• Sonuç bulunamadı

2. ÇİN ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİ’NDE DÜNYA DÜZENİ VE HEGEMONYA

2.3. Çin Uluslararası İlişkiler Düşüncesi Tarafından Geliştirilen Dış Politika Söylemleri

2.3.4. Barışçıl Kalkınma (中国和平发)

1978’de başlatılan ekonomik reformlar ilk kez 1990’lı yıllarda Çin’in %10’a yaklaşan ekonomik büyüme rakamları ile uluslararası sistemde etkilerini göstermeye başlamıştır. 1993 yılında ilk kez petrol tüketimi petrol üretimini aşan, 1998 Asya krizinden etkilenmeden çıkan, 2000’li yıllara kadar ekonomik büyümesini istikrarlı şekilde sürdüren ve kapsamlı bir askerî modernizasyon programı başlatan Çin, uluslararası sistemde yakından takip edilmeye başlanmış ve bu yakın ilgi Çin’in yükselişine ilişkin tehdit söylemlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu söylem özellikle egemenin hegemonyasına gelebilecek muhtemel bir meydan okumaya dair endişeler taşıyan ABD’de yükselmiştir.340 Bununla birlikte ekonomik büyüme ve refahın önkoşulunun serbest piyasa ekonomisi ve demokratik yönetim olduğuna inanan kıta Avrupası da zamanla Çin’in yükselişini Batılı değerler ile örtüşmeyen tehditkâr bir gelişme olarak kabul etmeye başlamışlardır.341

Bu kapsamda özellikle Tiananmen Meydanı Olayları’nı bastırmak için Çin’in kullandığı şiddeti tehdit söylemlerine kanıt olarak gösteren Batı dünyasına karşı Çin, 1990’lar boyunca ülkenin imajını yeniden inşa etme çalışmalarına başlamıştır. Barışçıl Yükseliş teorisinin ortaya çıkışı, Aralık 2002 yılında Parti Okulu Merkez Komitesi Başkanı Zheng Bijian ve Çin Reform Forumu’ndan bir delegenin ABD ziyaretine dayanmaktadır.342 Zheng, ABD ziyareti sırasında Bush yönetimi ve bilim adamları ile Çin’in küresel ilişkilerdeki artan rolüne ilişkin yaptığı tartışmalarda Çin’in yükselişine ilişkin belirsiz ve farklı kutuplarda görüşlerin olduğu kanaatine varmış ve Pekin’e dönüşü sonrasında Merkez Komitesi’ne hazırladığı raporda “Çin’in barışçıl yükselişinin gelişme yolu” (the development path of China’s peaceful rise) kavramını kullanmıştır. Zheng 2003 Kasım’da

339Yongjin Zhang ve Barry Buzan, “The Tributary System as International Society in Theory and Practice”, The Chinese Journal of International Politics, 2012, s.25

340Stuart Harris, Çin Dış Politikası, (Çev. Aslan Yavuz Şir), Matbuat Yayın Grubu, İstanbul, 2014, s.70

341Harris, a.g.e., s.195

342Bonnie S. Glaser ve Eva S.Medeiros, “The Changing Ecology of Foreign Policy-Making in China: The Ascension and Demise of the Theory of “Peaceful Rise””, The China Quarterly, 190, 2007, s.293

89

düzenlenen Boao Forumu’nda343 Çin’in gelişme yolunun “yalnızca yükselme için mücadele etmediğini, aynı zamanda barışa bağlı kaldığını ve asla hegemonyayı hedeflemediğini” belirten bir konuşma yapmıştır. 344

Bununla birlikte ‘yükseliş’ kelimesi hem yerel hem de uluslararası düzeyde Çin’in yeni hegemon güç olma yönündeki niyetinin bir kanıtı olarak algılanmaya başlamış ve “barışçıl yükseliş”

Zhōng guó hé píng jué qǐ中国和平崛起 kavramı 2004 yılında yeni bir terim olan “barışçıl kalkınma”

Zhōng guó hé píng fā zhǎn中国和平发展345 ile değiştirilmiştir.346 “Barışçıl Kalkınma” kavramı Çin’i “gizli tehdit” olarak sunan anlayışa karşı bir cevap olarak geliştirilmiştir.347 Nitekim Çinli lider ve yöneticilere göre Çin’in yükselişi, mutlaka Çin ile ABD’nin sıfır toplamlı bir oyunda rekabete sürüklenecekleri anlamına gelmemektedir.348

Zheng’e göre “Barışçıl Kalkınma” üç temel ilkeye dayanmaktadır: sosyalist piyasa ekonomisinin teşviki yoluyla ekonomik ve siyasi reformların devam ettirilmesi, Çin’in barışçıl yükselişi için kültürel desteğin aranması, bu yükselişi destekleyecek içeriden ve dışarıdan farklı sektörlerin sahip olduğu çıkarların dengelenmesi.349 Bu kavramsallaştırmaya göre Buzan, “Barışçıl kalkınma” kavramının büyümekte olan bir gücün aynı anda hem maddi hem de statüye ilişkin konularda göreli kazanımlarda bulunabileceği, bunu yaparken kendisi ile diğer devletler arasında büyük düşmanlıklardan kaçınabileceği bir beceri olarak anlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır.

Buzan bu yorumunu barışçıl kalkınmanın iki yönlü bir süreç olduğu gerçeğinden hareketle geliştirmektedir. Buna göre barışçıl kalkınma sürecinde yükselmekte olan güç, uluslararası toplumun yapı ve kurallarına uyum sağlarken diğer güçler, uluslararası toplumdaki güç değişimlerini düzeltme yoluyla mevcut sistemin yapı ve kurallarında bazı değişiklikleri yerleştirmeye çalışırlar.350

Buzan söz konusu çalışmasında Çin’in son 30 yıldaki yükselişini, uluslararası sistem içerisinde yükselişe geçen son üç güç ile karşılaştırmakta ve Çin’in yükselişinin kesinlikle barışçıl bir özellik gösterdiği sonucuna varmaktadır. Buna göre Almanya, Japonya ve SSCB’nin yükselişleri kesinlikle

343Boao Forumu, ilk kez 27 Şubat 2001 yılında resmi olarak toplanan ve Asya kıtası öncelikli olmak üzere küresel meselelere ilişkin tartışma, iş birliği ve koordinasyonu sağlamak üzere Asyalı siyasi liderler, iş adamları ve akademik çevrelerin bir araya geldiği kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur.

344Glaser ve Medeiros, a.g.e., s.294

345 Luttwak, a.g.e., s.23

346Harris, a.g.e., s. 70 ve ayrca Glaser ve Medeiros, a.g.e., s.300

347Gordon C. K. Cheung, International Relations Theory in Flux in View of China's 'Peaceful Rise', The Copenhagen Journal of Asian Studies, 26, 2008, s.5-6

348Cheung, a.g.e., s.15

349 Cheung, a.g.e., s.5

350Barry Buzan, “China in International Society: Is ‘Peaceful Rise’ Possible?”, The Chinese Journal of International Politics, 3, 2010, s.5

90

barışçıl yükselişin imkânsızlığı hükmüne yol açmıştır. Bu üç gücün hepsi de uluslararası toplumdaki konumları için mücadele etmiş, yakın komşularını işgal etmiş ve statükoyu değiştirici hamlelerde bulunmuşlardır. İronik olarak Çin ile en benzer yükselişi yaşayan ülke ise ABD’dir. Çin gibi yükselmekte olan ABD de dönemin güç dengesi ve “yüksek politika” meselelerinden uzakta kalarak dünya ile ekonomik anlamda bütünleşmeye gitmiştir. Yine Çin gibi ABD, dünya sınıfı bir silahlı kuvvetler inşa etme hedefindense ekonomik gelişmeyi merkeze alan bir yol seçmiştir. Ve yine tıpkı Çin gibi ABD de küresel olaylar onu zorlayana kadar liderlik sorumluluğu altına girmekten kaçınmıştır.351

Bu kapsamda Çin’in yükselişine ilişkin en önemli yaklaşımlardan bir tanesi de Henry Kissinger tarafından sunulmaktadır. Kissinger’a göre Çin’in 21. yüzyılda küresel sistemi etkileme kapasitesine sahip bir konuma “yükselişi” ilk kez gerçekleşen bir şey değil, tarihî kalıpların yeni baştan yaratılmasıdır. Bu kez farklı olan Çin’in hem kadim bir uygarlığın mirasçısı hem de Vestfalya modelinde çağdaş bir büyük güç olarak geri dönmesidir.352 Uluslararası sistemde ve Çin’de oldukça yaygın şekilde kabul edilen bu anlayışa göre Çin, 19. Yüzyıla kadar dünya sisteminin en güçlü aktörü olmuştur. Bir tarihsel ekonomi çalışmasına göre 1820 yılında Çin, dünya ekonomisinin %35’ini oluşturuyordu ve toplam payları %20 civarında olan Batı Avrupa ülkelerinin çok önünde dünyanın en büyük ekonomisi konumunda bulunuyordu. Bu çerçeveden bakılınca Çin’in günümüzde dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline gelmesi tarihsel bir normal duruma geri dönüş olarak nitelenebilir.353

Çin yönetimi, 2005 ve 2011 yıllarında yayınladığı dış politika beyaz kitaplarında barışçıl kalkınmaya olan bağlılığını bildirmiştir.354 Fakat Mao ve Deng’den sonra yönetime gelen en güçlü lider olarak tanımlanan Xi Jinping yönetimi, beraberinde yeni tartışmaları getirmiştir. Kimileri Xi dönemi dış politikasını “barışçıl kalkınmanın sonu” olarak adlandırırken kimi Çinli yorumcular da Xi döneminde uygulanan politikaları “yeni diplomasi” (waijiao xinzheng) olarak tanımlamaktadır.

Genel bakış, bu dönemin “barışçıl yükseliş”ten uzaklaşma olduğunu dile getirse de Jian Zhang bu dönemi “Barışçıl Kalkınma 2.0” olarak tanımlamaktadır. Bu kavram ile yazar, Çin’in ekonomik gelişmesi için hayati önemde olan istikrarlı bir dış çevreyi sürdürme politikası anlamına gelen

“barışçıl gelişme”ye hâlâ bağlı olunduğunu fakat bu stratejinin yönteminin artık geçmiş on yıllardakinden farklı olduğunu savunmaktadır. Buna göre Xi Jinping ile Çin, bugüne kadar

351Buzan, “China in International Society: Is ‘Peaceful Rise’ Possible?, s.15

352Kissinger, Dünya Düzeni, s.243

353Oktay, a.g.e., s.38

354Jian Zhang, “China's new foreign policy under Xi Jinping: towards ‘Peaceful Rise 2.0’?”, Global Change, Peace &

Security, 27 (1), 2015, s.8

91

sürdürdüğü “kapasiteni sakla ve zamanını bekle” politikasından kararlı şekilde uzaklaşarak daha öz-güvenli ve proaktif bir yapıya geçiş yapmıştır.355

Xi Jinping yönetimi altındaki “Barışçıl Kalkınma 2.0” politikasının üç yeni elementi vardır.

Bunlardan birincisi, Xi’nin “ulusal çıkarlar” kavramını “güvenlik çıkarları”ndan (security interests)

“kalkınma çıkarları”nı (development interests) da içerecek şekilde genişletmesidir. İkinci özellik, barışçıl kalkınmanın koşullara bağlı ve karşılıklılık esası gözetilen bir hale getirilmesidir.356 Üçüncü özellik, Çin’in iç gelişmesine hizmet edecek istikrarlı bir dış çevrenin yaratılması ve şekillendirilmesi için daha proaktif ve koordineli bir bakış açısının benimsenmesidir.357 Barışçıl Kalkınma söyleminin modern dönem Çin dış politikasında sahip olduğu ağırlık, 2006 yılından itibaren Ahenkli Dünya kavramı ile desteklenmeye başlamıştır.