• Sonuç bulunamadı

Akademisyen, toplumda sistemik bilginin üretimi, korunması ve yayılması görevlerini yerine getiren kurumlar olan yükseköğretim ve araştırma kurumlarının üretken işgücüdür. Günümüzün bilgi toplumu olarak adlandırılmaya başlayan toplumlarında, sistematik bilginin geliştirilmesi ve diğer mesleki alanlar için gerekli uzmanlık bilgisinin sağlanması görevlerini yerine getiren akademisyenlik mesleğinin toplum için oldukça önemli olduğuna dair bir fikir birliği vardır (Cavalli ve Teichler, 2010, s.1).

Akademisyenler, hem toplum için gerekli bilginin üretiminde, hem toplumun eğitimli işgücünün yetiştirilmesinde (Clark, 1987; Williams, 2008) hem de geleceğin akademisyenlerinin yetiştirilmesinde (Brennan, 2007; Kogan vd., 2007) aktif bir rol oynamaktadırlar. Enders (1999, s.71) akademisyenleri, karmaşık bilgilerin üretilmesi ve aktarılmasıyla görevli işgörenler olarak tanımlamaktadır. Akademisyenler, sahip oldukları bilişsel akıl yürütme kültürü ile sistematik bilgi üretiminde bulunmaktadırlar. Ayrıca, bilgi üretimini ve aktarılmasını desteklemek amacı ile akademisyenlerin mesleki rolleri, işle ilgili hedeflerini ve bunlara ulaşma yöntemlerini kendileri belirleme özgürlüğüne sahip

20

olmalarına imkân verecek bir yapıda düzenlenmiştir. Akademisyenlerin hem mesleki eğitim, hem genel eğitim verirken hem de araştırma ile meşgul olması ve bu görevleri yerine getirirken bireysel karar alma özgürlüğüne sahip olması, akademisyenlik mesleğinin birbirine pek de paralel olmayan çok fazla çeşitliliği içinde barındırması ile sonuçlanmaktadır (Clark, 1987, s.16).

Alanyazında, akademisyenliğe ait iki temel rol tanımlanmaktadır: araştırma ve öğretim(Williams, 2008, s.533). Light (1974, s.3), akademisyenliğin bu iki temel rolünü öğretim ve bilim adamlığı rolü olarak özetlemektedir. Öğretmen ve bilim adamlığına ait temel kavramları göz önüne alarak, akademisyenlik mesleği ile ilgili üç temel kavram geliştirmiştir: öğretim elemanı, akademisyenlik mesleği ve bilimsel meslek (scholarly profession). Light’ın (1974, s.4) bu üç temel kavrama yönelik geliştirdiği şema Şekil 1’de görülmektedir.

Şekil 1. Akademisyenlik Mesleğinin Çerçevesi

Kaynak: Light, D. (1974). The Structure of the Academic Professions. Sociology of Education, 47(1), 2-28.

Şekil 1’de görüldüğü üzere, öğretim elemanı, yükseköğretim kurumlarından birinde yani bir üniversitede görevli akademik işgöreni ifade ederken bilimsel meslek, temel etkinliği bilginin gelişimini sağlamak olan meslek olarak tanımlanabilir. Bilimsel meslek, bir üniversitede yürütülebildiği gibi herhangi bir araştırma kurumunda ya da bir kurumun araştırma biriminde de yürütülebilir.

21

Akademik meslek ise, öğretim ve bilgi üretme rollerini bir arada barındırmaktadır. Bir mesleğin temel özelliklerine büyük oranda sahip olan akademik meslek, öğretim elemanlığı ve bilimsel mesleğin bir üniversitede yürütülmesini ifade eder (Light, 1974, s.6).

Dill (1982b, s.255) akademisyenlik mesleğinin temel rollerinin öğretim ve araştırma olduğunu kabul etmekte, bu rollere bir de ‘hizmet’ boyutunu eklemektedir. Teichler ve arkadaşlarına (2013, s.5) göre de, genellikle sistematik bilginin oluşturulması, korunması ve yayılması görevlerini yerine getirmekle sorumlu tutulan yükseköğretim kurumlarında, bu işlevlerin akademik işgörenlerin görevlerine aktarılması, öğretim ve araştırma görevleri ve son yıllarda buna ilave edilen ‘hizmet’ göreviyle gerçekleşmektedir. Dill (1982b, s.262), akademisyenlik mesleğine ait temel rolleri ve bu rolleri etkileyen diğer etkenleri Şekil 2’deki gibi göstermektedir.

Akademisyenlik mesleğine ait önemli rollerden bir diğeri ise ‘öğretim’ faaliyetidir (Dill, 1982b, s.261). Araştırma faaliyetleri ile bilginin üretilmesi ve korunması rollerini yerine getiren akademisyenler, öğretim faaliyetleri ile bu bilginin yayılması ve günlük hayata aktarılması rollerini yerine getirmektedirler. Akademisyenler, akademinin dışındaki pek çok önemli mesleğin üyelerini eğitmekte (Clark, 1987; Perkin, 1987), günümüz modern toplumunun ihtiyaç duyduğu çeşitli yetenek, yeterlilik ve özellikler ile donatılmış uzmanları yetiştirmektedir (Perkin, 1987, s.14). Bu bakımdan akademisyenler, diğer mesleklerin üyelerini yetiştirdikleri kadar kendi mesleklerinin yeni üyelerini de yetiştirmekte, geleceğin akademisyenlerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadırlar (Kogan vd., 2007, s.11).

22

Şekil 2. Akademisyenlik Mesleğinin Temel Rolleri ve Bunları Etkileyen Etmenler

Kaynak: Dill, D. D. (1982b). The Structure of the Academic Profession: Toward a Definition of Ethical Issues. Journal of Higher Education, 53(3), 255-267.

Dill (1982b, s.260), akademisyenlik mesleğinin ‘öğretim’ boyutunun mesleğin rol çerçevesine giren paydaşlardan en fazla etkilenen boyutu olduğunu ileri sürmektedir. Uzmanlık alanının özellikleri ve normları, akademisyenler ve yönetimin birlikte belirledikleri öğretime yönelik politikalar ve öğrencilerin beklentileri, öğretim sürecini şekillendiren önemli etkenlerdir. Teichler ve arkadaşları (2013, s.7) ise, öğretim görevlerinin daha çok kurum içinde düzenlenip denetlendiğini, araştırma görevlerinin ise daha çok üniversite dışı tanınırlık, dış araştırma fonları gibi dış çevre unsurlarından etkilendiğini ileri sürmektedirler. Ayrıca, genel kamu iklimi ve yükseköğretim politikaları da yükseköğretime talebi,

23

öğrenci sayılarını ve eğitim beklentisini etkileyerek araştırma ya da öğretim önceliklerini belirleyebilmektedir.

Akademisyenler, bilgi toplumlarının ihtiyaç duyduğu sistematik bilginin geliştirilmesi kadar diğer mesleki alanlar için gerekli uzmanlık bilgisinin sağlanması görevlerini de yerine getirmektedirler (Cavalli ve Teichler, 2010, s.2 ). Bu nedenle, Teichler ve arkadaşları (2013, s.8-9), yükseköğretim içinde araştırma ve öğretim arasında yakın ilişkiler kurmanın her iki işlev için de karşılıklı yarar getireceğine inanmaktadırlar. Araştırma faaliyetlerine dayalı bir öğretim süreci, öğretimin yenilenen bir bilgi temeline dayalı olmasını sağlarken, öğretim faaliyetleri yeni araştırma fikirleri ortaya koyabilmekte, ayrıca gelecek akademisyenlerin yaratıcı araştırma faaliyetleri içinde yetiştirilmesine olanak sağlamaktadır. Öğretim ve araştırma arasında böyle bir bağ kurabilen üniversitelerin artması beklenir. Ancak, son zamanlarda üniversitelere olan talebin artması üniversitelerde kontenjanların artmasına neden olmuştur. Bu durumda, öğretim ders yükü oldukça yüksek olduğu için araştırmaya yeterince vakit ayrılamamaktadır. Bu nedenle, araştırma ve öğretim arasında denge kurmaya çalışan üniversitelerde bile bu ikisi arası etkileşim tam sağlanamamaktadır.

Dill (1982b, s.261), araştırma ve öğretim faaliyetleri arasındaki dengenin, büyük ölçüde akademisyenlerin bu rollere yönelik tutumlarından etkilendiğini düşünmektedir. Ona göre akademisyenler, öğretime yönelik tutum ve değerleri bakımından beşe ayırmaktadır:

1. öğretimle ilgili – öğrencilerin eğitimine adanmış,

2. öğretimle ilgisiz – mesleki sorumluluklarına değer verdiği için sistematik olarak öğretim etkinliklerini gerçekleştiren,

3. çıkarcı – kendi çıkarına sonuçlar elde etmek için öğretim yapan, 4. muhalif – öğretime değer vermeyen ve bunu açıkça ifade eden

5. partizan – akademisyen olmaktansa öğrenci olmayı tercih eden (yani sadece kendini geliştirmeye adanmış).

24

Akademisyenlik mesleğinin ‘hizmet’ boyutu, belli bir kesime yönelik profesyonel uzmanlık sahibi olmakla ilgilidir. Bir mesleğin toplum içinde güçlü ve saygın bir meslek haline gelmesi, toplumun en etkili grupları ile güçlü bağlar kurabilmesine bağlıdır. Akademik mesleğin, gerçeği arama, akademik çalışmalara adanmış olma ve bu süreçte kendi ilgi ve hedeflerini dışarıda tutma, akademik özgürlük gibi değerleri, onun önemli bir statüye sahip olmasını sağlayan önemli değerlerdir. Ancak, mesleğin yerine getirilmesi sürecinde toplumun değer verdiği bilgi ve değerlerden uzaklaşıldığında, akademisyenlik mesleği toplum içindeki önemini ve statüsünü kaybedebilir. O nedenle, akademisyenliğin bir meslek olarak algılanmaya devam etmesi için, toplumun talep ve beklentilerini göz önünde bulundurması ve topluma hizmet görevlerini etkili olarak yerine getirebilmesi gerekir (Dill, 1982b, s. 262-263).

Akademisyenliğin hizmet boyutu, araştırma boyutu ile de yakından ilişkilidir. Araştırma faaliyetleri ile elde edilen bilginin toplumun faydasına olacak biçimde kullanılması, hizmet görevinin de etkili olarak yerine getirildiği anlamına gelebilir. Ancak, Brennan’ın (2007, s.2) da belirttiği üzere, bilginin çoğu, yalnızca bilimsel otoriteler tarafından onay almak adına erişilmesi zor, hatta olanaksız olan pek çok akademik dergide toplanmaktadır. Diğer bir değişle, bilimsel araştırmaların pek çoğu, faydalı sonuçlar elde etmektense, üniversitelerin ya da akademisyenlerin saygınlığını ve statüsünü artırmak amacıyla yapılmaktadır. Hâlbuki bilginin akademik camianın duvarları dışına çıkarılması ve topluma kazandırılması akademisyenliğin önemli sorumluluklarından biri olmalıdır.

Öztürk (2008, s.47), akademisyenlik mesleğine ait görevleri araştırma ve eğitim olmak üzere ikiye ayırmakta, eğitim görevinin ise örgün ve yaygın eğitim (halk eğitimi) olmak üzere ikiye ayrıldığını söylemektedir. Öztürk (2008, s.47- 53), akademisyenlerin bu temel görevlere bağlı olarak beş temel niteliğe sahip olduğunu düşünmektedir. Ona göre akademisyenin ilk ve en önemli niteliği üretkenliktir. Akademisyen, bilgi üretir ve bunu ortaya koyduğu tezler ile yapar. Akademisyen başkasının bilgisini değil kendi ürettiği bilgiyi aktardığı için öğretmenden farklılaşır. Akademisyenin öğretmenlikle en çok benzeşen yönü,

25

aynı zamanda akademisyenin ikinci niteliği olan öğreticiliğidir. Ancak, akademisyen öğretmenden farklı olarak evrensel düzeyde iletiler içeren bir öğretim yapar. Üçüncü olarak, akademisyen bir yazardır. Dergilerde, gazetelerde, kitaplarda yazarak ürettiği bilginin yayılmasını sağlar. Akademisyenin dördüncü niteliği hatipliğidir. Akademisyen, jüri huzurunda tezlerini savunurken başladığı hatipliğe, ders verdiği amfide, sunum yaptığı seminer ve kongrelerde, halka yönelik konferanslarda devam eder. Akademisyen, güzel konuşma becerisiyle seçkinleşir ve sahip olduğu bilgiyi etkin bir biçimde paylaşır. Son olarak, akademisyenin önemli bir niteliği de ardıl yetiştiriciliğidir. Akademisyenin, kendinden sonra mesleğe girecek olanları yetiştirme görevi vardır.