• Sonuç bulunamadı

C. Türkiye’de Yükseköğretim Hizmetinden Kim Faydalanıyor?

2. Ailelerin iktisadi durumu

Bazı gelişmekte olan ülkelerde ortaöğretim, yükseköğretim, hatta ilköğretim talebini çok güçlü bir şekilde etkileyen faktörlerden birisi de ailenin gelir seviyesidir. Fakir aileler, cep harçlığını, kitap ve yol masraflarını karşılasa bile öğrenim ücretlerini ödemede zorlanacaktırlar (Psacharopoulos/Woodhall 1986:112; Sauer 2004:1189).

Fakir aileler, koleje gitmek ve mezun olmak için gereken nitelikleri sağlamak amacıyla yaptıkları harcamaları karşılamada zorlanır. Ancak, üst gelirli aileler eğitim maliyetlerini ödemede zorlanmaz. Düşük gelir grubundan gelen ve ortaöğretimden sonra eğitimini devam ettirmek isteyen bir öğrencinin bu kurumlara kabul edilebilme olasılığının çok düşük olması, yüksek gelir grubu ile düşük gelir grubu arasında sürekli bir uçurumun olduğunu ve bunu kapatmanın çok zor olduğunu göstermektedir (Bowen 2004:8-9).

Aile geliri, bireylerin eğitim ile ilgili kararlarını güçlü bir şekilde etkilemektedir.

Örneğin, yüksek gelir grubuna ait bir öğrenci bir yükseköğretim kurumuna gitmeyi planlayabilirken, alt gelir grubuna ait bir öğrenci bir yükseköğretim kurumuna gitmeyi düşünmemektedir Nitekim, bu konuda yapılan araştırma sonuçları bu görüşü destekler niteliktedir. Mesela, Arjantin’de 1998 yılında yükseköğretim kurumlarında kayıtlı öğrencilerin ailelerinin ait oldukları gelir grupları (en düşük gelir dilimi 1.derece, en yüksek gelir dilimi 10.derece) araştırılmıştır. Elde edilen bulgular Tablo 3.6’de görülmektedir.

Tablo 3.6

1998 Yılında Arjantin’de Yükseköğretim Kurumuna Kayıtlı Öğrenci Ailelerinin Gelir Dağılımı (%)

Gelir dilimi Yüzde dağılımı

(%)

1. gelir dilimi (en düşük) 1.38

2. gelir dilimi 0.69

3. gelir dilimi 1.61

4. gelir dilimi 3.23

5. gelir dilimi 4.15

6. gelir dilimi 9.91

7. gelir dilimi 10.60

8. gelir dilimi 16.82

9. gelir dilimi 26.04

10. gelir dilimi (en yüksek) 25.58

Kaynak: Rozada, M.G.-Menendez, A., (2002), “Public University in Arjantina: subsidizing the rich?”, Economics of Education Review 21, Table 2

Tablodan açıkça anlaşıldığı gibi, Arjantin’de yükseköğretim kurumunda kayıtlı öğrencilerin yaklaşık %70’i en yüksek gelir grubuna aittir (7. gelir dilimi %10; 8.gelir dilimi %17; 9.derece gelir dilimi %26 ve 10.derece gelir dilimi %26 olmak üzere). Kayıtlı öğrencilerin, sadece %11’i düşük gelir grubuna aittir (1.derce gelir dilimi %1; 2. derece gelir dilimi %1; 3. derece gelir dilimi %3; 4. derece gelir dilimi %4 ve 5. derece gelir dilimi %4 olmak üzere). Görüldüğü gibi, Arjantin‘de yükseköğretim kurumlarında kayıtlı öğrencilerin çoğu yüksek gelirli ailelerin çocuklarıdır.

Mesela, ABD’nin California eyaletinde 1966 yılında ortaöğretim kademesindeki öğrencilerin aile gelirleri ile gelecekteki eğitim planları araştırılmıştır. ABD’de ortaöğretimi tamamlayan bir öğrenci, ya bir koleje ya da bir yükseköğretim kurumuna gitmeyi tercih etmektedir. Her ikisi de ortaöğretimden sonraki yüksek eğitim seviyesidir.

Kolej eğitiminin ortalama süresi (2.6 yıl) yükseköğretimin ortalama süresinden (2.8 yıl) daha azdır. Bu araştırmadan elde edilen bulgular Tablo 3.7’de görülmektedir.

Tablo 3.7

1964 Yılında ABD’de Aile Gelirine Göre Kolej ve Yükseköğretimde Kayıt Oranları (%) öğrencilerin bir yükseköğretim kurumunda okumayı planlayanların oranı %26,1; 20,000 $-24,999 $ gelirli öğrencilerin %45’i ve 25,000 $ dan daha fazla gelirli öğrencilerin de

%67’si bir yükseköğretim kurumunda okumayı planlamıştır. Yani, düşük gelir grubuna ait öğrenciler arasında liseden mezun olduktan sonra bir yükseköğretim kurumuna gitmeyi planlayanların sayısı oldukça düşüktür. Buna karşılık yüksek gelir grubunda yüksektir.

Tabloda açıkça görüldüğü gibi, gelir düzeyi arttıkça, California’da yükseköğretime kayıt oranı artmış, koleje kayıt oranı azalmıştır. Bu ise, gelir seviyesi düşük ailelerin çocuklarını koleje, gelir seviyesi yüksek ailelerin de çocuklarını bir yükseköğretim kurumuna gönderdiğini göstermektedir.

Benzer bir çalışma ABD’de 1995 yılında yapılmıştır. Bu çalışmada, 19 kolejde kayıtlı alt gelir grubuna ait öğrencilerle ilgili çeşitli veriler elde edilmiştir. Öğrencilerin koleje başvurma ve kabul edilme oranları ile kayıt olan öğrencilerin ait oldukları gelir dilimleri ile ilgili bulgular Tablo 3.8’da görülmektedir.

Tablo 3.8

1995 Yılında ABD’nde Kolej Kayıtları İle İlgili Bazı Oranlar (%) ABD’nde Alt Gelir Grubuna Ait Öğrencilerle İlgili Bazı Oranlar (%) Başvuran öğrenci oranı Kabul edilen

öğrenci oranı

Kaydolan öğrenci oranı

Mezun olan öğrenci oranı

11,7 9,1 10,8 10,6

ABD’de Kayıt Yaptıran Öğrencilerle İlgili Bazı Oranlar (%)

En düşük gelir dilimi 2.gelir dilimi 3.gelir dilimi En yüksek gelir dilimi

34,2 40 42,7 43,2

Kaynak: Bowen, W.G.,(2004), “The Quest for Equity: Class (Sosyo-ekonomic Statüs) in Amerikan Higher Education”, Virginia: The Thomas Jefferson Foundation Distinguished Lecture Series April 7, Figüre II.2, Figüre II.3

Tabloda görüldüğü gibi, en düşük gelir dilimine ait öğrencilerden koleje başvuranların oranı %11,7 ve kabul edilenlerin oranı %9,1’dir. Koleje kayıt olanların oranı %10,8’dir. Mezunların oranı ise %10,6’dır. Bu öğrencilerin neredeyse tamamı mezun olmuştur. En düşük gelir dilimindeki öğrencinin kabul edilme oranı %34,2 iken bu oran en yüksek gelir diliminde %43,2’dir. Açıkça anlaşılacağı gibi, en düşük gelir dilimi ile en yüksek gelir dilimi arasında öğrenci kabul oranı farkı yaklaşık %10’dur.

Kaynaklara göre, hemen her ülkede yükseköğretim kademesinde alt gelir grubuna ait öğrencilerin oranı oldukça düşüktür. Mesela Avustralya’da (1991-1997 dönemi) alt gelir grubuna ait öğrencilerin oranı %15; Belçika’da (1985-1992 dönemi) babası işçi olan öğrencilerin oranı %0,7; Fransa’da (1982-1993 dönemi) %12’dir.

Almanya’da (1982-1997 dönemi) bu oran %23; Japonya’da (1990-1996 dönemi) %18;

İngiltere’de (1991-1997 dönemi) %1,3; ABD’de de (1994 yılında) %1,2’dir (Blöndal ve diğerleri 2002:74).

Ebeveynlerin gelir düzeyi, çocuklarının yükseköğretim kurumunda seçeceği programı belirleyebilmektedir. Nitekim bu konuda yapılan bazı çalışmaların sonuçları, anne-babanın gelir düzeyi ile çocuklarının eğitim yılları arasında güçlü bir korelasyon olduğunu göstermiştir (Cohn 1979:300;Oosterbeek 1998:21;Shaffer 1978:39).

Yükseköğretime kayıt yaptıranlar, ya tam zamanlı (full-time) programları seçip derslere devamlı girmeyi tercih etmekte, ya da yükseköğretimin yarı zamanlı (part-time) programlarını seçip çalışmayı tercih etmektedirler. Yükseköğretimin yarı zamanlı programlarını tercih eden öğrenciler, yükseköğretim maliyetinin bir kısmını karşılayabilmek için günün yarısını derse katılarak diğer yarısını da bir işte çalışarak geçirmektedir. Mesela Belçika’da yapılmış bir çalışmaya göre, mesleki eğitim veren kısa dönemli eğitim programlarına kayıtlı öğrencilerin gelire, fiyata ve öğrenim ücretindeki değişmelere karşı daha duyarlı olduğu görülmüştür. Öğrencilerin öğrenim ücretlerinin gelirlerine göre yüksek olması, onların yükseköğretimlerini daha kısa sürede tamamlamak istemelerine neden olmuştur (Duchesne/Nonneman 1998:213).

Bununla birlikte, yükseköğretimi kayıtlı olduğu halde eğitimini tamamlamadan ayrılan öğrenciler de bulunmaktadır. Mesela İspanya’da okulu terk eden öğrencilerin kayıtlı olduğu programların sürelerine göre dağılımı incelenmiştir. İspanya’da uzun dönem bir yükseköğretim programı ortalama 7.1 yıl; kısa dönem program ise 5 yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Yaklaşık olarak uzun dönem yükseköğretim programlarında kayıtlı öğrencilerin %38,9’u ve kısa dönem yükseköğretim programlarında kayıtlı öğrencilerin de %41,3’ü eğitimlerini tamamlayamadan ayrılmışlardır (Mora/Garcia 1999:96). Mesela Gine’de okulu terk etme oranlarının alt gelir grubundan gelen çocukların üst gelir grubundan gelen çocuklardan 20 kat daha fazla olduğu görülmüştür (Master 1969:158). Mesela ABD’de farklı gelir düzeyine sahip ailelerden gelen çocukların okula geç başlama ve okulu terk etme nedenleri araştırılmıştır. Bu araştırmanın sonucunda, hem ebeveynin eğitimi hem de geliri düşük olan çocukların okulu terk etme oranın, ebeveynin eğitim düzeyi ve geliri yüksek çocuklardan birkaç kat daha fazla olduğu görülmüştür (Master 1969:158-170).

Görüldüğü gibi, gelir, kısa süreli programlarda kayıtlı alt gelir grubuna ait bir öğrencinin okulu bırakmasını güçlü bir şekilde etkilemektedir. Yani, düşük gelir okula geç başlamayı pozitif, okulu terk etmeyi ise negatif yönde etkilemektedir.

Aile bireylerinin sayısı, çocukların eğitimi üzerinde genel bir etkiye sahip olabilir. Mesela; aile sayısının az olduğu bir ev ortamı, bir çocuğun sağlığını olumlu etkileyebilir. Ailenin yaşadığı ev, en azından, ona çalışmak ve okula gelmeden önce iyi bir gece uykusu için imkan vermelidir. Eğer aile geliri sabit tutulursa, aile bireylerinin

sayısı, bir ailenin ekonomik durumunu etkileyecektir. Ailedeki birey sayısının çok olması buna karşılık aile gelirinin düşük olması çocuğun eğitimini olumsuz etkileyecektir. Birey sayısının çok olduğu ailelerden gelen çocuklara, ebeveynleri küçük ailelerdeki çocuklara verilen önem kadar değer veremeyebilir. Bu ise, çocuğun ilave bir dezavantaja sahip olmasına neden olabilir. Ayrıca, ebeveynin, özellikle de babanın eksikliği aileyi ekonomik yönden daha da fakirleştirebilir. Bu durumda, çocuk ailenin gelirini devam ettirmeye yardım etmek için ağır baskı altında kalacaktır. Sonuç olarak bu durum, çocuğun okulu bırakıp daimi bir iş aramasına neden olacaktır (Masters, 1969:163).

Kısacası, ailenin gelir seviyesi, çocukların eğitim düzeyini çok güçlü bir şekilde etkilemektedir. Anne-babanın eğitimi ve gelir seviyesi çocukların eğitimleri üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir. Ebeveynlerin hem eğitim hem de gelir seviyelerinin yüksek olması çocukların eğitimlerini sürdürebilmesini ve böylece yükseköğretim seviyesine kadar gelebilmesini sağlar. Bu, kamusal kaynaklarla finanse edilen yükseköğretim hizmetinden yüksek gelir grubuna ait öğrencilerin yararlanması demektir. Bu ise, ailenin gelir seviyesinin, eğitimde eşit fırsatlar yaratmadığını ve yükseköğretim harcamalarının kamusal kaynaklarla karşılanmasının adalet amacına hizmet etmediğini göstermektedir.

Kaynaklara göre özel faydası sosyal faydasından yüksek olan yükseköğretim hizmetlerinin kamusal kaynaklarla karşılanmasının etkinlik amacına da hizmet etmemektedir. Yükseköğretim hizmetinden yararlanan çoğunluğu yüksek gelir grubuna ait öğrenciler, artan kazançlar şeklinde yansıyacak olan özel faydalar elde etmektedirler.

Artan kazançlar da gelir transferini nesiller arası dinamik bir şekilde devam ettirecektir.

Yükseköğretim hizmetinden yararlanan gelir gruplarının ne kadar yararlandığının tespiti için daha somut verilere ihtiyaç vardır. Bu, özel ve sosyal getirilere ait nicel verileri gerektirmektedir. Bu tür veriler, aynı zamanda yükseköğretim finansmanı açısında anlamlı bilgiler de verebilecektir.

2. Bireyler ve toplum açısından: özel ve sosyal getiriler

Yükseköğretim harcamalarının bireylere ve topluma sağladığı faydaların analizi daha çok etkinlik amacıyla ilgilidir. Yükseköğretim harcamalarında etkinlik

değerlendirilmesi sonucunda elde edilen nicel veriler, yükseköğretim harcamalarını kimin ödemesi gerektiğini ortaya koyacaktır. Bu nedenle, yükseköğretimin özel ve sosyal getirileri daha sonraki kısımda ele alınacaktır.

B. Yükseköğretim Harcamalarını Kim Ödüyor?

Birçok ülkede, hükümet savunma, sosyal yardım, sağlık ve eğitim alanında ciddi harcamalar yapmaktadır. Bu harcamaların içerdiği mali destek (sübvansiyon) ülkelere göre çeşitlilik göstermektedir ve hükümetler, kamusal finansman yoluyla farklı gelir gruplarına katkı sağlamaktadır. Yükseköğretim hizmeti için de hükümetler, farklı gelir gruplarına ait öğrencilere mali katkı sağlamaktadır.

Bununla birlikte, eğitim harcamaları eğitim seviyelerine göre farklılık göstermek üzere öğrenci aileleri tarafından yapılan harcamalar ile de karşılanmaktadır. Dolayısıyla, öğrencinin ve/veya ailenin yaptığı eğitim harcamaları olarak tanımlanan özel harcamalar ile kamusal harcamalara ait nicel veriler yükseköğretim harcamalarını kimin ödediği ile ilgili anlamlı bilgiler verebilir.

1. Özel harcamalar

Özel maliyetler, öğrenim ücretleri, üniforma, barınma, yemek, ulaşım, ders kitapları ve diğer ders araç-gereçlerinin satın alımı için öğrenciler veya aileleri tarafından katlanılan maliyetlerden oluşmaktadır (Coombs/Hallak, 1994:102). Yükseköğretimde kamusal harcamalara ait verilere ulaşmak nispeten daha kolayken, özel harcamalara ait verilere ulaşmak daha zordur. Çünkü, öğrencilerin yaşam maliyetleri ve eğitimle ilgili birçok maliyetler kamu politikalarının konusu olmadığından, bunlara ait veriler de düzenli bir şekilde yayınlanmamaktadır.

Oysa özel harcamalar, eğitim talebini etkileyen gelire bağlıdır ve bu yönüyle talebi etkileyen önemli bir faktördür. Nitekim, bazı gelişmekte olan ülkelerde gelir seviyesi, eğitime olan talebi çok güçlü bir şekilde etkilemektedir. Araştırma sonuçlarına göre, öğrenim ücreti olmadığı; cep harçlığı, kıyafet, yol ücreti, kitaplar ya da diğer eğitim materyalleri ve vazgeçilen kazançları da karşılayacak mali yardımlar yapılmadığı durumda, alt gelir grubuna ait ailelerin okul masraflarını karşılamada zorluk çektikleri görülmüştür. Çünkü, ortalama olarak alt gelir grubuna ait bu ailelerin yüksek gelirli

ailelerden daha fazla sayıda çocuğa sahip olması onların daha fazla sayıda çocukla ilgilenmesine neden olmaktadır. Ayrıca, bu ailelerin kırsal bölgelerde yaşaması ve bu bölge ile okul arasındaki mesafenin uzak olması çocuğun okula gitmesini engellemektedir. Mesela Malezya’da (1979) yapılan bir çalışmada, her eğitim seviyesindeki talebin gelirin pozitif bir fonksiyonu olduğu sonucuna varılmıştır. Bir başka çalışmada ise, öğrenim ücretinin düşük olduğu ilköğretim seviyesinde bile cep harçlığı masraflarının alt gelir grubuna ait aileler için bir zorluk olduğu görülmüştür.

Buna göre, Malezya’da (1979), yüksek gelir grubundakiler, eğitim için aile gelirinin

%6’sından daha azını harcarken, daha düşük gelir grubundaki aileler, ortalama olarak toplam yıllık gelirlerinin %18’ini harcamışlardır (Psacharopoulos/Woodhall 1986:112-113).

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan bazı ülkelerde eğitim seviyesine göre ailelerin öğrenim ücretleri için yaptıkları harcamalar, yükseköğretim finansmanı açısından anlamlı bilgiler verebilir. Bu veriler Şekil 3.1’de görülmektedir.

Şekil 3.1

2000 Yılında Hane Halkının Eğitim Seviyelerine Göre Öğrenim Ücreti Harcamaları ($)

0 1000 2000 3000 4000 5000 6000 7000 8000

Arjantin

Kaynak: OECD: Education at a Glance- 2005, Table B5. 1

Şekilde görüldüğü gibi, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ilk-ortaöğretim seviyesinde ailelerin öğrenim ücreti için yaptıkları harcamalar arasında bariz bir farklılık yoktur. Ancak, yükseköğretim seviyesinde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde, bu ülkelerin de kendi içinde önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Özellikle Şili’de, yükseköğretimdeki öğrenci aileleri oldukça yüksek

(5.036 $) öğrenim ücreti ödemiştir. Genel olarak, öğrenci ailelerinin yükseköğretim seviyesinde daha yüksek öğrenim ücreti ödedikleri görülmektedir.

Ailenin gelirine bağlı olması nedeniyle öğrenim ücretleri, yükseköğretime olan talebi de etkilemektedir. Öğrenim ücretlerinin yükseköğretim talebine etkisini araştırmak amacıyla yapılan ampirik bir çalışmada; öğrenim ücretlerinin yükselmesi ile kayıt oranlarının azaldığı öğrenim ücretlerinin düşmesi ile de kayıt oranlarının arttığı görülmüştür (Berger/Kotsal 2002 :109).

Mesela Bostwana’da, finansal zorluklar yüzünden eğitimin her kademesinde okulu terk eden öğrenci sayısının hızla artması karşısında hükümet bir dizi önlemler almıştır.

Hükümet, eğitimde adaleti sağlamak amacıyla önce 1978 yılında ilköğretimde ve daha sonra da 1989 yılında ortaöğretimde okul ücreti uygulamasını kaldırmıştır.

Yükseköğretimde de burs sistemini uygulamaya koymuştur. Bu uygulamaların sonucunda, yükseköğretim de dahil tüm eğitim kademesinde talep artışı görülmüştür (Siphambe 2000:293). Buna göre, Bostwana’da yıllara göre eğitim seviyelerine ait brüt kayıt oranları Şekil 3.2’de görülmektedir.

Şekil 3.2

1970 Yılında Bostwana’da Eğitim Seviyelerine Göre Brüt Kayıt Oranları (%)

0 20 40 60 80 100 120

1970 1980 1991 1997 1998 2000 1990 2002

yıllar

(%)

ilköğretim ortaöğretim yükseköğretim

Kaynak: The World Bank, World Development Indicators-2003, Washington DC

Şekilden açıkça anlaşılacağı üzere, Bostwana’da 1970 sonrasında eğitimin tüm seviyelerinde dikkate değer bir talep artışı olmuştur. Okul ücretlerinin kaldırılması, ilköğretim seviyesinde bile olsa okula kayıt oranlarını önemli ölçüde etkilemiştir.

Özel harcamaların unsurlarından biri olan vazgeçilen kazançların değeri aile gelirine göre değişmektedir. Vazgeçilen kazançlar, düşük gelirli aileler için çok önemli olurken, yüksek gelirli aileler için önemli olmayabilir. Örneğin Hindistan’daki alt gelir grubuna ait ailelerin okul forması ve kitaplarını alma gücüne sahip olamadıklarından çocuklarını okula göndermedikleri ve dolayısıyla çocuklarını ev işlerinde çalıştırmayı tercih ettikleri görülmüştür (Psacharopoulos/Woodhall 1986:112-113).

Özel harcamalar içinde yer alan ulaşım harcamaları da öğrenci ve aileleri için önemli bir maliyet unsuru olmaktadır. Yükseköğretim kurumunun bulunduğu bölge bile öğrenci tercihlerini etkilemektedir. Bu ise, genel olarak öğrencilerin evlerine yakın yerdeki bir yükseköğretim kurumunu tercih etmelerine neden olmaktadır. Mesela İngiltere’de istatistiklere göre, öğrenci tercihinde ilk ona giren üniversitelerin yaşamın ucuz olduğu bölgelerde yer aldığı görülmüştür (Abbott/ Leslie 2004:73).

Özel harcamalar içinde yer alan barınma, yemek harcamaları öğrenciler için bir maliyet unsurudur. Bu maliyetlerin aile gelirine bağlı olması öğrencinin barınma şekline de yansımaktadır. Mesela İspanya’da üniversite öğrencilerinin barınma ve yemek harcamaları ile ilgili yapılan bir çalışmada, öğrencilerin %20’sinin barınma maliyetine katlandığı ve bu maliyetin de ikamet edilen yere göre değiştiği görülmüştür. Buna göre, bir öğrencinin bir pansiyonda kalması halinde aylık 15 ile 75 Kpta arasında değişen bir fiyat ödediği; bir apartman dairesi kiralaması halinde aylık maliyetin 10 ve 40 Kpta/kişi arasında değiştiği; bir üniversiteye ait yurtta kalması halinde bir eğitim-öğretim yılında maliyetin 170 ve 760 Kpta arasında değiştiği görülmüştür. Ayrıca, bu araştırmada, bir öğrencinin üniversite kantininden yediği düşünülerek bir hesaplama yapılmış ve hafta sonları hariç olmak üzere aylık yemek masrafı 20 Kpta olduğu görülmüştür. Bir öğün yemek masrafının ise 400-600 pta arasında değiştiği görülmüştür (Mora/Garcia 1999:95-100).

Portekiz’de yapılan bir araştırmada, yükseköğretimde kayıtlı öğrencilerin 1991-1992 eğitim-öğretim döneminde kitaplara, fotokopilere ve teknik materyallere ortalama 32,600; barınma için ayda ortalama 21,000; yemek için aylık 25,000 ile 40,000 Pte

arasında değişen harcamalar yaptıkları görülmüştür. Ulaşım harcamaların da aylık 3,500 ile 6,000 Pte arasında olduğu görülmüştür (Oliveira/Pereıra 1999:112-121).

Bu konuda bir başka araştırma ise Yunanistan’da yapılmıştır. Bu araştırmada, yükseköğretimde kayıtlı öğrencilerin ikamet ettikleri yer, babanın işi, aile geliri ve özel harcamalarıyla ilgili verileri elde edilmiştir. Bu veriler Tablo 3.9’da özetlenmiştir.

Tablo 3.9

2005 Yılında Yunanistan’da Yükseköğretim Öğrencilerinin Özel Harcamaları (€/ yıl)

Harcama tutarı (€/ yıl)

Aile geliri (€/ yıl)

Harcama tutarı/ Gelir (%)

Ailenin yerleşim yeri <

Nüfusu 10.000

3836 17.535 21.8

Baba işçi 3617 12.609 28.6

Baba çiftçi 3452 15.786 21.8

Baba yönetici 4029 29.865 13.4

Aile geliri en düşük 3467 13.131 26.4

Aile geliri en yüksek 4215 42.779 9.6

Kaynak: Psacharopoulos, G.-Papakonstantinou, K. (2005), “The Real University Cost in a

“Free” Higher Education Country”, Economics of Education Review, 24, Table 6

Tablodan açıkça anlaşılacağı üzere, bir yükseköğretim öğrencisinin harcamaları bir çiftçi ve bir işçi gelirinin yaklaşık %20’sini kapsamaktadır. Ancak, babanın yönetici olduğu en yüksek gelir diliminde özel harcamaların payı yaklaşık %10’dur. Yani, düşük gelirli bir aile, gelirinin önemli bir bölümünü yükseköğretimde kayıtlı çocuğunun özel harcamalarına ayırmıştır. Buna karşılık, yüksek gelirli bir aile de gelirinin önemsiz sayılabilecek kısmını özel harcamalara ayırmıştır.

Kısacası, birçok ülkede aileler çocukları için barınma, yemek, ulaşım, ders araç gereçleri gibi çeşitli özel harcamalara katlanmaktadırlar. Bu harcamalar, aile gelirine göre değişmekte ve alt gelir grubu yıllık kazancının büyük bir kısmını, yüksek gelirli aileler önemsiz bir kısmını tahsis etmiştir. Dolaylı maliyet unsuru olan vazgeçilen kazançlar, düşük gelirli aileler için çok önemli bir maliyet unsuru iken, yüksek gelirli

aileler için önemsizdir. Bu nedenle, alt gelir grubuna ait öğrenciler ya kısa süreli programları seçmekte, ya da okulu terk etmektedirler. Alt gelir grubuna ait bu öğrencilerin okulu terk oranı da yüksek gelir grubuna ait öğrencilerden çok daha fazladır.

2. Kamusal harcamalar

Kamusal harcamalar, hükümetler tarafından doğrudan ve dolaylı bir biçimde genellikle vergiler, borçlar ve diğer kamu gelirlerine dayalı olarak yapılan harcamalardır. Eğitim harcamaları da kamu harcaması niteliğindedir ve eğitim hizmetleri birçok ülkede kamusal kaynaklardan karşılanmaktadır. Zira, değişen ekonomik ve toplumsal koşullar, eğitime gerek bireylerin gerekse ulusların başarısında giderek artan merkezi bir önem kazandırmaktadır. Beşeri sermaye uzun bir süredir düşük ücretler ve işsizlik ile mücadelede temel bir etken olarak kabul edilmektedir. Ama eğitimin bugün ekonomi dışında da sağlık alanındaki gelişmeler gibi birçok çeşitli yararları olduğu görülmektedir. Eğitimin yararları her yaştan insanın çok çeşitli öğrenim faaliyetlerine artan bir şekilde katılımına yol açmıştır. Öğrenime olan talep artışı karşısında hükümetler, kamusal kaynaklardan karşılanan eğitim hizmetlerinin etkin bir şekilde sağlanması sorumluluğu ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Eğitime yapılan toplam kamu harcamaları eğitim kurumlarına, ailelere ve diğer kişilere dönük kamu sübvansiyonlarını da kapsamaktadır.

Dolayısıyla, kamu tarafından finanse edilen eğitim, ülkelerin yaygın bir özelliği olmaktadır. Eğitim harcamalarının toplam kamu harcamaları içindeki payı ve ulusal gelir içindeki payının analiz edilmesi gerekir. Böyle bir analiz, eğitim kademelerini de içerecek şekilde genişletilebilir. Eğitim sistemine yapılan kamusal kaynak tahsisi düzeyinin belirlenmesi, kalkınma açısından getirisi yüksek olan eğitim yatırımına

Dolayısıyla, kamu tarafından finanse edilen eğitim, ülkelerin yaygın bir özelliği olmaktadır. Eğitim harcamalarının toplam kamu harcamaları içindeki payı ve ulusal gelir içindeki payının analiz edilmesi gerekir. Böyle bir analiz, eğitim kademelerini de içerecek şekilde genişletilebilir. Eğitim sistemine yapılan kamusal kaynak tahsisi düzeyinin belirlenmesi, kalkınma açısından getirisi yüksek olan eğitim yatırımına