• Sonuç bulunamadı

Minimalizmin Din, Kültür, Gelenek Karşılaştırması

2. Minimalizm

2.3. Araştırmanın Yöntemi

3.2.7. Minimalizmin Din, Kültür, Gelenek Karşılaştırması

Katılımcılarımıza yöneltilen minimalizm-din, kültür, gelenek ilişkisi sorusuna karşılık olarak, kimilerince minimalizmin bu alanlara karşı olduğu kiminin ise bu kavramların birbiriyle tam anlamı ile bağdaştığını dile getirmektedirler. Minimalizmi din ile bağdaştıran katılımcılarımız, İslam'ın israftan kaçınma yönüne değinerek bu alanın din ile bağdaşan noktaları olduğunu ve bundan dolayı minimalizme yöneliminin kolaylaştığını dile getirmektedirler. Din ile ilişkisi yönünde bağdaştığından söz ederlerken, kültürümüzle ise tam manası ile çatıştığından bahsetmektedirler:

"Kesinlikle ilişkisi var bence dinimizin gereği olan israftan kaçınmak tam olarak sadelik demek.

101

Kültürle çatıştığı alanlar var mesela bizim kültürümüzde çeyiz meselesi tamamen çatışıyor. Kültürü bazı alanlarda yok sayabiliriz çünkü kültür gelenek görenek her zaman akla uygun şeyleri içermiyor "(Z,27).

"Dinle alakası var hatta bütün dinlerle alakası var çünkü genel olarak dinlerde israf etmemek tutumlu olmak bunlarla ilgili şeyler var ve minimalizm de bunu destekler yönde. Gelenek ve kültürle aslında bakarsanız çatıştığını düşünmüyorum desteklediğini düşünüyorum ama günümüzde bence gelenekler şekil değiştiriyor. Eskinin yerine şatafat lüks gösteriş almaya başladı. Burada sosyal medyanın etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Gerçek anlamıyla gelenekten kültürden bahsediyorsak desteklediğini düşünüyorum ama günümüzde gelenek ve kültürmüş gibi gösterilen şeylere bakılınca çatışıyor gibi görünüyor. Mesela çeyiz alışverişi. Eskiden bunun bir mantığı varmış. O kadar çok şey yokmuş insanlar köyde yaşıyormuş bu kadar çok eşyaya sahip değilmiş. Evlenirken belli bir alışveriş yapılıyormuş ama şuan günümüzde elimizin altında herşey varken hala çeyiz alışverişi yapılmasını bir sürü kıyafet alınmasını yatak nevresim vs alınması saçma geliyor" (S).

Katılımcılarımızdan minimalizmin din ile de kültür ile de tam anlamıyla bağdaştığından bahsedenler mevcuttur. Katılımcımız eski ile yeniyi kıyas ederek eskiye duyduğu memnuniyet neticesinde minimalizm ile bunu bağdaştırarak bu iki kavramın birbirine ters düşmediğinden bahsetmektedir. Yine katılımcımızın minimalizmden önce tam manasıyla israf boyutuna ulaşan alışverişi minimalizmden sonra ise daha düzenli alışveriş boyutuna gittiğini belirtmektedir. Dolayısıyla minimalizmden önce din, gelenek ve kültürünün bilincinde olmayan bireylerin minimalizmden sonra din, kültür, gelenek bağlantısı ile bu alanın bize ait olana çok benzediğini belirtmektedirler.

"Din ile ilgisi evet var. Dinimizin gereklerini unutuyoruz maalesef ki. Bizim dininiz gösterişi sevmez, abartıyı, israfı sevmez. Ama öyle bir dönemdeyiz ki herkes birbiri ile yarışıyor. Hem dinimizde hem kültürümüzde gösterişe

102

yer olmamasına rağmen herkes birbirine bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyor. Sadelik ve dinimiz bu konuda gerçekten bağlantılı.

Gelenek ve kültürle ise çatışmaz. Hatta tam tersi kültürümüzü geleneklerimizi bize yeniden hatırlatır. Son dönemde kültürümüzden ve geleneklerimizden uzaklaştık ve yozlaşmaya başladık maalesef. Ama anneannelerimize babaannelerimize baktığımızda asıl sadelik onlarda. Evlerinde asla bir fazlalık yok. Her şeyi ihtiyaçları kadar alıyorlar. İsraf etmiyorlar. Azla yetinmeyi biliyorlar. Tıpkı bizim kültürümüzde olduğu gibi..." (S.B).

Minimalizmden önce doyumsuzluk içerisinde sürekli tükettiğini fark eden ve sade yaşam ile bunun farkına varıp 'eski' ile bağlantı kuran katılımcımız, bu yaşam tarzından önceki halini kültür, gelenek dışı sayarken şimdiki hali ise gelenek, kültür ve din ile bağdaştırarak yaşamında bir aidiyet hissetmektedir. Din, geçmişten günümüze bireylerin vazgeçemediği kutsiyet alanıdır. Bu alan belirli kurallar çerçevesinde tabi olanları kuşatarak aşkın bir alan oluşturmaktadır. Aşkınlık, bireylerin iç dünyasında bir rahatlama olanağı sağlarken aynı zamanda yapılanları meşrulaştırma gücüne sahip olmaktadır. Din kavramı toplumların yapıp ettiklerini amaçsallaştırırken yapılanları da dinin onaylama gücüyle meşrulaştıran bir alana dönüştürmektedir. Yapılanlar din kavramı içerisinde normalleştirilirken dinin kurallarında da bazı kopmalar meydana gelmektedir. Modern zamanda din, salt haliyle kalmayıp yapılanları meşrulaştırma gücü ile söz konusu hale gelerek bazı kurallarında değişimlere neden olmaktadır. Böylelikle din, kendisi olarak toplumda var olsa da bireylerin yapıp ettiklerine göre farklılaşmalar ve değişimler yaşamaktadır (Subaşı, 2004:148-149). Katılımcılarımız da din ile minimalizmi bağdaştırırken dinin israf boyutunu ele alarak yeni yaşam tarzını meşrulaştırmaktadırlar. Din kavramı ile sadeliğin birlikte kullanılması yeni yaşam tarzı olan minimalizmi tanınır hale getirmektedir. Böylelikle dine uyum sağlayan bu alanın kabullenilmesi kolaylaşmaktadır.Dinin aşkın gücü bireyleri etkilemekte ve yeni alanların (minimalizm) bazı noktaları ile uyum sağlaması neticesinde kabul edilebilirliği artmaktadır. Dinin salt kendi kurallarının dışında asıl olarak nasıl olması gerektiğini belirleyen kurallar bütünü yine yeni yaşam tarzına göre

103

belirlenmektedir. Katılımcımız, minimalizmin din ile ilgisi olduğunu savunurken asıl dinin ise minimalizm gibi olması halinde gerçek olana kavuşacağını belirtmektedir:

"Dinle ilgili de katılıyorum. Dinin zaten böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Az ve özün sadenin peşinde olduğunu düşünüyorum. Tüm dinlerin temelinde paylaşmanın insanlara hoşgörünün insanları dış görünüşleri ile yargılamamayı içe önem vermeyi öğütlediğini düşünüyorum. Dört dinde de sadeliğin temel olduğunu düşünüyorum. İnsanın eşyalarla değil insanlarla yaşamaya alışması ve onun için dünyada var olduğunu düşünüyorum. Sadece para kazanıp satın almak için dünyaya gönderilmiş olamayız (S.Ö,36).

Yeni yaşam tarzı ile birlikte var olan yeni kurallar gündelik hayatı şekillendirmektedir. Buna bağlı olarak bu kurallar etrafında toplumda insani ilişkilere de yeni bir anlayış getirilerek 'ilişkilerin de minimalize edilmiş hali' ortaya çıkmaktadır. Kimi minimalistlerin de minimalizmin hayat kurallarını belirlerken gereksiz insanları hayattan çıkarma vurgusu yaptıkları görülmektedir. Yeni yaşam tarzının din ile bağdaştırılıp meşrulaştırıldığı alanda din vurgusunun kuralları göz ardı edilerek sadece israf çerçevesinde değerlendirilmesi dinin aşkın gücünün kullanıldığını göstermektedir. Ne var ki din, insani ilişkilerin de yoğun ve samimi olduğu bir hayat tarzı benimser iken minimalizm 'sınırlı insan' kavramını vurgulamaktadır. Dolayısıyla katılımcılarımıza yönlendirilen sınırlı ilişkilerin var olduğu bir dünya tezahürüsizlere ne hissettirir?sorusuna memnuniyet ve rahatlık kavramları ile ifade etmesi bir başka soruda ise dinin minimalizmle uygunluk gösterdiğini belirtmesi dinin genel manada kapsayıcı gücünün kullanıldığını tespit etmektedir:

"Az eşyalı evde sıkıntı görmüyorum çünkü önemli olan eşya değil insanların birbiriyle iletişimi ve o evde geçirilen güzel anların toplamıdır. İlişkiler de sınırlı olmalı, hayatımızda yer eden birinci veya ikinci derece yakınlarımız haricindeyse bence büyük rahatlık. İstemediğimiz ve bize olumsuz hissettiren biriyle neden görüşelim ki?"

"Dinimizin kesinlikle minimalizmle ilişkisi var bence dinimizin gereği olan israftan kaçınmak tam olarak sadelik demek bence"(Z,27).

104