• Sonuç bulunamadı

Hakim yada mahkemelerin bir idari yaptırıma karar verememeleri hukuk sistemimizin bir gereğidir. Zira, adından da anlaşılacağı üzere bu bir “idari tasarruf” olmaktadır. Ancak kanunkoyucu, yeni sistemde işlerin hızlı yürümesi, düzenin etkin korunması nedenlerinden olsa gerek Adalet Komisyonunda yapılan eklemeyle, mahkemelere de, kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturmasıyla sınırlı olarak, bu yetki ve görevi vermiştir (md.24)149.

148 Anayasa Mah. 1.3.2006/108-35 K

149 “5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7. maddesi

uyarınca kanunlarda hafif hapis veya hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürülmüş olması karşısında, sözü edilen yasal düzenlemeler ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 24. maddesi gözetilerek sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu”, 4.CD,13.7.2005/21932-9027, “Sanığın eylemine uygulanabilecek müeyyide idari para cezasına dönüştürüldüğü cihetle 5326 sayılı kanunun 24. maddesinde de idari yaptırımın mahkeme tarafından uygulanacağı gözetilerek, bu hususun mahallinde değerlendirilmesinin gerekmesi” 7.CD.15.6.2005/35012-7373, 15.6.2005/35012-7373, 3.CD.24.10.2005/4568-21164, 15.6.2005/18747- 6435 http://uyg.mso.adalet.gov.tr/VeriBankasi/yeniTasarim/

Yine Tasarıda, daha önce söz edildiği gibi, 3402 sy. Kadastro Kanununda öngörülen değişiklikle (md.42), fiillerin başka suç oluşturmaması koşuluyla, belirli yükümlülükleri yerine getirmeyenlere ve kadastro çalışması veya itirazın incelenmesi sırasında çağrılan yerlere özürsüz olarak gelmeyen bilirkişi veya tanıklara, kadastro sırasında, kadastro müdürünün yazısı üzerine, yargılama sırasında ise resen araştırma inceleme yapılarak kadastro hâkimi tarafından idari para cezası verileceği belirtilmiştir.

Ayrıca, Tasarının geçici 3. maddesinde de, kanun hükümlerine göre suç karşılığı uygulanan yaptırımı idarî yaptırıma dönüşen fiiller nedeniyle, kovuşturma evresinde mahkemece idarî yaptırım kararı verileceği belirtilmiştir.

Mahkemelerin ve savcılıkların, hatta hukuk ve yüksek yargı dahil tüm yargılama makamlarının, yeni sistemde kabahat yaptırımı uygulaması konusunda yetkilerinin, bölüm açıklamalarıyla sınırlı olmadığını hemen belirtelim. Kanunun 32. maddesine göre emre aykırı davranış kabahatiyle ilgili olarak “yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle, hukuka uygun olarak verilen emirden” söz edilmesine ve “bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir” denilmesine göre, soruşturma ve kovuşturma faaliyeti sırasında ilgili mevzuatta hüküm bulunmak kaydıyla, idari yaptırım özellikle de idari para cezası vermeleri söz konusu olabilecektir. Ancak, yargı yerlerinin, kabahatten dolayı 32. madde kapsamında idari para cezası yaptırımına karar vermeleri durumunda, kabahatli yönünden bu karara karşı kanun yolu bakımından ne olacağı ise ayrı bir tartışmaya konu olacak niteliktedir.

Kab.K’nun, kanun yolları bölümünde öngördüğü 27/5 maddesindeki, “idarî yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi halinde, bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir” kuralı ile “itiraz yolu” başlıklı 29. maddesi hükümleri birlikte incelendiğinde, kanunkoyucunun yalnızca, bir kovuşturma nedeniyle önünde bulunan olayla ilgili olarak, üstelik de salt ceza mahkemeleri için idari yaptırıma karar verilebileceğini kabul ettiği söylenebilir. Bu konuda bir eksik düzenleme olduğu kabul edilmelidir. Zira tüm yargılama yerleri, yüksek mahkemeler dahil emre aykırılıktan idari yaptırım kararı verebileceğinden, bu hususta kanun yolu öngörülmemiştir. Aksi takdirde bir yüksek mahkemenin bu konudaki kararına karşı ağır ceza mahkemesine itiraz edilmesi gibi durumla karşılaşılmış olacaktır ki, bunun yargı düzeni kurallarına göre

kabul edilebilmesi mümkün değildir. Keza, idari mahkemelerin 32. madde kapsamında vereceği idari para cezaları yönünden de aynı çelişik durum söz konusu olacaktır.

Cumhuriyet savcılığı için olduğu gibi, mahkemelerin de, bir idari işlem olan idari yaptırım kararı verme yetkisinin idare içinde yer almayan mahkemelere bırakılmasının Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülmesi üzerine, yüksek mahkeme,

“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi uyarınca kovuşturma, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade etmektedir. Buna göre, mahkemelerin kabahat nedeniyle idari yaptırım kararı verme yetkisi, yargılama sırasında eylemin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde söz konusu olabilir. Bu da, isnat edilen suçun niteliğinin değişmesi veya davanın yanlışlıkla açılması, ancak buna ilişkin iddianamenin geri çevrilmemiş olması halinde mümkün olabilir. Bu düzenleme biçimiyle, kovuşturma evresinde fiilin kabahat olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli idari mercii veya cumhuriyet savcısına gönderilmesi yerine, işin süratle sonuçlandırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır” diyerek, aynı gerekçelere yollama yapmak suretiyle

kuralın anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir150. VIII- İDARİ YAPTIRIM KARARLARI A. İçeriği

5326 sy. Kanun, kamu görevlileri tarafından idari yaptırım kararı verilirken, düzenlenecek yaptırım kararına ilişkin tutanakta151 hangi unsurların bulunması gerektiğini belirtmiştir (md.25).

Kurala göre;

a) Hakkında idarî yaptırım kararı verilen kişinin kimlik ve adresi, b) İdarî yaptırım kararı verilmesini gerektiren kabahat fiili,

c) Bu fiilin işlendiğini ispata yarayacak bütün deliller, d) Karar tarihi ve kararı veren kamu görevlilerinin kimliği,

150 Anayasa Mah. 1.3.2006/108-35 K

151 Terim olarak “tutanak” sözcüğü yerinde kullanılmamıştır. TDK Türkçe Sözlüğünde tutanak; “birçok

kimselerin imzaladığı rapor- zabıt, zabıtname-bir durumu tespit eden veya edenler tarafından imzalanan belge, zabıt varakası”, karar ise; “bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı-herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm” olarak açıklandığı, burada alınmış bir kararın kayda geçirilmesi söz konusu olduğundan “idari yaptırım kararı” olarak bırakmak daha uygun olurdu.

açık bir şekilde yazılacaktır. Kararda, ayrıca kabahati oluşturan fiil, işlendiği yer ve zaman gösterilerek açıklanmalıdır (md.25).

Kanunun 17/2 maddesinde “idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulur” denilmesine karşın, diğer idari tedbirler yönünden açıklık bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle, tüm idari yaptırımlar yönünden yaptırım kararı verecek kamu görevlilerinin, alt ve üst sınır arasında belirleme yaparken, kararda “niye bu kadar” cezayı izah edecek bir tür gerekçe aranmamıştır.

İdari para cezası belirleme ile ilgili olarak, Yargıtay, 506 sy. Sosyal Sigortalar Kanununun 140. maddesinde geçen “kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle … idari para cezası verilir” hükmünün yorumunda “sözü edilen madde Kurumu, tahakkuk

ettirdiği idari para cezasının dayanaklarını göstermekle yükümlü kılmıştır. Maddenin 4.fıkrasında öngörülen yargı denetiminde, denetimi yapan merciin konumu ve yaptığı denetimin mahiyeti itibariyle idari para cezasına ilişkin kararın, yargısal denetimin yapılmasına olanak verecek kapsamda uygulama ve dayanaklarının duraksamaya yol açmayacak biçim ve açıklıkta olmasını zorunlu kılar. İdari para cezasının yargı denetimine tabi bir ceza olması, mümkün oldukça ceza ve ceza usulü Kanunlarının genel ilkelerinin dikkate alınmasını gerektirir. Karar keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek ve yargısal denetimin yapılmasına kolaylık sağlamak için uygulamayı ve dayanaklarını içermelidir”152 denilmek suretiyle, yaptırım kararında bulunması gereken

unsurlara açıklık getirilmiştir.

İçtihatlar ve kimi kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, idari yaptırım karalarının, Kanunun aradığı zorunlu unsurlar yanında, gerekçe de taşıması gerektiği söylenebilir.

Bazı özel kanunlarda, idari yaptırım kararlarının verilmesinde, gerekçe arandığına dair hükümlere rastlanmaktadır. Bunlar;

• 3984 sy. Kanunun uygulanmasına ilişkin, Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmeliğin, “…konu Üst Kurul tarafından

152 Y.11.CD. 13.5.1996, 1996/673-582 kararın tümü için bkz.GÜNDEL, Ahmet, Özel Yasalardaki Sulh

değerlendirilip karara bağlanır ve gerekçeli karar yayın kuruluşuna tebliğ edilir”( md.36),

• 854 sy. Deniz İş Kanununun, “Bu Kanunun … maddesinde yazılı para cezaları gerekçesi belirtilmek suretiyle …verilir” (Ek md.1),

• 2499 sy. Sermaye Piyasası Kanununun, “…gerçek kişiler ve tüzel kişiler hakkında gerekçesi belirtilmek suretiyle…cezası verilir” (md.47/A),

• 4054 sy. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, “Kararlar aşağıdaki hususları ihtiva eder: h) gerekçe ve kararın hukuki dayanağı” (md.52),

• 4632 sy. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun, “konularına göre Müsteşarlık veya Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek suretiyle bu Kanuna tâbi gerçek ve tüzel kişilere ” (md.22)

• 4817 sy Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun, “gerekçesi belirtilmek suretiyle Bakanlık bölge müdürlüğünce” (md.21),

• 4857 sy. İş Kanunu, “gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürü ve doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından verilir” (md.108),

• 5411 sy. Bankacılık Kanunu, “Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek suretiyle, bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara” (md.146),

• 5464 sy. Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu, “Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek suretiyle bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara” (md.35), • 5510 sy. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu “Kurumca

dayanağı belirtilmek suretiyle (md.102),

• 5846 sy. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, “gerekçesi belirtilmek suretiyle mülkî idare amirlerince verilir” (Ek-md.10),

hükümleridir.

Bu sistemde, tek bir kamu görevlisinin ayak üstü yaptığı cezalandırma işleminde de gerekçeli karar vermesini beklemek zaten hayatın gerçeklerine çok uygun düşmeyecektir. Başka bir ifadeyle, örneğin, belediye zabıta görevlisinin dilenciye,

polisin kumar oynayanlara, ceza tutanağı düzenlerken bunu gerekçelendirmesinin çok kolay olmadığını belirtmek gerekir. Ancak, ekonomik düzeni etkileyecek türden, tüm toplumu ilgilendiren kararların, özel kanunlarında da belirtildiği gibi, haklı olarak gerekçelendirilmesinin gerekli hatta zorunlu olduğu düşünülmektedir.