• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1. Kavramsal Çerçeve

2.1.3. Giysi Tasarım Değeri

2.1.3.1. Giysi Tasarımın Sembolik Değeri

2.1.3.1.1. Moda ve Estetik Değerler

Moda; renk, desen ve dokuların belirlenmesinden liflerin üretilmesine, iplik ve kumaşa dönüştürülmesine ve hazır giyim firmalarında üretilmesine,, hem ticaretle hem de tüketici tarafından kabul görmesine kadar tüm aşamalardan oluşan bir süreci içerir (Molla, 2007:40). Uygun rengi, kumaşı ve stiliyle bitmişbir tekstil ürününün veya koleksiyonun, trendlerin saptandığı tarihten, tüketiciye sunulduğu ana kadar geçirdiği aşamalar, ortalama bir yıl süren kollektif bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır (Alpan, 2005:32).

Moda da estetik, tekstil ürününün renk, biçim, desen, doku, malzeme, teknik bütünlüğü içinde oluşturulan yüzey görünümü ve bu bütünlüğün oluşturduğu tarzdır. ‘’Yaratıcı süreçte tekstil tasarımcısı estetik yakalamak amacıyla, renk, desen, doku, malzeme ve tekniği aynı potada eriterek, gelişen teknolojiyi, toplumun değişen sosyo- ekonomik kültürel değerlerini, yerine getireceği işlevi, günün moda eğilimlerini de göz önüne alarak ve kendi yaratıcı yeteneğini ön plana çıkararak, benzerlerinden farklı görsellik ve estetik değer taşıyan tekstiller tasarlamalıdır (Önlü, 2004:87).’’

Moda tasarımcıları, bu tasarlamaların estetik boyutuyla ilgilenerek giyim eşyalarını tasarlamakla kalmaz, bu eşyaları tasarlarken sanatla doğrudan bağlantı kurarak güzel ve arzu edilen giyim eşyalarını insanlara sunarlar. Böylece günlük giyinme alışkanlığının içine estetiği katarlar. Dolayısıyla moda tasarımcılarının sanatla yakın bir ilişkileri vardır ve çıkış noktasını estetik anlayışı oluşturur.

Temelde insan yaradılışında var olan estetik haz duygusu, tüm tasarım çalışmalarında titiz bir şekilde araştırılan ve eserin içerisinde kullanılan tasarım öğesidir. Tasarım kavramında, tekstil gibi kullanım amaçlı, endüstriye yönelik ürünlerin tasarımında ürünün işlevselliği birinci derecede önem taşıyor görünse de kişisel beğenilerin ön plana çıktığı ve de kişiye özel tasarımların ağırlık kazandığı günümüzde yaratıcı süreç, özellikle estetik öğeler açısından daha fazla önem taşımaktadır. Kaldı ki, yaratıcı süreç ürünün işlevselliği üzerinde de etkili olmaktadır. Tasarımların ayırıcı özelliklerinden birisi, estetik ögelerdir (Önlü, 2004:88).

Bir şeyin beğenilme veya beğenilmemesinde etken olan estetik ögelerin ilgi çekiciliği ve anlatım bütünlüğü taşıması önemlidir. Tasarım yapılırken kullanılan tasarım öğeleri ve tasarım ilkeleri tasarımın estetik boyutunu belirler. Nokta, çizgi, doku, renk ve tonlamanın bir bütün içinde kullanılması ürünün albeniliğini de oldukça etkiler. Bunun yanında ölçü, yön, zıtlık, denge, ritim, benzerlik, egemenlik gibi tasarım ilkeleri de, tasarım öğeleriyle beraber bir ahenk içinde kullanılmalıdır. Böylece yapılan tasarımın estetik değeri de artar (Atasoy, 2004:19).

Tasarımın sembolik değerini belirleyen bir diğer unsur renktir. Renk, tasarımı estetik kılan temel öğelerden birdir. Renk algısı ait olduğu yüzeyin sınırları içinde ışık frekansları olarak renk türü, tonu ve parıltısı olarak algılanır (Atalayer, 1994:70). Işığın kendi öz yapısına ve nesneler üzerindeki yayılımına bağlı olarak göz üzerinde yaptığı etkidir (Sözen, Tanyeli, 1996:69).

Renk, ürün tasarımında dekoratif özelliklerden daha fazlasına sahiptir; giysiye hacim ve derinlik kazandırarak giysinin silüeti üzerinde etkili olur; ışıkla olan ilişkisinden dolayı giysinin dokusunu ve kumaşını yönlendirir (Sevil, 2006:45).

Tasarımda öncelikle özgün tasarımlar oluşturulur. Kullanılacak renklerin ve desenlerin seçimi yapılır, bu seçimler yapıldıktan sonra seçilen renk ve tasarımlara uygun kumaş ve malzeme arayışına geçilebilir.

Bir kumaşın ya da giysinin sembolik değerinin estetik özellikleri olarak da görünüş güzelliği, yumuşaklığı, tutumu, dökümlülüğü, parlaklığı v.b. sayılabilir. Kumaş yumuşaklığını, dokuma sıklığı ve dokumada kullanılan hammaddenin cinsi etkiler, dökümlülükte; kumaşın tutumunu oluşturan elastikiyet ve dayanıklılık modülü önem taşır (Turan, 1998:59).

Bir ürün tasarımının niteliği estetik öğe ve ilkeler dışında kullanılan materyal, yapım tekniği ile de bağlantılıdır. Tasarımda bütünlük, öğeler arasındaki uyum ile sağlanır. Teknik tasarım öğeleri dikkate alınmaksızın sadece estetik açıdan değerlendirilerek oluşturulmuş bir tasarım, eksik bir tasarım olup, tasarımcıyı istediği sonuca ulaştırmayabilir.

Herhangi bir yapı elemanında olduğu gibi tekstil tasarımında da kullanılan malzeme ve yapım tekniği tasarımda büyük rol oynamaktadır. Bu sebeple malzemenin tekniğe uygunluğu, tasarımda hedeflenen amaçlar doğrultusunda zorunludur. Çünkü ürün tasarımındaki bütünlük ve mükemmellik ürün kalitesini ve tasarım değerini de sağlayacaktır. Yapısal özellikleri oluşturan teknik tasarım öğelerinin bir diğer özelliği de tasarımcıyı zorlayan yönüdür. Çünkü her tekniğin her malzemeye uygulanabilir olmayışı, tasarımcıyı kullanım amaçlarına yönelik ürün oluşturmada sınırlayan bir özelliktir (Sarıoğlu, 1994 :395).

Tasarımın sembolik değerini tasarımcının bütün yaşantısında elde ettiği birikimler ve estetik algısı oluşturur. Bangir (2005), görsel algının kişiden kişiye değişen göreceli bir kavram olduğunu ve görsel okuryazarlık ile gerçekleştirilebileceğini ve görsel okuryazarlığın görsel bir düşünme aracı olduğunu belirtmektedir (Alp, 2009:56).

Algı alanı, bir insanın içinde yaşadığı doğal ve sosyo-kültürel ortamdır. Sanat için algı alanının belli nitelikleri olmalıdır. Algı alanı insanlara seçme şansı verebilmelidir. Algı alanı dinamik ve değişken olabilmelidir (Erinç, 2004:34).

Yeni ve yaratıcı bir oluşum için yeni bir bakış ve yeni bir algı geliştirmek gerekmektedir. Günümüzde yeni teknolojik araçların kullanımı ile yeni estetik ve görsel değerler algı alanımızı değiştirmekte, yeni bir algılama ya da algıda seçicilik geliştirmemize neden olmaktadır. Aynı şekilde çevremiz ve dış dünyamızdaki değişimler, doğanın bu yeni estetik değerlerle yeniden algılanmasını zorunlu kılmaktadır (Alp, 2009:56).

Estetik algılamanın insandan insana değişmesi, estetiğin sonradan içinde yaşanılan kültür ortamı ve edinilen eğitim-öğretimle farklılaştığını göstermektedir. Öyleyse çocukluk yaşından itibaren verilecek estetik eğitim sayesinde, daha farklı ve estetik algılaması güçlü olan bireyler olarak yetiştirilmesi başarılabilir.