• Sonuç bulunamadı

C. ULUS GAZETESİNDE CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN 14 MAYIS

E. 14 MAYIS 1950 SEÇİMLERİNE YÖNELİK KANUN ÇALIŞMALARI

14 Mayıs 1950 seçimleri öncesinde CHP’nin seçimler sonrasında da DP’nin yapmış olduğu muhtelif kanun çalışmalarının en önemlilerini şüphesiz Şubat ayı içerisinde değiştirilen seçim kanunu ve Temmuz ayı içerisinde ele alınan af kanunu ile basın kanunu oluşturmaktadır. Daha evvel de söylediğimiz gibi seçimler öncesinde CHP demokratik anlamda ülkeyi rahatlatacak adımlar atmıştır. Özellikle seçimlere daha hür bir ortamda girilmesi amacıyla seçim kanununda değişikliğe gidilirken basınında desteğinin alınması adına kanunun ön gördüğü kapatma cezası kaldırılmıştır.

Çok partili hayata geçişin ardından bir seçim eski usullerle atlatılmış, fakat bunun sağlıklı olmadığı söylemlerinin zirveye ulaşması hükümeti seçim kanununu değiştirmeye mecbur etmiştir. Bu çalışmayı Ulus gazetesi manşetten “Mecliste

yapılan dünki görüşmelerde, hükümet yeni seçim tasarısının her bakımdan mükemmel bir şekilde çıkması için elinden geleni yapmaktadır. Muhtelif

219 Hayri Alpar, “Bizim Kanun ve Kazanılan Yeni Ruh”, Zafer, 21 Temmuz 1950, Yıl: 2, No: 446,

milletvekillerinin ileri sürdükleri bazı tadil teklifleri de kabul edildi”220 ifadeler ile

duyurarak tasarının özelliklerinden ve seçim öncesi tüm partilerin lehinde bir düzenleme yapıldığına dikkat çekmiştir. Diğer taraftan da muhalefetin de önerilerinin dikkate alındığını bunun önemli bir demokrasi hamlesi olduğunu ileri sürmüştür. Fakat DP saflarında bu tasarının DP’nin olumlu teklifleri sonucu başarıya ulaştığı Zafer gazetesinde şu şekilde dile getirilmiştir; “yeni seçim tasarısı da dün mecliste

kanunlaştı. DP’nin bazı müspet teklifleri çoğunluk tarafından ilk defa alaka ve ilgi ile karşılandı ve kabul edildi. DP’nin yerinde yaptığı tenkitler ve ileri sürdüğü fikirler bu tasarının inkişafında önemli fayda sağlamıştır.”221

Seçim Kanunu’na yönelik CHP içerisinde inkılâp yorumları yapılarak böyle bir değişikliği tarihin henüz kaydetmediği ifade edilmiştir.222 İnönü’ye yazılan

mektuplarda bu kanun ile bütün Doğu’nun kaderinin değiştiği ve kendisinin tarihe mal olduğu ifade edilmiştir.223 Kanunun kabul edilmesi seçimler için şüphesiz önemli

bir gelişme olmuştur. Çünkü daha önce açık oy gizli tasnif sistemiyle yapılan seçimlerde hilelerin önüne geçilemiyordu. Muhalefetin, bu hilelerin daha çok iktidar teşkilatları ve idarecileri tarafından yaptırıldığını savunması milli irade karşısında iktidar partisi CHP’yi zor durumda bırakıyordu. En azından bu sistem değişikliğiyle seçim öncesi hem muhalefetin elindeki bu koz boşa çıkarılacak hem de dış dünyaya, uluslararası arenada liberalleşme yolunda atılan adımların devam ettiğini göstermiş olacaktır. Muhalefet ve iktidar bu kanun üzerinde müttefik olarak meclisten çıkarmışlardır. Başbakan Günaltay bu konu ile alakalı; “bu kanunu çıkardığı için

8.TBMM siyasi tarihimizde daima hürmetle anılacaktır. Ana meselelerde muhalefetin iktidar ile birlikte hareket etmesi şükranla karşılanacak bir durumdur”224 sözleriyle

yapılan çalışmanın önemi ve muhalefetle mutabık olduklarını vurgulamıştır. Kanun ile alakalı meclis çalışmalarında söz alan CHP Kayseri Milletvekili ve Kanun Sözcüsü Sait Azmi Feyzioğlu iktidar ve muhalefetin bu kanunu çıkarmak gayesi ile bir araya geldiğini, bu gayeye iştirakin tasarının iyi şekilde hazırlanmasına ve daha

220 Ulus, 9 Şubat 1950, Yıl: 30, No: 10278, s.1. 221 Zafer, 17 Şubat 1950, Yıl:2, No: 294, s.1. 222 BCA, 490.01/35.147.3, s.25.

223 BCA, 490.01/35.147.3, s. 62.

iyi kanunlar yapılmasına zemin oluşturduğunu ifade etmiştir.225 Abadan ise

gazetedeki köşesinde savunduğu CHP’nin bu kanun çalışmasını bir başarı olarak nitelendirerek şunları yazmıştır; “gerçekten yeni seçim kanunu siyasi gelişmemizin

istikbalini tayin etmesi bakımından, Büyük Millet Meclisi sekizinci döneminin, hayati öneme sahip eser ve kararlarından birini ve belki de en mühimini teşkil etmektedir. İlim ve tecrübenin verimlerinden faydalanılarak hazırlanan bu kanun tasarısının esas hedefi, seçimin sıhhat ve emniyet içerisinde cereyan etmesini sağlamaktır.”226

1950 yılı kanun çalışmalarından birisi de af kanunudur. Seçim öncesinde CHP tarafından denenmek istenmiş fakat geneli kapsayan bir af olmaması nedeniyle muhalefette bulunan DP’nin şiddetli eleştirilerine neden olmuştur. DP bu af kanunu ile CHP taraftarı olan mahkûmların serbest bırakılmak istendiğine vurgu yapmıştır. 14 Mayıs’ta iktidara gelen DP Temmuz ayı içerisinde genel manada bir af kanunu hazırlayarak CHP’nin yarım bıraktığı işi tamamlamak istemiştir. Bu kanun meclisten çıktığında Zafer gazetesi haksız yere mahkûm edilenlerin yanı sıra toplumsal düzenin korunması adına suçluların affedildiğini, aftan istisna edilenlerin cezasının üçte iki nispetinde indirildiğini227 ve bu çalışma sonun tahliye edilen mahkûm sayısının 23

bini bulduğunu belirtmiştir.228 Ulus gazetesi ise bu durum karşısında “Ekspres kanun

diye işte buna derler. DP’li milletvekilleri kendileri bile farkına varmadan casusları ve vatan hainlerini affediverdiler. Müzakereler sırasında söz alan DP’li vekiller Nazım Hikmet ve komünistlik suçundan mahkûm olanların aftan istisna tutulmaları için büyük çaba sarf ettiler”229 şeklinde birinci sayfadan eleştirilerini sıralamıştır.

Fakat neticede af kapsamına giren herkes bu yasadan yaralanmıştır. Nazım Hikmet ve diğer bahsi geçen suçlular cezalarının üçte ikisini çekmiş olmaları hasebiyle serbest bırakılmışlardır.

Yapılan kanun çalışmalarından bir diğeri de basın kanunudur. DP hükümeti döneminde köklü bir değişiklikle CHP iktidarının seçim öncesi basına vermiş olduğu

225 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 8, Birleşim 40, C:24, 7 Şubat 1950, s. 149. 226 Ulus, 9 Şubat 1950, Yıl: 30, No: 10278, s.1.

227 Zafer, 15 Temmuz 1950, Yıl:2, No: 440, s.1. 228 Zafer, 16 Temmuz 1950, Yıl:2, No: 441, s.1. 229 Ulus, 15 Temmuz 1950, Yıl: 30, No: 10433, s.1.

haklar daha da genişletilmiştir. Muhalefette olduğu yıllarda basın hürriyeti konusunda tavizsiz bir müdafi olan DP iktidara geldikten sonra basın ile alakalı sorunlarında üzerine gitmek istemiştir. CHP döneminde 1931 Matbuat Nizamnamesinden çıkarılan yayın organlarının geçici olarak kapatılabilmesi hükmü ve Basın Birliğinin kapatılarak cemiyet açılmasına izin verilmesine bu dönemde kanun güvencesinin getirilmesi eklenerek basının daha hür bir ortamda çalışması istenmiştir. Basın kanunun kabul edilmesi Ulus gazetesinde; “basın kanunu, dün

gece hükümetin ısrarlı muhalefetine rağmen bazı şartlar konularak kabul edildi”230

şeklinde yorumlar ile karşılanırken, Zafer gazetesi köşelerinde ise bu kanun karşısında duyulan iftiharı ve kanuna yönelik teklifler şöyle dile getirilmiştir; “Basın

Kanunu her konuda olduğu gibi başlangıçta muhtelif eksiklikler ve aykırı hükümler ihtiva edebilir. Bu durum yeni hazırlanacak olan Ceza Kanununda yapılacak düzenlemeler ile aşılacaktır. İtiraf etmek mecburiyetindeyiz ki yıllarca iktidar mevkiinde bulunanlar basını hor görmüş, matbuat mensubunu adeta suç işleme ehliyet ve istidadında kimseler telakki etmiştir. Hakiki demokraside, hürriyet anlayışı mevzuunda ihtilaf olmamalıdır. Memlekette nizamın bekçisi olan Türk matbuatı yıkılan eski zihniyet yerine hâkim olan yepyeni ruhla faydalı yollarda serbestçe ve güvenle yürüme imkânını temin etmiştir.”231

Ulus gazetesi ve CHP muhalefeti karşısında DP’yi savunan Zafer gazetesi geçmiş yıllarda yaşanan basın-iktidar çekişmesinden hareketle şu köşe yazısına yer vermiştir; “ daha düne kadar matbuatı muzır olarak telakki eden bir partinin

uzuvları olarak basına etmediklerini bırakmayanların, bu gün matbuat hürriyetinin müdafiliğine kalkışmaları hayret verici bir hadisedir. Bu gün DP’nin iktidara gelmesi ile matbuat hürriyeti, geçirdiği tekâmülün zirvesine erişmek üzeredir.232

1950 yılı CHP idaresindeki sekizinci meclis ve DP idaresindeki dokuzuncu meclisin yapmış olduğu kanun çalışmaları ile Türk siyasi hayatında, hukuki manda önemli dönüm noktalarının yaşandığı bir yıl olmuştur. Bir takım antidemokratik kanunların yerine daha demokratik ve daha liberal kanunların çıkarılması Türk siyaset

230 Ulus, 15 Temmuz 1950, Yıl: 30, No: 10433, s.1. 231 Alpar, “Bizim Kanun”, s.2.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

14 MAYIS 1950 SEÇİMLERİNDE ZAFER VE ULUS GAZETELERİNİN ROLÜ

A. ZAFER VE ULUS GAZETELERİNİN 14 MAYIS 1950 SEÇİMLERİNE BAKIŞLARI

Demokrasinin gereği olan seçim mili iradenin sağlam bir kaide üzerine inşa edilebilmesi için en temel şarttır. Türkiye’de bu şartlar ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında olgunlaşabilmiş ve alternatif bir seçeneğin olduğu seçimler 1946 yılında yapılmıştır. 1950 yılına gelindiğinde ise tam anlamıyla oturmuş bir murakabe sistemi ile çok partili hayatın renkliliği içerisinde, fakat muhalefetin daima ürperti içinde olduğu bir seçim yapılmıştır. Çünkü tam olarak oturmamış teşkilat yapısı ve tek parti idaresinin devlet kurumları içerisindeki mevkisi muhalefete önceki çok parti denemelerini hatırlatarak endişe duymasına neden olmuştur. Seçimler öncesinde meseleleri DP tarafından yorumlayan Zafer ve CHP tarafından yorumlayan Ulus gazeteleri önemli köşe yazarları vasıtasıyla seçimin değerlendirmesini yapmışlardır. Sırasıyla ele alacağımız bu iki gazete seçim propagandası yapılırken de DP ve CHP’nin önemli birer propaganda aracı olmuşlardır.

Özellikle seçimlerin erkene alınması ve şiddetli bir siyasi mücadelenin başlatılmış olması DP saflarında ciddi endişeler uyandırmıştır. Çünkü en mühim mücadelenin CHP ve DP arasında cereyan ettiği bir gerçektir. Bu durum Ağaoğlu tarafından söyle dile getirilmiştir; “Mücadele zahiren birçok parti arasında

olacaktır. Fakat hakikatte karşı karşıya bulunan CHP ile millet genelinin arzu ve temayüllerine tercüman olduğundan hiç şüphe bulunmayan Demokrat partidir.”233

Seçimin erkene alınması endişelerini dile getiren Başgil; “Bu gün Türkiye’de

Anayasa kaidesinden ayrılmak ve seçimleri vaktinden evele almak için umumi, milli ve gayri şahsi ne gibi bir sebep ve mazeret vardır. Hükümetle meclis arasında ne gibi bir anlaşmazlık var. Çoğunluğu elinde tutan hükümetin hangi kararı meclisten çıkmamıştır. Cumhuriyet rejimi fazilet rejimidir. Devlet işlerinde asgari fazilet kanuna riayettir”234 diyerek anayasaya aykırı hareket edilmesinin altındaki sebepleri

233 Samed Ağaoğlu, “Seçimlerin Arifesinde”, Zafer, 9 Mart 1950, Yıl: 1, No: 314, s.2.

sorgulamıştır.

Zafer gazetesi seçimlere nasıl bakıldığını ifade ederken her fırsatta DP’nin galibiyetinin kesin olduğunu ve emniyetli bir seçimin gerekliliğini sergilemiştir. Bu konuya ilişkin Dıranas, köşesinde şunları yazmıştır; “ Bu memlekette her şeyden

evvel emniyetli bir seçim yapmak zorundayız. Bir milletin istikrarı, bütünlüğü ve kuvveti, iktidara şu veya bu partinin geçmesiyle değil, seçimini huzur ve sükûn içerisinde kanun dairesinde yapmaması, hak ve hürriyete riayet edilmemesiyle tehlikeye düşer”235 bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere Zafer gazetesi ve DP genel

anlamda seçimin sağlıklı yapılabilmesi konusunda bir takım endişeler içerisindedir. Ayrıca seçimlerde çok partinin yarışıyor olması ve iktidarın muhalefete geçmesi konusunda gazetenin dile getirdikleri önemli bir etki uyandırmıştır. Kurtbek kaleme aldığı yazısında; “Yakın tarih şef sisteminin feci akıbetlerine dair o kadar müthiş

misaller vermiştir ki, artık onun en sıcak taraftarları dahi müdafaasını yapmazlar. Şef sisteminde bir hayli başarılar mümkündür. Fakat bu sistemin hatasını millet hayatıyla öder”236 şeklinde ifadeler kullanarak sistemde ve idareyi elinde bulunduran

merci de değişiklik yapmanın, içinde bulunulan nazik şartlar için ne kadar elzem olduğunu belirmiştir.

Tek parti idaresinin muhalefet ve basın üzerinde etkin bir şekilde kullandığı baskı politikası bu günlerde muhalif kesimlerde bir silaha dönüşmüştür. Hesap sorma arzuları hat safhaya ulaşmış ve Zafer gazetesi şu köşe yazısına yer vermiştir; “Hesap

günü arifesindeyiz. Ne söylerlerse söylesinler, bütün kalemşorlarını seferber etsinler gün gelmiş çatmış hesap günü yaklaşmıştır. İz kendilerini mazur görmeliyiz. Çünkü senelerdir hırsla yaslandıkları koltuğun altlarından alınması tehlikesi belirmiştir.”237

DP’nin zaferinden emin olan gazete bu durumu silsile halinde çıkan yazılarda ortaya koymak istemiştir. Böylece halkın kanaatinin DP lehinde değişmesi sağlanmak istenmiştir. Bu amaçla Adeviye Fenik; “Demokrat Parti, bir hükümet ne kadar

Yıl: 1, No: 306, s.2.

235 Muhip Dıranas, “Seçim Emniyeti ve İdare Amirleri”, Zafer, 20 Nisan 1950, Yıl: 2, No: 356, s.1. 236 Seyfi Kurtbek, “Milletin Kararı”, Zafer, 23 Nisan 1950, Yıl: 2, No: 359, s.2.

gayret sarf ederse sarf etsin, halkın yardımına mazhar olmadan muvaffak olamayacağına kanidir. Halk Partisinin mevcut fikirsizliklerinin yegâne amili de halk ile teması kesip güvenini devlet işletmelerine ve idarecilerine inhisar ve itimat ettirmesidir.”238

Seçimlere günler kala milletin sandık başına gitmesi ve oyunu kullanması için bir takım telkinlerde bulunan Zafer gazetesi bu seçimin neden önemli olduğunu muhtelif yazılar ile dile getirmiştir. Vatandaşların oy kullanma haklarının arttık kendi ellerinde olduğuna dikkat çeken gazete; “Aziz yurttaş, oy hakkını serbestçe

kullanabilmen için kanun, icap eden her türlü tedbiri almış durumdadır. Onun içindir ki endişe duymadan, çekinmeden, hiçbir tesire ve telkine kapılmadan, kimsenin tavsiyesine muhtaç olmadan, istediğine oyunu verebileceksin. Mukaddes oy hakkına sadece vicdanın sahiptir. Oyunu kullanmak için mutlaka sandık başına git. Hür bir insansın ve oyunu hür olarak kullanacaksın”239 şeklinde genel bir yazı

başlığı ile seçme hürriyeti ve kanun garantisini duyurmaya çalışmıştır. Propaganda süresinin sona ermesinin ardından; “Yarın ki genel seçimler büyük bir ehemmiyete

sahiptir. Türk milletinin, 21 Temmuz 1946 seçimlerinin resmi sonuçlarının belli olduğu andan itibaren heyecanla beklediği gün gelmiştir. Vatandaşlar yeni Secim Kanunu hükümlerine göre tam bir huzur ve sükûn içerisinde oylarını kullanacaklardır”240 haberlerini yapan Zafer gazetesi bu seçimin millet tarafından

istekli bir şekilde beklendiği üzerinde durmuştur. Aynı şekilde seçime katılımın önemine dikkat çeken Adeviye Fenik; “Beklenen büyük gün geldi. Bu gün büyük

Türk milleti, dört sene müddetle memleketin mukadderatına hâkim olacak vekillerini seçecek. Vazife büyüktür ve o nispette de vicdanımıza karşı mesuliyetlidir. Benin bir tek oyumdan ne çıkar demeyeceğiz. Bir rey dahi memleketin atisini idare edecektir. Bu yüzden oy vermemiz mukaddes bir vatan vazifesidir”241 ifadelerini kullanarak bu

seçimin bir dönüm noktası olduğunu belirtmiştir. Zafer gazetesinde seçime genel olarak DP’nin galibiyeti ve Türk demokrasisinin dönüm noktası olarak bakılmış ve

238 Adeviye Fenik, “Demokrat Partiye Niçin Oy Vereceğiz”, Zafer, 10 Mayıs 1950, Yıl: 2, No: 374,

s.1.

239 Zafer, 6 Mayıs 1950, Yıl: 2, No: 371, s.2. 240 Zafer, 13 Mayıs 1950, Yıl: 2, No: 377, s.1.

emniyetli bir seçim yapılması vurgusu ile katılımın önemli olduğu ifade edilmiştir. Ulus gazetesinin seçim yorumu geçmişin tecrübesine dayalı olarak daha keskin ifadelerden oluşmuştur. Gazete doğrudan DP’yi ve idarecilerini hedef alan ve küçümseyen makaleler ile okuruna hitap etmeye ve bu seçimin bütün dünyayı sarmış olan ateş çemberi içerisinde var olma veya yok olma anlamı taşıdığına dikkat çekmeye çalışmıştır. Yapılan mücadelenin en kuvvetli taraflarının DP ve CHP olduğu ulus tarafından da kabul edilmiştir. Bu amaçla Gencosmanoğlu yazmış olduğu makalede; “Nazik bir devrenin başındayız. Önümüzdeki bir ay kesif çalışma

devresi olacaktır. Sözle ve yazı ile seçim propagandası yapılacaktır. Türkiye’de şimdilik üç siyasi parti bulunuyor. Bunlardan biri olan Millet Partisi on onbeş yerde teşkilat kuracak kadar tarafta bulabildiği için bu partiyi itibara almayı gereksiz buluyoruz. Geriye teşkilatı mühim olan Demokrat Parti kalıyor. Fakat onunda yaptığı mitingler miting edebiyatından bir adım ileriye gidemeyen gürültü patırtıdan ibaret kalmıştır”242 ifadelere yer vererek CHP’nin en güçlü aday olduğunu ve

endişeye mahal olmadığını belirtmiştir. CHP ve Ulus gazetesinde genel olarak 1950 seçimleri öncesinde var olan sakinlik ve kazanacağına emin olma öyle anlaşılıyor ki o dönemin kamuoyu yoklama araçlarının yetersizliğinden ileri geliyordu. Tabi bu rahat ve emin olma sebeplerine CHP’nin DP’nin almış olduğu oy miktarına çok yakın bir miktarda oy almış olması da eklenebilir. Fakat oy miktarlarının arasında büyük bir uçurum olmamasına rağmen ileride açıklayacağımız ekseriyet usulü nedeniyle, CHP kendinden bu kadar emin ve rahat olduğu için ağır gelecek bir yenilgi almıştır.

Seçimler öncesinde yapılan yersiz münakaşalara köşesinden seslenen Ulus yazarı Yalçın; “bize arz edilen programları ve beyannameleri mukayese ederek

bunlar üzerinde münakaşalar yürütelim. Bir milletin manevi ve siyasi seviyesi böyle münakaşalar ile gelişir ve yükselir”243 sözleriyle özellikle CHP içerisinde aşikar

olarak beliren aday çekişmelerinin doğru olmadığının altını çizmiştir. Seçim çalışmaları tüm hızıyla devam ederken partililerin radyo konuşmaları da kısmen

242 Kemal Zeki Gencosmanoğlu, “Nazik Bir Devreye Girerken”, Ulus, 12 Nisan 1950, Yıl: 30,

No:10339, s.3.

gazeteye yansımıştır. Ulus, Başbakan Günaltay’ın Ankara radyosunda yaptığı bir konuşmayı ilk sayfasına şu şekilde taşıyarak seçimin önemine, Başbakanın sözleri ile atıfta bulunmuştur; “Başbakan Şemseddin Günaltay memleket meseleleri üzerine

yaptığı umumi konuşmasında şunları söyledi: Hükümet milli iradenin tam ve kâmil bir surette temini için seçim sırasında şuursuz taşkınlıklara meydan vermemeyi başta gelen kutsi bir görev telakki etmektedir. Vatanımızın mukadderatı vatandaşlarımızın verecekleri oylar ile belli olacaktır. Milletin olgunluğu ve aklıselimi başlıca mesnedimizdir. Türk milleti, karanlıklar içerisinde bunalmış ve yeni tehlikeler karşısında çırpınan bir dünya içinde kendi mukadderatını selamete çıkarma vazifesini tevdi edeceği vekilleri seçerken karşı karşıya bulunduğu ağır mesuliyetin icaplarını göz önünde bulunduracaktır.”244

Seçim ile alakalı görüşler belirtilirken doğrudan kişiyi hedef alarak bir seçim portresi çizme Ulus gazetesinde belirgin bir şekilde görülmüştür. Gerek mizahi olarak gerekse yazılı olarak DP liderleri memleketi idare etme işinde yeterliliğe sahip değillerdir mesajı açık bir şekilde verilmiştir. Bunun en net örneğini Peyami Safa’nın yazılarında görmek mümkündür. Safa bir yazısında Celal Bayar ile alakalı olarak şunları kaleme almıştır;

“Celal Bayar iktisat vekili iken başında İnönü, başbakan olduğu zamanda başında Atatürk vardı. O zamanlar Bayar her nutkunda Atatürk ve İnönü’nün ona çizdikleri yolu takip ettiğini vurguluyordu. Şimdi bu ikinci kaptan devlet gemisinde birinci kaptanın erini almak istiyor. Bu gün ki devlet gemisi o zaman ki denizin güven ve sükûn dolu sularında değildir. Gün geçtikçe biraz daha kabaran ve tekneyi dört yandan saran dalgalar arasında yüzüyor. Askerlik ve dış politika tecrübeleri birinci sırada gelen değerlerdir. Meziyetlerine hayran olduğumuz Bayar’ın ne bir meydan savaşı ne bir Lozan’ı nede direktifsiz bir idare tecrübesi vardır. Atatürk ve İnönü’nün ikinci kaptanı, onlardan birinin devamlı güdümüne kat kat muhtaç olduğu bir devirde ikisinden de mahrum kalarak iktidar sevdasındadır. Bakışlarını dünyanın simsiyah ufuklarına salmış, kopacak büyük fırtınayı sezen uyanık bir seçmen, DP dahi olsa bir şu oynak denize bir de hala dış tehlike şuurundan mahrum ikinci kaptana bakar ve devlet gemisini ona teslim etmenin ne tehlikeli bir hafiflik olduğunu

anlar.”245 Aslında Safa bu yazısı ile sadece Bayar’ı küçümsemiyor aynı zamanda

okuruna oy verirken bir yol tarif ederek bu yolun sonuna da İnönü’yü koyuyordu. Fakat Ulus okurunun içerisinde ki aydın kesim tek parti idaresinin ağır şartları dolayısıyla İnönü’den hiç de memnun değillerdi. Bu seçim sandıklarına DP lehinde yansımıştır.

Ulus gazetesi bir taraftan da CHP’nin başarılarını sıralayarak seçim ortamının bu noktaya nasıl taşındığı üzerinde durmuştur. 1950 seçimleri Cumhuriyet’in kuruluşundan buyana devam eden mücadele ve inkılâpların neticesi olarak yorumlanmıştır. Evrimer köşe yazısında bu durumu şu ifadeler ile somutlaştırmıştır; “14 Mayıs 1950’yi 19 Mayıs’ın feyizli, mesut ve muzaffer bir

neticesi olarak kabul ediyoruz. Büyük Atatürk’ün “milletimizi muasır medeniyetler üzerine çıkaracağız” emrini siyasi hayatımıza rehber yapmasaydık, dünya kan ve ateş içerisinde perişan olurken büyük Atatürk’ün büyük halef’inin azimli, temkinli, isabetli ve derin görüşlü idaresiyle memleketimizi bu ateş dışında tutmaya muvaffak olamasaydık, ihtilalımız her sahada mesut ve feyyaz tekâmüller arz eden bir