• Sonuç bulunamadı

II Meşrutiyet ve Yurt Dışına Çıkış

1.2. H ALİDE EDİB ADIVAR’IN ZİHİNSEL ALT YAPISI

1.2.3. II Meşrutiyet ve Yurt Dışına Çıkış

Halide Edib, Amerikan Koleji’nden öğretmeni Jenkins’in dediği gibi 1908- 1909 yılları arasında hayatının en yoğun dönemini yaşamaktadır. Ancak yazın hayatında hemen herkesin tanıdığı bir isim haline gelmesi Halide Edib için bir açıdan olumlu bir gelişme sayılmaz. Ülke yıllarca süren istibdadın yarattığı bunalımın ardından gelen Meşrutiyet’i sevinç içinde karşılar. Ancak yaratılan bu atmosfer de çok sürmez. Muhalif sesler gittikçe yükselerek 31 Mart’ta büyük bir olayın patlak

vermesine sebep olur. Tarih kitaplarına gerici bir ayaklanma olarak kaydedilen isyan

İstanbul sokaklarını eskisinden daha karışık hale getirir. Yayımladığı yenilikçi ve özgürlükçü yazıları dolayısıyla gerici kesimlerin tepkisini çeken Tanin gazetesinin

sahibi Hüseyin Cahit de öldürülmek istenmiş ancak ona çok benzeyen bir kişi, o

zannedilerek öldürülmüştür. Aynı gazetede yazıları çıkan Halide Edib de kadınların bir nevi sözcülüğünü yaptığı yazıları sebebiyle muhalif kesimin ölüm listesinde yer

40 İpek Çalışlar, age., s.56.

alır. Hatta gazeteyi basan gözü dönmüş kişiler Halide Edib’in Kösem Sultan adlı piyesini diğer pek çok eserle beraber yok ederler.

Gericilerin ‘kara listesinde’ olduğunu anlayan Halide Edib için evi güvenli olmaktan çıkar. İki çocuğunu alarak Üsküdar’a çıkan Halide Edib sokakta ezilme tehlikesi yaşar. Buradan babası Mehmed Edib Bey’in evine geçer. Ancak baba evi de onlar için güvenli sayılmamaktadır. Bu yüzden yıllar sonra Millî Mücadele’ye katılmak için de sığınacağı Özbekler Tekkesi’ne gelir. Burada bir gece geçirebilen Halide Edib çocuklarıyla beraber ertesi gün Amerikan Kız Koleji’ne gitmek zorunda kalır. Dört gece geçirdiği eski okulundan ‘sokak hâkimiyetinin artması üzerine’41

Mısır’a gitmek üzere ayrılır. İsmailiye vapuruyla beş gün süren zorlu bir yolculuktan sonra İskenderiye’ye varan Halide Edib, burada Salih Zeki’nin daha önceden haberdar etmiş olduğu Ermeni bir aile tarafından karşılanarak bir otele yerleştirilir. Halide Edib ve çocuklarını İskenderiye’de karşılayan Ermeni aile ile ilgili de çeşitli kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır. Halide Edib’in tüm yaşamı ve faaliyetlerine ilişkin muhalif bir görüş sergileyen Muzaffer Özekin, görüşlerini derlediği dikkat çekici eseri Halide Edib ve Gerçekler’de İskenderiye’de Halide

Edib’i karşılayanların ‘Ermeni komitacılar’42 olduğunu iddia etmektedir. Yazarın

iddiası Halide Edib’in bu gerçeği 1926’da İngilizce yayımladığı Memoirs’te yazmasına rağmen Mor Salkımlı Ev’de otosansür uygulayarak bahsetmediği

yönündedir: “Halide Edib kurnazdır, Amerikalılar için Ermeni komitacılar

tarafından karşılandığını yazmış, Türkler için ise Ermeniler tarafından karşılandığını yazmıştır.”43

Oğlu Hasan Zeki’nin hastalanması, bir otel odasında İstanbul’dan haber alamadan parasız kalmaları gibi sebepler yüzünden İskenderiye macerası Halide Edib ve çocukları için hiç de iyi geçmemektedir. Nitekim bir süre sonra Halide Edib bir

telgrafla Salih Zeki’yi İskenderiye’ye çağırır. Bu sırada Miss Fry Halide Edib’e

kendisini İngiltere’ye davet eden bir mektup gönderir. Salih Zeki’nin gelmesiyle

41Nazan Bekiroğlu, age., s.23. 42 Muzaffer Özekin, age., s.133. 43 Gös. yer.

çocukları ona teslim eden Halide Edib, Salih Zeki’nin de gitmesi yönünde yoğun ısrarları üzerine bir gemiyle İngiltere’ye gitmek için yola çıkar.

Miss Fry’ın görevlendirdiği bir kadın tarafından karşılanarak onun Marylebone Street’deki evinde kalan Halide Edib, İngiltere’yi ilk kez görüyorsa da İngiliz gazetelerinde yayımlanan makaleleri sebebiyle bu muhitte bir hayli tanınmaktadır. Burada aralarında Bertrand Russel’in de olduğu entelektüel bir çevre içine giren Halide Edib, İngiltere’deki feminist hareketlerle ve kadına siyasal haklar sağlanması için dikkat çekici eylemler yapan saldırgan tutumlu Süfrajet grubuyla da karşılaşır. Böylece kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesi hususundaki fikirler Halide Edib’de Londra’dayken oluşmaya başlar. Bu oluşum Türk kadınının –bilhassa Anadolu kadınının- hayatı boyunca her mecrada savunuculuğunu yapan bir Halide Edib’i meydana getirir:

“Yazar, bir karakter olarak yarattığı her kadın ile beraber yaşar ve beraber ölür. Türk kadınının hakları için romanları ile, üniversite kürsüsünde verdiği konferansları ile, Mecliste yaptığı konuşmaları ile, amansız mücadelelere girişmiş ve XX. Yüzyıl Türk kadınına milliyetçi bir aydın olarak gerek fikirleri ve gerekse hayatı ile bir örnek olmuştur.”44

Halide Edib’in İngiltere’de kaldığı süre boyunca parlamentoyu gezerek, Miss Fry’ın Hampstead’deki köy evinde kurduğu okulu gözlemleyerek edindiği tecrübeler, hayatının geri kalan bölümünde ona yeni bir bakış açısı kazandırması bakımından önemli deneyimlerdir.

Farklı bir çevre içinde yeni insanlarla tanışarak yeni şeyleri deneyimleyen Halide Edib Ekim 1909’da İstanbul’a döner. ‘Kendisine ilk ciddi romancılık şöhretini sağlayan’45

Seviyye Talip’i bu dönüşün hemen sonrasında kaleme alır. Roman Halide

Edib’in özellikle İngiltere’de edindiği intibaları bir esere aktararak ölümsüzleştirmesi bakımından önemli bir eserdir.

44Emel Doğramacı, Türkiye’de Kadının Dünü Bugünü, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı,

Ankara 1997, s. 70.

45Nazan Bekiroğlu, age., s.23.

31 Mart Olayı’nın acı verici etkilerinden dolayı Halide Edib gazete ve dergilerde artık yalnızca mensur şiirler, hikâyeler ve edebiyata dair yazılar kaleme almaktadır. Bu dönemde ilgisini fazlasıyla çeken pedagojik mevzularda makaleler de yazmaya başlar. Yazdığı yazıların Maarif Nezareti Müsteşarlarından Sait Bey’in dikkatini çekmesi üzerine Halide Edib Darülmuallimat’ı gezmesi ve bir rapor hazırlaması yönünde görevlendirilir:

“Böylece Halide Edib’in hayatının çok önemli bir bölümü, eğitimcilik faaliyetleri fiilen başlamış olur. Aydın kadınların eğitim meselesine yabancı kalmasını şiddetle tenkit eden Halide Edib, dönemin eğitimci kadınlarından Nakiye Hanım’la Darülmuallimât’ı gezer. Hazırladığı raporda Arapça, Farsça ve Din dersleri yerinde kalmakla birlikte, öğrenciyi hoca karşısında daha aktif ve hocayı da öğrenci karşısında daha açık fikirli kılacak bir eğitim sisteminin zaruretinden bahsetmiştir. O yıl kendisine yapılan teklifi kabul ederek Darulmuallimât’a ‘tedris usulü’ hocası olarak giren Halide Edib, bir müddet Darülmuallimât’ta ve ardından gelen beş yıl da İdadi’de hocalık yapmıştır.”46