• Sonuç bulunamadı

1.5. Sorunlu Kredilerin Geçmişi ve Çözümüne Yönelik Yaklaşımlar

1.5.1. Londra Yaklaşımı

İngiltere Merkez Bankası tarafından 1970’li yıllarda yürürlüğe konulan Londra Yaklaşımı, finansal darlığa düşmüş firmaların borç yapılandırma sürecinde rehberlik eden ve yasal olarak bir bağlayıcılığı bulunmayan prensiplerdir. Temel amacı; bankalara ve diğer alacaklı kuruluşlara sorunlu kredilerle ilgili izlemeleri gereken prosedürü göstermektir. Ancak bu prosedür hukuki bir temele dayanmadığı için Banka’nın kuralları yalnızca tavsiye niteliği taşımaktaydı. Bu yüzden gönüllülük esasına dayalı olarak geliştirilen ve yürütülen bu yaklaşımda tarafların, yani alacaklının ve borçlunun bu yaklaşımla sorunlu krediyi veya sorunu ortadan kaldırmaya gönüllü olmaları gerekmektedir. (Küçükbay ve Demirhan, 2002 & Sipahi, 2003:26)

88

O yıllarda yüksek enflasyonun yanında endüstriyel daralma tehlikesi ile boğuşan İngiltere’de ticari bankalar, sayısı hızla artan sorunlu kredilerle baş edebilmek için hiç deneyimleri olmadığı halde şirket kurtarma birimleri kurmuşlar, ancak o dönemki icra-iflas kanununun gönüllü yapılandırmalara izin vermemesi sonucu bu hareket etkisiz bir girişim olarak kalmıştır. Bu gelişmelerin ardından İngiltere Merkez Bankası, bu konuda yasal bir bağlayıcılığı ve görevi bulunmadığı halde tarafsızlığı, bağımsızlığı ve güvenilirliği sayesinde koordineli şirket kurtarma operasyonları ile;

 Bankaların ve diğer kuruluşların başarısızlıklarından dolayı uğrayabilecekleri zararları

en aza indirmek ve yaşayabilecek durumdaki firmaların gereksiz yere tasfiyesinden kaçınarak istihdam ve üretimi korumak,

 Yeniden yapılandırma süreci devam eden borçlu firmaların alacaklılarının bir kısmının

diğer alacaklılar aleyhine hareket etmesini engellemek ve bir firmanın, iflas etmiş veya iflas etme ihtimali olan firmalarla birlikte değerlendirilmesi sonucu yeniden yapılandırma sürecinin zarar görmesini engellemek

gibi amaçlarla söz konusu operasyonlara aktif olarak katılmaya karar vermiştir. (Küçükbay ve Demirhan, 2002)

İlerleyen dönemlerde İngiltere Merkez Bankası, operasyona katılacak bankaları bir araya toplamış, alacaklılardan birini lider banka tayin etmiş ve 1980’li yıllara gelindiğinde uzun vadeli ekonomik büyüme eğilimi doğrultusunda yatırımların kısa ve orta vadeli kredilerle finanse edilmesi, buna paralel olarak finansal sektördeki kredi hacminin fazla genişlemesi, bu kredilerin geri dönüşlerinde yaşanan sıkıntılar ve kredilerin bankalar tarafından geri çağrılması gibi sıkıntılarla birlikte bu kredileri kullanan firmaların kredi vadesinin yeniden düzenlenmesinden dolayı sıkıntıya düşmeleri gibi gelişmeler neticesinde şirket kurtarma operasyonlarını özel sektöre bırakmaya ve zordaki firmalarla direkt olan bağlantısını kesmeye karar vermiştir. (Küçükbay ve Demirhan, 2002 & Sipahi, 2003:28)

1990’lı yıllarda ise bankacılık sektörü ile yapılan resmi olmayan görüşmeler sonucu İngiltere Merkez Bankası, geçmişte olduğu gibi yeniden yapılandırma operasyonunda sorunlu şirketlerle irtibata geçmek yerine alacaklı konumundaki bankalar ile borçlu konumundaki firmalar arasındaki görüşmelerin olumlu sonuçlandırılmasını hızlandıran bir

89

rol oynamıştır. Aynı yıllarda yaşanan durgunlukta bu yaklaşım sayesinde bankaların, ortakların ve diğer alacaklıların bir araya gelerek, yaşayacak işletmelerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili ortak bir çözüm araması ve sonuca ulaşmasıyla birçok şirket kurtulmuştur. (Küçükbay ve Demirhan, 2002 & Sipahi, 2003:29)

Londra Yaklaşımı ile ilgili üç ana prensipten söz edebiliriz;

 Bankaların bireysel değil ortak çıkarları için hareket etmeleri;

 Borçların yeniden sürece bağlanması ile ilgili kararların oybirliğiyle alınması;

 Resmi iflas işlemlerinin sonuçlarıyla ilgili kayıpların ve kazançların alacaklılar arasında öncelik sırasıyla orantılı olarak dağıtılmasıdır. (Küçükbay ve Demirhan, 2002)

Londra Yaklaşımı’nın işleyişine ana hatları ile bakacak olursak;

 Esas alacaklılar ilk andan itibaren firmanın finansal zorlukları yüzünden resmi iflas işlemlerine başvurmak yerine hukuki olmayan çözüm yollarına başvurmakta istekli olmalıdır.

 Bununla birlikte alacaklılar, bütün taraflara sunulan ve paylaşılan bilgiler yardımıyla firmanın uzun dönemde varlığını koruyabilme gücünü analiz etmelidir.

 İnceleme sürecinde firmanın alacaklıları, tedarikçilerin ve müşterilerin güvenini

kaybetmeyecek şekilde firmanın faaliyetlerine devam etmesine izin vermelidir.

 Yapılan incelemelerin sonucunda esas alacaklılar firmanın uzun dönemde

desteklenmeye değer olup olmadığına, değerse ne şekilde destekleneceğine dair ortak bir karara varmak durumundadır.

 Çalışmaların hızlandırılması için koordinatör veya bir lider banka seçilebilir ve izleme

komitesi oluşturulabilir.

 Borçlu firmanın olası likidite sorunlarıyla karşılaşması halinde firmanın mevcut kredisine yeni eklemeler yapılmalıdır.

 Eğer alacaklılar firmanın varlığını koruyabileceğine karar verirlerse, yine ortak şekilde alınan bir karar doğrultusunda ve daha uzun dönemli finansal destek sağlayabilirler. (Küçükbay ve Demirhan, 2002)

90

Ancak; bankalar arasında oybirliği sağlanmasının gerekliliği, firma kurtarma sürecine katılmayan alacaklıların ödeme taleplerinden firmayı koruyacak bir resmi geciktirme/erteleme kararının olmaması, bankalar ve diğer alacaklı kuruluşların zarar etme riskleri ortadan kaldırılmaya çalışılırken ekonomik açıdan sıkıntıda olan firmaların durumunun göz ardı edilmesi yaklaşımın eksik yönleri olarak görülmektedir. Ayrıca, alacaklının alacağından kaynaklı zarar telafi edilirken, borçlunun varlığını sürdürebilmesi adına bir çaba veya garanti bulunmamaktaydı ve düzenleyici otoritelerin ve yasal düzenlemelerin eksikliği hissediliyordu. (Küçükbay ve Demirhan, 2002)

Londra Yaklaşımı zor durumda kalan firmaların kurtarılmasını garanti etmese de, başarılı şekilde uygulanması halinde alacaklılar ve ortaklar açısından firma değerinin korunmasını sağlar ve istihdam ile üretim kapasitesinin azalmasını önler. Londra Yaklaşımı, İngiltere Merkez Bankası’nın katıldığı 160’tan fazla ve katılmadığı daha fazla sayıda operasyon ile pek çok kez başarıya ulaşmış ve bankaların, hisse sahiplerinin ve firmaların zarar ihtimalini ortadan kaldırmış, yeniden yapılandırma ile firmaların gereksiz tasfiyesi engellenerek üretim ve istihdam seviyesi korunmuş ve kendisinden sonra geliştirilecek yöntemlere ön adım olmuştur. (Küçükbay ve Demirhan, 2002 & Sipahi, 2003:32,33)

Ekonomik durgunluklar ve krizler sonucu Londra Yaklaşımı, kendisinden sonra çeşitli ülkeler tarafından geliştirilen yöntem ve yaklaşımların öncüsü olmuş ve ülkemizde de firmaların ve bankaların finansal zorluklarını atlatmalarına yardımcı olmak amacıyla İstanbul Yaklaşımı’na uyarlanmıştır. (Küçükbay ve Demirhan, 2002)