• Sonuç bulunamadı

79. Redif 4 Maraş Alayı

1.8 Maraş Hapishanesi

XVIII. yüzyılın sonlarına kadar hapis cezası hem örfi hukukta hem şer’i hukukta hem de batı hukukunda görülen bir uygulamadır 5. Ancak hapishane ve hapis cezası, Osmanlı ceza hukukuna Tanzimat’tan sonra girmiştir. XIX. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlıda; hadd, kısas, diyet ödeme, ta’zir, kürek, kalebentlik, prangabentlik, sürgün, para cezası, organ kesme, iple asma, iple boğma, çuvala koyarak Boğaziçi’nde denize bırakma, zindana atma gibi cezalar verilmiştir. Os-manlıda ilk hapishane uygulaması, 1831 yılında Sultanahmet’te İbrahim Paşa Sarayı’nın bir bölümünde açılan Hapishane-i Umumi ile başlamıştır. 6

Tanzimat ile başlayan hukuk alanındaki yenileşme ve değişme hareketle-ri II. Abdülhamit döneminde de devam etmiştir. Özellikle yargı alanında yapılan yenilikler Kanun-ı Esasi ile güvence altına alınmış ve yargının bağımsızlığı

hük-1 BOA, DH. EUM. LVZ, 45/9hük-1, lef. 6.

2 BOA, DH. EUM. LVZ, 45/91, lef. 8.

3 BOA, DH. EUM. LVZ, 42/57C.

4 Güler Yarcı, ,” Osmanlı Polis Kıyafetleri”, s. 23.

5 Muharrem Uslu, Erzincan’da Suç Suçlu ve Hapishane ( XIX. Yüzyılın Sonu- XX. Yüz-yılın Başı), (Erzincan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzincan 2010,

s. 18.

6 Mehmet Temel, “XX. Yüzyılın Başlarında Menteşe Sancağı Hapishaneleri”, Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.26, Güz 2009, s.111.

67

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

me bağlanarak, ilk defa Osmanlı adli teşkilatı içerisinde savcılık kurumu oluş-turulmuştur. Merkezde ve vilayetlerde adliye müfettişlikleri kurulmuş, hapisha-nelere ait yeni düzenlemeler yapılmıştır1. 1880 Hapishaneler nizamnamesinin birinci maddesine göre, her kaza, liva ve vilayet merkezinde birer tutukevi ve hapishanenin bulunacağı hüküm altına alınmıştır. Yine aynı nizamnamede tu-tukevi, hapishane ve umumi hapishanelerde kadınlara mahsus ayrıca bir daire bulunacağı da belirtilmiştir.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarı döneminde hapishanelerin iyileştirilmeleri yönünde önemli adımlar atılmıştır. 1911 yılında temeli atılan ve 1917 yılında faaliyete geçen hapishaneleri iyileştirme projeleri içerisinde bu tarihlerden itibaren yapılacak olan hapishanelerin tamamının aynı tarzda ve şe-kilde ihtiyaca uygun olarak inşa edileceği kararlaştırılmıştır 2.

XX. yüzyıl başlarında siyasal, sosyal ve ekonomik alanlardaki çalkantılar ile savaşlar ciddi sorunları da beraberinde getirmiş, ülkede meydana gelen asayiş-sizlik mahkûm sayısının artmasına, hapishanelerin ise yetersiz kalmasına neden olmuştur. Kapasite olarak yetersiz kalan hapishaneler sağlık koşulları açısından da geri kalmıştır. Devlet bir taraftan yeni bina yapmaya çalışırken, bir taraftan da eskileri ıslah etmeye çalışmış, kendi tesislerinin eksik kaldığı yerlerde ise yeni binaların kiralanması yoluna gidilmiştir.3

Maraş Hapishanesi de 1908-1918 yılları arasında yukarıda bahsedilen hapishanelerden pek faklı bir görüntüye sahip değildir. Dönemin getirdiği sıkın-tılar diğer alanlarda olduğu gibi hapishane konusunda da hissedilmektedir.

22 Eylül 1913 tarihinde Maraş Hapishanesi ile ilgili tutulan ra-porda, bir canlının barınamayacağı kadar olumsuz şartlara sahip olan Maraş Hapishanesi’nin, hava ve gün ışığı almayan koğuşlarının, fiziki durumunun ye-tersiz olduğu anlatılmaktadır. İnşa edildiği tarihten itibaren üzerinde herhangi bir tadilatın yapılmadığı anlaşılan hapishane binasının, mevcut sağlıksız koşul-lardan kurtarılıp, ıslah edilmesi için çalışmaların başlatılması gerekli görülmüştür.

Hapishane binasını ıslah etmek için yapılan keşif sonucunda 22 930 kuruşa ih-tiyaç duyulduğu anlaşılmıştır. Maliye Nezareti ile yapılan yazışmalar neticesinde kesinleşen bu rakamın o yıl için verilemeyeceği, bir sonraki yılın bütçesindeki duruma göre işlem göreceği bildirilmiştir.4

Maraş Hapishanesi, 1913-1914 yıllarında yaşanan mahkûm yoğunluğu ve şartların elverişsizliği yüzünden çıkmaza girmiştir. Bu durumdan kurtulmak için yeni bir yer kiralama yoluna gidilmiştir. Kiralanan bu yeni yerin kira bedeli olarak üç aylık 600 kuruş tahsis edilmiştir.5 1915 yılı için Maraş Sancağı Kazası Hapishanesi’ne, Liva hapishaneleri aylık kirası olarak tespit edilmiş olan 375

ku-1 M. Uslu, Erzincan’da Suç, s. ku-12.

2 Ufuk Adak, XIX. Yüzyılın Sonları XX. Yüzyılın Başlarında Aydın Vilayetindeki Ha-pishaneler, (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 2006, s. 40.

3 Saadet Tekin, “Dr. Poliç Beyin 1918 Tarihli Raporuna Göre Berlin ve Aydın Hapisha-nelerine Genel Bir Bakış”, Osmanlı Tarih Araştırmaları Merkezi, S.24, s. 205-221, Ankara 2010, s. 207.

4 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dâhiliye Mebane-i Emireyi Hapishaneler, (BOA, DH. MB.

HPS), 4/25, lef. 2, 3, 4.

5 BOA, DH. MB. HPS, 43/47.

68

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

ruş 30 para ve bu paranın altı aylık karşılığı olan 2254 kuruş 20 para gönderilerek maddi sıkıntılar aşılmaya çalışılmıştır 1.

1917 yılı içinde Maraş Hapishanesi’nde tamiratın devam ettiği görül-mektedir. Özellikle hapishane odalarının harabeye dönmüş olan döşeme tahtala-rının tamiri için yapılan keşifte 5490 kuruş’a ihtiyaç olduğu saptanmıştır. Ancak yapılan keşif neticesi hazırlanan evrakta inşaat alanının ölçüleri ve kullanılacak olan malzemenin cinsi belli edilmediği için Dâhiliye Nezareti keşif bedelini öde-meye yanaşmamış, şartnamenin usulüne uygun hazırlanarak yeniden gönderil-mesini istemiştir.2

Ancak ülke şartlarının ağırlaşması ve mahkûmlardaki artış, kontrolü de zorlaştırmıştır. Mahkûmların bu boşluktan faydalanıp zaman zaman firar ettik-leri kayıtlarda yer almaktadır. Örneğin; 5 Şubat 1913 tarihinde Maraş Hapisha-nesinden 7 kişi firar etmiş, firara göz yuman memurlar hakkında ise soruşturma başlatılmıştır.3

Maraş Hapishanesinde, 1915 yıllında kadın hapishanesi olarak kullanı-lan bir hane olduğu görülmektedir. Bu hanenin şartlarının iyi olmadığı ve tamire ihtiyacı olduğu bildirilmektedir. Bu anlamda münasip başka bir yer olmadığı için mevcut hanenin tamiri ve ıslahı için kira bedelinde arttırmaya gidilmesi isten-miştir.4

Dönemde, ülke genelinde ekonomik sıkıntıların olması kadın hapisha-neleri ile ilgili yapılacak çalışmalara da engel olmuştur. Birçok yerleşim yerinde ya kadın hapishanesi yoktur, ya da erkekler için olan hapishanenin birkaç koğuşu kadınlar için ayrılmıştır. Genellikle kadın hapishanesi olarak kaza yönetimleri tarafından belli edilen güvenilir kadınların evleri maaş karşılığında hapishane olarak kullanılmıştır. Örneğin; Akhisar Kazası kadın hapishanesinin bir odadan ibaret olduğu ve ihtiyacı karşılayamadığı, üstelik gardiyanın da olmamasının ka-dın mahkûmların celbine engel olduğu bildirilerek, çözüm olarak 50 kuruş icarla Emine Hatun’un hanesinin hapishane haline getirilmesine ve 50 kuruş maaşla gardiyan olarak istihdamına gerek olduğu bildirilmiştir.5

Aşağıda verilen tabloda, 14 Mart 1915 tarihli Maraş Sancağı Kaza Hapishanesi’nin ilk dört aylık yoklama cetveline göre değerlendirmesi yapılmış ve cinayet suçundan mahkûm 129 kişi, daha küçük suçlardan mahkûm 22 kişi, tutuklu olarak bekleyenlerin ise 124 kişi olduğu tespit edilmiştir. Rakamın bu ka-dar yüksek oluşu yukarıda da değinildiği gibi ülkenin içerisinde bulunduğu savaş ortamının getirdiği başıbozukluktan kaynaklanmaktadır 6.

1 BOA, DH. MB. HPS, 45/27.

2 BOA, DH. MB. HPS, 12/20.

3 BOA, DH. EUM. EMN, 17/14.

4 BOA, DH. MB. HPS, 45/16, lef. 2.

5 Saadet Tekin, “Osmanlı’da Kadın ve Kadın Hapishaneleri”, Dil Tarih Coğrafya Fakülte-si, Tarih Bölümü, Tarih Araştırmalı DergiFakülte-si, S. 47, C. 29, Ankara 2010, s. 91.

6 BOA, DH. MB. HPS. M, 20/58; Cinayet: 1274 tarihli Ceza Kanununun 3. Maddesine göre; idam, kalebentlik, sürgün, ömür boyu rütbe ve memuriyetten men ve medeni hak-lardan mahrumiyet cezalarını gerektiren suçlardır. Cünha: 1274 tarihli Ceza Kanununun 4.maddesine göre; bir haftadan fazla hapis, muvakkat sürgün, memuriyetten uzaklaştırma ve para cezası gerektiren suçlardır. Kabahat: Ceza hukukunda, hafif hapis, hafif para cezası ve muayyen bir meslek ve sanatın yapılmasının tatili cezalarını gerektirir. Bkz.

69

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

Tablo 37: 14 Mart 1915 tarihli Maraş Sancağı Kaza Hapishanesi’nin ilk dört aylık yokla-ma cetveli

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 127 2 129

Cünha 18 4 22

Kabahat 0

Yekün 145 6 151

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

123 1 124

14 Temmuz 1915 tarihli Maraş Sancağı Kaza Hapishanesi’nin dört aylık yoklama cetveli aşağıda verilmiştir. Birinci dört aylık yoklama cetveliyle ikinci dört aylık yoklama cetveli kıyaslandığında cinayet mahkûmlarında bir azalma ol-duğu görülmektedir. Yine aynı şekilde, cünha mahkûmlarında da yarı yarıya dü-şüş gözlenmiştir. Önceki yoklamada yer almayan, ancak bu yoklamadan itibaren karşımıza çıkan bir diğer farklılık Divân-ı Harb-i Örfi mahkûm ve tutuklularıdır ki bu alanda sayı mahkûm olarak az olsa da tutuklu sayısı oldukça fazladır. 1

Tablo 38: 14 Temmuz 1915 tarihli Maraş Sancağı Kaza Hapishanesi’nin ikinci dört aylık yoklama cetveli.

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 91 3 94

Cünha 9 1 10

Kabahat 0 0 0

Yekün 100 4 104

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 86 0 86

Cünha 8 6 14

Kabahat 0 0 0

Yekün 94 6 100

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 15 4 19

Tutuklu 197 0 197

Yekün 212 4 216

Zafer Atar, “20.Yüzyılın Başlarında Turgutlu Hapishanesinin Genel Durumu”, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.1, C.9, s. 87- 102, Manisa 2011, s. 93.

1 BOA, DH. MB. HPS. M, 21/50.

70

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

14 Kasım 1915 tarihli Maraş Sancağı Kaza Hapishanesi’nin üçüncü dört aylık yoklama cetvelinde ise genel olarak mahkûm sayısında azalma görülmek-tedir. Cinayet mahkûmları bir önceki rakamla benzer şekilde seyrederken cünha suçlularında ciddi bir düşüş olduğu görülmektedir. Yine Divân-ı Harb-i Örfi mahkûm ve tutuklu sayıları da epeyce düşüş göstermiştir1.

Tablo 39: 14 Kasım 1915 tarihli Maraş Sancağı Kaza Hapishanesi’nin üçüncü dört aylık yoklama cetveli.

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 92 3 95

Cünha 4 2 6

Kabahat 1 3 4

Yekün 97 8 105

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 80 7 87

Cünha 0 0 0

Kabahat 0 0 0

Yekün 80 7 87

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 15

Tutuklu 67

Yekün 82

14 Mart 1916 Vilayet-i Maraş Sancağının Maraş Kazası Hapishanesi’nin, 1916 senesi için yapılan ilk dört aylık yoklama cetveli bir önceki yılla kıyaslandı-ğında bu dönem için 53 cinayet suçlusu ile 13 cünha suçlusu olduğu görülmek-tedir. Suç işleme oranlarında bir düşüş olduğu fark edilmekgörülmek-tedir. Aynı dönem Divân-ı Harb-i Örfide mahkûm sayısının 25 olduğu, tutuklu sayısının da 67’den 22’ye düştüğü görülmektedir. Bu da tutuklulardan yaklaşık 30 kişinin suç duru-muna göre ya serbest bırakıldığı ya da idam edildiği anlamına gelmektedir 2.

Tablo 40: 14 Mart 1916 Maraş Sancağı Kaza Hapishanesi’nin, ilk dört aylık yoklama cetveli.

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 50 3 53

Cünha 13 6 19

Kabahat 0 0 0

Yekün 63 9 72

1 BOA, DH. MB. HPS. M, 157/6.

2 BOA, DH. MB. HPS, 157/11.

71

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 65 8 73

Cünha 3 0 3

Kabahat 0 0 0

Yekün 68 8 76

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 25

Tutuklu 22

Yekün 47

14 Ağustos 1916 tarihli Vilayet-i Maraş Sancağının Maraş Kazası Hapishanesi’nin ikinci dört aylık yoklamasında bir önceki döneme göre cinayet mahkûmlarında az da olsa bir artış fark edilmekte, yine cünha suçluları için aynı şekilde biraz artış görülmektedir. Divân-ı Harb-i Örfi mahkûmları 25’ten 17’ye düşmüş, tutuklu sayısı da yine 22’den 10’a inmiş görülmektedir1.

Tablo 41: 14 Ağustos 1916 Maraş Sancağı Kazası Hapishanesi’nin ikinci dört aylık yoklama cetveli.

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 57 3 60

Cünha 15 0 15

Kabahat 0 0 0

Yekün 72 3 75

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 43 1 44

Cünha 4 0 4

Kabahat 0 0 0

Yekün 47 1 48

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 17

Tutuklu 10

Yekün 27

14 Ekim 1916 tarihli Vilayet-i Maraş Sancağının Maraş Kazası Hapishanesi’nin üçüncü dört aylık yoklamasında cinayet mahkûmlarında artış gözlenmekte ancak cünha suçlu sayısında düşüş olduğu anlaşılmaktadır. Tutuklu sayısında ciddi bir değişim görülmese de Divân-ı Harb-i Örfi mahkûm sayısı 17’den 26’ya yükselmiş, tutuklu sayısının yine 10 kişi olduğu görülmüştür. Bu

1 BOA, DH. MB. HPS, 157/66.

72

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

durum halen tutuklamaların devam ettiği ve hızlı bir şekilde karar alınıp uygu-landığının da belirteci olarak düşünülebilir 1.

Tablo 42: 14 Ekim 1916 Maraş Sancağı Kazası Hapishanesi’nin üçüncü dört aylık yoklama cetveli.

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 70 2 72

Cünha 8 0 8

Kabahat 0 0 0

Yekün 78 2 80

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 38 3 41

Cünha 0 0 0

Kabahat 0 0 0

Yekün 38 3 41

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 26

Tutuklu 10

Yekün 36

1918 yılı Maraş Sancağı Hapishanesi’nin ikinci dört aylık yoklamasında cinayet suçundan mahkûm olanların sayısında ciddi bir düşüş gözlenmiştir. An-cak tutuklu sayısında önceki yıllara göre bir artış fark edilmektedir. En belirgin düşüş ise Divân-ı Harb-i Örfi mahkûm ve tutuklularında görülmektedir. Rakam önceki yıllar içerisinde hiç görmediğimiz bir sayı olan 3’e düşmüş, tutuklu da hiç kaydedilmemiştir 2.

Tablo 43: 1918 yılı Maraş Sancağı Hapishanesi’nin ikinci dört aylık yoklama cetveli Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 40 2 42

Cünha 20 0 20

Kabahat 0 0 0

Yekün 60 2 62

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 83 1 84

Cünha 0 0 0

1 BOA, DH. MB. HPS, M, 26/36.

2 BOA, DH. MB. HPS. M, 37/48.

73

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

Kabahat 0 0 0

Yekün 83 1 84

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 3

Tutuklu 0

Yekün 3

1 Aralık 1919 tarihli Maraş Sancağı Hapishanesi’nin dört aylık yoklama cetveline göre cinayet suçundan mahkûm olan sadece 24 kişi görülmektedir ki bu rakam 1917 ve 1918 yılı ile kıyaslandığında oldukça düşük bir rakamdır. Sadece cünha suçunda az bir artış fark edilmektedir. Tutuklu durumunda da yine önceki yıllara göre düşüş olduğu anlaşılmaktadır. Divân-ı Harb-i Örfi mahkûmu olarak bir kişi görülmektedir. Tutuklu kaydedilmemiştir 1.

Tablo 44: 1 Aralık 1919 tarihli Maraş Sancağı Hapishanesi’nin dört aylık yoklama cetveli.

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 22 2 24

Cünha 7 1 8

Kabahat 0 0 0

Yekün 29 3 32

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 65 0 65

Cünha 10 0 10

Kabahat 0 0 0

Yekün 75 1 75

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 1

Tutuklu 0

Yekün 1

6 Mart 1919 tarihli Maraş Sancağı Hapishanesi’nin dört aylık yokla-ma cetveli, bir önceki dört aylık yoklayokla-ma cetveli ile kıyaslandığında, 2.dört aylık yoklama cetvelinde suçta artış tespit edilmiştir. Hem cinayet hem de cünha suç-larından mahkûm olanların sayısı artmış, yine tutuklu sayısında da bu aylarda ar-tış olduğu görülmüştür. Divân-ı Harb-i Örfi mahkûm ve tutuklularında ciddiye alınacak boyutta bir artış yoktur 2.

1 BOA, DH. MB. HPS. M, 40 /101.

2 BOA, DH. MB. HPS. M, 38/6.

74

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

Tablo 45: 6 Mart 1919 tarihli Maraş Sancağı Hapishanesi’nin dört aylık yoklama cetveli.

Suçun Cinsi Mahkûmun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 28 3 31

Cünha 19 0 19

Kabahat 0 0 0

Yekün 47 3 50

Tutuklunun Sayısı

Erkek Kadın Yekün

Cinayet 71 0 71

Cünha 20 0 20

Kabahat 0 0 0

Yekün 91 0 91

Divân-ı Harb-i Örfi Erkek Kadın Yekün

Mahkûm 3

Tutuklu 0

Yekün 3

1915 ile 1919 yılları arasında işlenen suçlar ve sayılarına bakıldığında 1915 yılında cinayet ve diğer küçük suçlardan tutuklu ve mahkûm sayıları kaba-rıkken ilerleyen yıllarda bu sayılarda azalma olduğu gözlenmiştir. Özellikle ülke şartlarında meydana gelen değişiklikler, Mondros Ateşkesi ve akabinde başlayan işgallere karşı başlatılan Milli Mücadele sürecinde, eli silah tutan herkese ihtiyaç duyulmuş ve zaman zaman tutuklu ve mahkûmlardan savaşmak isteyenler dahi serbest bırakılmıştır.

1.9 Sürgünler

Osmanlı Devleti, uzun yıllar kendi bünyesi içerisinde pek çok farklı mil-leti barındıran çok uluslu bir devlet olmuştur. Ülkede yaşayan milletlerin bir kıs-mı kendi tebaası, bir kıskıs-mı ise çeşitli sebeplerle ülkemize gelmiş olan yabancı devletlerin vatandaşları olmuştur. İlk zamanlar sorun teşkil etmeyen bu durum I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte farklı bir boyuta taşınmış ve bir anda

“muhasım devlet tebaası” dediğimiz sorunla karşı karşıya kalınmıştır. Ülkemize çeşitli sebeplerle gelmiş olan ve ecnebi diye nitelendirilen bu yabancı devlet va-tandaşları, savaşın başlaması ile birlikte düşman devlet vatandaşı olarak değerlen-dirilmişler ve buna göre istihdam edilmişlerdir.

Savaş süresince Osmanlı Devleti, çoğunlukla düşman devletlerin bizim vatandaşlarımıza takınmış oldukları tavra göre tavır almış ve bu yüzden birta-kım sürgünler yaşanmıştır. Bu sürgünler içerisinde casusluk gibi çok farklı se-beplerden sürgün edilenler de olmuştur.Osmanlı sadece yabancıları değil, savaş ile birlikte kendi tebaasından olup askeri ve sivil düzeni bozabilecek olanları da sürgün etmekten çekinmemiştir. Sürgün yeri olarak genelde düşmanla irtibat ku-ramayacakları, askeri ve stratejik yönden değeri olmayan yerler tespit edilmiştir.

75

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

Bu yerler içerisinde Maraş Sancağı da yer almaktadır. Aşağıda farklı sebeplerle sürgüne tabi olup, Maraş’a gönderilen şahıslar hakkında örneklere yer verilmiştir:

27 Mayıs 1917’de İngiliz ve Fransız tebaasından olup Antep’te Ame-rikan kuvvetlerinde muallimlik yapan iki kişi, işlerinden çıkarılarak Maraş’a nakil edilmişlerdir. Düvel-i muhasıma tebaasından olan bu muallimler için Osmanlı Orduyu Hümayun Başkumandanlığından Dâhiliye Nezareti-ne bildirilen geNezareti-nel teamül ise şimdiye kadar istihdam edilen bu muallim-lerin istihdamının aslında uygun olmadığı ve işmuallim-lerinden çıkarılıp Maraş’a nakil edilerek polis nezaretinde kalmaları gerektiği şeklinde olmuştur.

Beyrut’taki Amerikan Kolejinde kimya öğretmenliği görevinde bulunan Larakin ise Rum ahalisinden olup Amerikan tebaasına mensuptur. Güvenlik sebebi ile Yunanlıların dâhile sevki esnasında Hama’ya gönderilmiştir. Ancak daha sonra Dersaadete dönmesine izin verilmesine rağmen burada alıkonulmuş ve bu yüzden şikâyetçi olmuştur. Yapılan inceleme sonucunda Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti; onbeş yıldan beri ülkemizde öğretmenlik gö-revini yürüten bu şahısla ilgili bir problem yaşanmadığını ve gerekli iznin veril-mesinin uygun olacağını bildirmiştir.

Yine şüpheli görülen Rumlardan olup, Tarsus’tan Maraş’a gön-derilen Şahal oğlu Valestos, içinde bulunduğu fakirlik ve sefaletten ötü-rü Tarsus’a iadesini istemektedir. Dâhiliye Nezaretine gönderdiği telg-rafta; “Teba-i Osmaniyenin sadık bendesiyim”diyen ve sekiz seneden beri ticaret odasında görevli olduğunu bildiren Valestos dört aydan beri Maraş’ta kaldığını, ailesinin perişan olduğunu, kendisinin de yaşının 60’a geldiğini, do-layısıyle bu mağduriyetinin giderilmesi için yardım edilmesini talep etmektedir.

24 Şubat 1918 tarihli bir başka belgede ise Antep’in Rumkale ( Hal-feti ) ahalisinden olan Hacı İbrahim ve Reşit Efendilerle eşlerinin Maraş’ta zorunlu ikamet ettirilmeleri hususunda yapılan açıklamada; şikâyetler üzeri-ne adı geçen kişilerin Antep Mutasarrıfının isteği ile Çankırı ve Yozgat san-caklarına gönderildikleri, aslında bu kişilerin 65 yaşını geçmiş, Türk ailelerine mensup sadık insanlar olduğu ve hükümet ile şu ana kadar bir problem yaşa-madıkları dile getirilmiştir. Hacı İbrahim ve Reşit Efendilerin, mevcut durumu çekemeyen insanlarca şikâyet edilip şu zamana kadar mağdur edildiklerini bil-dirmeleri üzerine Halep Vilayetinden Dâhiliye Nezaretine yazılan yazıda kişi-lerin artık memleketkişi-lerine iadekişi-lerinde bir mahzur kalmadığına karar verilmiştir.

25 Mayıs 1918 tarihli bir belgede ise Arap Marunî milletinden olan Şaron’un bir gece yarısı Tarsus Kaymakamlığı Komiserliği tarafından aniden tutuklanarak Maraş’a sevk edildiğinden bahsedilmektedir. Şaron, askeri fabri-kanın dikişhanesinde müstahdem olarak çalıştığını, on nüfusa baktığını ve aynı zamanda sağır olduğunu bildirerek affedilmesi hususunda istekte bulunmaktadır.

18 Haziran 1918’de Harbiye Nezaretinden Dâhiliye Nezareti-ne yazılan bir yazıda sürgün olarak Maraş’ta bulunan Nadir ve refikası-nın perişan bir halde oldukları ve aflarını talep ettikleri anlaşılmaktadır.

19 Haziran 1918 tarihinde Tarsus’ta ikamet eden Suriye ve Lübnan aha-lisinden Selim, Yakup Sabuncu, Corci Façıcı ve altı nefer arkadaşları şüpheli gö-rüldüklerinden dolayı Başkumandanlık Vekâletinin 4. Ordu Kumandanlığı’nca

76

XX. Yılın İlk Yarısında MarYrd. Doç. Dr. Nermin Gümüşalan

Maraş’a sürgün edilmişlerdir. Bu durumun kendilerini perişan ettiği, bir kısmının ise hasta olduğu bildirilerek, devlet ve milletin sadık kulları olduklarını, bu sürgünün makul bir sebebi ve meşruiyetinin olmadığını bildirerek aflarını talep etmişlerdir.

7 Temmuz 1918 tarihli bir başka telgrafta Mersin ahalisinden olup Maraş’a sevk edilen Elyas Lekaş ve arkadaşlarının şüpheli görülmesinden do-layı Maraş’a sevk edildikleri Adana Vilayet’inden bildirilmiştir. Ancak on-lar da diğerleri gibi masum oldukon-larını bildirerek iadelerini talep etmişlerdir.

Yine 14 Eylül 1918 tarihli bir diğer belgede Mersin ahalisinden olan Kasti Kutyaki, Efrem Çorbacıoğlu ve üç arkadaşının şüpheli görüldüklerinden dolayı Adana’dan Maraş’a sevk edildikleri anlaşılmaktadır. Ancak diğer tüm sür-gün olaylarında olduğu gibi kişilerin kendilerini savunmak için yapmış

Yine 14 Eylül 1918 tarihli bir diğer belgede Mersin ahalisinden olan Kasti Kutyaki, Efrem Çorbacıoğlu ve üç arkadaşının şüpheli görüldüklerinden dolayı Adana’dan Maraş’a sevk edildikleri anlaşılmaktadır. Ancak diğer tüm sür-gün olaylarında olduğu gibi kişilerin kendilerini savunmak için yapmış