• Sonuç bulunamadı

2. MESLEKİ KİMLİK

2.3. Kimlik Kuramı

İlk olarak Stryker (1968) tarafından ortaya konulmuş olan kimlik kuramı, sosyal davranışları birey ve toplum arasındaki karşılıklı etkileşime dayanarak açıklamaya çalışmaktadır. Sembolik etkileşimci bir yaklaşıma sahip olan kurama göre kimlik, sosyal yapı ile bireysel eylemleri birbirine bağlayan önemli bir kavramdır. Bu nedenle, davranışların yordanması için birey ve sosyal yapı arası ilişkilerin analiz edilmesi gerekmektedir. Kimlik kuramına göre toplum, birey üzerinde oluşturduğu etkiler ile sosyal davranışları şekillendirmektedir (Hogg, Terry ve White, 1995, s.255).

Kimlik kuramı, benliği özgür bir psikolojik varlık olarak değil bireyin toplumdaki rollerinden ortaya çıkan çok yönlü bir sosyal yapı olarak görür. Bireyin benlik kavramı, üstlendiği rollere göre değişmektedir (Wiley, 1991, s.496). Kimliğin özünde, bireyin üstlendiği roller ve bu rollerin sağladığı anlam ve beklentilerin birey tarafından içselleştirilmesi bulunmaktadır. Bu anlam ve beklentiler, bireyin davranışlarını şekillendiren standartları ortaya koymaktadır (Burke ve Reitzes, 1991, s.239).

Kimlik kuramı, sosyal yapının kısmen değişmez bir yapıya sahip, biçimsel içerikleri olan roller üzerine eğilmektedir (Stets ve Burke, 2000, s.224). Roller, diğerleri tarafından uygun görülen davranış biçimlerini ortaya koyan beklentilerden oluşmaktadır (Simon, 1992, s.26). İnsanlar, içinde bulundukları yapı içinde belirli sosyal roller üstlenmekte ve bu rollere bağlı olarak çeşitli davranış beklentileri ortaya koymaktadırlar (Stets ve Burke, 2000, s.224). Stryker (1968, s.559) bireyin üstlendiği rollerin sağladığı anlam ve beklentileri ‘rol kimlikleri’ olarak adlandırmaktadır. Rol kimlikleri, bireyin üstlendiği rollere bağlı

58

olarak geliştirdiği kendine yönelik tanımlamalar ve algıların toplamıdır Rol kimlikleri, bireyin belli bir sosyal kategorinin üyesi olarak kendini etiketleme ya da tanımlama süreci ile oluşur. Bireyin rollerini yerine getirmekteki başarısı, hem onun o rolü üstlendiğinin bir göstergesidir, hem de bireyin olumlu bir öz- değerlendirme yapmasını sağlar. Bireyin yapacağı olumlu öz-değerlendirmeler onun bireyin öz-saygısını da artırır ve olumlu bir öz-saygı kimlik oluşumu için önemlidir (Hogg vd., 1995, s.256).

Bir rol kimliğine sahip olmak o rolün beklentilerini gerçekleştirmek için çalışmayı, rol ortakları ile işbirliği ve görüş alışverişi yapmayı ve rolün sorumluluk alanına giren kaynakları yönetmeyi gerektirir. Rol kimliğinin temelinde, bir rolün diğer rollerle karşılaştırıldığında sahip olduğu algısal ve davranışsal farklılıklar yatmaktadır (Stets ve Burke, 2000, s.225). Bireyin sahip olduğu rol kimlikleri, diğerlerinin sahip olduğu tamamlayıcı ya da karşıt rol kimlikleri ile anlam bulmaktadır. Örneğin, bir annenin rolü babanın rolü ile, bir öğretmenin rolü öğrencinin rolü ile asıl anlamını kazanmaktadır. Diğer bir değişle, rol kimlikleri sosyal etkileşim ile anlam kazanmaktadır. Bu etkileşim sürecinde insanlar kendi rol kimlikleri ile karşı tarafa yanıt vermekte ve böylece kendi öz benliğine anlam katmaktadır (Hogg vd., 1995, s.257).

Burke, rol kimliklerini sibernetik kontrol sistemlerine benzetmektedir (Burke, 1980; Burke ve Reitzes, 1991). İnsanlar içselleştirdikleri kimlik standartları ile davranışları arasında bir uyum oluşturmak için bir uyum mekanizması devreye sokarlar ve böylece olası bir uyumsuzluğun yaratacağı stres ve baskıyı engellemeye çalışırlar.

Kimlik kuramcıları, bireyin üstlendiği belli bir rolün onun için ifade ettiği anlama ve bireyin diğerleri ile etkileşiminde bu rolün bireyin davranış ve duygularını nasıl yönlendirdiğine odaklanmaktadırlar (Burke, 1980, s.18). Kimlik kuramı, aynı rolü gerçekleştirenler arasındaki benzerlik ve birliğe değil, bireyselliğe ve aynı sosyal grup içinde farklı rolleri yerine getirenler arasındaki karşılıklı etkileşim ve bağlılığa vurgu yapmaktadır. Diğer bir değişle, bireyin

59

sosyal grup ile bütünleşip onlar gibi davranması değil, o sosyal grup içinde bağlı olduğu, kendinden farklı rolleri yerine getiren diğer bireyler ile işbirliği kurabilmesi, bunu yaparken de kendi rol kimliğinin anlam ve beklentilerini koruyabilmesi ön plandadır. Birey rol kimlikleri ile içinde bulunduğu sosyal yapının diğer üyeleri ile mekanik bir bağ kurmaktadır (Stets ve Burke, 2000, s.225).

Kimlik kuramı, rol kimlikleri ile davranışsal ve duygusal çıktılar arasında ilişki kurmaktadır. Rol kimlikleri, bireyin davranışlarını yönlendirme olasılığına göre hiyerarşik bir düzene sahiptir. Hiyerarşinin tepesinde bulunan kimliklerin bireyin benlik tanımında daha etkili olduğu, bireyin bunlara daha sıklıkla başvurduğu, bu nedenle davranışları daha fazla yönlendirdiği söylenebilir (Stryker, 1968; Wiley, 1991). Bu nedenle, aynı rol kimliklerine sahip insanların benzer durumlarda farklı davranışlar sergilediği görülebilir. Örneğin, baba rolündeki iki kişiden biri hafta sonları da çalışmayı tercih ederken diğeri çocukları ile vakit geçirmeyi tercih edebilir. Benzer bir şekilde, bazı insanlar baskın rol kimliklerini diğer rollerine de yansıtabilir. Örneğin, bir anne bu rol kimliğini iş yerindeki davranışlarına da yansıtabilir. Ancak Stryker (1968, s.559), bazı durumlarda çevresel etkenlerin çok baskın olabileceğini, bu nedenle bireyin ön planda tuttuğu rol kimliklerin önüne geçebileceğini belirtmektedir.

Birey için ön planda olan rol kimlikleri, onun sosyal ilişkilerinde diğerlerine bakış açısını ve diğerlerine yönelik değerlendirmelerini de etkilemektedir. Örneğin, birey, kendisi ile aynı rol kimliğine sahip diğer bireylere karşı daha olumlu bir algı geliştirmektedir. Ayrıca, belirli bir rol kimliğine dayalı sosyal ilişkilerin sayısı ve önemi arttıkça, o rol kimliği hiyerarşinin üst basamaklarına geçmekte, birey için daha öncelikli olmaktadır; çünkü bireyin kurduğu bu sosyal ağ, onun öz-saygısı ya da benlik algısını etkileyen önemli bir psikolojik yapıdır (Hogg vd., 1995, s. 257 ).

Özetle, kimlik kuramına göre birey, üstlendiği toplumsal rollerin belirlediği kimliklerin toplamıdır ve bu yönü ile içinde bulunduğu sosyal yapıyı yansıtır.

60

Toplum, bireye belirli roller biçerek ona anlam sağlamakta ve sosyal davranışları biçimlendirmektedir. Ancak, birey sahip olduğu rol kimliklerini belirli bir hiyerarşik sıraya koyarak toplumun davranışlar üzerindeki etkisini şekillendirmektedir. Birey bu hiyerarşik sıralamayı yaparken, rol kimliklerine dayalı olarak kurduğu sosyal ağların sayısı ve önemine bakmaktadır (Hogg vd., 1995, s.258).