• Sonuç bulunamadı

3. Bir İrşâd Metni Olarak Mesnevî ve XVI Yüzyıla Kadar Mesnevî Üzerine Yapılan

1.9. Tesirleri

1.9.2. Eserleri Yoluyla Tesirleri

Sîneçâk Dede’nin etkisi hususunda değinilmesi gerekli ikinci unsur eserleridir. Özellikle Cezîre-i Mesnevî’si büyük rağbet görmüştür. Cezîre-i Mesnevî’sinin rağbet gördüğü hükmünü, değişik tarîkatlara mensup önemli isimler tarafından şerh edilmesinden, ayrıca hem eserin ve hem de şerhlerinin nüshalarının çok sayıda olmasından çıkarmak mümkündür.

Etkisi sadedinde zikredilebilecek bir husus, kendisinden sonra yapılan bazı müntehablara örneklik teşkil etmesidir. Sîneçâk Dede’nin Cezîre’sine âdetâ nazîre olarak yazılan Âsafî Dal Mehmed Paşa’nın Cezîre-i Mesnevî’si, etkinin en bâriz olduğu eserdir.238 Bu eser, isminin yanı sıra tertibi farklı olsa da, bâb başlıklarının Cezîre ile aynı olması yönüyle dikkat çeker.239 Müellifi, Cezîre’deki bâb başlıklarının tertibini

234

Âşık Çelebi, Meşâir, 290b. 235

Kınalızâde, Tezkire, B/132; Âşık Çelebi, Meşâir, 290b. 236

Kınalızâde, Tezkire, A/301. 237

Ahdî, Gülşen-i Şuarâ, s. 152. 238

Eserin tek nüshası olup müellif hattıdır. Bulunduğu yer: Milli Kütüphane Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi Koleksiyonu, 06_ hk_ 407. Eser hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Topal, Ahmet, “Âsafî’nin Cezire-i Mesnevî Adlı Eseri ve Bu Eserde Yer Alan Mesnevinin İlk On Sekiz Beytinin Tercümesi”, Turkish Studies, Volume 4/6 Fall 2009.

239

değiştirmiş, bab başlıklarına bazı ilâveler yapmış ve her başlığa uygun bir hikâye ve “Sıfat-ı Tevhîd-i Hudâ-yı Müteâl Celle Şe’nuh” şeklinde ara başlıklar ekleyerek eserini oluşturmuştur. Buna ilâve olarak, hâşiyede/der-kenârda eserinde yer verdiği Mesnevî beyitlerini tercüme etmiştir. Örnek olması açısından iki bâbı mukayese edelim. Birincisi, Cezîre’de 29. bâb olup, “on beyitten” oluşan “Der beyân-ı terk-i dünyâ” bâbıdır.

Müellif & Eser Bab başlığı Sırası Beyit

sayısı

Ortak beyit sayısı

Sîneçâk’ın Cezîre’si Der beyân-ı terk-i dünyâ 29 10

8 Âsafî’nin Cezîre’si Der fazîlet-i terk-i dünyâ ve mâ-

fîhâ240 2 35

Ardından konuya uygun hikâye olarak “Hikâyet-i İbrâhim Edhem kuddise sirruh” başlığıyla mezkûr hikâyeye yer verirken241, ardından da “Sıfat-ı Tevhîd-i Hudâ- yı Müteâl Celle Şe’nuh” başlığında 10 beyte yer vermiştir.242 İkinci olaarak ise “mücâhede”ye dâir bâbı mukayese edelim.

Müellif & Eser Bab başlığı Sırası Beyit

sayısı

Ortak beyit sayısı

Sîneçâk’ın Cezîre’si Der beyân-ı kesb-i mücâhede 16. bâb 8

7 Âsafî’nin Cezîre’si Der-beyân-ı kesb-i mücâhede 243 18. bâb 32

Konuya dâir hikâye olarak riyâzâtıyla meşhûr olan Şeyh Muhammed Serrezî’nin hikâyesine yer verilmiştir.244 Ardından da “Sıfat-ı Tevhîd-i Hudâ-yı Müteâl Celle Şe’nuh” başlığında 10 beyte yer vermiştir.245 Sonuç olarak, Âsafî’nin, Sîneçâk’ın Cezîre’sinden hem etkilenmiş olduğu hem de ona ilaveler yaparak eserin muhtevasını değiştirdiği görülmektedir. Asafî’nin Sîneçâk Dede’yi ve eserini nereden tanıdığı konusunda net bir bilgi yoktur. Ancak eserinin mukaddimesinde, eserini 995/1589 yılında telif etmiş olmasına rağmen kendisinin Sultân Bâyezid olayından beri âsitânenin sâdık bendelerinden olduğu yönündeki ifadesi Şehzâde Selim I ve Şehzâde Bâyezîd

240

Âsafî, Cezîre-i Mesnevî, 16a-17a. 241

Âsafî, Cezîre-i Mesnevî, 17a-18a. 242

Âsafî, Cezîre-i Mesnevî, 18a-18b. 243

Âsafî, Cezîre-i Mesnevî, 70a-71a. 244

Âsafî, Cezîre-i Mesnevî, 74a-74b. 245

arasındaki 966/1559 yılında Konya ovasında yapılan savaştan246 beri Mevlevî olduğunu göstermektedir.247 Sîneçâk Dede’nin 953/1546 vefatının üzerinden henüz on küsür yıl geçmesi ve vefatından sonra halifeleri Şûrî ve Günâhî Dedelerin zaman zaman Konya’ya gelmeleri248 hasebiyle Sîneçâk Dede’nin hatırasının henüz canlı olduğu düşünülebilir. Bir diğer husus ise Âsafî’nin sebeb-i telif sadedinde söylediği husus sebebiyle şöyle bir irtibat kurulabilir: Eserinin telif sebebini, “tâlibe âsân olmak içün intihâb olunub otuz bâb üzre ihtitâm bulmuşdur”249 ifâdesinden hareketle, elde hazır ve makbûl bir seçki/müntehab bulunduğu için bundan istifâdeyle eserini tertip etmek istediği düşünülebilir.

Cezîre’nin etkisi sadedinde zikredilebilecek diğer bir örnek; La’lîzâde’nin “Gıdâ-yı Rûh” adlı Mesnevî seçkisidir. Bir seçki üzerine yapılan bir çalışmada, seçkide, hem esere verilen isim hem de telif usulü bakımından Cezîre’nin etkisi olduğundan bahsedilir.250 La’lîzâde de eserine Sîneçâk Dede gibi Mesnevî’nin bir beytinden hareketle isim koymuştur.

رو یاﺬﻏ حور ﺖﺳا روﺮﺳ ﺪھاﻮﺧ 251 ﺖﺳا ﺮﺘﺑا ﺪﯾﻮﺟ ﺲﻔﻧ یاﺬﻏ ﺮﮔ Ancak mezkûr makalede anlatılan özellliklere göre Gıdâ-yı Rûh’un telif usûlü bakımından Cezîre’ye benzemediği görülmektedir. Zîrâ Cezîre bir şerh değildir, kaynakları yoktur ve sadece belirli konularda Mesnevî’den seçilen beyitlerden müteşekkildir. Gıdâ-yı Rûh ise mezkûr makaleye göre 21’i Mesnevî’den 48’i başka eserlerden 72 adet hikâye ve 477 Mesnevî beytinden oluşmaktadır. Ayrıca ayetler, hadisler, tefsirler ve fıkıh kitaplarına kadar geniş bir kaynak yelpazesine sahiptir. Bundan dolayı telif usûlü bakımından benzediğini söylemek güç görünmektedir.252

Gölpınarlı’ya göre Şâhidî’nin Gülşen-i Tevhîd adlı Farsça eserinin tertibinde de Cezîre-i Mesnevî’nin tesiri açıktır.253 Dönemin ünlü Mevlevîlerinden olan Şâhidî Dede

246

Emecen, Feridun, “Selim II”, DİA, c. XXXVI, s. 415-416. 247

Âsafî, Cezîre-i Mesnevî, 3a-4a. 248

Meselâ, Konyalı olan Samtî, Sîneçâk Dede halifelerinden Şûrî ve Günâhî Dede Konya’ya geldikçe onlardan istifade etmiştir. Bkz. Esrâr Dede, Tezkire-i Şuarâ-i Mevleviyye, s. 179.

249

Âsafî, Cezîre-i Mesnevî, 7a. 250

Bkz. Özdemir, “Bir İntihâb-ı Mesnevî Örneği: La’lîzâde Abdülbâkî ve Gıdâ-yı Rûh Adlı Eseri”, s. 77, 104.

251

“Eğer nefsin gıdâsını isterse ebterdir. [Yok] eğer rûhun gıdâsını isterse serverdir.” Mesnevî, II/bno: 2682.

252

Karşılaştırma ve detaylı bilgi için bkz. Özdemir, “Bir İntihâb-ı Mesnevî Örneği: La’lîzâde Abdülbâkî ve Gıdâ-yı Rûh Adlı Eseri”, s. 77-104; Sîneçâk, Yûsuf, Cezîre-i Mesnevî, Çorum 848, 22b-28b. 253

Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevilik, s.135-136. Ayrıca bkz. Açık, Nilgün, Divan Edebiyatında Mevlevîlik Etkisi ve Mevlevî Şâirler, (GÜSBE-Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 2002), s. 207.

bu eserinde Mesnevî’nin her cildinden yüz beyit seçmiş ve her beyte beş beyit ilave ederek eserini oluşturmuştur. Musannif/şârih, beyitler arası irtibat gözetmemiş, hasb-i hâle göre beyitleri intihâb ederek bunları şerh etmiştir.254 Bu onun Cezîre’den ayrıldığı yönlerden birisidir. Zira Cezîre’de intihâb yapılırken bir amaç gözetilmiş ve tertip, belirli bir doğrultuda yapılmıştır.

Sîneçâk Dede’nin, şiir poetikası yoluyla Sabûhî Ahmed Dede’yi etkilediği belirtilmiştir. Sabûhî’nin, Fuzûli, Rûhî, Sultan Dîvânî, Yusuf Sîneçâk Dede gibi şairlerin tesirinde kaldığı, XI/XVII. yüzyılın lisan hususiyetlerine bağlı selis/akıcı bir ifâdeye sahip olup tasavvufî içerikli olmayan manzûmeler de vücuda getirdiği ifade edilmiştir. Sabûhî’nin şiir tarzında Samtî Dede ve Rûhî Bagdâdî’yi taklit ederek Şûri Dede ve ondan Sîneçâk Dede’ye ulaştığı belirtilmiştir.255