• Sonuç bulunamadı

Müntehab/Muhtasar Türü Eserler

3. Bir İrşâd Metni Olarak Mesnevî ve XVI Yüzyıla Kadar Mesnevî Üzerine Yapılan

1.9. Tesirleri

2.1.1. Müntehab/Muhtasar Türü Eserler

Müntehablar ve şerhler “metin” üzerine yapılan çalışmalar olduğu için öncelikle bu tür çalışmalara temel teşkil eden metin kavramına göz atılacak olursa, metinlerin genel olarak kısa ancak mana yoğunluğu olarak derin eserler olduğu görülür. Kelime anlamı olarak da

ﻦْ ﺘ َ ﻣ

/metin sarp ve yüksek tepe, sırt, sıkı, sağlam, çetin gibi manalara gelir.266 İlmî gelenekte şerh, işte bu sıkı örülmüş manaların açılması-açıklanması faaliyetidir.

Metin üzerine yapılan çalışmalar temelde iki minvâl üzeredir. Birincisi, açıklama, genişletme, derinleştirme ve tafsil etme yönünde olan çalışmalardır. Şerh, hâşiye, ta’lîk, zeyl, tetimme, tekmile gibi isimlerle anılan çalışmalar bu telif türü için kullanılır. İkincisi ise bir metni tahkim ederek sıkılaştırma, kısaltma, fazlalıklarından arındırma ve sistematik hale getirme amaçlı özetleme ve seçme çalışmalarıdır. İhtisâr, İntihâb, hulâsa, telhîs, muhtasar, müntehab, ihtiyâr gibi telif türleri ise bu ikinci kısmı ifâde ederler.267 Konumuzun temelini oluşturan Cezîre-i Mesnevî, bir müntehab eser, şerhleri ise bir metinden yapılmış müntehabın şerhleridir. Bundan dolayı, intihâb ve şerh konusunu açıklamak, eserlerin konumlarının anlaşılmasına fayda sağlayacaktır.

Metni özetleme çalışması olan “intihâb”, sözlükte bir şeyi yerinden söküp çıkarmak, seçmek, seçerek almak gibi anlamlara gelir.268 Bu kelimenin ism-i mefûlü olan “müntehab”, yerinden sökülüp çıkarılmış ve seçilip bir araya getirilmiş anlamlarına gelmektedir. Istılahta ise, geniş hacimli eserlerin içerisinden belirli bir kısmın veya belirli konuların seçilmesi, eserin tekrarlardan arındırılarak özetlenmesi ve yeniden tertip edilmesi suretiyle meydana gelmiş eserlere denir. Belirli konuları ana hatlarıyla işleyen kitaplara da müntehab/müntehabât adının verildiği görülür.269 İntihâbla yakın anlamı olan ihtisâr da “darlık vermek” manasına gelen “hasr” kökünden gelir270 ve

266

Halil b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, haz. Davud Sellûm, vd., Lübnan, 2004, s. 767; Ebû Nasr İsmail Cevherî, Lugat-i Vankuli, terc.: Vankulu Mehmet Efendi (v. 1000/1592), İstanbul, 1212, s. 553; Ahterî, Mustafa, Ahter-i Kebîr, byy. 1303, s. 258; Ebulfazl Cemâleddîn Muhammed b. Mükerrem b. Manzûr el-İfrîkî el-Mısrî, Lisânü’l-Arab, Beyrut, ty, c. XIII, s. 398.

267

Kara, İsmail, İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz-Şerh Haşiye Meselesine Dair Birkaç Not, İstanbul, 2011, s. 21.

268

İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, c. I, s. 751-752; Ahterî, Mustafa, Ahter-i Kebîr, s. 72. 269

Uzun, Mustafa, “Müntehabât”, DİA, c. XXXII, s. 28. 270

kısaltmak, daraltmak manalarına gelir. Istılâhî olarak muhtasar ise, hacimli bir eserin özetlenmiş şekli veya bir konunun ana hatlarıyla kısaca yazılmış şekli için kullanılmıştır.271

Cezîre-i Mesnevî, Mesnevî gibi geniş hacimli bir eserden belirli konuda az sayıda beytin derlenmesinden oluşmuş özet bir eser örneğidir. Kâtip Çelebî’nin tanıttığı ve isminde “müntehab” lafzı bulunan Hanefî fakihi Ahsîkesî’nin (v. 644/1246-47) el- Müntehab Fî Usûli’l-Mezhep272 adlı eseri ise bir konuda temel görüşleri ele alan bir eser örneğidir. Örneklerde de görüleceği üzere müntehab, her iki telif türü için de kullanılmaktadır. Netice olarak, bu tür eserlerin, bilgilerin veya fikirlerin, muhkem ve sistematik halde sunulması amacıyla oluşturulmuş metinler olduğu söylenebilir.273

İbn Haldun müntehab türü eserleri tedrîs açısından uygun bulmaz ve bu tür eserlerin müelliflerine yönelik eleştirilerde bulunur. Eserlerin kısa ve özlü olduğunu, dolayısıyla da anlamayı zorlaştırdığını iddia eder.274 Yine o, müelliflerin öğrenciye ezberlenmesi kolay metinler sunmak isterken, metinlerdeki geniş izahları ve tekrarları çıkardıklarını, bunun da öğrencide ilmî melekenin gelişimini olumsuz etkilediğini belirtir.275

Bu tür müntehab/muhtasar eserler üzerine çok şerh yapılmasından276 aslında İbn Haldun’un eleştirilerinin tamamen haksız olmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Ancak tedris tarzında şöyle bir tertip gözetildiği de göz önüne alınmalıdır: İlmin başında olanlar için tertip edilmiş, o ilim dalının müşkilâtına ve tafsîlâtına girmeyen muhtasar kitaplar/kütüb-i muhtasara; ikinci olarak, ilimde orta derecede olanlar için hazırlanmış kütüb-i mutavassıta; üçüncü olarak ise kütüb-i mebsûta denen geniş eserler. Örneklendirilecek olursa, Hanefî fıkhının temel eserlerinden olan “el-Muhtâr”, Ebû Hanîfe’nin fıkhını derleyen muhtasar bir kitap örneğidir. Aynı müellifin kendi eseri üzerine şerhi olan “el-İhtiyâr li ta‘lîli’l-Muhtâr” ise mutavassıt kitap örneği olarak verilebilir. Müellif, şerh etme sebebini, el-Muhtâr’ın ders kitabı olarak benimsenip

271

Durmuş, İsmail, “Muhtasar”, DİA, c. XXXI, s. 57 272

Ahsîkesî’nin “derli toplu ve özlü” Hanefî Fıkıh Usûlü kitabıdır. Detay için bkz. Uzunpostalcı, Mustafa, “Ahsîkesî”, DİA, c. II, s. 181.

273

Kara, İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz, s. 35. 274

İbn Haldûn, Mukaddime, c. II, s. 782. 275

İbn Haldûn, Mukaddime, c. II, s. 782-783. 276

Buna örnek olarak Cezîre-i Mesnevî üzerine yapılmış olan beş tane şerh zikredilebilir. Ayrıca diğer bir örnek olarak İbnü’l-Arabî’nin Fusûsu’l-Hikem’inin kendi tarafından yapılmış ihtisârı örnek olarak verilebilir. Nakşü’l-Fusûs adını taşıyan bu muhtasar üzerine; Şemseddin b. Şerefeddin ed-Dihlevî, Molla Câmî, Nîmetullah Velî, Şerif b. Nâsır el-Hüseynî, İsmâil Ankaravî, Muhibbullah İlâhâbâdî, Muhammed Nûru’l-Arabî, Abdullah b. Ahmed el-Cenâhî’nin şerhlerinin yanı sıra bazı müellifi meçhul şerhler de bulunmaktadır. Kılıç, Mahmut Erol, “Fusûsü’l-Hikem”, DİA, c. XIII, s. 232.

talebe tarafından ezberlenmeye başlaması akabinde, hükümlerin illetlerini, delillerini ve diğer mezheplerin görüşlerini vs. açıklamak olarak belirtir.277

Öte yandan müntehab/muhtasar kitap telif etmek zannedildiğinin aksine kolay iş de değildir. Bu iş ancak parlak bir zekaya sahip, kitapları okuyup onlardaki manaları çıkartıp dizmeye muktedir olanların yapabileceği bir iştir.278 Özellikle manzum eserlerden yapılan intihâblarda, “rabt” yani beyitlerin birbiri ile alakasını kurmak herkesin harcı değildir.279 Bu tür eserlerin muhatap kitlesi, Kâtip Çelebi’nin belirttiği üzere mübtediler ve mutavassıtlardır.280 Nitekim bu hususu Cezîre-i Mesnevî’de de görmekteyiz. Sîneçâk Dede sebeb-i telifte mübtedîlerin kendisine gelerek Mesnevî’nin bir okyanus olduğunu, kendilerinin ondan hakkıyla istifâde edemediklerini, dolayısıyla kendileri için bir seçki yapmasını istediklerini belirtir.281

Müntehab türünü kısaca özetleyecek olursak şunları söyleyebiliriz. Müntehab türü eserler, ilimde yeni olanların o ilim dalını tanımaları için ehil kimseler tarafından yazılmış temel eserlerdir. Bu tür eserlerde ilmin problematiği ve çetrefilli meselelerine değinilmeden temel konular ana hatlarıyla ortaya konulmaya çalışılır ve ezberlenmesi amacıyla yazıldıkları da söylenebilir.