• Sonuç bulunamadı

6. KÜRT MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠ

6.1. KÜRT MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠNĠN ORTAYA ÇIKIġI

Kürtlerin kökeni hakkında bugüne kadar pek çok görüĢ ortaya konmuĢtur. Bu görüĢlerden bazıları, Kürtlerin menĢeinin Mezopotamya‟nın en eski kavimlerine dayandığını ifade ederken; (Minorsky, Bois, 2008: 11) bazıları Kürtlerin kökeninin esas itibariyle Med‟lere kadar uzandığını; (Minorsky, 2008: 14) bazıları ise menĢeilerinin Araplardan geldiğini (Minorsky, Bois, 1992: 1091) öne sürmektedir. Diğer yandan, Kürtlerin etnik menĢei açısından Ermeniler ile aynı ırktan olduklarını (KurubaĢ, 1997: 171-176) iddia edenler olduğu gibi; Kürtlerin Türklüğünü savunan da pek çok bilim adamı olmuĢtur ( Dündar, 2006: 31). Sümer yazıtlarında geçen Karda (Garda) kelimesi “Kürt” kelimesine benzetilerek, Kürtleri ifade ettiği iddia edilmiĢ (KaĢgarlı, Kalafat, 1991: 7-9) ise de bu durum bilimsel delillerle ortaya konamamıĢtır. Türkologlar, “Kürt” teriminin Türkçe “yazın dağ baĢlarında bulunan ve geç eriyen kar, yatkın kar, sertleĢmiĢ kar,”anlamına geldiğini (Mahmut, 1941: 79) belirtirken; bazı araĢtırmacılar terimin; “Göçebe Hayat tarzı” manasında kullanıldığını da ifade etmiĢlerdir (Dündar,2006: 32).

Minorski‟nin eserlerinde yer alan Kürtlerin etnik kökenine iliĢkin görüĢleri Ģöyle özetlenebilir: Sirtîler; arî soya mensup Medlerin ve Ģimdiki arî Kürtlerin ataları olup; Doğu Zagros‟tan bu sıradağların batısına gelmiĢlerdir. Sirtîlerin geliĢinden önce, bu bölgede hususî kimliği olan kavimler yaĢamaktadır. MÖ. 2000 yılından kalan eserler ve levhalar göstermektedir ki; Van Gölü‟nün güneyinde “Kardaka” adlı bir yer mevcuttur. Milattan bin yıl önceki Asurî yönetiminden kalan eserlerde de “Kurti” adlı bir kavimle yapılan savaĢtan ve onların yenilgilerinden bahsedilmektedir (Minorsky, Bois, 2008: 11-16). Kürtlerin “Ari” kökenli olduğunu savunan ve onlara etnik bir temel kazandırmak isteyen bir grup yazarın tezlerine göre; Kürtler, bundan yaklaĢık 3000 yıl kadar önce Karadeniz‟in kuzeyi ve Hazar Denizi‟nin batısını takiben göç ederek Kuzey Avrupa‟dan 1000 yıl süren bir yolculukla (Malmisanij, 2000: 27-29) Mezopotamya‟ya gelmiĢler; MÖ. 1000 yıllarında Mezopotamya‟da yerleĢen Kürtler, MÖ. 600 yıllarında Asur Devleti‟ni yıkarak, Med Ġmparatorluğu‟nu kurmuĢlar; ancak kısa bir süre sonra, Persler tarafından yıkılmalarının ardından devlet yapısını kaybetmiĢlerdir (Dündar, 2006: 33).

Görüldüğü üzere Kürtlerin kökenine iliĢkin birçok çalıĢma yapılmıĢ ve birbirinden farklı görüĢler ortaya atılmıĢtır. Ancak bu çabaların tümü Kürtlere ırksal bir kök bulmak adına yapılmıĢ çalıĢmalardır.

Martin van Bruinessen bunun en iyi kanıtıdır. Ona göre, “Kürtlerin ırksal kökenlerine dair en iyi ipuçları muhtemelen “Kürt” sözcüğünün etimolojik ve tarihsel açıdan incelenmesinde yatar” ( Bruinessen, 2003: 401). Irka dayanan her Ģey gibi bu araĢtırmalarda da amaç sorunu tespit etmek değil, ulus devlet mantığı ile oluĢturulmaya çalıĢılan resmi tarihtir. Toplumsal hafızaya kodlanmaya çalıĢılan ise, “Kürt”ün ırka dayalı tanımından yola çıkarak resmi bir ideoloji oluĢturmak ve bunu organik ulusçuluğun belirlediği kalıplar üzerinden yapmaktır. Bu bakıĢ, aynı resmi tarih anlayıĢından yola çıkarak Türk ulusçularının yaptığı gibi sanal bir toplumsal hafıza yaratmaya çalıĢmaktan ve ırkçı bir bakıĢ açısını tarihin izdüĢümüne kaydetmekten öte değildir. Tüm bu görüĢler en az “ Türk” milliyetçiliğini güçlendiren Türk Tarih Tezi‟nin vurguladığı gibi, “Kürt” milliyetçiliğini pekiĢtirecek resmi tarih ve ideolojiye vurgu yapmaktan ve onu ırksal bir boyuta taĢımaktan baĢka bir nitelik arz etmemektedir. “Her milliyetçilik kendi alt milliyetçiliklerini oluĢturur” görüĢünü de desteklemektedir.

Kürt milliyetçiliğinin oluĢum sürecine bakıldığında Ģöyle bir perspektif sunulabilir: 18. yüzyıl baĢlarında, Osmanlı Ġmparatorluğu, merkezi hükümet düzeyinde büyük güçlüklerle karĢılaĢtı. Böylece yerel Kürt beyleri yavaĢ yavaĢ özerklik kazanmayı baĢarabildiler. Ancak Sultan II. Mahmut dönemi (1808) reform ve merkezileĢme çabalarıyladır ki, Kürt beyleri (örneğin, Ravanduz‟da Muhammed PaĢa, Botan Beyi Bedirhan) yönetim altına alınabildiler (Tucker, 2008:328). Miri hareketlerin bastırılmasından sonra, Kürt toplumunda etkin güç ve önderlik, yani bir çeĢit siyasal önderlik, Ģeyhlerin eline geçti. 1870‟lere gelindiğinde, genellikle NakĢibendi ya da Kadiri Sufi tarikatlarından Ģeyhler, takva, karizma, evlilik yoluyla kurulmuĢ birlikler ve servetleriyle çok güç ve saygınlık kazanmıĢ bulunuyorlardı (Tucker, 2008: 329).

1908 Jön Türk Hareketlerinden sonra pek çok Osmanlı Ģehrinde Kürt siyasal cemiyetleri kuruldu. Genç Kürtler (özellikle Bedirhan ve Baban gibi), eğitim amacıyla yurtdıĢına gittiler. Bu aydınlar Batı anlayıĢı milliyetçilik ve diğer siyasal kavramlarla tanıĢtı ve bu durum kendi ulusal gelenekleri ve değerlerine iliĢkin bir

fikir geliĢtirmelerine neden oldu. Bu geliĢme, Kürt ulusal bilincinin ve hareketinin geliĢimi açısından bir dönüm noktası oldu. Bu çeĢit düĢüncelerin yaygınlık kazanması, açık bir Ģekilde 1908 sonrası Türk önderler ve hükümet kadroları ile özdeĢleĢmiĢ bulunan laisizme karĢı geleneksel Ġslamcı önderlerle olmuĢtur (Tucker, 2008: 330). Jön Türkler ve Kemalist reformlarla bağlantılı olan laisizme karĢı bir duruĢ sergileyen ġeyh Sait bu noktada önemli bir isim olarak karĢımıza çıkar. ġeyh Sait idam edildikten sonra baĢka Kürt isyanları da ortaya çıkmıĢtır. Kürtler bağımsızlık ve özerklik isteklerinden vazgeçmediler. Dersim isyanı da bu isteklerin bir göstergesi olarak Kürt milliyetçiliğinin önemli olayları arasındaki yerini aldı.

Türk ulusçuluğunun inĢa süreci 1923-1938 arası dönemde netleĢtiğinden dolayı Kürt muhalefetinin geliĢimi de Milli Mücadele döneminden baĢlayarak 1940‟a kadar belirleyici bir konuma oturmuĢtur. Bu nedenle Kürt milliyetçiliğinin ortaya çıkıĢı Milli Mücadele döneminden baĢlatılacaktır.