• Sonuç bulunamadı

Müntehâ’l-medârik ve müntehâ lübbi külli kâmilin ve ârifin ve sâlik

1.2. Fergânî'nin Eserleri

1.2.2. Müntehâ’l-medârik ve müntehâ lübbi külli kâmilin ve ârifin ve sâlik

Fergânî muhtemelen daha geniş bir kitleye hitâb edebilmek ve kendi görüşlerini de eklemek amacıyla Meşârikü'd-derârî'yi Arapça'ya tercüme etmiş ve adını Müntehâ’l-medârik ve müntehâ lübbi külli kâmilin ve ârifin ve sâlik (Bütün

Kâmillerin, Âriflerin ve Sâliklerin idraklerinin ve özlerinin son noktası) koymuştur.

b) Yazılış Sebebi

Fergânî, Konevî'nin derslerinden istifade ederek te’lif ettiği Meşârikü’d-

derârî’yi, belki de Tâhûn şeyhi iken Arapça konuşulan bir muhitte daha geniş bir

kitleye ulaşmak için, üçte bir oranında genişleterek tercüme etmiştir. Fergânî, görüşlerini biraz daha serbestçe ifade edebilmek adına bu yöntemi izlemiş olabilir. Ayrıca bu esere ilave ettiği Herevî’nin hâl-makām tasnifi, Meşârikü’d-derârî ile

Müntehâ arasındaki önemli farklardan biridir. Fergânî’nin vahdet-i vücûd terimini

hâl ve makāmları anlatırken kullanması, vahdet-i vücûd teorisinin klasik dönem tasavvuf anlayışından kopuk bir düşünce olmadığının göstergesidir.

c) Nüshaları

c.1. Yazma Nüshaları

Eserin pek çok yazma nüshası vardır ve bu durum eserin Osmanlı döneminde önemli bir eser olduğunu göstergesidir. Eserin tespit edebildiğimiz 16 nüshasının kayıtları şu şekildedir:

i. Süleymaniye Ktp., Carullah, no:1107, istinsah tarihi: 741/1340. ii. Süleymaniye Ktp., Carullah, no: 1746, ts.

iii. Süleymaniye Ktp., Halet Efendi, no: 236, ts.

iv. Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu, no: 463, istinsah tarihi: 718/1318. v. Süleymaniye Ktp., Kadızade Mehmed, no: 273, istinsah tarihi:

822/1419.

vi. Süleymaniye Ktp., Laleli, no: 1394, ts. vii. Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, no:706, ts. viii. Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, no: 1347, ts.

ix. Beyazıt Ktp., Veliyyüddin Efendi, no: 2105, istinsah tarihi: 785/1383. x. Nurosmaniye Ktp., no: 5062, , ts.

xi. Ragıp Paşa Ktp., no: 669, istinsah tarihi: 874/1469. xii. Ragıp Paşa Ktp., no: 670, istinsah tarihi: 763/1361. xiii. Ragıp Paşa Ktp., no: 672, istinsah tarihi: 933/1526.

xiv. Manisa İl Halk Kütüphanesi, no: 1662, istinsah tarihi: 997/1588. xv. Nevşehir Ürgüp Tahsin Ağa İlçe HalkKütüphanesi, no: 1850, , ts. xvi. Süleymaniye Ktp., Fâtih, no: 3966 , istinsah tarihi 728/1329.

Eserin mukaddimesi vahdet-i vücûdun sistematik bir özeti mahiyetinde olduğu için ayrı değerlendirilmeyi haketmektedir. Bu görüşümüzü destekleyici mahiyette eserin sadece mukkadimesini içeren yazma nüshalar vardır ve kayıtları şu şekildedir:

i. Süleymaniye Ktp., M. Arif-M. Murad, no: 0059, ts. ii. Süleymaniye Ktp., Düğümlü Baba, no: 382, , ts. iii. Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, no: 1771, ts.

c.2. Baskıları

Fergânî’nin bu eseri, Kâşgar Emîri Yâkub Han’ın isteği üzerine Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî’nin müridlerinden Muhammed Şükrî el-Ûfî’nin

tashihleriyle basılmıştır (İstanbul 1293).100 Eserin modern baskısı Dr. İbrahim Âsım

Keyyâlî'nin tahkîkiyle 2007 yılında Lübnan'da basılmıştır. Keyyâlî bu baskıda hangi nüshayı kullandığını belirtmemiştir ancak 1293 İstanbul baskısını kullanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Bu konuda elimizdeki en önemli veri, 19. sayfada geçen “amelî” kelimesinin, 1293 baskısında da bu şekilde geçmesidir. Oysaki istinsâh tarihi H. 741 olan Cârullah 1107 numaralı yazma nüshada bu kelime “ilmî” olarak geçmektedir101 ki siyak ve sibâk açısından daha uygundur. Bunun dışında matbu

nüshada bir problem tespit edilmemiştir. Zaten Keyyâlî’nin, Cendî gibi diğer şârihlerin de eserlerini tahkik etmiş olması, matbû nüshanın güvenilirliğinin bir delili olarak görülebilir.

d) Kaynakları ve Üslûbu

Bu eserde de İbn Arabî ve Konevî etkisi âşikârdır. Ancak Fergânî'nin bu eserinin daha geniş olması, kendi görüşlerinin de artık esere girdiğini göstermektedir. Üslub yine çetrefillidir, yoğun bir vahdet-i vücûd metnidir. Hatta İbn Haldun'a göre şerh ederken metni daha anlaşılır kılmak yerine zoru daha da zorlaştırmıştır.102

Fergânî mukaddime kısmında genellikle İbn Arabî ve Konevî’nin fikirlerinden istifade etmiştir. Bununla beraber eserin hâller ve makāmlar kısmı Herevî’nin tasnifine göre ele alınmıştır. Fergânî bu eserin şerh kısmında ise yer yer kendinden önceki sûfîlerin; özellikle Necîbüddin Ali bin Büzgâş, Muhammed bin Sükdân el- Bağdâdî, Şihâbuddin Sühreverdî gibi kendi silsilesindeki sûfîlerin sözlerinden alıntılar yapmıştır. Fergânî bu eserinde de ayet ve hadislerle görüşlerine delil getirmiş ancak hadis kitaplarında geçmeyen sözleri de eserinde hadis olarak zikretmiştir.

e) Muhtevası

Mukaddimede konular yine benzer şekilde “rütbe-i zât”, “mertebe-i ervâh”, “âlem-i misâl” ve “neş’etü’l-insân” olmak üzere dört asıl şeklinde ele alınmıştır. Bu mukaddimede vahdet-i vücûd'un temel meseleleri İbn Arabî ve Konevî'yi

100 Kılıç, "Fergânî", s. 382.

101 Fergâî, Müntehâ’l-medârik (Yazma), Süleymaniye Kütüphanesi, Cârullah No: 1107, vr. 5a. 102 İbn Haldun, Tasavvufun Mahiyeti, trc. Süleyman Uludağ, Dergâh Yay., İstanbul, 1998, ss. 256- 527.

mezcederek sunulmuştur. Mukaddimenin son kısmında haller ve makāmlar konusuna da değinilmiştir ve bu son kısımda büyük ölçüde Herevî’nin Menâzilü’s-sâirîn’inden istifade edilmiştir. Şerh kısmında da Fergânî kasîdeyi dört sefer başlığı altında incelemiştir.

Fergânî bu şerhinde vahdet-i vücûd konusunun dışına çok çıkmamıştır. Bununla beraber, temas ettiği farklı konular da olmuştur. Bu konulardan birisi Rabb’in görülmesi meselesidir. Fergânî seyr sahibi sûfînin dünyevî kısımlar ve hükümlerden ölmedikçe ve duyu organlarıyla hissedilen şeylerden gaybete ulaşmadıkça Rabb’ini göremeyeceğini söyler. Ancak bu ölümün manevî olabileceği şeklinde de bir kapı aralar. Zira manevî ölüm, yani fenâ, sûrî ve tabiî ölümden daha zordur. Öyle ki, tabiî ölümle ölen birisinin hisleri tamamen his âleminden gaybete ulaşamayabilir. Ancak manevî ölümle ölen biri her türlü hissiyattan gaybete ulaşabilir.103 Fergânî bu eserinde nefislerin tasnifine de değinir ve Nefs-i emmâre,

Nefs-i Levvâme, Nefs-i mutmainne, Nefs-i mülheme gibi nefis türlerinden bahseder.104 Bu eserin dikkat çekici konularından biri de insanın emaneti

yüklenmesidir. “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”105 âyetini tefsir sadedinde Fergânî Hz. Âdem’in

cem’iyyetiyle bu emaneti yüklendiğini bildirir. Bu emanet hakîkî marifet, muhabbbet ve bütün varlıkları kuşatıcılıktır.106 Fergânî Ebû Yezîd Bistâmî ve Hallâc-ı Mansûr

gibi şatahat sahibi sûfîlere de de değinir. “Kendimi tenzih ederim! Şânım ne yücedir” dediğini Ebû Yezîd’e söylediklerine onlara kızmış ve niçin kendisini öldürmediklerini sormuştur. Eğer böyle yapsalardı onların dîn namına mücadele vermiş olacaklarını, kendisinin de şehid olacağını söylemiştir. Çünkü Fergânî’ye göre o, hükm-i zâhir ile hükm-i bâtın arasındaki farkı biliyordu. Benzer bir durum “Ene’l-hak!” diyen Hallâc için de geçerlidir. Kendisini öldürmeye gelenler için şöyle dua etmiştir: “Allah’ım, beni katletmek için toplanan kulların Sana yaklaşmak ve Senin dinini yüceltmek istiyorlar! Onları bağışla!” Zira Fergânî’ye göre burada

103 Fergânî, Münteha’l-medârik, c.1, s. 157. 104 Fergânî, a.g.e., c.1, ss. 194-195, ss. 250-251. 105 Ahzâb 33/72.

Hallâc, şeriatın zâhirî hükmünün, hakîkî bâtınî hükme muhalefet ettiğini biliyordu. Bundan dolayı bâtınî hükmü göremeyenleri sorumlu tutmuyordu.107

f) Etkileri

Fergânî’nin etkileri ileride ayrı bir başlık altında verileceği ve bu eserinin tesirleri de orada tartışılacağı için burada vermeye gerek görülmedi.

1.2.3. Menâhicü'l-ibâd ile'l-meâd