• Sonuç bulunamadı

MĠLLĠ MÜCADELE DÖNEMĠNDE MĠLLĠ SĠYASET (1919-1923)

5. TÜRKĠYE’DE MĠLLĠYETÇĠLĠK

5.2. MĠLLĠ MÜCADELE DÖNEMĠNDE MĠLLĠ SĠYASET (1919-1923)

dini çerçevede birleĢmiĢ olan çok etnikli yapısının, mülki olarak inĢa edilmiĢ bir ulusa kaydırılması, dönemin Ģartlarının gereği olarak zorunluluktan kaynaklanmıĢtır. Bu değiĢim süreci, 1919-1922 Milli Mücadele yıllarıdır. Ġmparatorluğun 10 Ağustos 1920‟de imzalanan Sevr AntlaĢmasıyla dağılma sürecine girmesi, Ġttihat ve Terakki‟den devralınan ana hedef devletin kurtarılmasının, ancak Anadolu halkının milli bilinç çerçevesinde birleĢtirilmesiyle mümkün olacağı öngörülmüĢtür. Bu milli bilinç çoğulcu yapıya sahip olan Osmanlı Ġmparatorluğunda herkesi kapsayacak ortak amaç ve aidiyet duygusuyla mümkün olabilecektir. SavaĢlar sonrasında gayri-

Türk Müslümanların çoğunluğu oluĢturduğu imparatorlukta aidiyet duygusunu sağlayacak tek Ģey olarak Ġslam kimliği görülmüĢtür. Ġslami kimlik kültürel bir kavram olarak sadece inanç bazında değil, aynı zamanda altı yüzyıllık bir yönetim anlayıĢının toplumda yarattığı saltanat kurumuna dolayısıyla halifeye bağlılık ve Ġslami gelenekler gibi benzeri olguları kapsayan kültürel bir birlikteliği de içerir. Bu kültürün bir sonucu olarak toplumdaki yönetilen ve yöneten iliĢkisi hiçbir zaman sorgulanmamıĢ, saltanat kurumu ve sultanın tebaası olma verili olarak kabul edilmiĢtir. Dolayısıyla milli bilincin oluĢturulmasında Ġslami niteliğe vurgu yapmak Kürtler, Çerkezler, Lazlar gibi etnik kimlikleri, bağımsızlık mücadelesinde aktif kılmak için zorunlu bir unsur olmuĢtur (Yalçın, 2007: 53-54).

Mustafa Kemal gayri Türk Müslümanların birliğine çalıĢırken, onların etnik farklılıklarından kaynaklanan ayrıcalıklarına saygı duyulacağını belirtmiĢtir. Çok etnikli bir toplum olan Anadolu‟da karĢılıklı saygı, kardeĢlik, ortak tarihi geçmiĢ, ortak tarihi unsurlar söylemlerde ön planda tutulmuĢtur. Etnik unsurların sosyal haklarına ve onların ortamdaki Ģartlarının devam edeceğine dair vurgu yapılmıĢtır. Bu çoğulcu yaklaĢım Hıristiyan emperyalist güçlere karĢı verilen mücadelenin, çok etnikli toplumda birlik ve beraberliği zorunlu kılmasından kaynaklanır. Sultanın Sevr anlaĢmasını kabul edip Ġtilaf devletlerine boyun eğmesi, Osmanlı maliyesine ve askeri gücüne el konulması, merkezi hükümeti mücadelenin gereçlerinden yoksun bırakmıĢ ve sonuçta bağımsızlık mücadelesinin, merkezi devlet örgütünün dıĢında muhalif seçkinlerin ve halkın birliği ile gerçekleĢtirilmesini zorunlu kılmıĢtır. Böyle bir ortamda halkın maddi ve manevi gücüne duyulan ihtiyaç, çok etnikli toplumda tüm farklılıkları kapsayacak bir politikayı gerekli kılmıĢtır.

Ulusal birliği sağlayacak olan söylem ulusun tüm üyelerine hitap etmeliydi. Bu yüzdende toplumun herhangi bir kesiminin, herhangi bir sınıfın yararına değil, tüm ulus için bir söylem geliĢtirilmeliydi. Böylece ulusal kongrelerde ve yeni mecliste sınıfsal, etniksel, mezhepsel ayrılıklara bakılmaksızın her kesimden kiĢinin bu örgütlere katılmalarına hak tanınmıĢtır. Devrimin baĢlangıcında ulusal birlik, ulus egemenliği, ulusun iradesi kavramları vurgulanarak her türlü ayrılıkçı kimlik ve söylemden uzak durulmuĢtur (Kili, 2006: 113).

Çok etnikli bir toplumda bütün farklılıkları kapsayacak olan politika, herhangi bir sınıfın yararı yerine tüm ulusun yararına yapılmalıydı. Bu yüzden bu

aĢamada Türk kimliğine vurgu yapılmadı, bunun yerine ulusal birliğe yönelik mesajlar üretildi.

Milli Mücadele döneminde tüm Ġslami unsurların karĢılıklı saygı ve anlayıĢ içinde bir arada yaĢadıkları ve bunların tarihten gelen ortak bir kültürel birliğe dayandıklarına vurgu yapılırken Türk etnisitesine yönelik bir açılım yoktur. Bu dönemde kullanılan milli, millet kavramlarıyla ortak tarihi geçmiĢi olan, ortak bir kültürü paylaĢan bir toplum vurgusu vardır. Milli Mücadele döneminin birleĢtirici unsuru Ġslam kimliği olduğundan milli kelimesiyle Misak-ı Milli sınırları içinde kalan Ġslami unsurlara atıfta bulunulmuĢtur (Yalçın, 2007: 56).

Ulusal kimliğin sınırları 1919 -1923 milli mücadele döneminde misak-ı milli sınırları içinde kalan tüm Müslüman halkı temel unsur olarak aldığından, bu dönemde Türk etnisitesine yönelik bir adlandırmadan özellikle kaçınılmıĢtır. Atatürk ulusa hitaben yaptığı söylevlerinde millet, Türkiye, Türkiye halkı deyimlerini (Kocatürk,1984: 1-15) kullanmıĢtır. VatandaĢlığa dayalı bir ulusçuluk anlayıĢının belirginleĢmeye baĢladığı bu noktada Ġttihat ve Terakki Cemiyetinden miras kalan yayılmacı her türlü hareket reddedilmiĢtir. Misak-ı Milli sınırlarıyla belirlenmiĢ mülkiliğe dayalı bir ulusçuluk anlayıĢı vardır. Kemalist ulusçuluğun mülki açıdan izlediği Misak-ı Milli ile sınırlandırılmıĢ bu politikanın nedeni, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun farklı etnik ve dini kimliklerden oluĢan yapısının her türlü irredentist politikayı tehlikeli kılmasıdır (Yalçın, 2007: 57).

Ġrredentist politikalardan arındırılmıĢ milli siyaset anlayıĢı Mustafa Kemal PaĢanın sözlerinde Ģöyle yansır:

“Panislamizm Panturanizm siyasetinin muvaffak olduğuna ve dünyayı saha-i tatbik yapabildiğine tarihte tesadüf edilmemektedir. Irk farkı gözetmeksizin bütün beĢeriyete Ģamil cihangirane devlet teĢkili hırslarının netayici de tarihte mazbuttur. Müstevli olmak hevesleri mevzu-u bahsimizin haricindedir. Onlara her türlü hissiyat ve revabıtı… Mahsussularını unutturup onları uhuvvet ve müsavat-ı tanbe dairesinde birleĢtirerek, insanı bir devlet kurmak nazariyesi de kendine mahsus Ģeraite maliktir. Bizim vuzuh ve kabiliyet-i tatbikiye gördüğümüz meslek-i siyasi, milli siyasettir. Milli siyaset dediğim zaman kasttetdiğim mana ve medul Ģudur: Hudut-u milliyemiz dahilinde, her Ģeyden evvel kendi kuvvetimize müsteniden muhafaza-i mevcudiyet ederek millet ve memleketin hakiki sadet ve ümranına çalıĢmak…. Alelıtlak tul-i emeller peĢinde milleti iĢgal ve ızrar etmemek… Medeni

cihandan medeni ve insanı muameleye ve mütekabil dostluğa intizar etmektir (Parla, 1994: 73).

Kısaca açıklamak gerekirse Milli Mücadele döneminde politik bir davranıĢ kalıbı oluĢturulmuĢ ve Osmanlı‟nın çok kültürlü yapısı düĢünülerek bütün ayrıĢtırıcı ifadelerden uzak durulmuĢtur. O dönemin milli siyaseti Türklük söylemleri üzerinden değil, Türkiye halkı söylemleri üzerinden oluĢturulmuĢtur. Farklı unsurların karĢılıklı saygı ve anlayıĢ içinde bir arada yaĢayabildikleri kültürel bir birliğe vurgu yapılarak, milli siyaset yürütülmüĢtür.

5.3. TEK PARTĠ DÖNEMĠ VE KEMALĠST MĠLLĠYETÇĠLĠK