• Sonuç bulunamadı

Balkan Savaşı’nın Halide Edib Üzerindeki Tesirleri

1.2. H ALİDE EDİB ADIVAR’IN ZİHİNSEL ALT YAPISI

1.2.5. Balkan Savaşı’nın Halide Edib Üzerindeki Tesirleri

Balkan Savaşları Halide Edib’i Millî Mücadele sürecindeki haline hazırlayan olayların başında gelir. Türk milleti için sonraki büyük felaketlerin bir mukaddimesi olan Balkan Savaşları’nın kendisinde bıraktığı tesirleri Mor Salkımlı Ev’de Halide Edib de itiraf eder.

54İnci Enginün, age., s. 42.

55 Yahya Kemal, Siyasi ve Edebî Portreler, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 2010,

s.30-31.

Balkan Savaşı’nın patlak vermesinden hemen önce ikinci kez İngiltere’ye gitmiş olan Halide Edib yurt dışından döndükten sonra Ağustos 1912’de savaş başlar. Savaşın henüz başlarında İngiliz siyaset adamı Asquith’in ‘savaşın sonucu ne

olursa olsun statükonun muhafaza edileceğine dair’ beyanatı Osmanlı Devleti

tarafından kaybedilen savaşın sonunda söylendiği şekliyle uygulanmaz. Bu durum hakkında Halide Edib Mor Salkımlı Ev’de şöyle şöyler:

“Türkiye yenildi, Makedonya Türk ve Müslümanları’ndan üç bin kişi katledildi. Anlaşılan, Mister Asquith’in bu ilânı sırf Türklerin galebesi ihtimaline karşı bir tedbirden ibaretti. Garbın Türkiye’deki Müslüman Türklerle, herhangi bir cinsten Hristiyanları bu suretle ayırt etmesi Türkiye’deki milliyetçilik hissinin ölçüyü aşan feveranının başlıca sebeplerinden biri olmuştur.”56

Türkiye’nin kazanma ihtimaline karşı alınmış görünen önlemin Halide

Edib’de yarattığı farkındalık sonraki dönemlerde artarak devam eder. Ancak ikinci kez böylesi bir ‘önlem alınma’ hadisesiyle Wilson İlkeleri sebebiyle karşılaşan ve gerek Çanakkale Savaşı sırasında gerek Kurtuluş Savaşı’nda Türkleri imha etmeye odaklanmış bir Batı olduğunu fark eden Halide Edib’de, bu süreçte Batı hayranlığı yerini büyük bir nefrete bırakır. Böyle bir dönüşümün ilk farkındalığını sağlaması bakımından Balkan Savaşı dikkat çekicidir.

Savaşın sonu da Halide Edib’i sonraki kimliğine hazırlayan olayları meydana getirir. Savaş kaybedilmiş ve Balkanlardan gelen muhacirler Anadolu’ya sevk edilmeye başlanmıştır. Ancak kötü idare edilen savaş kadar savaş yorgunu

muhacirler de Anadolu’ya panik havası içinde gelirler. Doğru dürüst kalacak yer

bulunamayan muhacirler camilere doluşurlar. Bu sırada ordu da dâhil olmak üzere şehirde kolera baş göstermiştir. “O kışın İstanbul’daki sefalet inanılmayacak kadar korkunçtur”57. Yeni bir saldırı beklendiği için İstanbullular da bu süreçte rahat değillerdir. Halide Edib’in anneannesi, ablası Mahmure ve çocuklar Üsküdar’a geçerler. Birçok aile de olası bir Bulgar saldırısına karşı İstanbul’dan ayrılmağa başlar. Milletin sefaletine yakından tanık olduğu bu dönemde Halide Edib Teali-i

56 Halide Edib Adıvar, Mor Salkımlı Ev, s.223-224. 57 Halide Edib Adıvar, age., s.224.

Nisvan Cemiyeti’nin yardım ve hastabakıcılık kolunu tanzim etmeye çalışır. İngilizce, Fransızca dersleri ile ev ve çocuk bakımı hakkında eğitimler veren bu kadın kulübü savaş sonrasında küçük bir hastane tesis etmek gibi önemli işlere de imza atmış olur:

“İşte bu kulüp otuz yataklı küçük bir hususî hastahane tesis etti. Evi bize azamız Mihri Pektaş temin etmişti. İki kadın kulüp azasının eşleri olan bir cerrah ile bir eczacı da gönüllü olarak bize yardım ediyorlardı. Buraya sadece neferleri alıyorduk. Çünkü Türk kadınının bu nev’i hastabakıcılığı ilk defa o günlerde başlıyordu. En küçük dedikodu en büyük skandala yol açabilirdi.”58

Halide Edib’in ilk defa hemşirelik, hastabakıcılık yapması ve yine ilk kez

Türk askeriyle karşılaşması Balkan Savaşı sebebiyle olur. Yazar burada edindiği

tecrübeleri 1917’de kaleme alacağı Mev’ud Hüküm’e aktarır.

Hastanedeki görevi için yürüyerek Fatih’ten Sultanahmet’e gelen Halide Edib, yol boyunca duvarlara tutunarak yürüyen yaralı askerler ve soğuktan titreyen muhacirleri görmektedir. Küçüklüğünden beri Anadolu insanına karşı içinde muhabbet barındıran Halide Edib’de savaştan sonra karşılaştığı manzarayla beraber derin bir merhamet ve sevgi de oluşmaya başlar. Duyduğu derin sevgiyi Halide Edib şu şekilde ifade eder:

“Milletime ve memleketime herhangi bir vaziyet içinde kalbimdeki muhabbetin hakikî mahiyetini o günlerde anladım. Bu muhabbetin siyasi düşünceler, ideolojiler ile ilgili bir münasebeti yoktu. Bu muhabbet, herhangi ananın iptidaî ve tabiattan gelen elde olmayan kudret ve hâkimiyetini ifade ediyordu.”59

Halide Edib’in Millî Mücadele sürecinde şiddetle hissettiği bir duygu da ilk defa bu savaş münasebetiyle kendini göstermektedir. Bu duyguyu; “… hastaneye gelirken tek başıma Sultan Ahmed meydanında durur, içimde sonsuz bir hüzünle minarelere bakar, bir yabancı ordusunun bu diyara girmesi ihtimali kalbimde öyle bir acı uyandırırdı ki, yüz üstü yatıp taşları öpmek isterdim. Evet, beni bu yerden

58 Halide Edib Adıvar, Mor Salkımlı Ev, s.225. 59 Gös. yer.

hiçbir yabancı kuvvet ve tehlike ayıramazdı”60

diyerek ifade eden Halide Edib, katlanarak büyüyen vatan sevgisini sonraki yıllarda Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Dağa Çıkan Kurt gibi eserlerine aktaracak yalnız hislerinin temeli tam da burada olduğu şekliyle roman kahramanlarının kalplerinde yer alacaktır. Ateşten Gömlek’in Ayşe’sini bir türlü İzmir’den koparamayan duyguyla Halide Edib’in Sultanahmet meydanında taşları öpüp hiçbir kuvvetin onu oradan koparamayacağı şeklinde kendisinde hâsıl olan his birbirinin aynıdır.

Halide Edib Mor Salkımlı Ev’de hastabakıcılık yaptığı sırada Anadolulu

askerlerle olan ilişkilerinden de bahseder. Bunlar Ateşten Gömlek’in Ayşe’sinin hemşireliği sırasında yaşadıklarını hatırlatan olaylardır. Türk askerinin yaşadığı birçok acıya rağmen vakur duruşu Halide Edib’i ilk defa burada etkilemeye başlar. Öyle ki Kurtuluş Savaşı münasebetiyle çok yakından tanıyacağı Türk askerinin bu sağlamlığı ve vakarı Halide Edib’de onların birer meşe kadar sert ve dayanıklı olduğu hissini doğuracak ve Türk ordusunu bir meşe ordusuna teşbih edecektir.

Savaş yalnızca Halide Edib’de böyle derin tesirler oluşturmaz. Halk çektiği sıkıntılara ve mağlubiyete rağmen Türklük bilinciyle yoğrularak ayakta kalmaya çabalar. Bu sırada Halide Edib’e Işıldak imzalı bir mektup gelir. Mektupta anlatılanlarla Halide Edib’in Sultanahmet Meydanında hissettikleri aynıdır. Mektup Halide Edib’i o kadar etkiler ki, yazar Gelibolu seferi sırasında ‘Işıldak’ın Rüyası’ isimli bir yazı kaleme alır.

Yine Teali-i Nisvan Cemiyeti’nin Makedonya’daki sivil Müslümanlara reva görülen zulmü protesto etmek ve savaş mağdurlarına yardım toplamak amacıyla düzenlediği miting de halkın savaşa karşı tutumunu gözler önüne serer. Altı tanınmış kadın şair ve yazarın konuştuğu bu büyük toplantı sonunda kadınlar ‘kalkıp elmaslarını ve kürklerini masanın üstüne.’61 bırakırlar. Aralarından iki temsilci

seçerek Beyoğlu’ndaki elçiliklere gönderen topluluk kraliçelere protestolar çekerek seslerini dünyaya duyurmaya çalışır. Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra başlayan işgaller sırasında da görülen bu ‘protesto telgrafları çekme’ âdeti kendini ilk

60 Halide Edib Adıvar, Mor Salkımlı Ev, s.226. 61 Halide Edib Adıvar, age., s.231.

defa Balkan Savaşları’nda gösterir. Sonuçsuz bir eylem olarak hem Halide Edib’in anılarında hem Ateşten Gömlek’te yer alan uygulama onun hala Batı’dan bu işkenceleri durduracağına dair ümitli olduğuna bir işarettir. Ancak Wilson İlkeleri’ndeki taahhütlere rağmen tüm acımasızlığıyla başlayan işgaller gerçeği yazarın gözünde de ortaya çıkarır.

Halide Edib’in Balkan Savaşı’na dair hatıraları anılarının ‘hem İngilizcesinde hem Türkçesinde … son derece hisli ve vatanperveranedir’62

. Halide Edib’in çoğunlukla hatıralarından yararlanılarak izah edilen Balkan Savaşı onda Türk Ocakları ve Türkçülerle münasebetleri sırasında bir nazariye şeklinde görülen ‘vatan’ ve ‘millet’ mefhumlarını somutlaştıran ilk büyük hadisedir. Halkın da ideolojik bir roman diye başlarda tepki göstermiş olduğu Yeni Turan bu elim olayla kıymetlenir,

dükkânlara Yeni Turan ismi verilmeye başlanır.63 Bunun yanında Türk askerine ve

Anadolu insanına karşı ileride yoğun şekilde edineceği izlenimlerin kaynağı bu döneme aittir.

Millî Mücadele öncesi yaşamıyla büyük bir Türk entelektüeli olan Halide

Edib’in Millî Mücadele ve Cumhuriyet sonrası görüş, düşünüş ve tavırlarını

anlamlandırmayı hedefleyen bu çalışma kendini Balkan Savaşı’na kadar sınırlandırmaktadır. Bölümün amacı Halide Edib’in zihinsel ve kültürel alt yapısını oluşturan unsurların ve olayların tesirleri üzerinde fikir beyan etmek olduğundan Balkan Savaşları’ndan sonraki Halide Edib düşün dünyasıyla okurun tanıdığı Halide Edib’dir. Elbette ki sonraki dönemde yaşananlar yazar üzerinde etkili olmuşsa da temellendirme ve alt yapı oluşturma bakımından süreç muhtemelen Balkan Savaşlarıyla beraber tamamlanmıştır.

Sözgelimi Balkan Savaşları’ndan sonra Halide Edib’in Cemal Paşa’yla

Suriye’ye Türk okulları açmak üzere gitmesi ve bu gidiş sebebiyle büyük eleştirilere

maruz kalarak64 kendini tamamıyla pedagojik meselelere vakfetmesi, onun 31 Mart

62İnci Enginün, age., s. 44.

63 Halide Edib Adıvar, Mor Salkımlı Ev, s.229.

64 Halide Edib, Türkiye sınırlarında okula ihtiyaç duyan birçok yer bulunmasına rağmen Cemal

Paşa’yla Suriye’ye gittiği için eleştiri oklarının hedefi haline gelir. Yazarı bu hususta ağır bir dille eleştirenlerden Ahmet Haşim’in yazısı için bkz. Ahmet Haşim, “Halide Edib Hanımefendiye”, Hz. İ.

olaylarından dolayı geri döndüğü ülkesinde daha genel ve çoğunlukla pedagojik mevzular üzerine kalem oynatmasının uzantılarıdır. Yine I. Dünya Savaşı’nın yıkıcı sonuçlarından korunabilmek niyetiyle kurtuluş çaresi olarak Wilson Prensipleri’ni ve Amerikan mandacılığını görmesi ve böyle bir cemiyetin üyesi olması da onun almış olduğu Amerikan tarzı eğitimin ve bu vesileyle Amerikalı pek çok kimseyle yakın

ilişkiler oluşturmasının bir yansımasıdır.65

Bu tarihi dönemde faaliyetleriyle efsaneleşen Halide Edib’in Fatih ve Sultanahmet mitinglerinde yaptığı konuşmalar

üzerinde de Türk Ocağı’nın, Balkan Savaşları’nın Türk insanını tam bir perişanlığa

sürükleyen hezimetinin de şüphesiz etkisi bulunmaktadır.

Çeşitli kişisel, sosyal ve siyasi olayların pişirdiği Halide Edib, bundan sonra “Amerikan Kız Koleji’nin ilk ‘Müslüman’ öğrencisi Halide Edip, İkinci Meşrutiyet boyunca ısrarla kadın haklarını savunan feminist Halide Edip, Ermeni Tehcirine karşı çıkıp eleştiren ‘hümanist’ Halide Edip, İzmir’in işgaline karşı yapılan Sultanahmet Mitingi’ndeki konuşmasıyla efsaneleşen ‘milliyetçi’ Halide Edip, Millî Mücadele’ye fiilen iştirak eden ‘onbaşı’ Halide Edip, Terakkiperver Fırkası tecrübesinden sonra Atatürk ölene kadar Türkiye’ye dönemeyen ‘sürgün’ Halide Edip, 1940’ların Edebiyat Fakültesi’nde başında örtüsü elinde tespihiyle gezen ‘profesör’ Halide Edip, 14 Mayıs’ı Demokrasi Bayramı ilan eden Demokrat Parti ‘milletvekili’ Halide Edip”66 gibi sembolleştirmeleri hak edecek faal bir ömür sürdürür.

Enginün-Z. Kerman, Bütün Eserleri III /Gurabahâne-i Laklakan Diğer Yazıları, Dergâh Yayınları, 2. Basım, İstanbul 2004, s.112-113.

65 Halide Edib Amerikan mandası hususunda Atatürk’e de bir mektup yazmıştır. Bkz. Halide Edib

Adıvar “Atatürk’e”, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi Mektup Özel Sayısı, Sayı:274, 2. Baskı, İstanbul 2008, s.252-255.

66 Gökhan Çetinsaya, “Hangi Halide Edib I”,

http://www.anlayis.net/makaleGoster.aspx?dergiid=25&makaleid=4359, (10.07.2013) s.1.

İ K İ N C İ B Ö L Ü M

2. HALİDE EDİB’İN ESERLERİNDE MİLLÎ MÜCADELE