• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: AĞAÇLAR

4.3. Ağaç Çeşitleri

4.3.9. Misvâk

Sözlükte “bir şeyi ovmak” anlamındaki sevk kökünden türeyen misvâk, dişlerin temizlenmesinde kullanılmak üzere genellikle erâk ağacından yapılan, bir ucu fırça

şeklindeki çubuk parçasının adıdır. Sudan’da bulunan milattan önceki devirlere ait bir diş üzerinde yapılan incelemeler misvak ağacının çok eski dönemlerden beri kullanıldığını ortaya koymaktadır. Ebû Hanîfe ed-Dîneverî, Ebü’l-Hayr el-Đşbîlî ve

Đbnü’l-Baytâr gibi botanik bilginleri bişâm, bekâ, dirv, debîdâryâ, ficen, kebâs, utum, umr, nu’d, şeceretü’l-feres, yesteûr gibi ağaçlardan da misvak yapıldığını belirtmişlerdir.

Kurutulmuş gövde, dal veya kök parçalarından misvakın elde edildiği erâk bitkisi Kuzey Afrika, Sudan, Mısır’ın Saîd bölgesi, Arap Yarımadası, Đran ve Hindistan’ın ekvatoral bölgelerinde yetişir; 1–2 m yükseklikte, tüysüz ve dikensiz bir çalı veya ağaççık biçimindedir. Yaprakları 3–7 cm uzunlukta, karşılıklı, çıplak ve derimsi görünüşlüdür. Çiçekleri dört parçalı, yeşilimsi sarı renkli ve küçük, meyvesi nohuttan biraz ufak, küremsi, üzüm salkımı şeklinde ve kırmızı renklidir; olgunlaştıkça rengi siyahlaşır. Misvak genellikle parmak kalınlığında gümüşümsü esmer renkli çubuklar halindedir.

Misvak ağacı üzerinde yapılan araştırmalar misvakın dişleri güçlendiren ve çürümeyi önleyen, lekelere karşı etkili, dişlerin parlamasını sağlayan, antiseptik özelliği olan, diş etlerini sıkılaştıran, ağız içi asit salgısını dengeleyen, iltihap kurutucu, kanamayı durdurucu ve beyazlatıcı özelliğe sahip maddeler ihtiva ettiğini ortaya koymuştur. Bu maddelerin diş ve ağız sağlığı yanında vücudun diğer organları üzerinde de olumlu etkiler yaptığı bilinmektedir.

Erâk bitkisi yetiştiği ülkelerde halk arasında romatizma tedavisinde kullanılmakta, özellikle çekirdeğinden elde edilen yağ romatizma ağrılarına karşı iyi gelmektedir. Bu bitkinin yaprak ve meyvelerinin kuvvet verici, ateş düşürücü ve yatıştırıcı, öksürük kesici, nefes ve ses açıcı, hafızayı ve gözü güçlendirici, gaz söktürücü ve idrar arttırıcı özelliği de vardır (DĐA, “Misvâk”, C.30 / 2005: 190–191).

Misvâk, hem tek bir çubuk olması hem de başında onlarca lif bulunması bakımından vahdet ve kesreti aynı anda yansıtmaktadır (Bilkan, 1998: 142).

4.3.9.1. Misvâk ile Đlgili Tasavvurlar 4.3.9.1.1. Allah’ın Emri

“Cennet nimetlerini elde edebilmek için çok çalışalım.” diyen şair, bunun yolunun Allah’ın emirlerini yerine getirmekten geçtiğini bilmektedir. Nasıl ki, misvaka baş

üzerinde yer gösteriliyorsa Hakk’ın emirleri de öyle baş tacı edilmelidir. Sôfî için misvak, baş tacıdır. Sôfînin en belirgin özelliği sarığında misvak taşımasıdır:

Ni’met-i cennete diş urmaga diş bileyelüm

Başumuz üzre Hakun emrini misvâk idelüm (C.2, G.902/3)

4.3.9.1.2. Cemâl

Zâtî bu beyitte sevgiliye zâhidi anlatmaktadır. Ona “Yüzyıllık zâhide yüzünü göstersen misvâk gibi başının üzerinde sana yer gösterir.” demektedir. Beyte göre uzun yıllar zühd içinde yaşamış olsa bile zâhid bir güzelin cemâlini görünce ona meyleder. Beyitte aynı zamanda misvakın sarıklara konulması âdetine telmihte bulunulmuştur:

Eylesen zâhid-i sad-sâleye ger ‘arz-ı cemâl

Başı üzre sana yir eyleye misvâk gibi (C.3, G.1545/6)

4.3.9.1.3. Diş

Misvak, daha çok dişleri temizlemek amacıyla kullanılır ve misvakın dişleri güçlendirdiği söylenir. Burada da yemek yemeden önce sôfî, misvakı ile dişlerini temizlemektedir:

Gösterür misvâki sôfî gerçi kim hayrân olub

Yimek içün diş biler merdümlerün halvâsını (C.3, G.1783/3)

4.3.9.1.4. Mey (Şarap)

Sôfî, şeklî ibadetle vakit geçirir. Cennet arzusu ile yaşar. Gavga-peresttir. Aşk yolunda başından geçmediği için vahdete ulaşamaz. Đçkiyi “ümmü’l-habâis” diyerek sevmez; fakat kendisi şeytana fitne yollarını öğretecek güçtedir. Mecliste o da içki içmek ister; ama yâr vermez. Bunun için tac ve hırkayı meyhaneye rehin bırakmak lazımdır (Kurnaz, 1987: 115–118).

Taylesân u tâcı vü misvâki itdük rehn-i mey

Yukarıdaki beyitte sôfî, taylesân, tâc ve misvâkını meyhaneye rehin bırakmıştır. Bunu da açıksözlülükle ifade etmekte ve ikiyüzlülüğe gerek kalmadan söylemektedir. Beyitte sôfî, şarabı misvaka tercih etmiştir.

4.3.9.1.5. Sôfî-Zâhid

Zâhid, Allah’ın emir ve nehiylerini yerine getirdikten başka şüpheli şeylerden de kaçınan ve dünyadan yüz çevirerek kalbini her türlü dünya arzusundan boşaltan kimsedir. Ayrıca ham sofu, ham ruhlu, pişmemiş, olgunlaşmamış, dinin özünden habersiz şekilci ve zahirci kişi, ârif ve âşık olmayan kimsedir (Uludağ, 2001: 389). Daracık dünya görüşü içine sıkışıp kalmışlardır. Dar kalıplı bilgilere bağlıdırlar, hayatın acemisidirler. Bu bakımdan çoğu zaman gülünç duruma düşerler. Đmandan hiçbir zaman hakikate ulaşamamışlardır ve samimiyetleri yoktur. Şairler daima zâhidin karşısında âşığı görürler. Zâhidde olanlar âşıkta yoktur. Bu bakımdan geçimsizdirler. Zâhid aşkı inkar ettiği için bu duruma düşmüştür. Tek emelleri cennete kavuşmaktır. Başkalarını sıkarlar, onlara ızdırap verirler. Bu bakımdan alaya alınırlar. Riyâkârdırlar (Pala, 2003: 501).

Asâ, taylasân, misvâk gibi giyim kuşam unsurları zâhide aittir. Taylasan, sarığın sol yandan, bir ucunun sarığın yukarısından bırakılan, sarılmayan kısmına denir. Bu ucun namaz esnasında sarıktan ayrılıp soldan ve önden, sağ omuzun ardına atılması âdettir (Gölpınarlı, 1977: 328). Peygamberimizin sarığının taylasanlı olduğu rivayet edilir. Taylasan salmak sünnet olup ilk taylasan salan, sahabeden Cübeyr bin Mut’am’dır. Salınmayabilir de; fakat bele kadar uzatılması haramdır (Koçu, 1969: 223).

Zerk, zâhidlerin giydiği mavi cübbe ve ikiyüzlülük anlamlarına gelir. Cübbe, taylesân ve tâc, zâhidlerin kıyafetlerindendir. Zâhidler ikiyüzlü insanlar olarak görülür. Bu kıyafetleri giymiş olmaları hiçbir şeyi değiştirmez. Şair, bunu “Sen baş açık bir zâhid olsan da baştan başa riyâkarsın” diyerek dile getirmiştir. Taylesân, tâc ve misvâk, onların insanları kandırmak için kullandığı araçlardır:

Şâhid-i zerk ü riyâ gördüm ser-â-ser baş açuk

Âşık ile zâhid birbiriyle geçinemez ve birbirine hakaret ederler. Zâtî aşağıdaki beyitte başından misvakı eksik etmeyen zâhidi “dev” olarak vasıflandırmıştır. Dîv, kötülükle dolu esâtirî yaratıklar için kullanılır. Đri yarı, korkunç, kuvvetli ve bazen insanı andıran biçimlerde düşünülür (Pala, 2003: 128). Bu beyitte de zâhid, misvak ve tâc gibi eşyaların arkasına saklanan ikiyüzlü insan olarak karşımıza çıkmaktadır. Onu asâsı, taylesânı, tâcı ve misvakı ile görenler aldanıp adam sanmaktadırlar:

Dîv-sîretsin seni zâhid gören âdem sanur

Ol ‘asâ vü taylasân ü tâc ile misvâkden (C.3, G.1191/3)

Şairler rakîbe olduğu gibi sôfîye olan öfkelerini de nihayet küfürle teskine çalışırlar. Bunun için de insanî zevklerden mahrum gördükleri bu tipi en yaygın olarak hayvan olarak nitelerler. Onlara göre sôfî insan olamaz. Sôfîlerin şarap müptelası ve sefahat düşkünü olabildikleri de bilinen bir gerçektir. Müselles iddialarının da dışında çoğu

şairlerin açık ifadelerine göre sonunda sôfîyi meyhane köşelerinde yatıp kalkar, şarap içip afyon çeker ve mahbûb peşinde koşar bir halde görürüz (Şentürk, 1996: 72–73). Baş üzerindeki sarıkta misvak taşımak ilginç âdetlerden biridir. Yalnızca ibadetleriyle değil, giyiniş ve düşünceleriyle de halktan ayırt edilebilen zâhid ve sûfî tipinin en belirgin özelliği sarığında misvak taşımasıdır (Serdaroğlu, 2006: 319). Aşağıdaki beyitte bu âdete yer verilmiştir. Şair beytinde bizi uyarmaktadır: “Sofunun başına misvâk sokmasını zühd için sanmayınız. O müminlerin yemeğine ve helvasına diş biler.” Diş bilemek burada tevriyeli olarak kullanılmıştır. Bu deyim iştahlanmak, tama etmek; dişleri fırçalamak anlamlarına gelmektedir:

Sanma sôfî başına misvâkı zühd içün sokar

Diş biler mü’minlerün aşına vü halvâsına (C.3, G.1475/4)