• Sonuç bulunamadı

4. MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠN ORTAYA ÇIKIġI

4.1. FRANSIZ DEVRĠMĠ

“Avrupa‟nın geliĢmesinde belirli bir dereceye ulaĢıldığında, pasif duran halklar dünyasında yüzyıllardan beri sessiz sessiz olgunlaĢmıĢ olan dilsel ve kültürel halk toplulukları boy gösterir. Bunlar kendilerinin tarihsel geleceği olan bir güç olduklarının bilincine varırlar. Bu dilsel ve kültürel halk toplulukları, mevcut olan en

yüksek iktidar aracı olarak devlet üzerinde denetim kurmayı isterler ve politik düzeyde kendi kaderlerini tayin etmenin yollarını ararlar. Politik açıdan millet fikrinin doğum günü ve bu yeni bilincin doğum yılı Fransız Devrimi‟nin gerçekleĢtiği yıl olan 1789‟dur (Hobsbawm,1995:125). GeliĢmenin bir sonucu olarak o ana kadar kültürel ve dilsel olarak birlikteliğini oluĢturmuĢ olan belirli topluluklar devlet üzerinde erk sahibi olmayı arzularlar ve siyasi arenada temsil hakkı isterler. Ortaya çıkan bu yeni bilinç ve fikir Fransız Devrimi ile baĢlatılır.

1789‟da Fransa‟da baĢlayan siyasi ayaklanmanın adı olan Fransız Devrimi‟ni doğuran sebepler üzerinde tarihçiler aynı görüĢte değildirler, kimi bu olayları Aydınlanma Çağı‟nın entelektüel bir hareketi olarak görürken, kimileri ezilen sınıfların feodal eziyete karĢı halk ayaklanması olarak telakki ederler. Bazıları da Devrimin esas nedeninin XVII. ve XVIII. asrın yetersiz vergi sistemi, Krallığın savurganlığı olduğu görüĢündedir (Giritli,1989:539). Ortaçağın kapanmasından sonra Rönesans ve bunun bir sonucu olan reform, fikirsel alanda büyük değiĢikliklere sebep olmuĢ, Aydınlanma devri adını alan XVIII. asır ile yeni bir dönem baĢlamıĢtır. Aydınlanmanın ana temelinde akıl yer almaktadır. Aklın siyasi ve toplumsal alanda egemenlik sağlaması, düĢünen insanı sınırlı düĢünce sisteminden çıkararak, serbest düĢünme ve araĢtırma yöntemine götürmüĢ ve böylece özgürlük düĢüncesine ulaĢılmıĢtır. Aydınlanma, Fransız Ġhtilali‟nin çıkmasında etkili olmuĢ ve bu fikri ve toplumsal değiĢim Avrupa‟da ve bütün dünyada daha sonraları sonuçlarını göstermiĢtir (Eroğlu,1990: 30).

Ġhtilal öncesi Avrupa‟sına baktığımızda, halkın kilisenin bağnazlığı altında sıkıntı yaĢadığını söyleyebiliriz. Ülkeler küçük derebeyliklere bölünmüĢtü ve ağır vergiler halkı iyice yoksullaĢtırmıĢtı. Ġhtilalin öncesinde, halk ayaklanma derecesine ulaĢmıĢtır. Ġhtilal öncesi, Fransa‟da kral mutlak hâkimdi. Kral bütün gücünü ve kudretini Tanrı‟dan alıyordu. XVI. Louis‟in dediği gibi “devlet benim” anlayıĢı, kralın her türlü güce sahip olduğunu ifade ediyordu. Kral devlete ve toplum hayatına tam hâkimdi. Medeni ve siyasal özgürlüğün sözü edilmemekte, kötü bir yönetim ve adalet sistemi, zalim bir yönetimin tüm hususiyetlerini göstermekte idi. Sınıflar arasında ayrıcalıklar, papazlar ve asilzadelerin devlet hayatına hâkim olusu, adaletsiz vergiler toplumda büyük rahatsızlıklar yaratıyordu. Eğitim ve öğretim papazların tekelinde bulunuyordu (Eroğlu,1990: 30). Hiçbir durumda kendi var oluĢ alanını

yaratamayan halk, her türlü güce sahip olan kralın, gücünü sadece seçkin bir zümre için kullandığını düĢünürken üstüne binen ağır vergilerin yükünü taĢıyamıyordu. Bilgiye ulaĢması engellenen halk, düĢünürlerin de yardımıyla kendi var oluĢ alanına iliĢkin bir farkındalık oluĢturdu.

Tarihte her olayın sebepleri olduğu gibi Fransız Ġhtilali‟nin de sebepleri vardır. Ġhtilal öncesi, Ġhtilali hazırlayan koĢullar mevcuttur. 5 Mayıs 1789 tarihi baĢlangıç olarak kabul edilen Fransız inkılâbı, meydana getirdiği geliĢme ve olaylarla çeyrek asır boyunca Avrupa‟nın siyasal, ekonomik ve toplumsal hayatını değiĢtirdi. Fransa‟nın toplum yapısında çok büyük eĢitsizlikler vardı. Soylular ve papazlar sınıfı ayrıcalıklara sahipti. Ticaretle uğraĢan ve Ģehir merkezlerinde oturan burjuvalar ise zengin olmuĢlardı. Hiçbir hakkı olmayan köylüler ise çalıĢmak ve vergi vermekten baĢka hiçbir hakka sahip değillerdi. Fransa Kralı XVI. Louis yaptırmıĢ olduğu Versailles Sarayı‟nda gösteriĢ içerisinde yaĢıyor ve her türlü savurganlığı yapmaktan kaçınmıyordu. Kilise, halkı sürekli bağnazlık içinde tutuyor ve krala hıyaneti en büyük suç sayıyordu. Ġhtilalin düĢünce alanındaki öncüleri Diderot ve d‟Alembert‟in önderlik ettiği Ansiklopedistler toplumun avam tabakasına yeni düĢünceler yayıyordu. Cumhuriyet ve demokrasi anlayıĢı yavaĢ yavaĢ yayılıyordu. J. J. Rousseau, Voltaire, Montesquieu halkı bilinçlendiriyordu. Soylular, 1764‟ten beri toplanmayan parlamentonun toplanmasını isteyerek devrim için ilk hareketi farkında olmadan verdiler. Toplumun yükselen burjuvazisi ile birlikte yeni güç dengesini yansıtmayan parlamento, 17 Temmuz 1789‟da ayaklanan halktan aldığı destekle Kurucu Meclis‟e dönüĢtü ve Amerika‟daki çizgiyi izleyerek Ġnsan ve YurttaĢ Hakları Bildirisi‟ni ilan etti. Millî egemenliğe dayanan bir anayasa‟yı ilan etti ve iktidarı halkın seçeceği bir parlamento ile kral arasında paylaĢtırdılar (Sandler, 1994: 120).

Bu bildirinin temel tezi Ģöyle açıklanabilir: “Ġnsanlar özgür doğar ve özgür, eĢit haklara sahip olarak yaĢarlar; özgürlük, mülkiyet, güven ve baskıya karĢı koyma, doğal ve kaldırılmaz haklardır; her türlü egemenliğin asıl kaynağı halktır; özgürlük, baĢkalarına zarar vermeyecek her Ģeyi yapabilmek demektir; her yurttaĢın, ister kiĢisel olarak, ister temsilciler aracılığıyla, yasa yapılmasına katılma hakkı vardır; tüm yurttaĢlar yasa önünde eĢittirler; yasanın belirttiği durumlar ve öngördüğü yöntemler dıĢında hiç kimse suçlanamaz, tutuklanamaz ve alıkonamaz; hiç kimse suçtan önce yapılmıĢ ve onaylanmıĢ bir yasadan baĢka yasayla

cezalandırılamaz; hiç kimse düĢüncelerinden ötürü kınanamaz; her yurttaĢ, bu hakkını kötüye kullanmıĢ olmanın getireceği sorumluluk kendisine ait olmak üzere, dilediği gibi konuĢmakta, yazmakta, yayınlamakta özgürdür… (KıĢlalı, 1993: 17)”. Bildiri mutlak monarĢinin baskısı altında yaĢamaktan yorulan bir toplumun özgürlük için baĢkaldırısıdır. Ancak bu baĢkaldırıyı baĢlatan halkın tüm sınıfları değil, burjuva sınıfıdır.

Bildiri yayınlandıktan sonra, Fransa‟dan kaçmak isteyen lakin yakalanarak Paris‟e getirilen Fransız Kralına, Avrupa‟nın bazı soylu aileleri sahip çıkınca, ihtilal yöneticileri kesin karar alarak, 20 Nisan 1792‟de Fransız Ġhtilali SavaĢlarını baĢlatmıĢtır. Kralın ve Kraliçe Marie Antoinette‟in hıyanet içinde bulunduğu söylentileri üzerine halk Tuileries Sarayına kanlı saldırıda bulunmuĢ, oluĢturulan yeni meclis 21 Eylül 1792‟de MonarĢiyi kaldırarak, Birinci Cumhuriyeti ilan etmiĢtir. XVI. Louis Ocak 1793‟de idam edilince, Kralcıların Batıda Vendee de ayaklanmasının ardından, Robespierre‟in “Terör Yönetimi” yürürlüğe sokularak Danton, Desmoulins ve Heber gibi ılımlı rakipleri 5 Nisan 1794‟de idam edilmiĢ, Cumhuriyet Anayasası yerine “Kamu Selameti Komitesi” ve “Ġhtilal Mahkemesi” hüküm sürmüĢ ve binlerce kiĢi öldürülmüĢtür. 9 Kasım 1799‟da bir hükümet darbesi ile yönetimi ele geçiren Napoleon, gerçek bir askeri monarĢi kurmuĢtur (Giritli,1989: 540). 1789 Fransız Ġhtilali‟nin Ġnsan ve YurttaĢ Hakları Beyannamesi, egemenliğin millete ait olduğunu ileri sürmüĢtür (Güngör: 1998: 132). Milleti esas alan bu yaklaĢım önce Batı dünyasını, sonra baĢka ülkeleri, daha sonrada Osmanlı ülkesini, içten etkilemiĢtir. Fransız inkılâbı, Batı tekâmülleri içinde, Ġslam Dünyasında gerçek bir etkide bulunan ilk büyük fikir akımıdır. Hıristiyanlık Dünyası ve Ġslam Dünyası savaĢta ve barıĢta olsun sürekli karsılaĢmalarına ve etkileĢmelerine rağmen Rönesans ve Reform gibi Avrupalı hareketler Müslüman milletler üzerinde fazla tesirli olmamıĢtır. Buna rağmen tüm dünyayı derinden etkileyen Fransız inkılâbı Müslüman Dünyası‟nı da etkilemiĢtir (Lewis, 2004 : 41). Ahmet Mumcu, “Fransız Ġhtilali‟nin beĢeriyete açtığı düĢünceler sonucunda, bilhassa Avrupa‟da daha da sistemleĢtirilmiĢ ve siyasi vasıfları daha bariz yeni fikir akımları ortaya çıkmıĢ ve günümüze kadar sürmüĢtür” dedikten sonra, Fransız devriminin ürettiği yeni akımları, anayasacılık, milliyetçilik, cumhuriyetçilik ve demokrasi olarak özetlemektedir (Mumcu, 1982: 76-82).

Fransız devriminin ürettiği birçok yeni akımın –anayasacılık, cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve demokrasi- etkileri, Müslüman dünyasında karĢılık bulmuĢ ve daha önce Avrupalı hareketlerin yapamadığı kadar etkili olmuĢtur.