• Sonuç bulunamadı

1908 ÖNCESİ BATI ANADOLU’DA ÜRETİM VE TİCARİ HAYATA GENEL BİR BAKIŞ

MALLARINA BOYKOT

II.Meşrutiyet’in ilanından sonra İzmir’de ortaya çıkan önemli gelişmelerden birisi de Avusturya, Bulgaristan ve Yunanistan mallarına karşı girişilen boykot hareketidir. Meşrutiyet’i izleyen ilk aylarda Avusturya-Macaristan Hükümeti Bosna- Hersek’i ilhak etmiş ve Bulgaristan Emareti de Babıali’ye çektiği bir telgrafla bağımsızlığını ilan ettiğini bildirmiş, Yunanistan’da Girit’i işgal ettiğini açıklamıştı. Bu gelişmeler ülke çapında büyük bir tepki yarattı. Askeri bir müdahalenin olanaksızlığı bu oldu-bitti karşısında Osmanlı Devleti’nin farklı bir tepki göstermesine neden oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı tarihinde ilk kez gerçekleştirilecek olan “boykot” hareketi örgütlemeye girişti ve 8 Ekim günü İstanbul’da duvarlar “Avusturya emtiasını almayınız” yazılı afişlerle donatıldı. Avusturya mağazalarının önünde toplananlar kimseyi içeri sokmadılar. Aynı gün Selanik ticarethaneleri de Avusturya fabrikalarına gönderdikleri telgraflarla

siparişlerini geri aldıklarını bildirdiler251. O dönemde Türkiye en fazla malı

Avusturya’dan alıyordu. Bu yüzden boykottan en fazla bu ülkenin zarar göreceği anlaşılıyordu. Nitekim dokuma, fes, şeker, un, her türlü tuhafiye eşyası, ziynet ve hırdavat Avusturya’dan geliyordu.

İstanbul’da başlatılan boykot kısa sürede İzmir’de de önemli destek buldu. Şehirde bir Boykotaj Cemiyeti kuruldu. Bu dernek Türkçe basından büyük destek gördü. Söz konusu mallarını alan ve satan mağazalar, basında teşhir ediliyor, gençler feslerini yırtarak keçe külah giyiyor ve yapılan eylemlerin bir harb-i iktisadi olduğu yolunda gazetelerde yazılar yayınlanıyordu 252. Bu günlerde gazetelere verilen

ilanlarda da halkın boykot konusunda dikkati çekilmektedir: 15 Teşrinevvel 1908’de Ahenk gazetesinde İzmir’de sigara kağıtçılarından 17 numaralı Yeni dünya isimli hazır ve ısmarlama elbise mağazası müdüriyetinden Lahne Suhami ve şürekası imzalı yazıda, Avusturya’ya karşı boykotu desteklediklerini ve mağazalarında İngiliz, Fransız, İtalyan ve Belçika mallarının bulunduğunu ve alışverişlerin kendi mağazalarından yapılması isteniyordu 253.

İzmir Belediyesi tarafından verilen bir ilanda ise, “ Muhterem vatandaşlar,

Avusturya’nın çürük mallarını almayınız. Yerli eşyaya itibar edin ki tüccarımız, esnafımız kazansın. Paramız memleketimizde kaldın. Bayram geliyor. Elbise ve feslerinizi Hereke, Karamürsel, Feshane mamulatından ittihab ediniz. Her hamiyetli Osmanlıların vicdanından bunu katiyen intizar eyleriz. ” denilmekte ve daha sonra

esnafın da dikkati çekilerek Avusturya ve Bulgar malı yerine yerli malları satmaları istenilerek, çıkmayan ve bulunmayan mallar için de İngiliz ve Fransız malları önerilmektedir 254.

İT tarafından örgütlenen ve halkın da büyük desteğiyle uygulanan boykot neticesinde Avusturya-Macaristan’dan yapılan ithalat önceki yıla göre gerilemiştir. En belirgin düşüş fes ithalatında dikkati çekmektedir. 1907 yılında Avusturya’dan 750.000 adet ithal edilen fese karşılık 1908’de 234.000 adet fes ithal edilmiştir 255.

Boykottan sadece Avusturya malları etkilenmemiştir. “En fazla tercih edilen ” 251 Erdal Yavuz, “ 1908 Boykotu”, ODTÜ Gelişme Dergisi, Ankara, 1978, c:4, s.164

252 “ Harb-i İktisadi ”, OSMANLI ZİRAAT VE TİCARETİ , 5 Teşrinevvel 1324, nr:23, s.364-

368 ; “ Avusturya Emtiasını Almayalım! ”, İTTİHAD, 13 Teşrinevvel 1324 ; M. Ragıp, “ Harb-i İktisadi: Avusturya-Bulgaristan Emtiası ”, İTTİHAD, 14 Teşrinevvel 1324

253 AHENK, 15 Teşrinevvel 1908 254 AHENK, 17 Teşrinevvel 1908

ülkelerin malları da, örneğin Avusturya-Macaristan gemileriyle getirilen Hint ipliği ve torbası ya da Romanya kerestesi de ülkeye girememiştir. Boykottan fayda sağlayan mallar ise, Fransa ve Almanya’dan ithal edilen imitasyon astragon , Mısır, Fransa, Hollanda ve Rus şekerleri ile Rus petrolü olmuştur 256.

Avusturya başlangıçta boykotu, geçici bir duygunun işareti saydığı için aldırış etmemişti. Fakat bu hareketin zamanla gelişmesi üzerine Avusturya sanayicileri, tüccarları şikayet etmeye başladılar. Bu şikayetlerle şaşkına dönen Avusturya Hükümeti, Osmanlı Hükümetini ürkütmeye çalıştı. Boykota son verilmezse İstanbul’dan elçisini çekeceğini , siyasal ilişkilerini keseceğinden söz etmeye başladı. Bu durum Almanya’nın aracılığıyla yatıştırıldı. Berlin Hükümeti iki devletin barışçı yollarla bir antlaşmaya varmalarına zemin hazırladı 257.

Görüşmeler İstanbul’da başladı. Başlangıçta boykot bitmeden Türkiye ile anlaşmayacağını açıklayan Avusturya-Macaristan Dış İşleri Bakanı Arenthal 258,

uzun tartışmalar sonunda 26 Şubat 1909 Protokol’üne razı olmuş ve bazı tavizler vermeye zorunlu kalmıştı 259.

26 Şubat 1909 tarihli protokolle Osmanlı Devleti 2.5 milyon altın lira (56 milyon Frank) karşılığında Bosna-Hersek’i Avusturya-Macaristan’a bırakmayı kabul etmiştir. Ayrıca Avusturya mallarına karşı uygulanan % 11 oranındaki gümrük vergileri % 15’e çıkarılmıştır 260. Bu antlaşmadan sonra Avusturya mallarına karşı

uygulanan boykot muamelesine son verilmiştir.

Diğer taraftan Avusturya ile birlikte boykota başlanılan Bulgaristan ile Rusya’nın araya girmesiyle 19 Nisan 1909’da iki antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşmaların birincisinde Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ın bağımsızlığını tanımasına karşılık, Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne 125 milyon frank tazminat ödeyecektir. Ancak bu tazminat, Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya olan 125 milyon franklık tazminat borcuna karşılık tutularak Bulgaristan’ın Rusya’ya borçlu kalması sağlanmıştır. İkinci antlaşmada ise Bulgaristan ve Doğu Rumeli’deki Müslüman 256 Gündüz Ökçün, İngiliz Konsolosluk Raporlarına Göre İzmir Ticareti (1864-1908), İzmir, 1998,

s.231

257 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c:IX, Ankara, 1996, s.225

258 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, c:I/ kısım:2, Ankara, 1983, s.155

259 Mehmet Emin Elmacı, Bosna Hersek’in Avusturya Tarafından İlhakı ve Doğurduğu Tepkiler,

Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1996, s.182

260 Raziye Kişi, II.Meşrutiyet’in İlk Yılları İzmir’de İktisadi Hayat (1908-1911), Hacettepe

Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1990, s.59

halkın hakları ile müftüler ve vakıflar hakkındadır. Bu antlaşma ile Bulgaristan Berlin Antlaşması’ndan beri fiilen bağımsız olduğu halde, bu suretle bağımsızlığını hukuken de elde etmiş oluyordu 261.

İzmir ve çevresinde Yunanistan’ın Girit’i ilhakına karşılık Yunan mallarına karşı boykot hareketi daha geç bir tarihte başlamıştır. Basında bu konu ile ilgili ilk haberi 17 Ağustos 1909 tarihli Ahenk gazetesinde görmekteyiz. Boykot haberi,

“ Harb-i İktisadi Pişgah-ı Millete ” başlığı altında verilmiş ve mecbur olmadıkça

kan dökmeyi sevmediklerinden şimdilik Yunanlılara karşı harb-i iktisadi ilanına karar verildiği bildirilmektedir 262. Basındaki bu 17 Ağustos tarihli ilk habere

rağmen, İzmir’deki boykot hareketi daha önce başlamıştır. Çünkü Ağustos ayının ilk günlerinde, 9 ve 11 Ağustos tarihlerinde, Aydın Valisi tarafından Dahiliye Nezareti’ne gönderilen telgraflarda boykotun başladığı ifade edilmekte ve sadece Yunanlılara uygulanacağına dair bilgiler bulunmaktadır 263.

Boykot İzmir çevresinde de yayılmış ve Rumların bağlarında çalışmaktan kaçınan tarım ameleleri yüzünden pek çok Rum’un üzümleri toplanamamıştır 264.

Rumlar ise Yunan mallarına karşı başlatılan bu boykot kararını kabul etmediklerini duyurmuşlar 265, hatta bu boykotaja karşı boykot yapmak için mağazalarını açmama

kararı almışlardır. Bu karar üzerine Vali Kazım Paşa Rum Piskoposu ile Havra Heyeti’ni valiliğe çağırarak söylendiği gibi mağazalarını açmayacak olurlarsa bunu asiyane bir hareket kabul ederek idare-i örfiyeyi derhal ilan edeceğini, gerekirse şiddetli tedbirler alınacağı gibi bu boykotajdan Osmanlı vatandaşlarının zarar görmesine meydan vermemek için ne yapmak mümkünse yapacağını ve o gün akşama kadar cevap almak arzusunda bulunduğunu söylemiştir. Nitekim Valinin uyarıları etkili olmuş ve İzmir Rumları mağazalarını açarak alışverişe başlamışlardır 266.

Ancak çok geçmeden İzmir Boykotaj Cemiyeti yayınladığı bir ilan ile 1 Eylül 1909 tarihinden itibaren boykotun kaldırıldığını ilan etmiştir 267. Ancak bu karardan

yaklaşık 10 ay sonra 9 Haziran 1910 tarihinde İzmir’de Yunan mallarına karşı tekrar 261 Enver Ziya Karal, age, c:IX, s.230-231

262 “ Harb-i İktisadi Pişgah-ı Millete”, AHENK, 17 Ağustos 1909 263 BOA, DH.MUİ, Dosya no:5-2/15, 22 Ş 1327

264 AHENK, 21 Ağustos 1909

265 Zeki Arıkan, “ II.Meşrutiyet Dönemi’nde İzmir ”, Üç İzmir, İstanbul, 1992, s.220 266 AHENK, 24 Ağustos 1909

boykot ilan edilmiştir. Ertesi günde boykotun tekrar başlatılmasının gerekçeleri anlatılmıştır 268. Bu kez boykot hareketi öncekinden daha programlı, daha şiddetli ve

uygulamaları daha yoğun olmuştur. Bu seferki boykotta Yunanlı mağaza ve dükkanların isimleri269 ile borsada kayıtlı olan Yunanlı tüccarların isimleri270

gazetelerde yayınlanarak halkın bu mağaza ve kişilerden alışveriş yapmamaları istenmiştir.

Yunan mallarına karşı yapılan boykotun şiddetini arttırması üzerine Rumlar yabancı devlet konsolosluklarına başvurularda bulunarak boykotun biran önce bitirilmesi için Babıali’ye baskılarda bulunulmasını istemeye başlamışlardır. Dahiliye Nezareti’ne gelen şikayetlerin artması üzerine Hükümet boykotu hafifletmek için çeşitli önlemler almak zorunda kalmış271 ve 16 Şevval 1927

tarihli Meclis-i Vükela/Bakanlar Kurulu kararıyla Yunan tebaası ve ticari gemilere uygulanan boykotun kaldırıldığını ilan etmiştir 272.

Bakanlar Kurulu’nun bu kararına rağmen, İzmir ve çevresindeki Yunan mallarına karşı uygulanan boykot hareketi, Girit meselesi çözümleninceye kadar devam etmiştir. Dolayısıyla da Yunanlılar bu boykottan epey zarar görmüşlerdir. Hatta bir kısım Yunanlılar tabiiyet değiştirerek Osmanlı, İngiliz, İtalyan vatandaşlığına geçerek boykotun etkilerinden kurtulmaya çalışmışlardır.

1.b-TRABLUSGARB SAVAŞI

İtalya’nın 1911 yılında Trablusgarb topraklarını işgal etmesi Osmanlı- İtalyan ticari ilişkileri üzerinde kısa bir süre de olsa gerginliğin oluşmasına neden olmuştur. Daha önce Avusturya mallarına yapılan boykot örneği 1911 yılında İtalyan mallarına da uygulanmaya başladı. Bu fikir, yine ilk olarak Hükümetin İtalya’ya savaş ilan etme konusunda gecikmesi nedeniyle basında yayılmaya başladı 273.

İtalya’nın harp ilanı üzerine Osmanlı Devleti öncelikle limanlardaki maden kömürleriyle her çeşit vapur levazımı için konan ihraç yasağını kaldırmış274 sonra da

268 AHENK, 10 Haziran 1910

269 AHENK, 15 Haziran 1910

270 AHENK, 24 Haziran 1910

271 BOA, A.MKT.MHM, Dosya no:735/12, 12/R/1329

272 BOA, MV, Dosya no:131/92, 16 Ş 1327 273 Enver Ziya Karal, age,c:IX, s.274 274 BOA, MV, Dosya no:157/11, 10 L 1329

İtalyan mallarından alınan gümrük vergilerinin arttırmıştır. Kapitülasyonlar nedeniyle İtalyan mallarının ülkeye girişini önleyemeyen Osmanlı Hükümeti gümrük vergilerini yükseltme yoluna gitti. İtalya’dan Osmanlı Devleti’ne getirilecek eşyanın kıymeti üzerinden % 100 gümrük vergisi alınması kararını çıkarttı 275. Bu

karar önemliydi çünkü, hükümet ilk defa savaş durumundan yararlanarak da olsa gümrük vergilerini kendisi özgürce belirleyebilmişti.

29 Eylül 1327/1911 tarihinde alınan bu karardan birkaç ay sonra Hükümet bir başka kanun-ı muvakkat ile İtalyan mallarından alınan %100 gümrük resminden kükürdü muaf tutarak kükürtten % 11 gümrük resmi alınmasına karar vermiştir 276

.

Boykot devam ederken çok daha önemli bir gelişme yaşandı. Hükümet İtalya’ya verilmiş olan kapitülasyonları kaldırma planları yapmaya başladı. Adliye Nezareti’nden İstanbul ve taşradaki Adliye reisliklerine bir talimatname gönderildi. Talimatnamede yıllardan beri kapitülasyonlar konusunda yapılmak istenen kısıtlamaların en önemlileri yer almaktadır. İtalyan tebaası hakkında kapitülasyonlar geçersiz olacak, İtalyan suçlular doğrudan tutuklanabilip Osmanlı hapishanelerine konulabilecekti. Daha önemlisi Osmanlı mahkemelerinde ve tercümansız yargılanabileceklerdi. Ancak bu talimatnamenin uygulanıp uygulanamadığı tespit edilebilmiş değildir 277. İtalyan mallarından alınan % 100 gümrük resmi

uygulamasına ise 10 Teşrinevvel 1328/1912 tarihli kanunun 15 Teşrinevvel 1328’de resmi gazetede yayınlanması ile son verilmiştir 278.

Trablusgarb Savaşı , Osmanlı Hükümeti ile İtalya Hükümeti arasında 15 Ekim 1912 tarihinde imzalanan Quchy Antlaşması ile sona erdi. Antlaşmanın 6.maddesinde İtalyan Hükümeti diğer devletler ile yürürlükte olan ticaret antlaşmalarını yenilediği sırada, Osmanlı Devleti ile Avrupa Devletler hukuku esası üzerine bir ticaret antlaşması yapmayı taahhüt etmiştir. Yani Osmanlı Devleti’ne kapitülasyonlar ve bugüne değin yapılmış antlaşmalarla kayıtlı olmayarak bütün iktisadi serbestisini ve bütün Avrupa benzeri ticaret ve gümrüğe ilişkin maddeleri uygulama hakkı vermeyi kabul etmiştir. Bundan başka İtalyan Hükümeti, Osmanlı 275 TAKVİM-İ VEKAYİ, 4 Teşrinevvel 1327, nr:951, s.1

276 TAKVİM-İ VEKAYİ, 7 Şubat 1327, nr:1055, s.1

277 Mehmet Emin Elmacı, agt,(Doktora) s.53

topraklarında rayiç üzerinden alınan gümrük vergisinin % 11’den % 15’e çıkarılmasına ve petrol, sigara kağıdı, kibrit, alkol ve oyun kağıdına yeniden tekel koyulmasını veyahut bunları gümrük vergilerinden yararlanmasına şimdiden onay vermiştir 279.

Savaşın sona ermesinden sonra Osmanlı Devleti’ne Trablusgarb ve Bingazi’den getirilecek eşyadan % 11 ve Osmanlı Devleti’nden oralara gönderilecek eşyadan % 1 ihracat resmi alınması uygulamasına 23 Zılhicce 1330 tarihinden itibaren başlanmıştır 280.

1.c- BALKAN SAVAŞLARI

1912 yılında Osmanlı Devleti Balkan Devletleri’nin aralarında oluşturdukları ittifakla bir oldu-bitti karşısında kendisini savaşın merkezinde buldu. Hiçbir seferberlik hazırlığı yapamadan girdiği bu savaşta Hükümet , bir yandan ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken diğer yandan bu devletlerle ticari ilişkilerini yeniden gözden geçirerek bir takım önlemler almaya çalışmıştır. İlk olarak bu ülkelerle yapılan ticarette uygulanan gümrük vergilerini yükseltme yoluna gidilmiştir. Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ’dan Osmanlı Devleti’ne gelen eşyanın kıymetleri üzerinden % 100 gümrük vergisi alınmasına karar verilmiştir . Bu işleme adı geçen devletlerin ilan-ı harp kararından itibaren geçerli olacaktır 281. Aynı zamanda artan askeri ihtiyaç nedeniyle 21 Aralık 1912

tarihinden itibaren İmparatorluktan buğday ve arpa ihracı yasaklanmıştır282. Bu yasak

savaşın bitimine kadar devam etmiş ve 19 Haziran 1913 tarihinde Çanakkale, Lapseki ve Karabiga bölgeleri dışındaki diğer bölgelerden hububat ihracı yasağı kaldırılmıştır283.

Balkan Savaşları sonucunda bütün Rumeli toprakları elimizden çıkmış, yerinden yurdundan edilen binlerce Türk, İstanbul’a doğru bir sel gibi akmaya başlamıştır. İstanbul göçmenlerle dolmuş, bunların önemli bir kısmı Aydın 279 Hale Şıvgın, Trablusgarb Savaşı, Ankara, 1989, s.143-45

280 BOA, MV, Dosya no:171/75, 23 Z 1330

281 TAKVİM-İ VEKAYİ, 18 Haziran 1330, nr:1864

282 BOA, MV, Dosya no:172/16, 15 M 1331 283 BOA; MV, Dosya no:178/14, 14 B 1331

Vilayeti’ne doğru yola çıkarılmıştır. İzmir’e gelen göçmen sayısının 100.000’in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bunların barınması, beslenmesi, yerleştirilmesi İzmir’deki yönetimi uzun süre uğraştırmıştır. İzmir ve çevresinde birtakım komisyonlar kurularak göçmenlerin sorunlarına çözüm aranıyordu . Hükümetin Balkan Savaşı göçmenlerine yardıma karar vermesi sıkıntıları hafifletmekle birlikte yine de soruna kesin çözüm getirememiştir 284.

Balkan Savaşları’ndan sonra İzmir ve çevresinde Rumlara karşı boykot uygulanmıştır. Bu boykotta amaç Rumların bölgedeki iktisadi üstünlüklerine son vermek düşüncesi egemendir. Yönetimdeki İT bu hareketi desteklemesine rağmen görünüşte hükümetle boykot arasında bir ilgi yok gibiydi. Avrupa’ya karşı halkın bir tepkisi olarak gösterilmek istenmiştir. Dışarıya karşı böyle bir hava yaratılmaya çalışılırken , İT; Rumlarla Yunanlıların çoğunlukta bulunduğu bölgelerde, örgütleri aracılığıyla “Türk’ün Türk’ten alışverişi” ve “Rum, Yunan tüccarlarıyla her türlü ilişkinin kesilmesi” düşüncesini halka yayıyordu285. Bu girişimi İT’nin Milli İktisat

politikasına doğru gidişte bir ön hazırlık olarak da değerlendirebiliriz.

2. 1908-1914 YILLARI ARASINDA DIŞ TİCARETİN DURUMU