• Sonuç bulunamadı

2. MESLEKİ KİMLİK

2.5. Mesleki Kimlik Tanımı

Mesleki kimlik kavramı, sosyal kimlik çalışmaları üzerine ortaya çıkmıştır (Moore ve Hofman, 1988, s.69). Bireyin üstlendiği rollere odaklanan kimlik kuramının çalışmaları bireyin mesleki rollerine de odaklanırken, sosyal kimlik kuramı işyerini sosyal bir yapı olarak ele almakta ve meslek gruplarının oluşturduğu mesleki kimlik algısı ile ilgilenmektedir.

Moore ve Hofman (1988, s.69-70), mesleki kimlik kavramını sosyal kimlik üzerine yapılmış araştırmalara dayanarak tanımlamaktadır. Onların tanımına göre mesleki kimlik, “bireyin mesleki rollerini ne kadar önemsediği (merkeziyet), ne kadar çekici bulduğu (değer-valence) ve diğer rolleriyle ne kadar uyumlu bulduğu (consonance)” olmak üzere üç boyutludur. Kelchtermans (1993, s.445), mesleki kimliğin, öz-imaj, öz-saygı, iş motivasyonu, görev algısı ve geleceğe bakış açısı olmak üzere 5 boyutu olduğundan bahsetmektedir. Öz-imaj, meslek üyelerinin mesleki kariyer edinme sürecindeki yaşantılara bağlı olarak kendilerinin nasıl tanımladıklarını ifade ederken, öz-saygı mesleki benlik algısının oluşumunu ifade etmektedir. İş motivasyonu, bireyi mesleğini seçmeye ve bu mesleği yapmaya devam etmeye iten etkenlere dayalı iken görev algısı bireyin mesleği ile ilişkilendirdiği ya da onun dışında tuttuğu görevleri dayalıdır. Bireyin geleceğe yönelik mesleki gelişim hedefleri ve beklentileri de mesleki kimlik algısını şekillendiren önemli bir etkendir.

63

Bruss ve Kopala (1993, s.686) mesleki kimlik ile mesleki davranış biçimi arasında doğrudan bir bağlantı kurmakta, mesleki kimliği, “bireyin mesleki rolleri ile ilgili kişisel sorumluluk geliştirmesi, etik ve ahlaki ilkelere bağlı kalması ve mesleğinden onur duyması” olarak tanımlamaktadırlar.

Beijaard, Meijer ve Verloop (2004, s. 108), öğretmenlerin mesleki kimlikleri ile ilgili çalışmalarında mesleki kimliği, “diğer insanların beklentileri ve fikirleri, toplumda öğretmen kavramına ve rollerine yönelik algılar, öğretmenlerin kişisel geçmişleri ve yaşantılarına dayalı olarak özel hayatlarında ve mesleki yaşantılarında önem verdikleri özelliklerin toplamı” olarak tanımlamaktadırlar. Knowles (1992, s.99) ise öğretmenlerin mesleki kimliğini, “öğretmenlerin kendileri ile ilgili sahip oldukları imge ve kavramlar” olarak ele almaktadır.

2.5.1. Mesleki Kimlik Oluşumunu Etkileyen Faktörler

Reybold’a (2003, s.236) göre mesleki kimlik, bireyin mesleki sosyalleşmesi ile orantılı olarak oluşmaktadır. Mesleki sosyalleşme, mesleki becerilerin ve bilginin öğrenilmesinden öte bir şeydir. Mesleki sosyalleşme, belli bir meslekle özdeşleşme ve bağlanma, onun etik kodlarını benimseme ile sonuçlanan bilişsel ve duygusal olgunlaşma sürecidir. Reybold (2003, s.236), özellikle akademisyenlerin mesleki gelişimine eğildiği çalışmasında, mesleki kimlik oluşumunda ‘bilme eylemi, biliş” kavramlarının önemini vurgulamakta, bireyin akademisyenlik mesleğine epistemolojik yöneliminin onun mesleki kimlik algısını oluşturabileceğini ileri sürmektedir.

Mesleki kimlik oluşumunda bireyin dış çevresinden gelen etkiler ile bireyin kendi bireysel hedeflerine yönelik girişimlerinin etkileşimi önemli bir yere sahiptir. Araştırmacıların yapı (dış çevre) ve etkinlik (bireyin kendi hedeflerini gerçekleştirebilme yeteneği) etkileşimi olarak adlandırdıkları bu süreç, bireyin mesleki kimliğinin bilişsel ve duygusal boyutlarını açıklayan önemli ipuçları verebilmektedir (Arasa ve Calvert, 2013; Archer, 2000; Beijaard vd., 2004;

64

Coldron ve Smith, 1999; Day, Kington, Stobart, ve Sammons, 2006). Etkinlik, farklı kimliklerin yarattığı ikilemler, çelişkiler ve gerilimlerle yaşayabilme oranını da göstermektedir. Bireylerin mesleki ve özel yaşantılarındaki farklılıklar ile bunlar arasında doğabilecek çatışmalarla başa çıkmak için geliştirdikleri stratejilerin birleşimi olan etkinlik, mesleki kimlik algısını oluşturmaktadır (Day vd., 2006, s.602). Coldron ve Smith (1999), öğretmen kimliği üzerine yaptıkları çalışmalarında, öğretimin bireysel boyutunu etkinlik, öğretmene sosyal olarak sunulan dış çevreyi ise yapı olarak almışlar ve öğretmen kimliğinin bu ikisi arasındaki etkileşimden doğduğunu ileri sürmüşlerdir. Onlara göre, öğretmen kimliğinin oluşumunda hem öğretmenin kendisini öğretmen olarak nitelendirmesi, hem de çevresinin onu öğretmen olarak kabul etmesi etkili olmaktadır.

Mesleğin gerçekleştirildiği ortam kimlik oluşumunda önemli bir yere sahiptir. Öğretmenler için öğretimin yapıldığı çevre yani okul kültürü ve sınıfın atmosferi kimlik oluşumunu etkilemektedir. Öğrenci, paydaş ve toplumun beklentileri, kullanılan müfredata yönelik uygulamalar, fiziksel çevre, davranışlara yön veren ortak değerler, normlar ve kurallar, mesleki kimliği şekillendirmektedir (Beijaard vd., 2000; Day vd., 2006). Ayrıca, öğrencilerin tavır ve davranışları öğretmenlerin kendilerine yönelik algılarını şekillendirerek onların kimlik algısını biçimlendirmektedir (Beijaard, 1995, s.752).

Day ve arkadaşları (2006, s.608), yaptıkları çalışmada öğretmen kimliğini olumlu ve olumsuz etkileyen bir takım etkenlerden bahsetmektedirler. Onlara göre, öğrenci merkezli eğitim, meslektaşlar arası etkileşim ve işbirliği, okul içi ve dışında farklı işler yürütebilme olanaklarının olması, okul politikalarının geliştirilmesinde söz sahibi olmak olumlu bir mesleki kimlik algısı oluştururken, uzmanlık alanının diğerlerininkinden önemsiz görülmesi ve kendi düzeyinden farklı öğrencilere öğretmek zorunda olmak (örn. ortaöğretim öğretmeninin ilköğretimde eğitim vermesi gibi) olumsuz kimlik algısı yaratmaktadır.

Özellikle öğretmenlik ya da akademisyenlik gibi ciddi bireysel yatırım gerektiren mesleklerde, mesleki kimlik oluşumunda bireysel kimliğin etkileri de

65

kaçınılmaz olmaktadır (Day vd., 2006, s.608). Mesleğin teknik ve duygusal yönleri kadar meslek üyelerinin bireysel yaşantıları ve günlük etkinliklerinin gerçekleştiği sosyal, kültürel ve kurumsal çevre ile etkileşimi de mesleki kimlik algısını şekillendiren önemli etkenlerdir (Beijaard vd., 2004; Cardelle-Elawar, Irwin, ve Sanz de Acedo Lizarraga, 2007; Hargreaves, 1994; Nias, 1996; Sumsion, 2002).

Sugrue (1997, s.214), mesleki kimlik oluşumunda meslek üyelerinin örtük inançlarının da önemli olduğuna dikkat çekmektedir. Ona göre, bireyin örtük inançlarını şekillendiren pek çok etken vardır. Bireyin yakın ailesi, yaşamında önem verdiği diğerleri, mesleki çıraklık ve staj yaşantıları, kültürel arketipler, politikalar ve içinde yaşadığı sosyal çevrenin örtük inançları gibi bu etkenler, bireyin mesleki kimlik algısını dolaylı olarak etkileyebilmektedir. Bu nedenle, mesleki kimlik analizinde biyografik incelemeler yapma ve meslek üyelerinin erken çocukluk deneyimleri, önem verdiği diğerleri ya da önemli geçmiş yaşantıları incelemenin önemli olduğu vurgulanmaktadır (Carter ve Doyle, 1996; Knowles, 1992; Sugrue, 1997).

Day ve arkadaşlarına (2006, s.608) göre, duygular da mesleki kimliği biçimlendiren önemli etkenlerdir. Şefkat, şaşırma, eğlenme, kızma, üzülme, heyecan, zevk, zarar görmeye açık olma, mesleki belirsizlik, kafa karışıklığı, gerçekçi olmayan beklentiler, öğrencilere yardım etmede başarısız olma, yorgunluk, stres, suçluluk, utanma, diğerlerinin önüne koyduğu hedeflere ulaşamadığı için kendini suçlama gibi duygular, kimlik oluşumunda çok önemli bir yere sahiptir. Duygular, sosyal aktör ve sosyal yapı arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkar ve bu duygusal yaşantılar davranış biçimini etkiler.

Hamman ve arkadaşları (2010, s.1352), bireyin mesleği ile ilgili geleceğe yönelik görüş ve beklentilerinin de mesleki kimlik algısını biçimlendirdiğini düşünmekte ve bu görüşlerini “olası benlik kuramı” olarak adlandırdıkları bir kurama dayandırmaktadırlar. Olası benlik kuramı, bireyin geleceğe yönelik benlik kavramlarının önemini ve dinamiklerini, bireyin bu görüşlerinin onun mevcut ve

66

gelecekteki davranışlarını nasıl şekillendirdiğini açıklamaktadır. Bireyin olası benliği, onun mevcut benliğinin yansımasıdır. Diğer bir değişle, bireyin gelecekte olmak istediği benlik, onun arzuları, umutları, şüpheleri ve korkuları tarafından şekillenmektedir. Bunlar ise bireyin içinde bulunduğu sosyal, kültürel ve çevresel yaşantılardan etkilenmektedir. Olası benlikler bireyin sosyal ortamına göre oluştuğu için, bireyin sosyal yaşantılarında değerli gördüğü ya da değerli olduğunu düşündüğü yaşantıları benliğine yansıtmaktadır. Olası benlik, kimlikten farklı olarak, bireyin kendini değerlendirerek şimdi ve gelecek arasındaki farklılıkları belirlemesine olanak tanımakta, bu nedenle hem şimdi hem de gelecekteki mesleki kimlikler ile ilgili bilgi sağlayabilmektedir.

2.5.2. Mesleki Kimliğin Etkileri

Mesleki kimlik algısının, iş doyumu, tükenmişlik, işten ayrılma niyeti, adanmışlık, mesleki gelişim, etkililik, motivasyon, değişimle başa çıkma gibi pek çok işgören davranışını çeşitli şekillerde etkilediği düşünülmektedir.

Day ve Sachs (2004, s.4), mesleki kimliğin, öz-saygı, adanmışlık ve mesleğe devam etme isteğini etkileyen önemli etkenlerden biri olduğunu söylemektedir. Day ve arkadaşları (2006, s.610), öğretmen kimliği üzerine yürüttükleri araştırmada, mesleki kimliğin öğretmenlerin belirgin bir amaca sahip olması, öz-yeterlikleri, motivasyonu, adanmışlığı, iş doyumu ve etkililiğini belirleyen önemli etkenlerden birisi olduğunu bulmuşlardır. Volkmann ve Anderson (1998, s.295) ise öğretmenlerin sahip olduğu kimliğin, onların öğretme yöntemleri, kendilerini geliştirme biçimleri ve eğitimsel değişimlere karşı tavırlarında etkili olduğunu söylemektedir. Moore ve Hofman (1988, s.508) güçlü bir mesleki kimliğin, öğretmenlerin işten ayrılma niyetlerini olumsuz etkilediğini, Gaziel (1995, s.330) ise öğretmenlerin mesleki kimliği ile tükenmişlik, işi terk etme, mesleği terk etme niyetleri arasında olumsuz bir ilişki olduğunu bulmuştur. Benzer bir şekilde, Kramer ve Hofman (1985, s.94) mesleki kimlik algısı zayıf olan ilk ve ortaokul öğretmenlerinin daha fazla tükenmişlik yaşadığı ve işten ayrılma niyeti taşıdıkları bulunmuştur. Moore ve Hofman (1988) ise

67

öğretmenlerin mesleki kimliğinin, yeterliliklerini ve mesleki gelişimlerini etkilediği gibi eğitimsel değişimlerle başa çıkma, değişime açık olma ve öğretim uygulamalarına yenilikleri yansıtma istek ve becerilerini de etkilediğini ileri sürmektedir.

2.5.3. Akademisyenlerin Mesleki Kimlik Oluşumu

Winter (2009 s.122) kimliği, “benzer mesleki görevleri yerine getiren bireylere özgü kalıcı inançlar, değerler, güdüler ve deneyimler” olarak tanımlamaktadır. Henkel (2005b, s.145) ise akademik değerlerin, arzuların, anlam ve değer duygusunun, dilin, teorilerin ve bilginin içselleştirilmesi olarak ya da özdeşleşme ve bireyleşmenin içsel ve dışsal diyalektiği olarak tanımlamaktadır. Henkel (2005b, s.145), alanyazında kullanılan somut bilgi (tacit knowledge) edinme, alana (territory) yerleştirme/konumlanma, söz sahibi olma ya da diyalog kurma gibi kavramların, akademik kimlik oluşum sürecini tanımlarken kullanılan kavramlar olduğunu ifade etmektedir. Bu kavramların farklı dönemlerde kullanıldığının altını çizen Henkel (2005b, s.146) bu kavramların kimlik kavramına farklı dönemlerdeki farklı yaklaşımları, yani eski ve yeni yaklaşımları gösterdiğini ileri sürmektedir. Kimlik oluşumu ile ilgili geçmişe dayalı normatif etkilere odaklanan bakış açılarının, zamanla yerini rollere ve senaryolara bağlı olarak daha bilinçli ve bilişsel tercihlerin yapıldığı ve geleceğe yönelik hedeflerin etkili olduğu inancı ile yer değiştirdiğini düşünmektedir.

Winter (2009, s. 122), akademisyenlerin rollerini yerine getirirken ait oldukları akademik topluluğun ve yönetimin kimliğinden, bu farklı kimliklerin yarattığı çatışmalardan etkilendiğini söylemektedir. Akademisyenlerin mesleki kimliği, belli bir alanda uzmanlığa verilen değer, entelektüel merak, meslek grubu (community of practice), özerklik ve özgürlük gibi belli ideolojik ödüllere dayalıdır. Meslek grubu, meslek üyelerinin ortaya koydukları etkinlikler ve bu etkinliklerin kendileri ve topluluk için ifade ettiği anlamlar konusunda ortak bir anlayışa sahip oldukları bir sistemdir. Zaman içinde grup içi etkinlikler ile çevresel etkilerin ve diğer meslek gruplarının etkileşiminden ortaya çıkan bu

68

sistem, mesleki kimlik algısının oluşumunda önemlidir (Bathmaker ve Avis, 2005, s.47).

Akademisyenlerin mesleki kimliğinin merkezinde yer alan önemli bir etken, akademisyenlik mesleği ve bu mesleğe ait görevlerin yerine getirilmesi için gerekli bilgi ve becerilerin kazanıldığı eğitim sürecidir (Winter, 2009, s.123). Eğitim süreci akademisyenlerin yaşamlarında ve dolayısıyla çalışma biçimlerinde önemli etkilere sahiptir (Yaacoub, 2011, s.48).

Reybold’a (2003, s.236) göre akademisyenlerin mesleki kimliği, doktora eğitiminin ikinci yılında oluşmaya başlamaktadır. Yeni akademisyenler, doktora programları ile yetiştirilmekte ve akademinin bir parçası olmaktadır. Bu süreçteki yaşantıları, ileride akademisyen olduklarında, mesleğe yönelik temel bakış açılarını da şekillendirmektedir. Bu bakış açısı, onların akademik rolleri ve zorunluluklarına yönelik algılarını etkilemekte ve mesleki kimliklerinin oluşmasında etkili olmaktadır. Bu nedenle, doktora eğitimi sürecinde geçirdikleri sosyalleşme süreci onların gelecekteki mesleki davranışlarını etkileyecek normları ve beklentileri oluşturmaktadır. Ayrıca, bu inançlar, normlar ve değerler akademik çalışmaların içerik ve süreçlerini belirleyen uzmanlık alanlarında da kabul görmektedir (Winter, 2009, s.123).

Akademisyenlerin mesleki kimliği, hem bireyin özelliklerine hem de bireyin önem verdiği toplulukların özelliklerine dayalı olarak oluşmaktadır. O nedenle, akademik kimliğin oluşumunda hem uzmanlık alanının hem de örgütün önemli bir rolü vardır(Henkel, 2005b; Jawitz, 2009).Uzmanlık alanı, bir akademisyenin kimliğini, değerlerini, yaptığı işin bilimsel temelini, çalışma biçimlerini ve öz güvenini şekillendiren en önemli etkendir (Jawitz, 2009, s.241). Uzmanlık alanı, akademik kimliğin asıl ortaya çıktığı yerdir. Diğer taraftan, akademisyenlerin üyesi oldukları örgütün kendilerine has dilleri, kavramsal yapıları, geçmişleri, gelenekleri, değerleri, uygulamaları ve başarıları vardır. Bu örgütsel özellikler çerçevesinde akademisyenlerin gündelik rolleri tanımlanmaktadır (Kogan, 2000, s.64). Henkel’e (2005b, s.157) göre, akademisyenlerde mesleki kimlikler

69

uzmanlık alanı ve üniversite örgütünün birleşiminden oluştuğu için, akademik kimliğin oluştuğu ortam hem kozmopolit hem lokal, hem somut hem de soyuttur.

Eğitim süreci, uzmanlık alanı ve üniversite, akademisyenlerin mesleki sosyalleşme süreçlerinin gerçekleştiği ortamlar olarak da önemlidir. Kimlik sosyal süreçlerle oluştuğu için, sosyalleşme süreçleri kimlik oluşumunun önemli belirleyicilerindendir (Arasa ve Calvert, 2013; Beijaard vd., 2004; Henkel, 2005b). Tierney ve Rhoads (1993, s.58), akademisyenlerin sosyalleşme sürecini doğrusal bir süreç olarak ele almakta ve beklentisel sosyalleşme (anticipatory socialisation) ve örgütsel sosyalleşme olarak ikiye ayırmaktadırlar. Beklentisel sosyalleşme, herhangi bir yükseköğretim kurumunun üyesi olmadan, üyesi olmayı arzu ettiği grubun tavır, eylem ve değerlerini benimseme sürecidir. Bu süreç, akademisyenin eğitim süreci olarak da düşünülebilir. Örgütsel sosyalleşme ise bir yükseköğretim kurumunda akademisyen olarak çalışmakla başlar. Bu süreçte birey hem öğrenci hem de akademisyen olarak farklı deneyimler yaşayarak mesleğine dair algı ve beklentilerini oluşturur.

Henkel (2005b, s.157) ise akademik kimlik oluşum sürecinin bazıları için doğrusal olabilecekken bazı birey ve durumlar için tekrarlayan ve sürekli değişen bir süreç olabileceğini ileri sürmektedir. Ülkenin sosyal ve politik ortamındaki değişimler (Arasa ve Calvert, 2013; Yaacoub, 2011) ya da uzmanlık alanlarındaki paradigma değişimleri gibi değişim süreçleri (Henkel, 2005b), akademik kimliğin de tekrar gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini gerektirebilir. Akademisyenlerin bu değişimlere yönelik tutum ve davranışlarında ortamın özellikleri kadar kendi bireysel yaklaşımları ve kimlikleri de etkili olmaktadır. Her akademisyen, aktif veya pasif olma, çaba gösterme veya bastırılmayı kabullenme, örtük ya da açık olana odaklanma arasında kendilerine özgü bir denge yaratmakta (Henkel, 2005b, s.158), iş yaşamında kendilerine sunulan yapıları destekleyip karşı çıkabilmekte, ulusal ya da örgütsel ortamda kendilerine sunulan baskın söylemlerle özdeşleşmeyi ya da bunlara karşı durmayı seçebilmektedir (Arasa ve Calvert, 2013,s.406 ). Bu nedenle akademik kimliğin oluşumu hem bireysel hem de sosyal bir süreçtir (Henkel, 2005b, s.158).

70

Görüldüğü üzere akademisyen kimliğinin oluşmasında hem mesleğin kendine has özellikleri, hem akademisyenlerin ait olduğu uzmanlık alanları hem de çalıştıkları örgüt ortamı etkili olmaktadır. Bu nedenle, akademik kimliğin derinlemesine anlaşılması için akademisyenleri etkileyen sosyal çevrenin birlikte ele alınması gerekmektedir. Ayrıca, değerler kimlik oluşumunu etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Temel bilişsel inançlar olarak değerler, bireylerin yaşantılarını yönlendirmekte, bireyin uzun dönemli tercihlerini ve davranışlarını biçimlendirdiği gibi birey ve örgütlerin kimliğini de tanımlamaktadır. Üniversiteler değere dayalı örgütlerin başında gelmektedir. Meslektaş dayanışmasına dayalı bir yönetim, kurumsal özerklik ve akademik özgürlük gibi değerler hem akademisyenlerin hem de üniversitelerin kimlik tanımında önemli kavramlardır (Winter, 2009, s.123).