• Sonuç bulunamadı

5. GÜVENİRLİK VE GEÇERLİLİK

1.7. Kanun ve Düzenlemeler

Kanunlar ve düzenlemeler ile ilgili ortaya çıkan alt-kategoriler kanun ve düzenlemelerin çok sık değişmesi, yapılan düzenlemelerin uygulamaya yansımasında sorunlar (örn. kanunların yoruma açık bırakılması sonucu kişi ve kurumlara farklı şekillerde uygulanması ve bu nedenle adaletsiz uygulamalara neden olması), her ile bir üniversite politikasının getirdiği olumsuzluklar,

172

akademik teşvik uygulamasına yönelik görüşler ve ikinci öğretim uygulamasına yönelik görüşler şeklinde adlandırılmıştır.

1.7.1. Kanun ve Düzenlemelerde Değişim

Kanun ve düzenlemelerin sıklıkla değişiyor olması önemle üzerinde durulan bir husustur. Analizlerde, çoğu kez yapılan düzenlemelerin sonuçlarının ortaya çıkmasının bile beklenmediği, değişikliklerin bu denli aceleyle ve sık yapılmasına bağlı olarak oturmuş standart uygulamalardan söz edilemediği, bu durumun akademiye giriş ve yükselme süreçlerinde farklı uygulamalara neden olarak adaletsizlik algısı yarattığı algısı ortaya çıkmıştır. Yükseköğretime yönelik düzenlemelerin sıkça değişmesi sonucu akademide belli bir çalışma standardının oluşturulamadığı, bu nedenle akademik ortamın güvensizlik duygusu yaratabildiği düşünülmektedir.

Bizde kurallar kanunlar çok sık değişiyor (KSA1-2).

Çok fazla değişiklik de tabii sonuçlarını görmeden, sıkıntı oluyor. Ama hani bir sonucu görüp sonradan düzeltme olmalı ama değişiyor, bir sene sonra yine değişiyor (KSA1-1).

Akademik hayatın şartları, kuralları çok değişiyor. Ben başlayalı 24 yıl olmuş, o günden bu yana siz başka kurallarla akademik hayatın işindeydiniz şimdi başka. Ben başlarken yardımcı doçent olmak için kurallar yoktu, doktora bitiriyordu insanlar. Sonra yayınlar çıktı, puanlar çıktı. İnsanlar sadece rakamlarla ifade edilir oldu. Senden 6 ay önce yardımcı doçent olmuş hiçbir şeysiz; 6 ay sonra dedi ki senden şunu şunu istiyorum. Bunlar kolaycı insanları, her insanı değil ama kolaycı insanları bir takım şeylere sevk etti. Ben 25 yıldır içindeyim en az 5-10 kere değişmiştir. Çok sık değişiyor bizim ülkemizde, her şeyde olduğu gibi tabii. Oturmadı daha akademik hayatın standartları (KSA2-1). 1.7.2. Kanun ve Düzenlemelerde Yazılı - Uygulama Farkı

Analizlerde ortaya çıkan diğer bir husus ise kanun ve düzenlemelerin genellikle kâğıt üzerinde kaldığı, uygulamaya yansıtılamadığı algısıdır. Akademinin gerçeği ile kanunlarda çizilen çerçevenin uyuşmadığı düşünülmektedir.

173

Sanki şu anda ideal daha belirgin gibi; daha kuralları konuldu gibi görünüyor; YÖK’ün çıkardığı düzeneklerle sanki çizildi gibi gözüküyor. Üst çerçeve mükemmel, herkesin haberi oldu ama içi çok boşaldı. Bunlar olurken ben içinin boşaldığını düşünüyorum. Aslında şu 25 yıllık süreç içerisinde çerçevenin daha iyi çizildiğini düşünüyorum ama içinin çok boşaldığını düşünüyorum (KSA2-1).

Kanunlar ile çizilen çerçeve ile gerçekte var olan akademik ortam arasındaki uyumsuzluğun en önemli nedenleri olarak, düzenlemelerin genellikle yurt dışındaki uygulamalar dikkate alınarak ülke gerçeğinden bağımsız bir şekilde yapılması ve uygulamaya yönelik yeterli denetimin yapılmıyor olması gösterilmektedir.

Biz de uymaya çalışıyoruz herhalde biraz o akademik kriterlere o Avrupadakilere falan, bir yerlerden bakıp süzgeçten geçirip almışlar kanun maddeleri gibi. Resmiyette yapıyoruz da bunu ama uygulanırken değişiyor tabii (KSA1-1)

Bir sistem geliştiriyoruz belki ama dönüp arkaya bakmıyoruz. İşte bu istasyona tren geliyor mu tren geçiyor mu buradan bakmıyoruz. Yaptım ama çürüdü mü yıkıldı mı çok fazla bakmıyoruz (EM2-1).

Analizlerde, kanunların uygulanmasının kişisel inisiyatife açık olduğu ve bunun zaman zaman adaletsiz uygulamalara olanak sağladığı algısı ortaya çıkmıştır. Kâğıt üzerindeki düzenlemelerin kişisel yoruma ve inisiyatife açık olduğu durumlarda bunların gerçeğe olması gerektiği gibi yansımayabildiği inancı görülmektedir.

Kanunlar yönetmelikler kişilerin uygulamasına kalmış artık. Sana geliyor kanuna bu pencereden bakıyor, bana geliyor şu pencereden bakıyor (ESA1-1).

Herkese eşit davranılmaması meslekte bu sıkıntı, bu çok büyük sıkıntı. Bu her yerde ama böyle. Sizin iki tane çocuğunuz var; birini sürekli azarlayıp birini sürekli severseniz o azarladığınız çocuk sürekli agresif olur ve der yani ne oluyor acaba ben bu aileden değil miyim diye (ESA2- 2).

174 1.7.3. Her İle Bir Üniversite Politikası

Her ile bir üniversite politikası kapsamında çok kısa sürede çok sayıda üniversite açılmasının akademisyenlerin ve akademik ortamın kalitesini olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Üniversite sayısındaki hızlı artışın akademisyenlerin gerekli olgunluğa erişmeden hızla yetiştirilmesi, yeterli olgunluğa erişmeyen akademisyenlerin bu kurumlarda hızla yükselip yönetsel pozisyonlara gelerek akademiye yön vermeye başlaması, artan akademisyen ihtiyacının karşılanabilmesi için nitelikten ödün veren uygulamalara kapı araladığın inanılmakta ve bu durumun akademideki kaliteyi olumsuz etkilediği düşünülmektedir.

Çok fazla üniversite oldu, usta-çırak ilişkisi olduğu için iyi ustalarla çalışılamadığı durumlar olmaya başladı, çıraklar yalnız kaldılar ve bir şeyler yapmak durumunda kaldılar gittikleri yerlerde. O zaman da işte etikten uzaklaşmak durumunda kaldılar. Bu durum hem eğitimin içini boşalttı hem çalışmaların içini boşalttı. Yalnız kaldı insanlar yeni açılmış üniversitelerde. Onları olmadık işlere sevk ettiğini düşünüyorum. Kurallar daha iyi oluştu ama içi daha da boşaldı her yeni açılan üniversiteyle (KSA2-1).

Hızlı akademisyen yetiştirmenin nedenlerinden bir tanesi de çok sayıda üniversitenin açılması ve bunlara akademisyen gerekli olduğu için diye düşünüyorum. Evet onlara da akademisyen lazım ama nicelik yanında bir de nitelik lazım diye düşünüyorum. İnsanlar çok hızlı yükseldiler ama bir şey bilmiyorlar diye düşünüyorum ve tecrübe yok. Bunlar öğrencileri yetiştirecek. Bilmediğin bir şeyi öğrenciye nasıl anlatırsın, işte öğrenciye iki slayt gösterirsin, öyle idare edebilirsin bildiğin kadarıyla ama tabii kalite bozulacak gittikçe bu durumda. O yüzden ben geleceğin Türk üniversiteleri için çok iyi olduğunu düşünmüyorum. (KM2-1).

Üniversite açıyorlar mısır patlağı gibi her yere, ama hoca yok değil mi. Nitelikten çok nicelik ön plana çıkıyor. Neymiş Türkiye’de şu kadar üniversite varmış. Kardeşim Türkiye’de 150 tane üniversite olsun ama literatüre girmiş mi; tarandığında birkaç tane üniversitenin adı çıkıyor (KSO2-1).

Açılan üniversite sayıları arttı. Ama sadece bina kurmakla üniversite açmak olmuyor. Oraları iyi eğitmenlerle ve ekipmanlarla donatmak lazım (KM1-1).

175 1.7.4. Akademik Teşvik Politikası

Akademik teşvik uygulaması, araştırma verilerinin toplandığı dönemde ortaya ilk kez uygulanmıştır. Akademisyenlerin araştırma ve yayın performansını değerlendiren ve maddi olarak ödüllendiren bu sistem ile ilgili görüşlerini paylaşan akademisyenler de olmuştur. Bu verilerin analizinde, akademik teşvik uygulamasının performansı artırabilecek bir girişim olarak değerlendirildiği ve yapılan çalışmaların tam bir karşılığı olamasa da en azından çalışmaya değer verildiğinin bir göstergesi olduğuna inanıldığı görülmüştür.

Son akademik teşvikten sonra zaten ideal akademisyenliğe doğru bir yönelim oldu. Akademik teşvik birçok profesörü, akademisyen olup da hiçbir çalışma yapmayan pek çok hocayı çalışmaya sevk etti. (ESO1-1). Akademik teşvik uygulamasının da katkıları oldu. Demiştik ya artı teşvik olması lazım diye, bunun artı katkısı mutlaka olacaktır (EM1-2).

Ancak, verilerin analizinde akademik teşvik sisteminin olumsuz sonuçlar doğurabileceği algısı da ortaya çıkmıştır. Bu algıya sahip olan akademisyenler, mevcut akademik ortamda bu uygulamanın gerçekten çalışan akademisyenlerin performansını ödüllendirmekten öte etik dışı girişimleri artırabileceği kaygısı taşımaktadır.

Mesela şu son akademik performans durumunun bile ben etik dışı davranışları artıracağını düşünüyorum. Çünkü bir parasal karşılığı olduğu için bu yan yollar, doğru olmayan yollara daha çok başvurulur hale geleceğini düşünüyorum (KSA2-1).

Şimdi devlet teşvik veriyor akademisyenlere ama bunun dahi hemen şeyini çıkardılar; nasıl anlatayım, sorunlar oluşturuyorlar onunla ilgili, nasıl parayı yırtarım diye (ESA1-1).

1.7.5. İkinci Öğretim Uygulaması

Üniversitelerde uygulanan gece öğretimi yani ikinci öğretim sisteminin getirdiği olumsuzluklara dikkat çekildiği görülmektedir. Bu uygulamanın, akademisyenlerin iş yükünü artırarak performansını düşürebildiği, öğretim etkinliklerinin araştırma faaliyetlerine ayrılan zamanı kısıtlayabildiği, gündüz ek

176

derslerine göre ücreti bir hayli fazla olan gece öğretiminin bir para kapısı olarak görülebildiği ve bunun da üniversiteleri ticaretleştirdiği, bu ticari zihniyetin ise akademisyenler arası rekabet ve çatışmaları artıran önemli bir etken olduğu üzerinde durulan hususlardır.

Biz gece de girdik gündüz de girdik, ama olmuyor. Gündüz dersine giren hoca bir de gece dersine giremez. Yorulup yorulup sen gece dersi veremezsin. Gece dersi paralıydı bir de. Hem para alıyorsun hem de yorgun yorgun birkaç saat ders yapıp gidiyorsun. Yani bu olmamalı, paraya dökmemeli işi. İş ne oluyor para kazanmaya dönüyor, ticarethaneye dönüyor üniversiteden çok, akademiden çok (KSO2-1) Akademide hep bir çekişme zaten vardır. Bu mesela ders hususunda çok oluyor; sen vereceksin ben vereceksin, hep maddi şeyler yani. Bunun sebebi aslında ikinci öğretim. …Hem çok yorucu oluyor, ders sayısı çok fazla oluyor, hem başka işlerimiz var. Zor oluyor tabii, kolay bir şey değil, yoruluyorsun. Bundan dolayı kaldırılması taraftarıyım. Bu bence kaliteyi artıracak unsurlardan. Hem belki hocalar arasında da çekişme sona erer (KSO2-2).