• Sonuç bulunamadı

LİTERATÜR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.5. Mülki İdare Sistemi ve Mülki İdare Amirliğ

2.5.3. Mülki İdare Amirlerinin Ana İşlevler

Toplumun bir mesleğe vermiş olduğu değer, büyük ölçüde o mesleğin yerine getirdiği işlevlere göre değişir. Başka bir deyişle statü doğrudan, yerine getirilen işlevin niteliği ile ilgili bir kavramdır. Bu açıdan mülki idare amirlerinin statüsünü belirleyen temel etmen “devletin işlev alanı” nın niteliğidir. Toplumun, tarihi birikimin sonucu olarak mülki idare amirlerine bakışı diğer mesleklerin üyelerine göre oldukça farklı olmuştur. Toplum, mülki idare amirlerinin şahsında devleti, otoriteyi, kanunların uygulayıcısını ve ayrıca, sorunların çözücüsü ve sıkıntı çekildiğinde çare bulmak üzere başvurulan kişiyi görmektedir. Mülki idare amirleri, hizmet verdikleri yörelerde devletin en yetkin ve birçok konuda tek yetkili temsilcisi, her türlü sorunun çözümünde halkın yakınmalarını iletmek üzere en yakın ve güvenilir bulduğu kişidir. Mülki idare amirinin toplumsal rolünün, modernleşmenin ve kalkınmanın önderi olduğu dönem ile özdeşleşen bu tanımların bugün de büyük ölçüde geçerli olduğu söylenebilir.

Anadolu insanı uzun bir tarihi geçmiş içinde birçok güçlüğü mülki idare amirleriyle aşmış, birçok derdine onlar aracılığı ile çare bulmuştur. O nedenle vali ve kaymakamların halkın nezdindeki itibarları yüksektir. Devleti yeniden yapılandırırken

ve yeni hedeflere yönelirken, halkın bu değerlendirmesinden en iyi şekilde yararlanmak uygun olacaktır (Gürsoy, 1998). Mülki idare amirleri, “bağımsız mahkemelerce görülmesi gereken işlerden Bakanlar Kurulu kararı gerektiren işlere kadar çok sayıda ve değişik “ işlevi yerine getirmektedir. Başka hiçbir devlet memuru “valiler ve kaymakamlar kadar görev ve sorumluluk yüklenmemiş ve yetki ile donatılmamıştır” (Gürsoy, 1998:36). Birçok yasal düzenlemede asayişten çevreye, sağlıktan eğitime, kültürden tarıma, sanayiden insan haklarına kadar sayısı bini bulan görev sayılmıştır. Bu sayı yapılan yeni düzenlemelerle her geçen gün daha da artmaktadır.

Ülkenin kalkınmasında, refah düzeyinin yükselmesinde, kırsal alana yol, su, okul gibi temel kamu hizmetlerinin getirilmesinde mülki idare amirlerinin harcadığı çaba her türlü takdirin üzerindedir (Gürsoy, 1998). Valiler ve onlarla birlikte görev üstlenen kaymakamlar Anadolu’daki her yeni atılıma öncülük etmişler ve her sorunun çözümünde etkin rol üstlenmişlerdir.

Ülke ve toplum kalkınmasında büyük katkı ve rolleri olan mülki idare amirleri’nin her ne kadar kanunlarda yok ise de; görev yaptığı ilçenin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden de süreç içerisinde gelen ilave görevleri bulunmaktadır. Bu durumu mülki idare amirlerinin toplum kalkınmasındaki yeri, kalkınma planları ve yıllık programlardaki görevleri ve rollerini irdeleyerek incelemekte büyük fayda vardır.

Bu düşünceye ışık tutması açısından; “Yurdun tüm yüzeyine yayılmış olan kamu hizmetleri ve planlı döneme geçildikten sonra Ulusal Kalkınma Planı ile bu plan uyarınca hazırlanan yıllık programlarda mülki idare amirlerine çok çeşitli görev, yetki ve sorumluluklar verilmiştir. Böylece mülki idare amirlerinin görevleri geleneksel alandan ekonomik, sosyal ve kültürel alanlara doğru genişleme göstermiş, planlama araçlarının oluşturulması ve kullanımında bir başka deyişle tümüyle kalkınma sürecinde önemli bir yer edinmelerine yol açmıştır (Özşen, 1987:145).

Toplumsal ve ekonomik kalkınmadaki önderlik işlevine gelince; mülki idare amirleri, “sistemin kurulduğu Osmanlı döneminden bu güne kadar geleneksel görevlerin yanında halkın ekonomik ve sosyal sorunlarına da çözüm bulmayı kendilerine görev edinmiştir. Bu amaçla çeşitli çalışmalar tasarlamış ve uygulamış ülkenin kalkınması için birçok toplumsal ve ekonomik nitelikli girişimin gerçekleşmesine öncülük yapmışlardır. Özellikle son yıllarda ekonomik kalkınma açısından mülki idare amirlerinin, ekonomik girişimlerinin oluşturulması ve yönlendirilmesi görevi giderek daha da ağırlık kazanmaktadır.

Bu çerçeve içinde yeni üretim birimlerinin oluşturulmasına öncülük, katkı ve destek sağlama işleminin yerine getirilebilmesi için yatırım alanlarının belirlenmesine ilişkin araştırmaların yaptırılması, belirlenen konularda yerel kaynakların değerlendirilebilmesi için çok ortaklı şirketlerin, üretim kooperatiflerinin, yerel yönetim birliklerinin oluşturulması; bu tür kuruluşların parasal kaynak sorunlarının çözümüne yardımcı olmak amacıyla kamusal ve özel finans kuruluşları ile ilişkiler kurulması, ilgili kamu fonlarından yararlanılması gibi konular mülki idare amirlerinin yakın ilgilenmesi gereken hususlar olarak ortaya çıkmaktadır” (Özşen,1987:147-149). Ayrıca mülki idare amirlerinin “ vali ve kaymakamların yerel yönetimler üzerinde de idari vesayet yetkileri bulunmaktadır. Bu birimlerin çalışmalarını ‘yönetimin bütünlüğü’ ilkesi gereğince plan disiplini içine alınmasına ilişkin görevler de bu kapsam içinde yer almaktadır.

Cumhuriyet sonrasında mülki idare amirlerinin işlevlerinde değişim yaşanmış; eğitim, sağlık, elektrik, su gibi temel kamu hizmetlerinin sunulması ve görev yaptığı bölgenin kalkınmasına yönelik toplumsal ekonomik işlevleri de geleneksel işlevler yanında yer almaya başlamıştır. Bu yeni rolleri ile mülki idare amirleri taşrada kültürel ve ekonomik kalkınmada “önderlik” görevini üstlenmiştir. Toplumsal-ekonomik işlevlerin, planlı ekonomiye geçilmesiyle birlikte çok daha belirginleştiğini söyleyebiliriz. Bu yeni görevler ile kanun-hukuk hakimiyeti, asayiş, devleti temsil ve genel yöneticilik işlevleri ile tanımlanan mülki idare amirinin yerini, ekonomik ve toplumsal kalkınmaya önderlik eden yatırımcı, girişimci mülki idare kimliği almaya başlamıştır.

Bu gidişe paralel olarak mülki idare amirleri her ne kadar birlikler, şirketler ve vakıflar aracılığıyla önemli etkinlikler içinde olsalar bile onlar için eğitim, sağlık, güvenlik gibi klasik görevlerine ilişkin eşgüdüm ve denetim alanındaki işlevlerin her zaman ön planda olduğu söylenebilir. Özellikle son dönemde “doğrudan yatırım yapan değil, yatırım yapılması için gerekli hukuki ve ekonomik alt yapıları oluşturan kişi olması” yönündeki istemlerin daha da arttığı görülmektedir (Günay, 1999:38). Bu bağlamda değerlendirdiğimizde, mülki yönetim sisteminin varlık nedenlerinden biri taşrada genel yönetim adına yürütülecek kamu hizmetlerinin etkili ve verimli bir biçimde sunulmasını sağlamak, il ve ilçede bulunan kamu personeli ve kamu kaynaklarının bu amaç doğrultusunda kullanılmasını sağlamak, il ve ilçede bulunan kamu kurum ve kuruluşları arasında eşgüdüm ve uyumu sağlamaktır. Yasaların ve yönetsel geleneklerin çizdiği çerçevede mülki idare amirleri, hem geleneksel

hizmetlerinde, hem de ekonomik ve toplumsal kalkınmaya yönelik hizmetlerde kendilerinden beklenen görevleri yerine getirebilmek için, etkili bir eşgüdümü sağlamak zorundadır.