• Sonuç bulunamadı

Miktar Açısından Finansal Gelişimin Ölçülmesi

1.9. Finansal Gelişmenin Ölçülmesi

1.9.1. Miktar Açısından Finansal Gelişimin Ölçülmesi

Para ve kredi toplamlarına dayalı nicelik göstergeleri finansal gelişmenin geleneksel ölçütlerini oluşturmaktadır. Parasal büyüklükler, kredilere ilişkin büyüklükler, sermaye piyasası göstergeleri ve mali varlık stokuna ilişkin göstergeler

genel olarak finansal gelişme ile ilgili yapılan tüm çalışmalarda kullanılan ortak değişkenler olarak kullanılmaktadır (Lynch, 1996: 6).

1.9.1.1. Parasal Büyüklükler

Finansal gelişmeyle ilgili yapılan çalışmaların pek çoğunda parasal büyüklükler kullanılmaktadır. Parasal büyüklükler genellikle dar anlamda tanımlanan para arzı (M1), geniş anlamda tanımlanan para arzlarının (M2, M3) GSMH'ya oranlamasıyla hesaplanmaktadır. Yani M1/GSMH, M2/GSMH, ve M3/GSMH olarak gösterilmektedir (Lynch, 1996: 7). Hesaplamalara dahil edilen para arzı tanımlamaları aşağıdaki gibidir (TCMB, 2017; Erdem, 2008: 21-23);

M1 = dolaşımdaki para + vadesiz mevduat (yerli ve yabancı para cinsinden)

M2 = M1 + vadeli mevduat (yerli ve yabancı para cinsinden)

M3 = M2 + repo + para piyasası fonları + ihraç edilen menkul kıymetler M1/GSHM ölçütünün ekonomik parasallaşma süresini takiben sağlanan finansal gelişmenin devamlılığında düşmesi beklenmektedir. Çünkü M1 dolaşımdaki para miktarı olarak tanımlanmaktadır. Dolaşımdaki para miktarının büyük olması finansal azgelişmişliğin göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tam tersi durum ise finansal gelişmişliği göstermektedir (Ağır, 2010: 91).

M2/GSMH oranı da halkın bankacılık sistemini kullanım miktarı ile ilgili bilgi verdiği için finansal gelişmişliğin bir ölçütü olarak kabul edilmektedir. Değer saklama fonksiyonunu gösteren veri olarak bilinen M2'nin likitidesi M1'e göre daha düşüktür. Bu durum M2'nin parasal büyüklük açısından, gelir seviyesi ve temel ekonomik büyüklükleri açıklama gücünün diğerlerine göre daha fazla olmasına neden olmaktadır. M2/GSMH oranın artması toplumda harcama alışkanlıklarının giderek vadeli hesaplar üzerinden yapıldığını göstermektedir (Lynch, 1996: 7). Bu oranın yüksek olması finansal aracılık düzeyinin gelişmiş olması anlamına geldiği için finansal gelişmişliğin göstergesi olarak önem taşımaktadır. Finansal gelişmişliğin ölçütü olarak yabancı ülke paraları cinsinden açılan mevduat hesaplarını da göstermektedir. Dolayısıyla bu oranın yüksek olması para ikamesinin de yüksek olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda bankacılık sisteminde mevduat hesaplarının hangi miktarda yabancı paradan oluştuğu ile ilgili bilgi vermektedir.Bu

oranın yüksek olması finans sektöründe yaratılan fonların reel sektörün fon ihtiyaçlarını karşıladığı anlamına gelmektedir (Lynch, 1996: 7; Öztürk, 2014: 32-33; Erdem, 2008: 22-24)..

Parasal göstergelerinin sonuncusu, resmi kuruluş mevduatlarının da ölçütün içerisine girdiği M3/GSMH oranı olarak ifade edilmektedir. Bu oranın artması da finansal gelişmişliğin var olduğu düşüncesini ortaya koymaktadır (Ağır; 2010: 91).

1.9.1.2. Kredilere İlişkin Büyüklükler

Finansal gelişmenin ölçülebilmesi için ülkelerdeki mevcut kredilere ilişkin göstergeler de çoğunlukla kullanılmaktadır. Finansal gelişimin göstergesi olarak kullanılan kredilerin boyutu üç gruba ayrılmaktadır. Bunlar, yurt içi toplam kredi hacmi (YİKH) ile özel sektöre verilen krediler (ÖSKH) değişkenlerinden türetilebilecek (yurt içi kredi hacminin milli gelire oranı (YİKH/GSMH), özel sektöre verilen kredilerin milli gelir içerisindeki payı (ÖSKH/GSMH) veya özel sektöre verilen kredilerin toplam krediler içerisindeki payı (ÖSKH/YİKH) olarak ifade edilmektedir. Yurt içi kredi hacminde ve özel sektöre verilen kredi hacmindeki artışlar finansal gelişmenin sağlanması açısından önem teşkil etmektedir. Finans sektöründe yaratılan fonların reel kesime aktarılması finansal gelişmeye katkı sağlamaktadır. Bu oranın yüksek olması finansal gelişmeyi arttırarak ekonomik gelişmeye de katkı sağlamaktadır. Özellikle özel sektöre ilişkin kredilerin büyüklüğü firmaların sermaye stokuna pozitif bir etki sağlayarak gelişmesine ve yeni pazarlar bulmasına olanak sağlamakta ve gelişmişliğin ölçütleri arasında daha çok kabul görmesine neden olmaktadır (Ağır, 2010: 92; Mohammad, 2015: 51; Erim ve Türk, 2005: 23).

1.9.1.3. Sermaye Piyasası Göstergeleri

Finansal gelişmişliğin önemli göstergelerinden biriside sermaye piyasasının büyüklüğüne ilişkin göstergelerden oluşmaktadır. Bu göstergelerden birincisi, piyasadaki hisse senetleri değerinin GSMH'ya oranı ikincisi ise, piyasadaki şirketlerin sayısı olarak belirlenmektedir. Piyasa faaliyetlerinin göstergesi olan hisse senetleri değerinin GSMH'ya oranı aynı zamanda ekonomi genelinde piyasa likitidesini ölçmek içinde bir veri olarak kullanılmaktadır. Sermaye piyasalarının

likitidesinin ölçülmesi için kullanılan diğer bir veri ise, işlem hacminin piyasa değerine oranıdır. Bu oran aynı zamanda borsa kapitalizasyon oranı olarak da ifade edilmektedir. Bu oranın yüksek olması hem düşük işlem maliyetlerinin bir göstergesi hem de firmaların ihtiyacı olan fonların sağlanmasına olanak tanıdığı için daha likit bir sermaye piyasasının varlığını göstermektedir (Huang, 2010: 15; Yetiz ve Şimşek, 2017; 10). Levin (1991)'e göre borsalar likitide yaratarak ekonomik faaliyetleri olumlu etkiyebilmektedir. Birçok kârlı yatırım, uzun vadeli bir Sermaye Taahhüdü gerektirir. Ancak yatırımcılar çoğu zaman tasarruflarının kontrolünü uzun süreler boyunca bırakmaktan çekinmektedirler. Bu nedenle likit sermaye piyasaları yatırımları daha az riskli ve daha cazip hale getirerektasarruf sahiplerinin bir varlık öz sermayesi edinmesine ve tasarruflarına erişmeleri gerekiyorsa veya portföylerini değiştirmek istiyorlarsa, bu varlıkların hızlı ve ucuz bir şekilde satılmasına izin vermektedir. Borsalar daha uzun vadeli ve daha karlı yatırımları kolaylaştırarak Sermayenin dağılımını iyileştirmekte ve uzun vadeli ekonomik büyüme beklentilerini güçlendirmektedir (Demirgüç-Kunt ve Levine, 1996: 229).

Levine ve Zervos (1998) finansal gelişmeyi değerlendirebilmek için ekonomideki borsa likitidesi ve büyüklüğünün yanı sıra oynaklığın (volatilite), dalgalılığın ve dünya sermaye piyasası ile entegrasyonunun amprik göstergelerine de ihtiyaç olduğunu savunmaktadır. Entegrasyon ölçütleri için uluslararası sermaye varlık fiyatlandırma modeli (CAPM) ve uluslararası arbitraj fiyatlandırma teorisi (APT) kullanılmaktadır. Her iki varlık fiyatlandırma modeli, her varlığın beklenen getirisinin bir karşılaştırma portföyü ile veya bir grup kıyaslama portföyünün doğrusal bileşimi ile doğrusal olarak ilişkili olduğunu ima etmektedir. Oynaklık, hisse senetleri getirilerinin yıl içerisindeki standart hatalarının ölçülmesiyle dalgalılık ise, 10 büyük hissenin piyasa değeri içindeki payının ölçülmesiyle hesaplanmaktadır. Finansal gelişmişliğin pozitif olduğu sonucuna ulaşılması için oynaklık ve dalgalılık oranın düşük olması gerekmektedir. Sermaye piyasalarına ilişkin bu göstergeler piyasa değerinin oranını yani, mevcut pazar büyüklüğünün ticaretle eşleşip eşleşmediği hakkında bilgi vermektedir. Sermaye piyasalarının gelişmesinin finansal gelişmeye önemli derecede etkileri bulunmaktadır (Erim ve Türk, 2005: 34).

1.9.1. 4. Mali Varlık Stokuna İlişkin Göstergeler

Hem parasal hem de sermaye piyasalarına ilişkin göstergeleri bir arada ölçme fırsatı yaratan gösterge mali varlık stokuna ilişkin ölçütlerdir. Bu ölçüt ekonomide tüm finansal varlıkları ifade eden göstergelerin milli gelire oranı (mali varlık stoku/ GSMH) ile bulunmaktadır. Mali varlık stoku içerisinde parasal göstergeler, bankacılık toplam mevduat (döviz tevdiat hesapları dahil) miktarı, finansal aracıların toplam varlıkları ve kamu-özel sektör menkul kıymet göstergeleri bulunmaktadır. Bu oranın yüksek olması mali varlıklarda bir artışın olduğunu göstermekte ve bu artışa bağlı olarak yatırım harcamalarında da artışların meydana gelebileceğini ifade etmektedir (Ağır, 2010: 93; Kanberoğlu, 2014: 84-91).