• Sonuç bulunamadı

Bir ülkenin medikal turizm destinasyonu olarak kazanç elde etmesinde ya da çok fazla hasta vatandaşının medikal turist olarak ülkenin sağlık hizmetlerinden faydalanmayı tercih etmesinde etkin rol oynayan faktörlerden bir tanesi; ülkenin medikal turizmde ne kadar yol aldığı ve medikal turizm geçmişidir. Buna örnek olarak Macaristan’ın dişçilikteki uzun tarihi geçmişi ve ününe bağlı olarak diş kliniklerinin hasta kabul etmek için akreditasyon alma zorunluluğu olmaması gösterilebilir. Medikal turizm geçmişine bağlı olarak bir ülke kendini geliştirebilir, daha kaliteli bir hizmet sunarken de uluslararası pazarda yer edinebilir(Awadzi ve Panda, 2006, s.75-81).

Sağlık turizminin tarihçesine bakıldığında 19. yüzyıla kadar olan süreçte daha çok spa, wellness ve termal turizminin önemi görülmektedir (Sanner, 2000, s.16-22). Romalılar sıcak suyun iyileştirici etkisine inanmışlardır. Öte yandan sıcak su tesislerinin bulunduğu bölgelere gelen üst düzey sosyoekonomik statüsü yüksek bir kitleden gelen bireyler sayesinde turizm sektörü sayılabilecek bir düzen oluşturmuşlardır. Gelenlerden maddi gelir elde etmenin yanı sıra onların sosyal bağlantılarından yararlanarak daha fazla turistin buralara gelmelerini sağlamışlardır (Cook, 2008, s.4). Benzer olarak, Japonya’da yaşayan insanlar da onsen adını verdikleri sıcak su kullanılan tesislerde sağlık çözümleri aramışlardır. Günümüzde hala bu onsenler kullanılmakta ve hasta olsun ya da olmasın turistlerin dikkatini çekmektedir. Japonya’da onsen kültürü evlerin banyolarına taşınmıştır (Kazemi,2007, s.27). 18. ve 19. yüzyıllarda ise Avrupa spa turizmi konusunda büyük ilerleme kaydetmiş ve yalnızca üst düzey geliri olanlar değil normlara göre ortalama geliri olanlar da sağlık turizminde birer tüketici olmuştur (Lunt vd., 2011, s.1-55; Mankikar ve Mankikar, 2013, s.1983).

Tam anlamıyla medikal turizm sayılamayacak olan bu sağlık turizmi aktivitelerinin başka bir ortak özelliği ise; zengin olarak nitelendirilen toplumsal sınıfa hitap etmesidir (Herrick, 2007, s.4). 19. yüzyılın sonlarında Avrupa ve Amerika daha az gelişmiş ülkelerden gelen medikal turistlerin ilgisini çekmiştir (Muzaffar ve Hussain, 2007, s.215). 20. yüzyıla kadar sağlık turizminin hedef kitlesindeçok önemli bir değişiklik olmamıştır. Genel olarak yine halkın zengin kesimi tedavi ve şifa amaçlı seyahatler yapılmıştır. Amerika gibi gelişmiş ülkelerde sağlanan teknolojik ve tıbbi alanda tam donanımlı sağlık hizmeti yüksek fiyatlarda bile olsa medikal turistleri cezbetmiştir (Connell, 2006, s.1094). Örneğin zengin Hintliler tıbbi tedavi için Amerika ve İngiltere’ye gitmekteydiler (Prakash vd., 2011, s.4). Yıllar önce kendi ülkelerinde böbrek nakli yaptıramayan Yeni Zelandalılar Avustralya’ya ve aradıkları tıbbi hizmeti ülkelerinde bulamayan Pasifik Adalılar Yeni Zelanda ve Avustralya’ya gitmekteydi (Lee, 2006, s.6).

Ancak 20. yüzyılda tıptaki ilerlemeler, teknolojik yenilikler ve bütün bunlara erişimin kalkınmış ülkelerde sağlanabilmesiyle medikal turizm daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir ivmeyle ilerlemeye başlamıştır. Kendi ülkelerinde ihtiyaç duydukları ya da arzuladıkları tedaviyi bulamayan, bulsalar bile kalite peşinde koşan gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin zengin halkı 20. yüzyılda bireysel olarak ya da gruplar halinde gelişmiş ülkelere gitmişlerdir. Örneğin; 2003 yılında kaydedilmiş verilere göre yaklaşık 350.000 gelişmiş ülke vatandaşı gelişmekte olan ülkelere medikal tedavi alabilmek için gitmiştir. Bu seyahatler zaman zaman geleneksel medikal turizm olarak adlandırılabilir (Horowitz ve Rosensweig, 2007, s.24). Fakat günümüzde modern medikal turizmde genel durum gelişmiş ülkelerin hedef ülkeler olarak seçildiği zamanlardan çok farklıdır. Bugün medikal turizmin yönü gelişmekte olan ülkelere doğru çevrilmiştir. Hasta turistler gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere gelerek burada tıbbi yardım aramaktadır (Horowitz ve Rosensweig, 2007, s.24).

21. yüzyıl medikal turizmi alanında gerçekleşen turizm hareketliliğinin bazı temel ortak özellikleri vardır. Medikal turistler kalabalık gruplar halinde tedavi arayışında seyahat etmektedir (Lunt vd. 2011, s.6). Endüstri gelişimi ile alakalı olarak, döviz kaynağı görülen medikal turizm sektörü hem kamu hem de özel sektör tarafından desteklenmektedir. Bu durum gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke ayırt etmeksizin geçerlidir (Garg ve Bhardwaj, 2012, s.115-135).Önceki yıllardan farklı olarak tıbbi tedavi arayışıyla seyahat eden turistlerin gelişmiş ülke vatandaşı olup, gelişmekte olan ülkelere gitmektedir (Burkett, 2007, s.223-245; Herrick, 2007, s.4).Tedavi maliyetlerinin düşük olması ve teknolojik ilerlemeler, daha ucuz ve daha kolay ulaşım ve internet sayesinde bilgiye erişim çok daha kolaydır. Bu durum medikal turizmdeki ilerlemelerin gelişmekte olan ülkelerin lehine olmasını sağlar (Lunt vd., 2011, s.6).

Görüldüğü üzere, medikal turizm artık önceden olduğu gibi maddi imkânlara değil, teknolojik ve modern imkânlara bağlıdır. Günümüz koşullarında, fiziksel olarak bir ortamda bulunma zorunluluğu olmadığı sürece ulaşım, ülkeye giriş çıkış, yoğun günlük hayattan zaman ayıramama gibi engeller teknolojik yenilikler sayesinde aşılabilir. “O halde fiziksel olarak orada olmanın zorunlu olmadığı hizmetlerde hastalar neden kilometrelerce yol alıp başka bir ülkeye gitmek yerine, İnternet ya da telefon aracılığıyla medikal hizmetten faydalanamamaktadır?” sorusu gündeme gelebilir. Longe (2010, s.1-34) bu soruları sormuş ve medikal turizmin internet ya da telefonla yapılmasının önündeki yasal engelleri hasta ve doktor arasındaki iletişim açısından değerlendirmiştir. Sonrasında insanların neden bu yöntemlere başvurmak yerine medikal turizm arayışına girişmiş olabileceği konusuna bir miktar açıklık getirmiştir. İlk olarak; hasta ve doktor arasında yüz yüze bir görüşme sağlanmadığı sürece ilk görüşmenin çevrimiçi olarak yapılması yasal değildir. İkinci engel olarak ise; birçok yerde ilk görüşme yüz yüze yapılmış olsa bile sonrasında tedaviye İnternet aracılığıyla uzaktan devam etmek yasal olmayan bir işlemdir. Son olarak doktor hastanın yaşadığı bölgede tıbbi olarak geçerli bir lisansa sahip olmadığı sürece telefonla yapılacak bir müdahale ya da yönlendirme yasal değildir (Longe, 2010, s.1-34).

Dünya üzerinde yabancı hasta hareketleri ve seyahat sebepleri incelenmiştir ve genel olarak insanların sağlık seyahatlerinde çıkış sebepleri şu şekilde gözlenmektedir. Geçici olarak yurtdışı ziyareti yapanlar: Bu gruptakiler, aniden gelişen veya daha eski zamanlardan beri var olan rahatsızlıklarından dolayı tedavi almak için yaz tatilleri gibi zamanlarda dış ülkelere seyahat eden turistler olarak tanımlanabilmektedirler. Uzun süreli kalışlar: Özellikle AB ülkeleri vatandaşlarında görülen bu durum, emekli olduktan sonra farklı bir ülkeye yerleşilmesini ve oranın hizmetlerinden faydalanılmasını öngörmektedir. Gidilen ülkenin sağlık hizmetlerinden faydalanılırken gereken ödeme miktarını, kişinin bağlı bulunduğu Ülkerlerdeki sağlık sigortaları karşılamasına rağmen bu durum tam bir tıbbi turizm olarak ele alınmamaktadır(Rosenmöller vd.,2006). Ortak sınırlar: Ortak sınırları paylaşan ülkeler arasında sağlık hizmeti almak amacı ile meydana gelen hasta/turist geçişlerini kapsayan durumudur. Bununla beraber dış ülkelere yapılan seyahatlerin üzerinde bir diğer belirleyici etmen de fiyat unsurudur. Turistlere verilen hizmetler çoğunlukla ödenmesi planlanan ücretle orantılı bir şekilde değişkenlik göstermektedir (MacReady, 2007, Gray and Poland, 2008). Dış kaynaklı hasta: Bu hastalar, uluslararası anlaşmalara istinaden, sağlık acentaları tarafından dış ülkelere gönderilmektedirler. Bu seyahatlerin pek çoğunda ana sebep, ana ülkedeki uzun bekleme listeleri, uygun uzmanın bulunmayışı, girişime özel anlamda uygun ekipmanın bulunmayışıdır. Bu hastaların kendi ülkelerine ait devletten veya özel şirketlerden yaptırdıkları sağlık sigortaları bulunmakla beraber genellikle kısa mesafelerde

seyahat ederler. (Lowson et al., 2002, Burge et al., 2004, Glinos et al., 2006, Muscat et al., 2006). Carrera ve Bridges 2006 yılında yapmış oldukları yayında sağlık turizmini “ kişinin beden ve ruh sağlığını daha iyi noktalara getirmek amacı ile yaptıkları seyahatler” olarak tanımlamıştır (Carrera ve Bridges, 2006 p.447). Ppek çok tedavi hizmetinin yanı sıra kök hücre tedavisinde, hastalara son seviyeye gelmiş olan hastalıkları için bir iyileşme şansı sunulabilmektedir. (Parke, et al. 2010; Song 2010). Bazı deneysel prosedürlerin yanı sıra kürtaj(Sethna and Doull 2010)), cinsiyet değiştirme operasyonları(Aizura 2010; Wilson 2010) gibi bazı ülkelerde yasal olarak yapılması engellenmiş olan tıbbi girişimler için de yapılan illegal medikal turizm faaliyetlerinin varlığı bilinmektedir.

Her ne kadar medikal turizm pazarında seyahat eden turist sayısı konusunda kesin bir otorite ve rakam vermek zor olsa da tahmini rakamlar üzerinden bakıldığında da durum hakkında genel bir bilgi edinilebilir. Örneğin yapılan çalışmalar sonucunda 2007 yılı içerisinde yaklaşık 750.000 Amerikan vatandaşının tedavi olmak amacı ile ülke dışına çıktığı belirlenmiştir(Keckley and Underwood, 2008). Keckley tarafından belirlenen bu rakam 2010 yılında 3 ile 5 milyon arasında bir değere ulaşacağı tahmin edilmiştir (Keckley and Underwood, 2008, Keckley and Eselius, 2009). Bu sayılar göz önüne alınarak konuşulduğunda ABD vatandaşı olan turistlerin, medikal turizm pazarında seyahat eden tüm insanların yaklaşık olarak %10 gibi bir oranına tekabül etmekte olduklarını görmekteyiz(Ehrbeck vd., 2008). Buradan da dünya çapında sağlık amacı ile seyahat eden insan sayısının yaklaşık olarak 30 ile 50 milyon kişi arasında bir seviyede olduğu görülmektedir. Turist sayısının yanında medikal turizm sektörünün büyüklüğünü görmemizi sağlayan bir diğer parametre de sektörün maddi açıdan büyüklüğüdür ki 2008 yılı için bu değer yaklaşık olarak 60 milyar Amerikan Doları seviyesindedir(MacReady, 2007, Crone, 2008, Keckley and Underwood, 2008). Medikal turizm amacıyla seyahat eden insanların sayılarının net bir şekilde ortaya konulamamasının en önemli sebeplerinden bir tanesi, bu kavramın tanımının net bir şekilde yapılamamış olmasıdır. Örneğin Ehrbeck’in yaptığı sağlık turizmi ve bu amaçla seyahat eden kişi tanımı sadece elektif cerrahi girişimler için seyahat eden insanları kapsamakta ve dış ülkelerden gelen hastalara acil gelişen durumlarda yapılan cerrahi veya tıbbi müdahaleleri kapsamamaktadır(Ehrbeck vd., 2008). Youngman ise ortaya koyduğu sınırlamalarda yapılan dental müdahaleleri elektif olsun veya olmasın eğer dış ülkelerden birinden gelen bir hastaya yapılıyor ise medikal turizm kapsamına dâhil etmiştir(Youngman, 2009). Ehrbeck tarafından yapılan tanımlamalara karşıt şekilde McKinsey tarafından ortaya konulan bakış açısından yaklaşıldığında ise bu sektörde seyahat eden yolcu sayılarının Ehrbeck’in öngördüğünden daha düşük olduğu görülmektedir. Ancak Tayland’da sadece spa merkezlerine giden turist sayısının 1 milyon gibi bir rakama ulaştığı ve

neredeyse cerrahi veya diğer tıbbi hizmetler için gelen turist sayısına eşit olduğu görülmektedir (Carabello, 2008, Crozier and Baylis, 2010). Ehrbeck tarafından verilen rakamlara bir başka taraftan yaklaştığımızda ise Bangkok’ta yer alan Bumrungrad Hastanesi 2003 yılında toplamda 500.000 hasta kabulü yapmış iken 2005 yılında ise sadece Arap ülkelerinden yaklaşık 93.000 hasta kabülü yapmıştır (Turner, 2007, McClean, 2008, MacReady,2007). Bir başka açıdan medikal turizm alanında olabilecek en tutucu ölçütlere sahip kişilerin raporlarında verilen rakamlara göz attığımızda ise, Hindistan için yaklaşık 200.000 (Carabello, 2008, Crone, 2008, Youngman, 2009), Singapur için 200.000 ile 350.000 arasında (Huat, 2006 (b), Carabello, 2008, Youngman, 2009), Küba için 200.000 (Crozier and Baylis, 2010), İngiltere için ise 50.000 ile 100.000 arasında bir turist sayısı olduğu gözlenmekte ve bu raporlar ışığında McKinsey’in ortaya koyduğu rakamların gerçekte ne kadar az olduğu ortaya çıkmaktadır. Youngman’ın görüşlerine göre ise bu alanda seyahat eden turist sayısının en düşük düzeydeki hesaplamalarda dahi yaklaşık olarak 5 milyon civarında olduğu görülmektedir. (TreatmentAbroad, 2009, Youngman, 2009). Buradan da anlaşılabileceği üzere medikal turizm pazarında seyahat eden turistlerin sayısının net bir şekilde ortaya konulabilmesi için daha uzun soluklu ve detaylı çalışmalardan elde edilecek verilere ekseriyetle ihtiyaç duyulmaktadır. Bizim ülkemizde de henüz tam sağlıklı istatistiki veriler tutulamamaktadır. Çünkü araştırmacılar sağlık turizmi kapsamını farklı kabul etmektedirler en azından medikal turizm katılımcılarının hastaneler tarafından verilerin belli periyodlar halinde il sağlık müdürlüklerine gönderilerek veri merkezi oluşturulması gerekmektedir.

Bazı ülkeler sağlık hizmetlerinin reklamını yapabilmek için, büyük çapta sağlık hizmeti veren şehirler oluşturmuşlardır. Bunlara verilebilecek en güzel örneklerden bir tanesi Singapur’da bulunan Biyomedikal Şehri’dir. Biyomedikal Şehri, 2001 yılından bu yana, isminin hakkını verircesine biyomedikal ve biyoteknolojik alanda büyük hizmetler vermektedir. (Cyranoski, 2001). Sağlık şehirlerine bir örnek de Dubai’deki Dubai Health Care City’dir(DHCC). Dubai’deki DHCC ve Singapurda’ki Biopolis alandaki öncüller olarak görülmekte ve ilerleyen yıllarda, buna benzer daha pek çok yer görülebileceği bilinmelidir. (Crone, 2008 p.119). DHCC, kurulmasının ardından oldukça büyük bir ilgi ile karşılaşmış ve Orta Avrupa’lı pek çok turistin Asya’daki hedef noktası olmuştur. Verilen sağlık hizmetlerinin kalitesinin yanında ülkelerin turistler tarafından seçilmesinde önemli olan etmenlerin en önemlilerinden bir tanesi de insanların aynı sağlık hizmetine daha az ücrete ulaşabilmeleridir.

Medikal turizm alanında hedef ülke seçimi konusunda, ülkelerin kültürel, tarihi ve rekreasyonel özellikleri oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Medikal turizm pazarında yer

tutan ülkeler, yönetim politikası olarak bu özelliklerini ön planama çıkaracak şekilde reklamlar düzenlemektedirler(Turner,2007). Turistler gelişen teknolojiler sayesinde, gitmeyi planladıkları ülkenin hakkında veya doktorun eğitimi, istatistikleri gibi verileri hakkında öncül ve oldukça doyurucu verilere ulaşabilmektedirler. ABD, Yeni Zellanda ve Avurstralya gibi ülkelerde yaşayan Kore’li vatandaşlar için var olan kültürel benzerlikler, Kore’nin medikal turizm açısından seçilen bir ülke olmasında önemli bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmişe dayalı sömürge bağı olan İngiltere ve Hindistan arasında ise medikal turizm alanında önemli bir hasta akımı görülebilmektedir. Meksika’dan Amerika’ya yaşamak için göç eden insanlar, ABD içerisinde sağlık sigortaları bulunmadığından dolayı, sağlık hizmeti almak için tekrar Meksika’ya seyahat etmektedirler. (Bergmark vd., 2008, Gill vd.,2008, Lee vd.,2010, Smith vd.,2011(c) ).

Bu özelliklere ek olarak literatürde 21. yüzyılda medikal turizmin özelliklerinden bahsedilirken en sık alıntı yapılan bazı özellikler dikkat çekmektedir. Genel olarak araştırmacılar, modern medikal turizm kavramının geleneksel medikal turizm olgusundan çok uzakta olduğuna vurgu yaparken (Horowitz ve Rosensweig, 2007, s.24; Lunt vd., 2011, s.1- 55), medikal turizm kavramını tıbbi amaçla yapılan seyahate indirgeyen bir görüş de çok büyük değişiklikler yaşanmadığını öne sürebilir. Ancak her iki durumda da 21. yüzyıl medikal turizminin geleneksel medikal turizm kavramından az ya da çok fark etmeksizin uzaklaştığı aşikârdır (Horowitz, vd. 2007, s.33). Günümüz medikal turizmi farklı hedef kitlelere farklı şekillerde hitap edebilecek şekilde değiştirilebilen turizm paketleriyle esnek ve gerektiğinde diğer hizmet sektörlerinden de yardım alınarak şekillendirilen bir hizmet çeşididir (Upadhyay, 2011, s.26-34). Sonraki bölümde medikal turizmi tek başına bir sektör olarak sayılabilmesini sağlayan ayırt edici ve diğer sektörlerle kısmen benzer özelliklerinden bahsedilecek.