• Sonuç bulunamadı

Finansal krizlere ilişkin teorik ve ampirik düzeyde çok sayıda çalışma yapılmıştır. Teorik literatür Salant ve Henderson’un (1978) çalışmasıyla başlayan ve bunu para ve ödemeler dengesi sistemine uyarlayan Krugman’ın (1979) çalışmasıyla başlamaktadır. Daha sonra Flood ve Garber, Obstfeld, Kindleberger, Mishkin gibi isimler teorik çalışmalarıyla ekonomi-politik ile ilgilenenlerin yönünü kriz iktisadına çevirmiştir. Ampirik çerçevede ise tecrübe edilen krizlerin maliyetlerinin yüksekliği, uluslararası sistemde sorunlara yol açması ve piyasa göstergelerinin krizleri öngörmedeki yetersizliği gelecekteki finansal krizleri öngörmeye yönelik ilgiyi arttırmıştır. Bu kapsamda yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu krizlerin öncü göstergelerinin neler olduğunun tespiti üzerine odaklanmaktadır. Bir gup çalışma ise krizlerin oluşumunda etkili olan değişkenlerden yola çıkarak bir döviz piyasası baskı ölçütü veya daha geniş olarak bir spekülatif baskı endeksinin oluşturulması ve bu endeks ekseninde ülkenin kriz sinyali verip vermediğinin tespit edilmesi üzerine odaklanmaktadır.

Gerlach ve Smets (1994) bir ülkede yapılan devalüasyonun ticaret ortaklarının rekabet gücü zafiyetine uğramamak için devalüasyon yapmalarına yol açan bir model geliştirmişlerdir. Yatırımcıların ülkelerinin ekonomik temellerine az miktarda ödeme yapmaları ve ülkeler arasında farklılık gözetmemeleri halinde bulaşıcı etkilerin doğabileceğini öngördükleri modelde komşu ülkede meydana gelen bir krizin, yurtiçinde gelecekte doğacak bir krizin göstergesi olabileceğini vurgulamışlardır. McKinnon ve Pill (1994) makroekonomik bozuklukların süresiz mevduat garantisi ve borç vermeyi hızlandırmasına ilişkin modellerinde zaman içerisinde bankacılık sisteminin çöküşüyle sonuçlanan bir kriz bulgusu sonucuna ulaşmışlardır.

Özkan ve Sutherland (1995) hedef fonksiyonu olarak sabit bir nominal döviz kurunun korunmasını üretimin belli hedef seviyelerden sapmasına dayandırdıkları bir model oluşturmuşlardır. Bu modelde sabit döviz kuru uygulamalarının, yurtdışı faiz oranlarındaki artışların daha yüksek yurtiçi faiz oranlarına ve daha düşük üretim seviyelerine yol açarak paritenin korunması gerektiği aksi takdirde bunun siyasi otoriteler açısından daha da maliyetli olacağı sonucuna ulaşmışlardır.

Frankel ve Rose (1996) çalışmasında, 105 ülkenin yıllık verilerini kullanarak gelişmekte olan ülkeler için kur çöküşüne dayandırdıkları modellerinde düşük yabancı yatırım seviyesi, düşük uluslararası rezervler, yüksek iç borçlanma oranı, yüksek yabancı faiz oranları ve ulusal para biriminin aşırı değerlenmesinin, döviz çöküşü riskini artırdığı sonucuna ulaşmışlardır.

Kaminsky ve Reinhart (1996) finansal akımların serbestleşmesiyle birlikte para/döviz ve banka krizlerinin birbirini tetiklemesiyle ekonomide beliren ikiz kriz olarak bilinen modelleri ele alarak erken uyarı sistemi oluşturmuşlardır. 5 gelişmiş ve 15 gelişmekte olan ülke olmak üzere toplam 20 ülkede görülen finansal krizleri inceledikleri çalışmada bankacılık sektöründeki olumsuzlukların krize yol açtığı, bu nedenle de ekonomide bankacılık krizlerinin önceden algılanabilmesinin ileride çıkacak finansal krizlerin öngörülebilirliğini kolaylaştırdığı belirtilmiştir.

Weymark’ın (1997) Kanada ekonomisine ilişkin çalışmasında da döviz piyasası baskı endeksi kullanılmıştır. Weymark, döviz kurlarındaki değişimi parasal tabana bölmüş ve böylelikle döviz rezervlerindeki değişimi para arzında yarattığı

değişmeden arındırarak ödemeler dengesindeki reel değişmeyi ortaya koymaya çalışmıştır.

Corsetti vd. (1998) Türkiye’nin de içinde bulunduğu 24 ülke için ulusal para değer kaybı yüzdesi ile uluslararası rezervlerdeki değişme yüzdesinin ağırlıklı ortalamasına dayalı bir endeks içeren bir model geliştirmişlerdir. Endeksteki önemli bir negatif değerin, ulusal paradaki ciddi bir değer kaybına ve/veya uluslararası rezervlerdeki ciddi bir azalmaya karşılık geldiğini ve krizin önemli bir göstergesi olduğunu vurgulamaktadırlar.

Krueger vd. (1998) modelinde nominal döviz kurundaki ortalama değişim yüzdesinin büyüklüğü ve uluslararası rezervlerdeki negatif yönlü değişimi ele alan bir endeks oluşturulmuştur. Oluşturulan endeksten 1,5 birimlik bir standart sapma yaşanması kriz olarak tanımlanmıştır. Kullanılan değişkenler arsında M2’nin rezervlere oranı, yurtiçi kredilendirmedeki artış oranı, reel döviz kuru, faiz oranı gibi değişkenlerin olması değişken seçimi bakımından çalışmamızla benzeşmektedir.

Tanner (2002), Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından oluşturulan finansal baskı endeksinin beş değişkeninden biri olan döviz piyasası baskısının, finansal krizlerin şiddetini en iyi gösteren ölçütlerden biri olduğunu ve daraltıcı para politikalarının döviz piyasası baskısını azalttığını belirtmiştir.

Arias (2003), birbirinden farklı metodolojiye ve ülke grubuna ait 83 makaleyi incelediği çalışmada ulusal paranın aşırı değerlenmesi, resmi rezervlerdeki azalma, banka kredileri ve/veya ulusal kredilerdeki artış, bir başka ülkede olan kriz, resmi rezervlerin kısa dönemli dış borca oranındaki düşme ve enflasyon gibi göstergelerin kriz ihtimalini artırmada önemli olduğunu belirtmiştir. Mody ve Taylor (2007) çalışmasında da ülkelerin finansal piyasalarının hassasiyeti oluşturulan bir döviz piyasası baskı endeksi ile ölçülmüştür.

Cerra ve Saxena (2008) para ve bankacılık krizlerinin reel GSYH üzerindeki kısa ve uzun dönem etkilerini etki-tepki analizi yardımıyla ayrıştırmışlardır. Benzer şekilde Furceri ve Mourougane (2009) Avrupa Komisyonu tarafından finansal krizlerin potansiyel çıktı ve büyüme etkilerine maruz kalmış olarak ifade edilen 30 OECD ekonomisine ilişkin krizin etkilerini 1960-2007 verilerinden hareketle analiz etmişlerdir.

Karakayalı ve Sayın (2010), KLR Modelini kullanarak Türkiye için öncü göstergeler yardımıyla 2008 krizinin öngörülüp öngörülmeyeceğini inceledikleri çalışmada analize dahil edilen göstergeler içerisinde en başarılı göstergelerin sırasıyla; yurtiçi krediler, büyüme oranı, rezerv yeterliliği, ihracat, sanayi üretim endeksi, reel döviz kuru, ithalat ve dış ticaret dengesi olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Söz konusu göstergelerden türetilen bileşik endeksin 2008 krizini dokuz ay öncesinden öngörmede başarılı olduğu tespit edilmiştir.

Bu çalışmada da finansal krizlerin makroekonomik performans göstergelerinden ekonomik büyüme, işsizlik ve ihracat düzeyi üzerindeki etkileri 1981-2012 dönemi verileri kullanılarak bir logit ve probit analizi yardımıyla ortaya konmaya çalışılmıştır.

3.3. Araştırmanın Amacı, Kapsamı ve Yöntemi