• Sonuç bulunamadı

Finansal gelişme, tasarrufların mobilize edilmesini, ticaretin kolaylaştırılmasını, riskin çeşitlendirilmesi ve yönetilmesini sağlamak için finansal sistemlerin bilgi ve uygulama süreçlerinin iyileştirilmesi anlamına gelmektedir (Fernandez ve Tamayo, 2015: 5). Finansal aracılığın niceliği, kalitesi ve verimliliğinde iyileşme kaydedilen süreç de finansal gelişme olarak tanımlanmaktadır (Abu-Bader ve Abu-Qarn, 2008: 889-890). Yani, finansal hizmetlerin ve finansal kurumların büyümesi, finansal piyasaların çeşitlenmesi, finansal araçların zenginleşmesi gibi sistemde meydana gelen bütün ilerlemeler finansal gelişme olarak ifade edilmektedir. Finansal araçlarda çeşitliliğin artması fon arz edenler açısından, bazı varlık ve fonların vadelerinin uzatılması yoluyla tasarrufların artmasına, fon talep edenler açısından belirli yatırım araçları için borç imkanlarının seçme şansının artmasına olanak sağlamaktadır (Ahmed ve Ensari, 1998:504). Olası yatırımlarla ilgili bilgi edinme sürecinin zor ve maliyetli olması, yapılan sözleşmelerin hazırlanması ve uygulanmasının bilgi ve beceriye dayanmasının yanında belirli riskleri ve maliyetleri içermesi gibi oluşan piyasa kusurları pek çok ekonomide tasarruf akışının iyi projelere aktarılmasını ve ekonomik gelişmeyi engellemektedir. Piyasada oluşan bu kusurların birçoğu finansal gelişme ile azaltılabilmektedir. Bu bağlamda finansal gelişme, finansal aracılar sayesinde finansal kusurların iyileştirilmesine yardımcı olarak finansal sistemin temel işlevlerine bilgi akışını sağlamaktadır. Shaw (1973), finansal gelişmeyi finansal varlıkların finansal olmayan zenginlik ve çıktı birikiminden daha hızlı bir şekilde birikimi şeklinde tanımlamıştır. Levine (2005) ise, bu tanımlamayı daha kapsamlı hale getirerek finansal piyasaların, araçların ve aracıların daha çok etkileşime girdiği, artış gösterdiği ve finansal sistemin temel işlevlerini tam

anlamıyla yerine getirdiği sürecin iyileştirilmesi olarak tanımlamıştır. Chiak, vd. (2012) ise, sadece piyasa kusurlarının giderilme derecesine göre finansal gelişmeyi tanımlanın çok dar bir açıklama olduğunu belirtmiş ve finansal gelişmeyi aşağıda belirtilen beş işlevle tanımlamıştır;

 Olası yatımlar hakkında yeterli bilgiyi edinmek ve sermaye tahsisini sağlamak,

 Sermaye tahsisini sağladıktan sonra bireyleri ve firmaları takip ederek kurumsal yönetişime katkı sağlamak,

 Riskin çeşitlenmesini ve yönetilmesini kolaylaştırmak,

 Tasarrufların bir araya getirilmesini ve harekete geçirilmesini sağlamak,

 Finansal araçların alışverişini kolaylaştırmaktır.

Finansal kurumlar ve dünyadaki pazarlar, bu önemli hizmetleri ne kadar iyi sağladığı konusunda belirgin bir şekilde farklılık göstermektedir. Aslında finansal gelişme genel olarak finansal sistemin ekonomiye sağladığı anahtar işlevlerin önemini göstermektedir. Altyapısı sağlam ve gelişen bir finansal sistem sağlıklı finansal kuruluşlar ve olumsuz şoklar karşısında ortaklaşa sağlamlık ve esneklik sağlayan düzgün, iyi işleyen finansal piyasalarla karakterize edilmektedir. Finansal yenilik kavramı ekonomide finansal derinliğin kazandırılması süreci olarak da ifade edilmektedir. Finansal piyasalarda faaliyet gösteren kurum sayısının artması finansal derinleşmeye neden olarak toplam finansal varlıkların artmasına ve gelirin artış göstermesine olanak sağlayabilmektedir. Ulusal ve uluslararası düzeyde finansal gelişme finansal sektör tarafından fonların reel sektöre transferi ve yatırımların artış göstererek ekonominin gelişmesi açısından bir ölçü olarak görülmektedir (Mohammad, 2015: 50).

Finansal gelişme rekabetin güçlenmesine olanak sağlayarak dinamik, verimliliği artıran ve yenilikçi faaliyetleri teşvik etmektedir. Demirgüç, vd (2008) göre bir finansal sistemin etkinliği, sistemin temel işlevlerinin tam olarak yerine getirilmesine ve finansal gelişmenin sağlanmasına bağlıdır. Finansal gelişmenin sağlanabilmesi için olumsuz şoklar karşısında ortak bir biçimde dayanıklılık gösteren sağlıklı finansal kurumların ve iyi işleyen finansal piyasaların yer aldığı bir finansal

sistemin varlığı gerekmektedir. Ayrıca gelişen finansal sistemlerin istikrarının sağlanmasında birlikte etkili bir ihtiyati düzenleme ve denetleyici çerçeve gerekmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelere has bir yankı uyandıran finansal gelişmenin diğer bir boyutu da finansal hizmetlere erişimin sağlanması olarak görülmektedir. Gelişmiş ülkelere göre bu ülkelerdeki firmaların ve hane halklarının erişimi sınırlı kalmaktadır. Gerekli olan finansmana erişimin sağlanamaması yatırımlar açısından ciddi bir engel teşkil etmektedir. Özetle, finansman girişimcilik için vazgeçilmez bir kaynak şeklinde ifade edilmektedir. Ana finans kurumları aracılığıyla ya da mikrofinans ve diğer uzmanlaşmış kurumlar aracılığıyla olsun, finansmana erişim fakir hane halklarının üretken faaliyetlerde bulunma fırsatlarını genişletebilmektedir. Muhtemel gelişmiş bir finansal sistem zorlu riskleri ölçebilir ve yayabilir. Bu nedenle finansal gelişme tasarrufların yatırıma dönüştürülmesi, riskin dağıtılması ve verimliliğin arttırılması açısından önemli hale gelmektedir. Günümüzde Uluslararası Para Fonu ve Asya Kalkınma Bankası gibi ulusal hükümetler ve uluslararası kuruluşlar tarafından finansal sektörün gelişimi ekonomik verimliliğin sağlanması açısından bir araç olarak görülmekte ve teşvik edilmektedir (Estrada, vd., 2010: 6-7; Rajan ve Zingales, 2003: 9; Lynch, 1996: 3).

Finansal azgelişmişlik genellikle makroekonomik istikrarsızlık ve yapılan düzenlemelerin başarısızlığı ile ilişkilendirilmektedir. Bu nedenle bazı kurumsal düzenlemelerin ve politikaların finansal gelişmeyi hızlandırabileceği bir görüşü bulunmaktadır. Gerschenkron (1962) hükümetin finans sektörüne katılımının özel sektör kredilerini teşvik edeceğini savunmaktadır. Bu nedenle, finansal gelişmenin önemini vurgularken kurumları görmezden gelmemek önemlidir, daha güçlü kurumlar finansal gelişmenin etkinliğini artırabilir, aynı zamanda finansal gelişme sürecini de kolaylaştırabilmektedir. Halk arasında kamu tahvilleri için oluşan likit piyasaların şirket tahvil piyasaları için bir gelişim sağlayacağı ile ilgili genel bir görüş birliği bulunmaktadır. Ancak, büyük ve kalıcı bütçe açıkları özel tasarrufların büyük bir bölümünü ele geçirmekte ve özel kredi piyasalarını sınırlandırmaktadır. Bu durum ciddi finansal baskılara neden olmaktadır. Özel kredi ve yatırımlardan kaynaklanan bu sıkıntı özellikle üretken yatırımlar için sınırlı miktarda finansman kaynağı ile karşı karşıya olan ve kamu harcamalarının kalitesinin nispeten düşük

olduğu gelişmekte olan ülkelerde geçerli olmaktadır (Fernandez, Tamayo, 2015: 16- 18; Demetriades, 2008: 4).