• Sonuç bulunamadı

LİTERATÜR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3. Eğitim Yönetim

Eğitim yönetimi, yönetim biliminin kuramsal temellerinin eğitime uygulanmasıdır. Eğitim sisteminin amacını gerçekleştirebilmek için, eğitim örgütlerinde yer alan insangücü, sermaye, zaman, malzeme ve yer unsurlarının daha verimli, daha ekonomik ve daha iyi bir biçimde kullanılabilmesi anlamına gelir. Eğitim yönetimi, eğitim alanına ilişkin politika, karar ve amaçların gerçekleştirilmesiyle ilgilenir (Çetin ve Yalçın, 2002:49). Eğitim yöneticileri bunu yaparken, eğitim örgütlerindeki insan ve madde kaynaklarını koordine etmek, karar vermek, grup çalışmalarını yönlendirmek için yukarıda sözü edilen genel yönetimin kuram, ilke, teknik ve yöntemlerinden yararlanırlar (Kaya, 1984). Bundan dolayı eğitim yönetimi, genel yönetimin eğitim alanına uygulanması olarak algılanmaktadır.

Bununla birlikte bir uzmanlık alanı olan eğitim yönetimi, amaç ve işlev açısından iş ve kamu yönetiminden ayrılır, farklılıklar gösterir. Eğitim yönetimini diğer kurumların yönetiminden farklı kılan eğitimin kendine özgünlüğüdür. Eğitim yönetimini özgün yapan toplumsal bir kurum olan eğitimin özgünlüğüdür. Eğitimin yönünü tüm toplumsal kurumlar belirler. Eğitim kurumlarının etkili bir işleyişi

gerçekleştirmesi, toplumun tüm işlevlerinin ve sorunlarının eğitimsel yönünü dikkate alması ile olanaklıdır.

Toplumsal kurumların çoğunluğu eğitim kurumlarına kıyasla daha ivedi hizmet işlevine sahiptir. Büyük ölçüde “burada ve şimdi” niteliğindeki hizmetleri sunarlar. Halbuki eğitim uzun dönemli amaçlara yönelir. Bu amaçlar, insanı yaşamdaki tüm sorunları göğüsleyebilmek için gerekli bilgi ve beceri ile donatmak, onu kendisi yapmaktır (Aydın, 2000:170).

Başka bir açıdan eğitim yönetimi, eğitim kurumlarını belirlenen amaçlara ulaştırmak üzere, bu kurumlara insan ve madde kaynaklarını sağlayarak, etkili bir biçimde kullanmak suretiyle, belirlenen politikaları ve alınan kararları uygulamaktır (Taymaz, 1985). Eğitim yönetimi bilimi, yönetim biliminin yukarıda bahsedilen özelliklerini dikkate alarak, eğitim örgütlerinin en verimli bir biçimde yönetilmesi için gerekli bilgileri sağlayarak, bu amaçla yeni teoriler geliştirir, ilkeler ve yöntemler oluşturur.

Alanyazında eğitim yönetimi ve okul yönetimi ifadeleri bazen birbiri yerine kullanılmaktadır. Bunlardan eğitim yönetimi, okul yönetimine göre daha kapsamlı bir ifade olup bir insan bilimi olarak yarım yüzyılı geride bırakan, sosyal bilimlerdeki diğer gelişmelerden etkilenen disiplinler arası bir çalışma alanıdır. Okul yönetimi ise eğitim yönetiminin bir alt uygulama alanı olarak okulun yönetimini kapsamaktadır (Şişman ve Turan, 2004:99).

2.3.1. Kamu Yönetimi ve Eğitim Yönetimi Arasındaki İlişki

Eğitimin niteliği, eğitim ile diğer toplumsal ve kamusal kurumlar arasındaki içten ve sürekli bir dayanışma ve iş birliğini öngörmektedir. Bu bir işlevsel zorunluluktur ve eğitim yönetimine özgünlük kazandırmaktadır (Aydın 2000:170).

“Eğitim Yönetimi”nin teorik temelini oluşturan “eğitim” olgusu, birçok ülkede eğitim sisteminde ve hukuki düzenlemelerde kamusal bir hizmet, anayasal bir hak olarak vurgulanmıştır. Yani eğitim bir kamu hizmeti olması yönüyle kamu yönetiminin ilgi alanınına girmektedir. Kamu yönetiminde temel amaç ise, devletin vatandaşlarına sunmakla yükümlü olduğu temel kamusal hizmetlerin en verimli ve en etkin bir şekilde sunulması yanında, tüm bireylerin bu hizmetlerden adil, eşit bir şekilde yararlanmasını sağlamaktır.

T.C. Anayasası da 42. maddesinde eğitim ve öğrenim hakkını düzenlemiştir. Bu maddede özet olarak; kimsenin eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamayacağı; eğitimin çağdaş ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı; eğitimin devlet okullarında parasız olduğu; devletin maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapacağı; devletin durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alacağı belirtilmiştir (T.C. Anayasası,1982).

Burada vurgulanan temel noktalardan da anlaşıldığı gibi, eğitime ilişkin birçok görev devlete yani kamuya bırakılmıştır. Her ne kadar toplumsal bir kurum olan eğitimin özgünlüğü itibariyle kamu yönetiminden ayrıldığı (Özan, 2003:12) belirtilse de; kamusal niteliği ağır basan eğitim hizmetlerinin kamu kaynakları ve Türkiye gibi ülkelerde ağırlıklı olarak kamu kurumları, kamu görevlileri tarafından yürütülüyor olması kamu yönetimi ile zorunlu bir ilişkiyi geçerli kıldığı görülmektedir. Eğitim yönetimi, kapsamlı bir ifade olup, kamu yönetiminin belki de bir alt uygulama alanı olarak, kamusal bir hizmet üreten okulun yönetimini de kapsamaktadır.

Bir kamu hizmeti olan eğitimin etkin ve verimli bir biçimde bireylere ulaşabilmesi en başta kamu yönetimi ve eğitim yönetiminin görevi olduğuna göre; bu hizmetin kamu gözetimi ve denetimine tabi kurumlar tarafından yürütülmesi gerekir. Bu eğitim kurumları da okullardır. Okul, toplumsal ve kamusal bir kurum olan eğitimin formal örgütüdür (Aydın 2000:169).

Toplumda okul, çatışan değerlerin tam ortasında bulunur. Toplumsal bir kurum olan okulda, farklı değerlere sahip bireyler, kasıtlı olarak bir araya getirilir ve her bireye kendi değer yargılarını, inançlarını durulaştırma, netleştirme, bütünleştirme ve gerekçelendirme fırsatı ve olanağı sağlanır. Hazırlanan uygun öğrenme koşulları ile bir yandan bireysel değerlerin rafine edilmesine çalışılırken, öte yandan, ortak değerler etrafında bireylerin bütünleşmeleri sağlanır. Ortak değerler vurgulanır ve netleştirilir.

Bireyin kişilik hakları ile toplumsal beklentiler arasında mutlaka bulunması gereken duyarlı dengeyi sağlayarak bir yandan dikkatli ve bağımsız yargılı insanlar yetiştirilirken, öte yandan ortak değerler etrafında ulusal bütünleşmenin gerçekleştirilmesine çalışılır (Aydın, 2000:170). Bu nedenle de eğitim hizmetlerinin kamunun gözetiminde, denetiminde ve desteği ile yürütülmesinde zorunluluk olduğu bir gerçektir.

Eğitim kurumlarının örgütlenmesinde ya da, farklı eğilim ve beklentilere sahip toplumsal güçlerin ortasında bulunan eğitim yöneticilerinin görev alanlarına ilişkin görevlerinin yürütümünde; “kamu yönetiminde” vurgulanan kimi değerler ile kavramların kullanılması da gerekmektedir. Eğitim kurumlarında, kamu yönetiminde ”liyakat”, “kariyer” ,” başarı”, ”etkinlik”, “verimlilik”, “işgören morali ve iş doyumu” gibi temel kavramların yanı sıra bu kavramlara dayanak oluşturacak “görev tanımları”, “hizmet içi eğitim”, “görevbaşı eğitim”, “sınav”, “değerlendirme ilkeleri”, “değerlendirme ölçüt ve göstergeleri ile standartlarının personele önceden bildirmesi”; “iş alanlarının yapılması ve değerlendirmenin iş planında belirtilen ölçüt ve standartlarda belirlenen hedef ve amaçları gerçekleştirme durumu esas alınarak nesnel olarak yapılması gerekmektedir (MEB 2001, 2007) .

Eğitim yönetimi, aynı zamanda sosyal bilimlerdeki diğer gelişmelerden de etkilenen disiplinlerarası bir çalışma alanıdır. Bu yönüyle eğitim yönetimi, kamu yönetimi ve diğer örgütlerin yönetimleri ile ortak yönlere de sahiptir. Bu nedenle, diğer kurumlarda yapılan araştırmaların bulguları, eğitim yönetimi için de ışık tutucu olmaktadır (Aydın, 2000:174). Bu da eğitim yönetimi ile öteki kurumların yönetimleri arasında pek çok benzerlik olduğunu göstermektedir. Gerçekte özel ve kamusal her türlü örgütte yönetimin karşı karşıya olduğu bazı önemli görevler vardır. Her tür örgütte yönetimin yapmak zorunda olduğu bu ortak görevler şöyle özetlenebilir (Kaya,1984:37)

1. Örgüt amaçlarını gerçekleştirmek,

2. Bu amaçları gerçekleştirmede öteki insanların insiyatif ve yaratıcılıklarını ortaya çıkararak kullanmak,

3. Öteki insanları (personeli) mutlu etmek, morallerini yükseltmek, 4. Örgütü, gelişme için bir değişme (yenileşme ) ortamına sokmak, 5. Lider ya da liderler seçmek ve yetiştirmek için yöntem geliştirmek,

6. Grubun her üyesi tarafından oynanacak rolleri belirlemek için yöntem geliştirmek (Lazarsfeld, 1963: 3-4).

Eğitim yönetimi, kamu yönetiminin özel bir alanı olarak düşünülebilir. Gerçekte, eğitim faaliyetleri özel sektöre bırakıldığı durumlarda bile, devletin gözetim ve denetimi ile sınırlandırıldığı için bir kamu görevidir (Kaya, 1984:.37). Eğitim örgütleri, temsili siyasal organlar tarafından saptanmış olan eğitim politikaları çerçevesinde eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunurlar. Eğitim yönetimi, devletin eğitim politikalarını ve

yetkili organların bu politikalar doğrultusunda saptadığı genel ve özel eğitim amaçlarını gerçekleştirmekle yükümlüdür.

Gerçekten de; eğitim yönetiminin temel amacı, ilgili olduğu eğitim örgütünü eğitim politikaları ve örgütün amaçları doğrultusunda yaşatmak, etkili bir biçimde işler durumda tutmaktır. Başka bir deyişle, eğitim yönetimi, eğitim alanına ilişkin politika, karar ve amaçların gerçekleştirilmesiyle ilgilenir. Bunu yaparken; eğitim yöneticileri de insan ve madde kaynaklarını eşgüdümlemek, karar vermek, grup çabalarını yönlendirmek için genel yönetimin yanında kamu yönetiminin de kuram, ilke, teknik ve yöntemlerinden yararlanır. Bu yüzden, eğitim yönetimini kamu yönetiminin eğitim alanında uygulanması olarak tanımlayanlar da vardır (Bursalıoğlu, 1976:6).

Downey (1963)’ inde belirttiği gibi, her türlü yönetimde bazı süreçler yeralmakta, belirli bazı görevler yapılmakta, değişik güçler işe karışmakta ve tipik beceriler gerekmektedir. Özet olarak eğitim yönetimi ile öteki yönetimler arasında pek çok benzerlikler vardır. Bunun da ötesinde eğitim yönetimindeki bazı gelişmeler genellikle, kamu yönetimi ve genel yönetimdeki gelişmeleri izlemiş; başka bir deyişle eğitim yönetimi bu alanlardaki gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmiştir (Taymaz, 1995:15). Böylelikle eğitim yönetimi, genel yönetimden ve kamu yönetiminden gelen kavramlar, kuramlar, ilke ve yöntemlerle zenginleşmiş, yönetim bilimciler zaman zaman eğitim yönetimi bilimi ile ilgilenmişlerdir. Örneğin; ünlü kamu yönetimi bilimcisi Waldo (1968:20) bu konuda şöyle yazıyor : “Kamu yönetiminin, eğitim politikasının geliştirilmesi ile yakından ilgilenmesini beklemek doğaldır. Başka bir neden olmasa bile, çoğumuz eğitim kurumlarında bulunmuş olmamız nedeniyle giderek eğitimle daha çok ilgileniyoruz. Gerçekte; genel kamu yönetimiyle önemli ilişkileri olmaksızın bağımsız bir eğitim yönetimi alanı gelişmiştir. Bununla birlikte; ikisinin de pekçok kavramı aynı kaynaktan gelmekte ve sorunların çözümünde benzer sonuçlara varmaktadırlar. Bu duruma nasıl gelindiğini ya da geçmişteki ilgisizliğin nasıl savunulduğunu inceleyecek değilim; fakat bir uyarıda bulunacağım: eğitimle aktif olarak ilgilenmemek hepimiz için anlamsız ve tehlikelidir. Eğer yaşamak, mutlu olmak ve köklü ulusal sorunları çözmek zorunda isek; eğitim alanına yönetim kavramıyla akıllı ve etkili katkılarda bulunmalıyız. Eğitim yönetimi önemli araştırmaların ve yeni kuramların gittikçe gelişen kaynağı ve merkezi durumuna geliyor. Aynı zamanda eğitim yönetimi sadece eylem ve fikirlerin değil, fakat giderek paranın da bol olduğu bir alan haline geliyor.”

Doğal olarak; kamu yönetiminde olduğu gibi, eğitim yönetiminde de çeşitli disiplinlerden gelen etkilerle farklı görüşler, düşünce okulları da ortaya çıkmıştır. Kişisel gelişme ve toplumsal değişme açısından son derece önemli olan eğitim işleri devlet tarafından (kamu) düzenlenmek zorundadır (Kaya, 1984:8). Çünkü bir kamu hizmeti olan eğitim; yalnızca ondan doğrudan doğruya yararlanan kişiyi değil, aynı zamanda bütün toplumu ilgilendirmektedir.

Hem kalkınmış, hem de geri kalmış ülkelerde, eğitimin bir devlet işi haline gelişi onun topluma bu etkisinden dolayıdır. Böylece; eğitim hükümetler tarafından yalnızca toplumda dirlik ve düzeni, kişisel gelişmeyi sağlamak için değil, aynı zamanda, toplumun ekonomik büyümesini sağlamak için de başvurulan önemli bir araçtır. Öyleyse; eğitim işlerinin, kendinden beklenen işgörüleri başarıyla gerçekleştirebilmesi için, siyasal, toplumsal, ve ekonomik açıdan ülke çıkarlarına uygun olarak düzenlenmesi gerekir.

Eğitim sürecinin çeşitli boyutları vardır: Politikalar ve amaçlar saptamak, eğitim planları yapmak, öğretim programları geliştirmek, bilgi aktarmak, beceri kazandırmak, öğrenci, öğretmen ve personeli değerlendirmek, rehberlik ve danışma hizmetleri sunmak, eğitim teknolojisi geliştirmek ve kullanmak, eğitim sisteminin merkez ve taşra örgütlerini, okulları yönetmek bu boyutların bazılarıdır.

Devletin gözetim ve denetimi altında sunulan daha yaygın ve daha nitelikli eğitim hizmetleri, daha olumlu bir ekonomik kalkınmaya, bu da toplumsal ve siyasal gelişmeye (demokrasinin güçlenmesine) yol açar (Kaya, 1984:9).