkezli dünya algısı (sino-centricism) ve Çin’in hâkimiyet kurma çabalarına ilişkin olarak ancak çok küçük bir açıklayıcı katkıda bulunabileceği belirtilmektedir. Nitekim Çin’in tüm devletlere bağımlı ülkeler şeklinde davrandığı algısı tarihsel gerçekliklerle uyumlu olmayan bir genellemedir.337 Küresel sistem tarihsel açıdan ele alındığında Çin merkezli Haraç Sistemi’ne benzer yöntemlerin Roma, Moğollar ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından kullanılmış olduğu görülmektedir. Örneğin İslamın ilk yüzyılında Bizans ve Sasani etkisi altında kurumsal biçimini alan sisteme göre Osmanlı İmparatorluğu’nda merkeze uzak yerlerde fethedilen topraklar arazi vergilerinin (haraç) ödenmesi koşuluyla gayrimüslimlerin tasarrufuna bırakılır, bu toprakların yöneticileri iç işlerinde özerk, dış işlerinde Osmanlı İmparatoru’na bağlı olarak davranırlar ve haraçgüzâr devletler olarak tanımlanırlardı.338 Bununla birlikte imparatorluk dönemi Çin yönetimlerine, bağlı devletlerden yapılan ödemelerin Batı dünyasındaki gibi bir süzeren-vassal ilişkisi şeklinde algılanması Haraç Sistemi’nin yanlış yorumlanmasına yol açmaktadır. Buna göre Haraç Sistemi’nde bağlı devletler Çin’e belirli bir ödeme yapmakla birlikte, hiyerarşik düzen

333 Lee, a.g.e., s.2

334Peter C. Perdue, “The Tenacious Tributary System”, Journal of Contemporary China, 24 (96), 2015, s. 1002-1003

335 Viktor Eszterhai, “Searching for an Alternative Global Order: The Qing Tributary System and the Mechanism of Guanxi”, Fudan Journal of Humanities and Social Sciences, 11, 2018, s.501

336Perdue, a.g.e., s.1002

337Feng, a.g.e., s.556

338Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Cilt I, 1300-1600, (Çev. Halil Berktay), 2.

Baskı, Eren Yayıncılık, 2004, s.145

88

içerisinde iç işlerinde olduğu kadar dış ilişkilerinde de görece bağımsız oldukları ve Çin’in maddi güç kapasitesinin yanında moral stünlüğü ile de hegemon güç olduğu bir yapı sunmaktadır.339

Pekin Mutabakatı ve Haraç Sistemi kavramları üzerinden Çin’in bölgesel ve küresel sisteme yeni bir hegemonya modeli sunabileceği görüşü, Batılı akademisyenler tarafından ortaya atılan ancak daha sonra Çin’de yankı bulan bir süreç içerisinde gelişmiştir. Bu söylemlere karşın Pekin yönetiminin benimsediği temel dış politika söylemi Barışçıl Kalkınma olmuş ve Çin, geleneksel değerlerini gerçek anlamda yansıtan düşüncelerin uyum ve birarada yaşama olduğunu öne sürmüştür.