• Sonuç bulunamadı

Finansal krizlere neden olan faktörler genelde iktisadi kökenli olsa da politik, teknolojik, sosyo-kültürel alanlardaki değişimlerin de zaman içinde krizlerin oluşumunda etkili olduklarına şahit olunmuştur. Bu nedenle finansal krizlerin nedenlerini sadece ekonomik alanda aramak yanıltıcı olabilmektedir. Nitekim Türkiye’de ve diğer bazı ülkelerde sadece ekonomik alanı göz önüne alarak uygulamaya konulan ekonomik istikrar programlarının başarısızlıkla sonuçlanmış olması bunun tipik bir göstergesidir.

Finansal krizler finansal piyasalarda meydana gelen ters seçim ve ahlaki tehlike sorunlarının artmasıyla birlikte baş gösterir. Bu durum tasarrufların üretken yatırım fırsatlarına aktarılmasında etkinsiz bir yapının ortaya çıkmasına neden olur. Sonuç olarak finansal piyasalarda oluşan bu etkinsiz yapı ekonomik faaliyet hacmini keskin bir şekilde daraltır. Finansal krizlerin nasıl ortaya çıktığını anlamak için ekonomik faaliyet hacminde daraltıcı etkileri bulunan faktörlerin incelenmesi gereklidir. Finansal piyasalarda dört temel faktör finansal krizlerin oluşumunda ve

dolayısıyla ekonomik faaliyetlerin daralmasında etkilidir. Bu faktörler (Mishkin, 2004: 189-190):

- Faiz oranlarındaki istikrarsızlıklar - Ekonomik belirsizlik,

- Banka bilançolarındaki bozulmalar, - Mali dengesizlikler şeklinde sıralanabilir.

Gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen krizler genellikle banka bilançolarındaki kötüleşmeyle beraber faiz oranlarındaki artış ve borsalarda düşüşle sonuçlanmaktadır. Ekonomideki belirsizlik ortamının artmasıyla beraber ters seçim ve ahlaki tehlike artmakta ve neticede ekonomik faaliyet hacmi düşmektedir. Muhtemel bir bankacılık krizinin ortaya çıkmasıyla ters seçim ve ahlaki riskin iyice artması sonucu ekonomik faaliyet hacmi daha da kötüye gitmektedir. Finansal krizlerin ortaya çıkışında etkili olan faktörler ve krizin oluşum süreci Şekil-2 yardımıyla gösterilmiştir. Şekil-2 incelendiğinde banka bilançolarındaki bozulmaların, faiz oranlarındaki artışların, borsadaki çöküşlerin ve belirsizlikteki artışların zaman içerisinde finansal piyasalarda ters seçim ve ahlaki tehlike sorununa yol açtığı gözlenmektedir. Bu süreci takiben finansal kuruluşların kredi kullandırma hususunda daha seçici davranmaları dolaylı yoldan da olsa ekonomik faaliyet hacminde bir daralmaya neden olmaktadır.

Şekil- 2: Finansal Krizlerin Oluşum Süreci

Kaynak: Mishkin, 2004: 196.

1.2.1. Faiz Oranlarındaki İstikrarsızlıklar

Riski yüksek olan yatırımların finansmanında bireylerin yüksek faiz oranlarından borçlanmaya razı olmaları yüksek faiz oranlarından borç verenlerin, kredi riski fazla olan kalitesi düşük borçlanmaları finanse etme olasılığını artmaktadır. Diğer taraftan düşük kredi riskine sahip potansiyel borçluların mevcut oranlardan borçlanmak istememelerinden kaynaklanan ters seçim sorunu fon fazlası olanların borç verme isteklerini de azaltmaktadır (Mishkin, 1996: 34-35).

Banka Bilançolarında Bozulmalar

Faiz Oranlarının Artması

Borsalardaki

Düşüşler Belirsizliğin Artması

Ters Seçim ve Ahlaki Tehlike

Ekonomik Faaliyet Hacminin Daralması

Banka Paniklerinin Yaşanması

Ters Seçim ve Ahlaki Tehlike

Ekonomik Faaliyet Hacminin Daralması

Ekonomik Faaliyet Hacminin Daralması Fiyatlar Genel Seviyesinde Beklenmedik Düşüşler

Nihai olarak yüksek faizler borç alan tarafa yansıtılsa da bu durum faiz ödemelerinde yük oluşturarak diğer bir deyişle borçlunun nakit akımını kötüleştirerek banka bilançolarına geri dönmeyen kredilerin artması şeklinde yansımaktadır. Kısa vadeli faiz oranlarındaki aşırı yükselişler ise bankacılık problemlerinin temel kaynağı olarak gösterilmektedir. Yüksek faiz oranlarının banka bilançolarına doğrudan etkisine bakıldığında, “kısa vadeli borçlanma ile uzun vadeli borç verme” şeklinde özetlenebilen geleneksel bankacılık işlevi dolayısıyla, bankaların varlıklarının vadesi yükümlülüklerinden daha uzun olmaktadır. Bu yüzden faiz oranlarında artışların yaşanması halinde varlık değerlerindeki azalış yükümlülüklerin değerindeki artıştan daha fazla olmakta ve öz kaynaklarda bir düşüş yaşanmaktadır (Demirgüç-Kunt ve Detragiache, 1998: 45).

1.2.2. Ekonomik Belirsizlik

Bir finans kurumunun iflasından, resesyondan veya borsada yaşanan çöküşten dolayı finansal piyasalardaki belirsizlikte bir artış olduğunda bankalar yüksek riskli projeleri düşük riskli olanlardan ayırmakta zorlanabilmektedirler. Ekonomik belirsizlik, sistemdeki bilgi akışını asimetrik hale getirerek, özellikle ters seçim sorununun artmasına neden olmaktadır. Ters seçim sorununu çözmekte zorlanan bankaların kredi kullandırmada daha az istekli olmaları yatırımların ve ekonomik faaliyet hacminin azalmasıyla sonuçlanmaktadır (Mishkin, 1996: 36-37).

1.2.3. Banka Bilançolarının Bozulması

Bankaların bilançolarının durumu bankaların kullandıracağı kredi miktarını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Banka bilançolarındaki bozulma banka sermayesinin azalmasına neden olmaktadır. Bankaların borç vermek için daha az kaynakları olması anlamına gelen bu durum kredi miktarının azalmasına ve neticede yatırımların ve ekonomik faaliyet hacminin azalmasına neden olmaktadır. Banka bilançolarındaki bozulma daha da ileri düzeylere geldiğinde banka iflasları söz konusu olmaka ve oluşan panik bir bankadan diğerine bulaşarak finansal açıdan sağlam bankaların iflasa sürüklenmesiyle sonuçlanmaktadır. Finansal piyasalarda birden fazla bankanın iflas etmesi banka paniği olarak adlandırılmaktadır. Panik

esnasında mevduat sahipleri paralarının güvende olmadığını düşündüklerinden ve bankaların portföy kalitesini bilmediklerinden paralarını banka iflas edinceye kadar çekmektedirler. Yaşanan banka panikleri finans piyasalarında veri kaybına ve bankacılık sektörünün finansal aracılık rolünün kaybolmasına yol açmaktadır. Bir finans krizi sırasında bankaların kredilerindeki azalma borç olarak verilecek fonların arzında düşüşe yani faiz oranlarında bir artışa yol açmaktadır (Mishkin, 2004: 191).

Menkul ve gayrimenkul varlık fiyatlarının azalması, banka sermayesinde veya borca karşılık alınan teminatlarda azalmaya neden olarak bankaların borç verme isteklerinin azalmasına neden olmaktadır. Varlık fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak hisse senedi piyasasındaki sert bir düşüş firmaların öz kaynaklarının piyasa değerinin azalmasına ve dolayısıyla bilançolarda bozulmaya yol açmaktadır. Firmaların geri ödememe riskini artıran bu durum firma bilançolarındaki bozulmayla birlikte, ters seçim ve ahlaki tehlike ekseninde finansal istikrarsızlıklara neden olmaktadır (Mishkin, 2004: 190).

1.2.4. Mali Dengesizlikler

Gelişmekte olan ekonomilerde mali dengesizliklerin yaşanması, piyasada devletin borcunu ödemeyeceği korkusuna yol açabilmektedir. Bunun sonucunda devlet piyasaya sürdüğü tahvillerin büyük bir bölümünü satın almaları için bankalara baskıda bulunabilmektedir. Devletin borçlarını geri ödemeyeceği korkusu yatırımcıların ellerindeki fonları dış piyasalarda değerlendirmelerine yol açarak para krizine yani ulusal paranın büyük ölçüde değer kaybetmesine yol açmaktadır. Ulusal paranın değer kaybı döviz cinsinden borçlanmış firmaların bilançolarını yıpratmaktadır (Mishkin, 2004: 77).