• Sonuç bulunamadı

B. Yükseköğretimde Maliyet Paylaşımının Yolları

4. Eğitim kuponları yöntemi

Eğitim kuponları yönteminin esasını, devletin her bir yükseköğretim öğrencisi için halihazırda ödemekte olduğu kaynağın, tercih edecekleri bir devlet üniversitesinde veya özel üniversitede kullanılmak üzere öğrencilere ve/ veya ailelerine verilmesi oluşturur.

Öğrenciler, tercih ettikleri ve üniversite giriş sınavı veya başka bir eleme mekanizmasından geçerek kaydolma hakkı kazandıkları bir üniversite programı için devletin kendilerine verdiği parayı öğrenim ücretini karşılamaya yetecek tutara

tamamlayarak söz konusu üniversiteye vereceklerdir. Aslında burada olan şey, devletin zaten harcamakta olduğu bir tutarın devlet veya özel sektör tarafından arz edilen bir hizmetin satın alınmasında kullanılması konusunda ailelere tercih hakkı verilmesidir. Bu yolla, finansmanı devlet sağlamakla beraber, hizmet kamusal veya özel kurumlardan sağlanmış olacaktır. Böylece, devlet üniversiteleri ve özel üniversiteler, devlet tarafından sağlanan bu kaynakları kapmak için rekabete girişecekler ve piyasa şartlarına daha duyarlı hale geleceklerdir. Pahalı ve kalitesiz hizmet sunan üniversitelerin programlarına olan talep azalacak, diğerlerine ise artacaktır. Bunu mümkün kılan şey, her iki kesimdeki üniversitelerin tüketici tercihlerini ve piyasa koşullarını daha fazla dikkate almak zorunda olmalarıdır. Friedman’ın eğitim kuponları önerisinden başka bir şey olmayan bu yöntem, Türkiye’de de özel ve kamusal bütün üniversitelerin aralarında ciddi bir rekabete girişmelerini sağlamak üzere uygulanabilir. Böylece kıt olduğu için etkin kullanılması zorunlu olan fonlar alternatif alanlar arasında optimum bir biçimde tahsis edilmiş olur.

Devlet, herkese tercih edeceği okulun masraflarının en azından bir kısmını karşılayacak kadar ödeme yapacağından, yetenekli fakat düşük gelirli ailelere mensup öğrencilerin finansman sorunları da çözülmüş olur. Aileler, devletçe yapılan ödemeleri öğretim ücretlerine tamamlamak amacıyla ilave ödemeler yapacakları için, yöntem, alternatif özel finansman kaynaklarını da harekete geçirecektir. Ayrıca, yöntem, düşük gelirli aileler lehine farklılaştırılarak uygulanabileceği için, eğitimde adaleti sağlamada da katkıda bulunacaktır (Aslan 2003:12-13).

Kupon yöntemi, aslında ilköğretime yönelik bir finansman şekli olmakla beraber, yükseköğretime uygulanabilirliği de tartışılmaktadır. Kupon sistemi, kamu finansmanının doğrudan yükseköğretim kurumlarına aktarıldığı mevcut sistemin yerini alabilir.

Üniversitelerin belli bölümlerine kabul edilen öğrencilere, değeri bölümlere göre değişebilecek kuponlar verilebilir. Hatta, kupon değeri, teşvik edilmesi istenen bölümler için arttırılabilir, talebin azaltılmak istendiği bölümler için ise azaltılabilir (Aslan 1998:355).

Ancak, okul kuponlarının özel okullara kamu desteğinin önemli bir şekli olduğu da kabul edilmektedir. Öğrenci, bu kuponu okula verecek ve devlet sonradan okula sabit bir para miktarı gönderecektir. Okul, kupona göre, ek bir ücret alabilir veya almayabilir.

Ayrıca, bu öneriye göre, devlet okulları özel okullarla doğrudan rekabet etmek zorundadır.

Çünkü, bu sistemde her çocuğa, istediği okula gidebilmek için kullanabileceği bir kupon

verilmektedir. Kamu okulları tıpkı özel okullar gibi, öğrencileri kendi okullarına gelmeye ikna ederek gelir toplamak zorunda kalacaktır. Eğer veliler, devlet okullarınca sunulan program türlerine değer veriyorsa bu okullar ancak o zaman başarılı olacaklardır. Plan yoğun bir ilgi görmesine rağmen, ABD’de hiçbir eyalet henüz bu planın değişik bir şeklini dahi benimsemiş değildir. Sadece San Jose California okul bölgesinde sınırlı bir kupon deneyimi olmuştur. Bu deneyimin sonuçlarına göre eğitim kuponları Amerika’da ilk ve ortaöğretim okullarının başarıya ulaşması çok zayıf bir ihtimaldir. Çünkü, veliler ya da öğrencilerin program tercihleri konusunda bir belirsizlik söz konusudur. Bilhassa, velilerin sosyoekonomik durumlarına göre program seçebilirler. Buna göre örneğin, yoksul öğrenciler düşük kalitede bir okulu seçebilirler. Okul kuponunu destekleyen görüşe göre, bu rekabet, kamu okullarını daha esnek hale gelmeye zorlayacak ve rekabet eğitimde daha büyük buluşlara yol açacaktır. Kupon sistemini eleştirenlerin görüşüne göre, bu plan zengin ile iyi eğitilmiş ailelerin çocuklarının ayrı okullara gittiği sosyal ve ekonomik bakımından daha tabakalaşmış bir topluma yol açacaktır (Stiglitz 1994:463-464).

Eğitim kuponları ABD’nin göçmen kesimine, temel yurttaşlık bilgilerini aktarmak düşüncesiyle eşit fırsatlar yaratmak için önerilmiştir. Zira, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında, ABD’ne, farklı dilleri konuşan, çeşitli tüketim alışkanlıkları olan insanların büyük bir göç akımı vardı. Bu durum ABD için büyük bir sorun yaratmıştı. Ancak, ABD’nin en büyük sorunu çeşitlilik değil, istikrarlı bir toplum için ortak değerler yaratmaktı. Çeşitli ulus ve ırkların kaynaştığı ortak değerlere bağlılığı ve bazı uyum ölçülerinin kabulünü sağlamak konusunda kamu okullarına çok önemli görev düşmekteydi. Bunun sağlanmasının alternatif kupon projesi altında, minimum standartlarda ortak bir dilin kullanımını yaygınlaştırabileceği düşünülmektedir (Usher 1997:367). Kısacası, kupon sisteminin uygulanmasıyla daha geniş bir kesime ulaşılma hedeflenmiştir.

Eğitim kuponu sisteminin önce ilköğretim seviyesinde kullanılması bazı nedenlere dayanmaktadır. Çünkü, eğitim, gelir ve adaleti iyileştirme ve yüksek kalitede bir ilköğretim hizmetini sağlama yollarından birisidir. Araştırmacılar, ırk ve öğrenci ailelerinin sosyoekonomik statüsünün okula hazır olmada büyük bir farklılık yarattığı sonucuna ulaşmışlardır. Bu farklılığın en büyük nedeni de, anne-babanın davranışları ve ikamet edilen çevredir (Wolfe/Scrivner 2003:113-135). Dolayısıyla, kupon yöntemiyle, düşük sosyoekonomik statüdeki bir öğrenci eğitimini devam ettirme imkanına kavuşacaktır.

Ayrıca, eğitim kuponu elde eden aileler, okul seçiminde daha dikkatli davranacaktır.

Aileler çocuklarını, kısa programlar yerine okuldan daha fazla yararlanmak için uzun süreli programlara kaydettirme esnekliğine de kavuşacaktır (Levin 1989:17).

Kısacası, eğitim kuponları aileler tarafından istenildiğinde özel bir eğitim kurumunda da kullanılabileceği için kamu eğitim kurumlarının rekabete yönelmesine neden olacaktır. Her ne kadar, eğitim kuponları özel eğitim kurumlarına kamu sübvansiyonunun bir biçimi olsa da bu durum, kamusal kaynakların daha etkin kullanımı anlamına da gelebilir. Diğer bir deyişle, doğrudan ailelere verilen eğitim kuponları, alt gelir grubuna ait öğrencilerin kayıt oranlarını pozitif yönde etkilemektedir. Ayrıca eğitim kuponları, eğitim kurumları arasında rekabet yaratacak ve bu ise kaynakların daha etkin kullanımı anlamına gelecektir. Eğitim kuponlarının doğrudan kurumlar yerine ailelere verilmesi yerleşik sisteme bir alternatif olabilir. Ancak, değeri bölümlere göre değişebilen kupon sisteminin uygulanması, etkin olmadığına inanılan bölümün kapatılması için kullanılabilir. Yani, talebin azaltılmak istendiği bölüm için değeri azaltılabilir, teşvik edilmek istenen bölüm için de değeri arttırılabilir. Bu ise etkinliğe yönelik bir çabadır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE ADALET VE ETKİNLİK AMAÇLARI BAKIMINDAN YÜKSEKÖĞRETİMİN FİNANSMANI

Bu bölümde, Türkiye’de uygulanan yükseköğretim finansman politikası, hem adalet hem de iktisadi etkinlik sorunları bakımından ele alınacaktır. Yükseköğretimde adalet sorunu, yükseköğretim hizmetinden kimin yararlandığı, kimin ödediği, aslında kimlerin ödemesi gerektiği ile ilgili sorular çerçevesinde açıklanmaya çalışılacaktır. Bunun için, Türkiye’de yükseköğretim talebi ve kayıt oranları, yükseköğretimde kayıtlı öğrenci ailelerinin sosyoekonomik profili ve eğitim harcamaları ele alınacaktır. Eğitim harcamaları da kamu ve özel harcamalar alt başlıkları ile incelenecektir. Eğitim hizmetinden kimin yararlandığı, Türkiye’de yükseköğretim talebi, kayıt oranları ve yükseköğretimde kayıtlı öğrencilerin ebeveynlerinin eğitimi ve gelir durumu ile ilgili veriler yardımıyla açıklanmaya çalışılacaktır. Kimin ödediği, yükseköğretim harcamalarının hem kamu hem de ailelerin yaptığı harcamalar çerçevesinde ele alınacaktır. Yükseköğretimde etkinlik sorunu ise, yükseköğretim harcamalarından fertlerin ve toplumun elde ettikleri getiri oranları ile incelenecektir. Bu getiri oranlarına ilişkin verilerle, yükseköğretimde aslında kimin ödemesi gerektiği ortaya konulacaktır.

Böylece, yükseköğretim finansmanında adalet ve etkinliği sağlayacak bir finansman politikası önerilebilecektir.

I. TÜRKİYE’DE ADALET AMACI BAKIMINDAN YÜKSEKÖĞRETİMİN FİNANSMANI

Bu alt bölümde, yükseköğretim hizmetinden faydalananların gelir grupları açısından belirlenmesi amacıyla, yükseköğretime kayıtlı öğrenci ailelerinin sosyoekonomik profili ele alınacaktır. Yükseköğretim maliyetlerini kimin ödediğini belirlemek amacıyla, kamusal harcamalar ve ailelerin yaptığı harcamalar alt başlıkları ile incelenecektir.

Böylece yükseköğretim hizmetinden kimlerin yararlandığı ve harcamaları kimlerin ödediği ile ilgili bilgiler elde edilebilecektir. Ancak, bu analizleri yapabilmek için Türkiye’deki yükseköğretim sisteminin yapısı ve işleyişinin bilinmesi gerekir. Bu nedenle, önce Türkiye’de yükseköğretim sisteminin tarihi gelişimi ve sistemde meydana gelen değişmeler ele alınacaktır.